Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English N Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
N Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • name (n) ad, isim
  • name (v) adlandırmak
  • natural (adj) doğal, tabii
  • near (adj) yakın, uzak değil
  • near (adv) yakın, yakında, uzak olmayan
  • near (prep) …nın yanında, …nın yakınına
  • need (v) ihtiyacı olmak
  • negative (adj) negatif, olumsuz, eksi
  • neighbour (n) komşu
  • never (adv) asla, hiç
  • new (adj) yeni
  • news (n) haber
  • newspaper (n) gazete
  • next (adj) gelecek, bitişik, sonraki
  • next (adv) bir sonraki, ikinci kez
  • next to (prep) bitişikte
  • nice (adj) iyi, hoş, nazik, güzel
  • night (n) gece
  • nine (num) dokuz
  • nineteen (num) on dokuz
  • ninety (num) doksan
  • no (det) yok, hayır
  • no (excl) yok, hayır
  • no one (pron) kimse, hiç kimse
  • nobody (pron) hiç kimse, kimse
  • north (adj) kuzey
  • north (adv) kuzeye doğru, kuzey yönünde
  • north (n) kuzey
  • nose (n) burun
  • not (adv) yardımcı fiilleri olumsuz yapmak için kullanılır
  • note (n) işaret, belirti, not, pusula; nota
  • nothing (pron) hiçbir şey, hiçbir
  • November (n) kasım
  • now (adv) şimdi, şu an; derhal
  • number (n) numara, sayı
  • nurse (n) hemşire
A2 Seviyesi Kelimeler
  • narrow (adj) dar, kısıtlı, sınırlı
  • national (adj) ulusal, milli
  • nature (n) doğa; mizaç, huy
  • nearly (adv) hemen hemen, neredeyse
  • necessary (adj) gerekli, lazım, zorunlu, gereken
  • neck (n) boyun; yaka
  • need (n) ihtiyaç, gereksinim
  • neither (det) (iki şeyin) hiç biri, hiç birisi
  • neither (pron) hiç biri, (ikisinde) hiç biri, …in/her ikisi de
  • nervous (adj) sinirli, gergin
  • network (n) ağ, şebeke, örgü
  • noise (n) gürültü, ses
  • noisy (adj) gürültülü
  • none (pron) hiç, hiçbir
  • normal (adj) her zamanki gibi, normal
  • normally (adv) normal olarak, normalde
  • notice (n) duyuru, uyarı, dikkat
  • notice (v) fark etmek, dikkat etmek, farkına varmak
  • novel (n) roman
  • nowhere (adv) hiçbir yerde
  • number (v) numaralandırmak
  • nut (n) sert kabuklu yemiş, fındık, ceviz
B1 Seviyesi Kelimeler
  • nail (n) tırnak; çivi
  • narrative (adj) öyküleme, anlatıma dayalı
  • narrative (n) hikâye, öykü, hikâye anlatma
  • nation (n) millet, ulus
  • native (adj) yerli, doğal, doğuştan
  • native (n) yerli kimse, yerli mal
  • naturally (adv) doğal olarak
  • necessarily (adv) illa ki, mutlaka
  • need (mv) gereksinimi olmak, yapılması gerekli olmak
  • needle (n) iğne, tığ
  • neighbourhood (n) semt, mahalle, çevre
  • neither (adv) hiç biri, hiç birisi
  • net (n) ağ, file
  • next (n) bir sonra gelen şey
  • nor (adv) ne, ne de
  • nor (conj) ne, ne de
  • normal (n) normal
  • northern (adj) kuzeyde
  • note (v) fark etmek, not etmek
  • now (conj) madem ki, şu durumda
  • nuclear (adj) nükleer
B2 Seviyesi Kelimeler
  • nursing (n) hemşirelik, bakıcılık
  • naked (adj) çıplak, apaçık, yalın, salt
  • narrow (v) daraltmak, azaltmak
  • nasty (adj) iğrenç, çirkin, kötü, pis
  • national (n) vatandaş, yurttaş, millet, uyruk, tebaa
  • navigation (n) navigasyon, sefer
  • nearby (adj) civarda, çevrede
  • nearby (adv) adv çevrede, civarda
  • neat (adj) temiz, derli toplu
  • necessity (n) gereksinim, ihtiyaç
  • negative (n) olumsuzluk ifade eden sözcük veya ifadeler; banyo yapılmış/işlenmiş fotoğraf filmi; negatif
  • negotiate (v) görüşmek, tartışmak
  • negotiation (n) görüşme
  • nerve (n) sinir; çaba, cesaret
  • neutral (adj) nötr, tarafsız
  • nevertheless (adv) yine de, buna rağmen, bununla beraber
  • newly (adv) yakınlarda, yeni
  • nightmare (n) kâbus
  • norm (n) kural, ölçü
  • notebook (n) not defteri
  • notion (n) kavram, fikir, görüş, düşünce
  • novelist (n) romancı, yazar, roman yazarı
  • nowadays (adv) şu günlerde, günümüzde, bugünlerde
  • numerous (adj) çok, sayısız
  • nutrition (n) besin, gıda, beslenme
C1 Seviyesi Kelimeler
  • namely (adv) yani, şöyle ki
  • nationwide (adj) ülke çapında
  • naval (adj) deniz kuvvetleri ile ilgili
  • neglect (n) ihmal
  • neglect (v) aldırmamak, ihmal etmek
  • neighbouring (adj) yakın, bitişik, komşu olan
  • nest (n) kuş yuvası, yuva
  • net (adj) ağ, açık seçik
  • newsletter (n) haber bülteni; haber postası, bülten
  • niche (n) duvarda bulunan oyuk, niş
  • noble (adj) asil, soylu, yüce
  • nod (v) kafa sallamak
  • nominate (v) atamak, aday olarak göstermek
  • nomination (n) adaylık, tayin
  • nominee (n) aday
  • non-profit (adj) kar amacı gütmeden
  • nonetheless (adv) yine de, bununla beraber
  • nonsense (n) saçmalık, anlamsız söz
  • noon (n) öğle, öğle vakti
  • notable (adj) saygın, tanınmış, unutulmaz, dikkate değer
  • notably (adv) özellikle, bilhassa; başta…olmak üzere
  • notify (v) bildirmek, haber vermek
  • notorious (adj) adı çıkmış, dile düşmüş, kötü tanınmış
  • novel (adj) yeni, değişik
  • nursery (n) kreş
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English M Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
M Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • machine (n) makine
  • magazine (n) dergi
  • main (adj) ana, asıl, esas, temel
  • make (v) yapmak, üretmek
  • man (n) adam; insanoğlu
  • many (det) birçok, çok
  • many (pron) birçoğu
  • map (n) harita
  • March (n) mart
  • market (n) çarşı, pazar, market; piyasa
  • married (adj) evli
  • match (n) maç; kibrit; eş, denk
  • match (v) eşleşmek, uymak, tutmak, benzemek
  • May (n) mayıs
  • maybe (adv) belki, olabilir
  • me (pron) beni, bana
  • meal (n) öğün, yemek
  • mean (v) anlamına gelmek, demek istemek
  • meaning (n) anlam
  • meat (n) et
  • meet (v) buluşmak; tanışmak, karşılaşmak
  • meeting (n) toplantı, buluşma
  • member (n) organ, üye, aza
  • menu (n) menü, yemek listesi
  • message (n) mesaj, ileti
  • metre (n) metre
  • midnight (n) gece yarısı
  • mile (n) mil
  • milk (n) süt
  • million (num) milyon
  • minute (n) dakika, an
  • miss (v) özlemek; kaçırmak, ıskalamak
  • mistake (n) yanlış, hata, kusur
  • model (n) manken; örnek
  • modern (adj) yeni, çağdaş, modern
  • moment (n) an
  • Monday (n) pazartesi
  • money (n) para, nakit
  • month (n) ay
  • more (adv) daha çok, daha fazla
  • more (det) daha çok, daha fazla
  • more (pron) daha çok, daha fazla
  • morning (n) sabah; günaydın
  • most (adv) en, en çok
  • most (det) çoğu, büyük bir kısmı
  • most (pron) çoğu kişi
  • mother (n) anne
  • mountain (n) dağ
  • mouse (n) fare
  • mouth (n) ağız
  • move (v) hareket etmek, taşınmak
  • movie (n) film
  • much (adv) fazla, çok
  • much (det) birçok, çok
  • much (pron) birçoğu
  • mum (n) annecim, anne
  • museum (n) müze
  • music (n) müzik
  • must (mv) gereklilik/zorunluluk bildiren yardımcı fiil; …malı/meli, güçlü olasılık bildirir; …malı/meli, birini bir şeyi yapmasını önermeyi bildirir; …malı/meli
  • my (det) benim
A2 Seviyesi Kelimeler
  • mail (n) posta
  • mail (v) postalamak
  • major (adj) ana, önemli, büyük, başlıca
  • male (adj) erkek
  • male (n) erkek
  • manage (v) yönetmek; başarmak, becermek
  • manager (n) yönetici, idareci, müdür
  • manner (n) tarz, biçim, yol, davranış, şekil
  • mark (n) visne çürügü rengi, kestane rengi
  • mark (v) işaretlemek, damgalamak, çizmek, belirlemek, göstermek; not vermek
  • marry (v) evlenmek
  • material (n) malzeme, madde
  • mathematics (n) matematik
  • maths (n) matematik
  • matter (n) sorun, mesele; madde
  • matter (v) önemi olmak, önemli olmak, olanları etkilemek
  • may (mv) …a/e bilmek; …ması/mesi mümkün olmak, izin vermek/müsaade etmek; izin istemek; ricada bulunmak
  • media (n) basın, medya
  • medical (adj) tıbbi, tedaviyle ilgili
  • medicine (n) tıp; ilaç
  • memory (n) hafıza, anı, hatıra
  • mention (v) söz etmek, bahsetmek, dile getirmek, söylemek
  • metal (n) metal
  • method (n) yöntem, usul
  • middle (adj) ortadaki, orta, ara, vasat
  • middle (n) orta, orta kısım
  • might (mv) olasılık/ihtimal bildiren yardmıcı fiil; …a/e bilir; olması mümkün, olabilir, olması muhtemeldir; olasılık dahilindedir
  • mind (n) akıl, us, zihin, bellek
  • mind (v) önemsemek, ilgilenmek
  • mine (pron) benimki
  • mirror (n) ayna
  • missing (adj) kayıp, eksik
  • mobile (adj) hareketli, gezici, oynak, seyyar
  • mobile (n) cep telefonu
  • monkey (n) maymun
  • moon (n) ay; uydu
  • mostly (adv) çoğunlukla, genelde, başlıca
  • motorcycle (n) motosiklet
  • movement (n) hareket, eylem; akım
  • musical (adj) müzikal, müzikle ilgili
  • musician (n) müzisyen
  • myself (pron) kendimi, kendime, kendim, bizzat kendim
B1 Seviyesi Kelimeler
  • mad (adj) çılgın, deli
  • magic (adj) sihirli deynekle / güçlerle, büyüye / sihire ilişkin
  • magic (n) büyü, sihir
  • mainly (adv) çoğunlukla, başlıca
  • mall (n) büyük kapalı alışveriş merkezi
  • management (n) yönetim, idare
  • market (v) pazarlamak
  • marketing (n) pazarlama
  • marriage (n) evlilik
  • meanwhile (adv) bu arada, aynı anda, iken
  • measure (n) önlem; ölçü
  • measure (v) ölçmek, tartmak, ölçüsünü almak
  • medium (adj) orta, vasat
  • mental (adj) akıl, zekâ, zihinsel, ruhsal
  • mention (n) değinme, söz etme
  • mess (n) karışıklık, dağınıklık
  • mild (adj) ılımlı, hafif, nazik
  • mine (n) maden, maden ocağı; mayın
  • mix (n) karışım
  • mix (v) karıştırmak, katmak, uyuşmak
  • mixture (n) karışım, çeşit
  • mood (n) ruh hali, hava, mizaç
  • move (n) hareket, girişim, taşınma
  • mud (n) çamur
  • murder (n) cinayet, adam öldürme
  • murder (v) cinayet işlemek
  • muscle (n) kas, adale
  • musical (n) müzikli oyun, müzikal
  • mystery (n) gizem, esrar, sır
B2 Seviyesi Kelimeler
  • magnificent (adj) görkemli, azametli, sahane, büyük
  • maintain (v) korumak, muhafaza etmek; iddia etmek, sürdürmek, sağlamak
  • majority (n) çoğunluk
  • make (n) üretici firma / şirket adı
  • make-up (n) makyaj
  • making (n) yapım, üretim
  • manufacture (v) üretmek, imal etmek
  • manufacturing (n) üretim, imalat
  • map (v) haritasını çıkarmak
  • marathon (n) maraton, koşu yarışı
  • margin (n) pay, boşluk
  • marker (n) işaret, belirti
  • martial (adj) savaşla ilgili, savaşa ait, askerlikle ilgili, askeri
  • mass (adj) kitle, küme, yığın, seri, toplu
  • mass (n) kitle, kütle
  • massive (adj) ağır, yekpare, masif, büyük, devasa
  • master (n) usta
  • master (v) ustalaşmak, iyice öğrenmek, öğrenmek, hakim olmak
  • matching (adj) eşleştirme
  • mate (n) eş, arkadaş, dost, ortak, mat
  • mate (v) eş olmak, çiftleşmek
  • material (adj) maddi, maddesel
  • maximum (adj) en yüksek, azami
  • maximum (n) azamî, en büyük miktar
  • mayor (n) belediye başkanı
  • means (n) araç, yöntem, olanak, yol, çare
  • measurement (n) ölçüm, ölçü
  • mechanic (n) tamirci, teknisyen
  • mechanical (adj) mekanik
  • mechanism (n) mekanizma, düzenek
  • medal (n) madalya
  • medication (n) ilaç tedavisi
  • medium (n) araç, aracı
  • melt (v) eritmek, erimek
  • membership (n) üyelik, üyeler
  • memorable (adj) hatırlanmaya değer, unutulmaz
  • metaphor (n) mecaz, benzetme
  • military (adj) askeri
  • military (n) ordu
  • miner (n) madenci
  • mineral (n) mineral
  • minimum (adj) asgari
  • minimum (n) en az, asgari
  • minister (n) bakan, vekil
  • minor (adj) önemsiz, basit, küçük, ikinci derecede, ikincil
  • minority (n) azınlık, azlık
  • miserable (adj) sefil, perişan, zavallı, kötü
  • mission (n) görev, iş, vazife, misyon
  • mistake (v) yanılmak, yanlış anlamak
  • mixed (adj) karışık, karma
  • mode (n) biçim, tarz
  • model (v) mankenlik yapmak
  • modest (adj) alçakgönüllü, mütevazi, gösterişsiz, ılımlı
  • modify (v) değişiklik yapmak, değiştirmek
  • monitor (n) monitör, gözleyici
  • monitor (v) izlemek, gözlemek
  • monster (n) canavar
  • monthly (adj) aylık
  • monument (n) anıt, abide, heykel
  • moral (adj) ahlaki, manevi, törel
  • moral (n) ahlak; kıssadan hisse
  • moreover (adv) bundan başka, üstelik
  • mortgage (n) ipotek, rehin
  • mosque (n) cami, mescit
  • motion (n) hareket, devinim, önerge
  • motivate (v) harekete geçirmek, güdülemek
  • motivation (n) motivasyon, istek
  • motor (adj) arabalarla ilgili, arabalara ilişkin
  • motor (n) motor
  • mount (v) üzerine çıkmak, bindirmek, binmek; başlatmak
  • moving (adj) dokunaklı; hareketli
  • multiple (adj) çoklu
  • multiply (v) çarpmak, çoğaltmak
  • mysterious (adj) esrarengiz, gizemli
  • myth (n) efsane, söylence
C1 Seviyesi Kelimeler
  • machinery (n) mekanizma, sistem
  • magical (adj) büyülü, çok güzel
  • magistrate (n) sulh hakimi, adliye yüksek memuru, sulh yargıcı
  • magnetic (adj) manyetik
  • magnitude (n) boyut, büyüklük, önem
  • mainland (n) ana toprak
  • mainstream (adj) ana görüş, temel
  • mainstream (n) hakim eğilim
  • maintenance (n) bakım, koruma, sürdürme
  • mandate (n) hak, yetki
  • mandatory (adj) zorunlu
  • manifest (v) kendini göstermek, belli etmek
  • manipulate (v) el ile işletmek, idare etmek, yönlendirmek
  • manipulation (n) yönlendirme
  • manuscript (n) el yazması
  • march (n) yürüyüş
  • march (v) yürüyüş yapmak
  • marginal (adj) kıyıda köşede kalan, küçük ve önemsiz
  • marine (adj) deniz, denize ait, deniz ile ilgili
  • marketplace (n) pazar yeri
  • mask (n) maske
  • massacre (n) katliam
  • mathematical (adj) matematiksel
  • mature (adj) olgun, kemâle ermiş, ergin, yetişkin
  • mature (v) olgunlaşmak, gelişmek
  • maximize (v) en yüksek seviyeye çıkarmak
  • meaningful (adj) anlamlı
  • meantime (n) bu arada
  • medieval (adj) ortaçağ
  • meditation (n) meditasyon
  • melody (n) melodi
  • memo (n) not, bildiri
  • memoir (n) biyografi, anı yazısı
  • memorial (n) anıt, abide
  • mentor (n) akıl hocası, danışman
  • merchant (n) tacir, tüccar
  • mercy (n) merhamet, insaf
  • mere (adj) tek, sadece, ancak, yalnız
  • merely (adv) sadece, ancak, yalnız
  • merge (v) birleşmek, karışmak, kaynaşmak
  • merger (n) birleşme
  • merit (n) değer, meziyet, erdem, fazilet, fayda
  • methodology (n) yöntembilim
  • midst (n) orta yer
  • migration (n) göç, göçme
  • militant (adj) militan, mücadeleci
  • militant (n) militan
  • militia (n) milis, halk ordusu
  • mill (n) değirmen, fabrika
  • minimal (adj) en az, minimum
  • minimize (v) azaltmak, küçümsemek
  • mining (n) madencilik
  • ministry (n) bakanlık
  • minute (adj) çok küçük
  • miracle (n) mucize, harika, keramet
  • misery (n) sefalet, yoksulluk, acı
  • misleading (adj) aldatıcı, yanlış yönlendiren
  • missile (n) füze
  • mob (n) kalabalık, izdiham, ayaktakımı
  • mobility (n) hareketlilik, değişkenlik
  • mobilize (v) harekete geçirmek
  • moderate (adj) ılıman, ılımlı, ölçülü, orta
  • modification (n) değişiklik
  • momentum (n) hız
  • monk (n) keşiş, rahip
  • monopoly (n) tekel
  • morality (n) edep, ahlak, terbiye, ahlakî değerlere uygunluk
  • motive (n) neden, sebep, güdü, dürtü
  • motorist (n) sürücü
  • municipal (adj) cephane
  • mutual (adj) karşılıklı, iki taraflı, müşterek

Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English L Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
L Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • land (n) arazi, toprak, kara; ülke
  • language (n) lisan, dil
  • large (adj) büyük, geniş, kocaman
  • last (det) geçen, önceki
  • late (adj) geç; son, sonları; rahmetli
  • late (adv) son zamanlarda, geç
  • later (adv) daha sonra
  • laugh (n) gülüş, kahkaha
  • laugh (v) gülmek
  • learn (v) öğrenmek
  • leave (v) ayrılmak, terk etmek; bırakmak, yanına almamak
  • left (adj) sol, soldaki; arta kalan
  • left (adv) sola doğru, sol tarafta
  • left (n) sol taraf
  • leg (n) bacak
  • lesson (n) ders
  • let (v) bırakmak, izin vermek
  • letter (n) harf, mektup
  • library (n) kütüphane
  • lie 1 (v) yatmak, uzanmak
  • life (n) yaşam, hayat
  • light (adj) hafif; açık (renk)
  • light (n) ışık, lamba; ateş
  • like (prep) benzer, gibi
  • like (v) hoşlanmak, sevmek
  • line (n) çizgi, hat, sıra
  • lion (n) aslan
  • list (n) liste
  • list (v) listelemek
  • listen (v) dinlemek, kulak vermek
  • little (adj) azıcık, küçük
  • little (det) az
  • little (pron) biraz, az şey
  • live (v) yaşamak, ikamet etmek
  • local (adj) yerel, yöresel, yerli
  • long (adj) uzun
  • long (adv) uzun süre, epey zaman
  • look (v) bakmak; …gibi görünmek
  • lose (v) kaybetmek
  • lot (adv) çok fazla, çok sık
  • lot (det) birçok, çok
  • lot (pron) birçok, çok
  • love (n) aşk, sevgi
  • love (v) sevmek, aşık olmak
  • lunch (n) öğle yemeği
A2 Seviyesi Kelimeler
  • lab (n) laboratuvar
  • lady (n) hanım efendi
  • lake (n) göl
  • lamp (n) lamba, fener
  • land (v) (uçak) inmek, karaya çıkmak
  • laptop (n) diz üstü bilgisayar
  • last (adv) son olarak, son kez
  • last (n) son
  • last (v) sürmek, devam etmek
  • later (adj) daha sonra, en son
  • laughter (n) kahkaha
  • law (n) yasa, kanun; hukuk
  • lawyer (n) avukat
  • lazy (adj) tembel, uyuşuk
  • lead (v) başında olmak, yol göstermek, öncülük etmek, götürmek
  • leader (n) önder, lider
  • learning (n) öğrenme, öğrenim
  • least (adv) en az derece, en az
  • least (det) en az
  • least (pron) en az
  • lecture (n) konferans, ders; öğüt
  • lecture (v) konferans vermek; öğüt vermek
  • lemon (n) limon
  • lend (v) ödünç vermek
  • less (adv) daha az
  • less (det) daha da az
  • less (pron) daha az
  • level (n) seviye, düzey
  • lifestyle (n) yaşam tarzı
  • lift (n) asansör; yükselme
  • lift (v) kaldırmak, aşırmak, yükseltmek
  • light (v) hafif, açık
  • likely (adj) muhtemel, olası
  • link (n) bağlantı, hat
  • link (v) bağlamak, birleştirmek
  • listener (n) dinleyici
  • little (adv) azıcık, az miktar
  • lock (n) kilit
  • lock (v) kilitlemek
  • look (n) bakış; görünüş
  • lorry (n) kamyon
  • lost (adj) kayıp, kaybolmuş; ne yapacağını bilmeyen
  • loud (adj) yüksek sesli, gürültülü
  • loud (adv) yüksek sesle, gürültüyle
  • loudly (adv) gürültüyle
  • lovely (adj) hoş, güzel, çekici, sevecen
  • low (adj) düşük, alçak, az
  • low (adv) düşük, alçak, aşağıda, aşağıya
  • luck (n) şans, talih
  • lucky (adj) şanslı, talihli
B1 Seviyesi Kelimeler
  • label (n) etiket
  • label (v) etiketlemek, etiket yapıştırmak
  • laboratory (n) laboratuvar
  • lack (n) eksiklik, noksan, yokluk
  • lack (v) yoksun olmak
  • latest (adj) en son, en yeni, en geç
  • lay (v) koymak, yerleştirmek, sermek
  • layer (n) tabaka, katman
  • lead (n) önderlik; kurşun
  • leading (adj) önde gelen, önemli
  • leaf (n) yaprak, sayfa
  • leather (n) deri
  • legal (adj) yasal, hukuk, kanuni
  • leisure (n) boş vakit, uygun zaman
  • length (n) uzunluk, boy, süre
  • level (adj) düz, yatay, seviyeli
  • lie (n) yalan, aslı astarı olmayan söz / yazı
  • lie 2 (v) yalan söylemek, kandırmak
  • like (n) benzeri, benzerini, böyle / öyle bir şey
  • limit (n) sınır
  • limit (v) kısıtlamak, sınırlandırmak
  • lip (n) dudak
  • liquid (adj) sıvı, akıcı
  • liquid (n) sıvı, akıcı
  • literature (n) yazın, edebiyat, literatür
  • live (adj) canlı, yaşayan
  • live (adv) naklen, canlı
  • living (adj) canlı, yaşayan
  • living (n) kazanç, geçim, yaşam
  • local (n) yerli
  • locate (v) yerini belirlemek, yerleşmek, oturmak
  • located (adj) bulunan, saptanan, konumlanmış
  • location (n) yer, konum
  • lonely (adj) yalnız, ıssız, yapayalnız
  • loss (n) kayıp, kaybetme, zarar
  • luxury (adj) lüks yaşayan
  • luxury (n) lüks, konfor
B2 Seviyesi Kelimeler
  • labour (n) çalışma, iş, emek, hizmet, işgücü
  • ladder (n) merdiven
  • landing (n) iniş, karaya çıkma
  • landscape (n) manzara
  • lane (n) patika, keçi yolu, dar yol, serit
  • largely (adv) büyük ölçüde
  • lately (adv) son zamanlarda
  • latest (n) en sonuncu, en yenisi, en geç
  • launch (n) başlangıç
  • launch (v) başlatmak, girişmek, fırlatmak
  • leadership (n) liderlik, önderlik
  • leaflet (n) kitapçık, broşür
  • league (n) küme, lig
  • lean (v) yaslanmak, dayamak
  • leave (n) izin, dinlenme
  • legend (n) efsane, destan
  • lens (n) mercek, büyüteç
  • level (v) düzleştirmek, yıkmak
  • licence (n) lisans, ruhsat, ehliyet
  • lifetime (n) yaşam süresi
  • lighting (n) ışıklandırma, aydınlatma, şimşek, yıldırım
  • likewise (adv) ayni şekilde
  • limitation (n) sınırlama, kısıtlama
  • limited (adj) sınırlı
  • line (v) yana yana dizilmek, bir hizada olmak, hat oluşturmak
  • literally (adv) kelimenin tam anlamıyla
  • literary (adj) bilgili, okuryazar, edebi
  • litre (n) litre
  • litter (n) çöp, döküntü, sedye, tahtırevan
  • lively (adj) canlı, hareketli, neşeli
  • load (n) yük
  • load (v) yüklemek, doldurmak, yük olmak
  • loan (n) ödünç verilen şey, borç, ödünç para, kredi
  • logical (adj) mantıklı
  • logo (n) amblem, arma, sembol
  • long-term (adj) uzun vadeli
  • long-term (adv) uzun bir süre boyunca
  • loose (adj) gevşek, bol, serbest
  • lord (n) lord, mal sahibi; tanrı
  • lottery (n) piyango
  • low (n) en düşük düzey/seviye; alt seviye/düzey
  • lower (v) indirmek, azaltmak
  • loyal (adj) sadık, vefalı, bağlı
  • lung (n) akciğer, ciğer
  • lyric (n) lirik şiir
C1 Seviyesi Kelimeler
  • lad (n) erkek çocuk, delikanlı
  • landlord (n) ev sahibi
  • landmark (n) dönüm noktası
  • lap (n) süre, ara
  • large-scale (adj) büyük ölçekte / ölçüde / çapta / çaplı
  • laser (n) lazer
  • latter (adj) ikinci, son
  • latter (n) ikincisi, sonuncusu
  • lawn (n) çimenlik
  • lawsuit (n) dava
  • layout (n) düzenleme, düzen, plan
  • leak (n) sızıntı, kaçak
  • leak (v) sızmak, kaçak yapmak, akmak
  • leap (n) ani / beklenmedik gelişme / artış; hamle, sıçrama, uzun atlama
  • leap (v) sıçramak, hoplamak, zıplamak
  • legacy (n) kalıt, miras
  • legendary (adj) efsanevi
  • legislation (n) yasalar, yasama, yasama, kanun yapma, mevzuat
  • legislative (adj) yasamayla ilgili
  • legislature (n) yasama meclisi
  • legitimate (adj) yasal, meşru, mantıklı
  • lengthy (adj) uzun, ayrıntılı
  • lesbian (adj) lezbiyen
  • lesser (adj) daha az
  • lethal (adj) öldürücü
  • liable (adj) sorumlu, olası, mesul
  • liberal (adj) geniş görüşlü, liberal, özgür düsünceli
  • liberal (n) liberal düşünceyi benimseyen kişi
  • liberation (n) serbest bırakma
  • liberty (n) özgürlük, hürriyet
  • license (v) izin / ruhsat / yetki vermek
  • lifelong (adj) ömür boyu süren
  • likelihood (n) olasılık, ihtimal
  • limb (n) uzuv, kol, bacak
  • line-up (n) sıralanma (askerlikte), takım, ekip
  • linear (adj) çizgisel, doğrusal
  • linger (v) uzun süre kalmak, oyalanmak
  • listing (n) listeleme
  • literacy (n) okuryazarlık, edebi kültür
  • liver (n) karaciğer
  • lobby (n) lobi, giriş
  • lobby (v) kulis yapmak
  • log (n) kütük, tomruk, parakete, odun
  • log (v) günlük tutmak; ağaç kesmek
  • logic (n) mantık
  • long-standing (adj) epeydir devam eden
  • long-time (adj) uzun zaman, uzun süre
  • loom (v) ortaya çıkmak
  • loop (n) ilmik, ilmek, halka
  • loyalty (n) bağlılık, sadakat
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English K Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
K Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • keep (v) tutmak, bulundurmak
  • key (adj) temel, esas
  • key (n) anahtar, tuş
  • kilometre (n) kilometre
  • kind (n) çeşit, tür, cins
  • kitchen (n) mutfak
  • know (v) bilmek; tanımak
A2 Seviyesi Kelimeler
  • kid (n) çocuk
  • kill (v) öldürmek
  • king (n) kral
  • knee (n) diz
  • knife (n) bıçak
  • knock (v) kapı çalmak, vurmak, çarpmak
  • knowledge (n) bilgi
B1 Seviyesi Kelimeler
  • keen (adj) istekli, hevesli, düşkün, coşkulu, ilgili
  • key (v) tuşlamak
  • keyboard (n) klavye
  • kick (n) tekme
  • kick (v) tekmelemek, tekme atmak
  • killing (n) öldürme, cinayet
  • kind (adj) kibar, nazik
  • kiss (n) öpücük
  • kiss (v) öpmek
  • knock (n) vuruş, çalma
B2 Seviyesi Kelimeler
  • kit (n) takım, donanım
C1 Seviyesi Kelimeler
  • kidnap (v) kaçırmak
  • kidney (n) böbrek
  • kingdom (n) krallık, kraliyet
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English J Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
J Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • jacket (n) ceket
  • January (n) ocak (ay)
  • jeans (n) kot pantolon
  • job (n) iş, meslek, görev
  • join (v) katılmak; birleştirmek
  • journey (n) seyahat, yolculuk, gezi
  • juice (n) meyve suyu
  • July (n) temmuz
  • June (n) haziran
  • just (adv) yalnız, sadece; biraz önce; tam olarak
A2 Seviyesi Kelimeler
  • jam (n) reçel; sıkışıklık
  • jazz (n) caz
  • jewellery (n) kuyumculuk, mücevherat, ziynet esyası
  • joke (n) şaka, espri
  • joke (v) şaka yapmak
  • journalist (n) gazeteci
  • jump (n) zıplama, sıçrayış
  • jump (v) atlamak, zıplamak
B1 Seviyesi Kelimeler
  • journal (n) bülten, gazete, dergi, günlük
  • judge (n) yargıç, hakim
  • judge (v) yargılamak, değerlendirmek, karara varmak
B2 Seviyesi Kelimeler
  • jail (n) hapis, hapishane
  • jail (v) hapsetmek
  • jet (n) jet, jet uçağı, jet motoru
  • joint (adj) müşterek, ortaklaşa, birlikte
  • joint (n) eklem, ek
  • journalism (n) basın, gazetecilik
  • joy (n) neşe, mutluluk, zevk
  • judgement (n) yargılama, yargı, hüküm
  • junior (adj) küçük
  • jury (n) jüri, kurul
  • justice (n) adalet, hak, yargı, dürüstlük
  • justify (v) haklı göstermek, aklamak, haklı çıkarmak, savunmak, doğrulamak
C1 Seviyesi Kelimeler
  • judicial (adj) adli, hukuki
  • junction (n) kavşak, birleşme yeri, bağlantı noktası
  • jurisdiction (n) yasal yetki / selahiyet; yetki alanı
  • just (adj) adil, doğru
  • justification (n) doğrulama, ispat
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English I Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
I Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • I (pron) (zamir) ben
  • ice (n) buz
  • ice cream (n) dondurma
  • idea (n) fikir
  • if (conj) eğer…-se/-sa, şayet…-se/sa
  • imagine (v) hayal etmek, sanmak
  • important (adj) önemli, gerekli
  • improve (v) gelişmek, ilerlemek
  • in (adv) içeri, içeri doğru
  • in (prep) -de, -deki; açısından; içerisinde; -e, -a
  • include (v) içermek
  • information (n) bilgi
  • interest (n) ilgi, faiz, çıkar
  • interest (v) ilgisini çekmek
  • interested (adj) ilgili, meraklı
  • interesting (adj) ilginç, ilgi çekici
  • internet (n) internet
  • interview (n) görüşme, röportaj, mülakat
  • interview (v) görüşmek, röportaj yapmak
  • into (prep) -e , – a (içine doğru)
  • introduce (v) ortaya koymak, tanıştırmak
  • island (n) ada
  • it (pron) o, onu; bahsedilen nesne, durum veya fikre atıfta bulunmada kullanılır
  • its (det) onun, kendi, onunki
A2 Seviyesi Kelimeler
  • ideal (adj) uygun, ideal
  • identify (v) tanımlamak, saptamak
  • ill (adj) hasta, kötü
  • illness (n) hastalık
  • image (n) görüntü, şekil
  • immediately (adv) hemen, aniden, derhal
  • impossible (adj) imkânsız
  • included (adj) dahil, içine alan
  • including (prep) içeren, dahil eden, dahil
  • increase (n) artış
  • increase (v) artmak, arttırmak
  • incredible (adj) inanılmaz
  • independent (adj) bağımsız
  • individual (adj) bireysel
  • individual (n) birey
  • industry (n) sanayi
  • informal (adj) gayri resmi
  • injury (n) yaralanma, sakatlanma
  • insect (n) böcek
  • inside (adj)
  • inside (adv) içeriye, içeriye doğru
  • inside (n) içi, iç taraf
  • inside (prep) içerisinde
  • instead (adv) …ın / in yerine
  • instruction (n) talimat, öğretim
  • instructor (n) öğretmen, eğitmen
  • instrument (n) alet, enstrüman, vasıta
  • intelligent (adj) zeki, akıllı
  • international (adj) uluslararası
  • introduction (n) tanıtım, başlangıç
  • invent (v) icat etmek
  • invention (n) icat
  • invitation (n) davet
  • invite (v) davet etmek, çağırmak; neden olmak
  • involve (v) içermek; gerektirmek
  • item (n) madde, parça
  • itself (pron) kendi, kendisi, kendisini
B1 Seviyesi Kelimeler
  • identity (n) kimlik
  • ignore (v) göz ardı etmek, yok saymak
  • illegal (adj) yasa dışı
  • imaginary (adj) hayali, düşsel
  • immediate (adj) ani
  • immigrant (n) göçmen
  • impact (n) etki; darbe, çarpma
  • impact (v) etkilemek
  • import (n) ithalat
  • import (v) ithal etmek
  • importance (n) önem
  • impression (n) izlenim, etki
  • impressive (adj) etkileyici
  • improvement (n) gelişme, ilerleme
  • incredibly (adv) son derece, inanılması güç
  • indeed (adv) aslında, gerçekten
  • indicate (v) göstermek, işaret etmek
  • indirect (adj) dolaylı
  • indoor (adj) bina içi, kapalı
  • indoors (adv) içeride, kapalı mekanda
  • influence (n) etki
  • influence (v) etkilemek
  • ingredient (n) muhteva, içerik
  • injure (v) yaralamak, incitmek
  • injured (adj) yaralı
  • innocent (adj) masum, suçsuz
  • intelligence (n) akıl, zekâ; istihbarat
  • intend (v) niyet etmek, amaçlamak
  • intention (n) niyet, amaç
  • invest (v) yatırım yapmak
  • investigate (v) araştırmak
  • involved (adj) alakalı, ilgili
  • iron (n) ütü; demir
  • iron (v) ütü yapmak
  • issue (n) konu, sorun
  • IT (n) bilgi teknolojisi, bilgiyi depolamak ve göndermek için bilgisayar ve diğer elektronik aletlerin kullanımı
B2 Seviyesi Kelimeler
  • icon (n) (bilgisayar) simge, imge, (kişi, şey) sembol, idol
  • ID (n) kimlik
  • ideal (n) ülkü, inanç, ilke, ideal
  • identical (adj) aynı, birebir aynı
  • illusion (n) göz aldanması
  • illustrate (v) örneklerle anlatmak, resimlemek
  • illustration (n) resim, örnekleme
  • imagination (n) hayal, zihin
  • immigration (n) göç
  • immune (adj) bağışık, etkilenmeyen
  • impatient (adj) sabırsız
  • implement (v) uygulamak
  • implication (n) ima, çıkarım
  • imply (v) ima etmek, anlamına gelmek
  • impose (v) yürürlüğe koymak, dayatmak
  • impress (v) etkilemek
  • impressed (adj) etkilenmiş
  • incentive (n) teşvik
  • inch (n) inç
  • incident (n) olay
  • income (n) gelir
  • incorporate (v) birleştirmek, içermek
  • incorrect (adj) yanlış, hatalı
  • increasingly (adv) artarak, giderek
  • independence (n) bağımsızlık
  • index (n) dizin, gösterge
  • indication (n) belirti, işaret, iz, alamet
  • industrial (adj) endüstriyel
  • inevitable (adj) kaçınılmaz
  • inevitably (adv) kaçınılmaz şekilde
  • infection (n) enfeksiyon, hastalık
  • infer (v) sonuç çıkarmak
  • inflation (n) enflasyon
  • info (n) bilgi, haber, malûmat
  • inform (v) haber vermek, bildirmek
  • infrastructure (n) alt yapı
  • inhabitant (n) oturan kişi, sakin
  • inherit (v) mirasa konmak; aileden gelmek
  • initial (adj) ilk, başlangıç
  • initially (adv) başlangıçta
  • initiative (n) girişim, teşebbüs
  • ink (n) mürekkep
  • inner (adj) iç, dahili, içsel
  • innovation (n) yenilik
  • innovative (adj) yenilikçi
  • input (n) girdi, katkı
  • inquiry (n) soruşturma, araştırma
  • insert (v) yerleştirmek, eklemek
  • insight (n) iç yüzünü anlama
  • insist (v) ısrar etmek, diretmek
  • inspector (n) müfettiş, denetçi
  • inspire (v) ilham vermek
  • install (v) kurmak, takmak
  • installation (n) kurma
  • instance (n) örnek, vaka
  • instant (adj) ani, hemen olan
  • instantly (adv) hemen, derhal
  • institute (n) enstitü, kurum
  • institution (n) kurum
  • insurance (n) sigorta
  • integrate (v) bütünleşmek, birleştirmek
  • intellectual (adj) zihinsel, akla dayanan
  • intended (adj) kasıtlı, planlanmış
  • intense (adj) yoğun
  • interact (v) etkileşimde olmak
  • interaction (n) etkileşim
  • internal (adj)
  • interpret (v) yorumlamak, çevirmek
  • interpretation (n) yorum; çeviri
  • interrupt (v) araya girmek
  • interval (n) ara, mola
  • invade (v) istila etmek
  • invasion (n) istila
  • investigation (n) araştırma
  • investment (n) yatırım
  • investor (n) yatırımcı
  • isolate (v) soyutlamak, izole etmek
  • isolated (adj) izole, ıssız, soyutlanmış
  • issue (v) resmen bildirmek; dağıtmak
C1 Seviyesi Kelimeler
  • identification (n) tanıma, kimlik
  • ideological (adj) ideolojik
  • ideology (n) ideoloji
  • idiot (n) budala, aptal, salak
  • ignorance (n) bilgisizlik, cehalet
  • imagery (n) tasvir, betimleme
  • immense (adj) büyük, kocaman
  • imminent (adj) olması yakın
  • implementation (n) uygulama
  • imprison (v) hapse atmak
  • imprisonment (n) hapsedilme
  • inability (n) acizlik, yetersizlik
  • inadequate (adj) yetersiz
  • inappropriate (adj) uygun olmayan
  • incidence (n) meydana gelme sıklığı
  • inclined (adj) eğilimli
  • inclusion (n) dahil etme, içerme
  • incur (v) maruz kalmak
  • indicator (n) gösterge, sinyal
  • indictment (n) ayıp, kusur, suçlama, (yasal) suçlama, itham
  • indigenous (adj) doğal, yerel
  • induce (v) ikna etmek, sebep olmak
  • indulge (v) isteklerini yerine getirmek, şımartmak, yüz vermek
  • inequality (n) eşitsizlik
  • infamous (adj) kötü şöhretli
  • infant (n) bebek, çocuk
  • infect (v) bulaştırmak (hastalık vs)
  • inflict (v) acı vermek, yüklemek
  • influential (adj) etkili
  • inherent (adj) doğasında olan
  • inhibit (v) engellemek
  • initiate (v) başlatmak
  • inject (v) iğne yapmak; eklemek
  • injection (n) iğne, enjeksiyon
  • injustice (n) haksızlık
  • inmate (n) (hapishane) sakin, oda arkadaşı
  • insertion (n) ekleme
  • insider (n) bir iş / kuruma ait olup hakkında çok şey bilen
  • inspect (v) denetlemek
  • inspection (n) denetleme, kontrol
  • inspiration (n) ilham
  • instinct (n) içgüdü
  • institutional (adj) kurumsal
  • instruct (v) eğitmek; emretmek
  • instrumental (adj) enstrümantal
  • insufficient (adj) yetersiz
  • insult (n) hakaret, aşağılama
  • insult (v) hakaret etmek, aşağılamak
  • intact (adj) sağlam, bozulmamış
  • intake (n) alım, alınan miktar
  • integral (adj) tamamlayıcı, ayrılmaz
  • integrated (adj) bütünleşmiş
  • integration (n) birleştirme
  • integrity (n) bütünlük
  • intellectual (n) aydın
  • intensify (v) yoğunlaştırmak
  • intensity (n) yoğunluk
  • intensive (adj) yoğun
  • intent (n) niyet, amaç
  • interactive (adj) etkileşimli
  • interface (n) arabirim, arayüz
  • interfere (v) araya girmek, bozmak
  • interference (n) müdahale, karışma; parazit
  • interim (adj) geçici, fani
  • interior (adj) iç, dahili
  • interior (n) iç kısım
  • intermediate (adj) orta seviyede
  • intervene (v) araya girmek, bozmak
  • intervention (n) müdahale
  • intimate (adj) samimi, yakın, kişisel
  • intriguing (adj) merak uyandıran, ilgi çekici
  • investigator (n) araştırmacı, dedektif, müfettiş
  • invisible (adj) görünmez
  • invoke (v) …dan / den alıntı yapmak / destek almak / aktarma yapmak
  • involvement (n) karışma
  • ironic (adj) alaylı, alaycı, kinayeli, cinaslı, ironik
  • ironically (adv) alaycı şekilde, şaka yoluyla
  • irony (n) tuhaflık, acayiplik, gariplik, garip tesadüf, kaderin bir cilvesi
  • irrelevant (adj) ilgisiz, alakasız
  • isolation (n) izolasyon, yalnızlık
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English H Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
H Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • hair (n) saç, kıl
  • half (det) yarısı
  • half (n) ara, devre
  • half (pron) yarısı, yarım
  • hand (n) el
  • happen (v) olmak, meydana gelmek, vuku bulmak
  • happy (adj) mutlu, memnun
  • hard (adj) zor, çetin; katı
  • hard (adv) güçlükle, şiddetle
  • hat (n) şapka
  • hate (v) nefret etmek
  • have (v) sahip olmak
  • have to (mv) zorunda olmak
  • he (pron) o (erkek)
  • head (n) baş, kafa; müdür
  • health (n) sağlık, canlılık
  • healthy (adj) sağlıklı, güçlü
  • hear (v) duymak, işitmek; haberi olmak
  • hello (excl) merhaba!, selâm!
  • hello (n) merhabalar
  • help (n) yardım, çare
  • help (v) yardım etmek, yararı olmak
  • her (det) (bayanlar için ait/sahip olma bildirir) onun
  • her (pron) (bayan) onu, ona; onun
  • here (adv) burada; işte
  • hey (excl) hey!, aaa!, yaa!
  • hi (excl) merhaba!, selâm!
  • high (adj) yüksek, çok, fazla
  • him (pron) (erkek) onu/ona
  • his (det) (erkek) onun, ona ait, onunla ilgili
  • history (n) tarih, geçmiş
  • hobby (n) hobi, merak
  • holiday (n) tatil
  • home (adv) eve, yuvaya, evde, yuvada
  • home (n) ev, vatan, mesken
  • homework (n) ev ödevi
  • hope (v) ummak, ümit etmek
  • horse (n) at
  • hospital (n) hastane
  • hot (adj) sıcak; acı; ateşli
  • hotel (n) otel
  • hour (n) saat
  • house (n) ev
  • how (adv) nasıl
  • however (adv) gene de, halbuki, fakat, lakin
  • hundred (num) yüz (sayı)
  • hungry (adj) aç, acıkmış
  • husband (n) eş (erkek), koca
A2 Seviyesi Kelimeler
  • habit (n) alışkanlık, adet, huy
  • half (adv) kısmen yarı, yarısı, yarı yarıya
  • hall (n) giriş, koridor, salon, antre
  • happily (adv) mutlulukla, mutluca, isteklice
  • have (av) geçmişte olmuş bir olayın konuşulduğu / yazıldığı zamanda hâlâ önemli olduğunu gösteren geçmiş zaman ortaçlarıyla birlikte bileşik kipler kuran yardımcı fiil
  • headache (n) baş ağrısı
  • heart (n) kalp
  • heat (n) sıcaklık, hararet, ısı, ateş
  • heat (v) ısıtmak
  • heavy (adj) ağır; yoğun
  • height (n) yükseklik, uzunluk, boy
  • helpful (adj) yardımsever
  • hero (n) kahraman
  • hers (pron) (bayan) ona ait, onunki
  • herself (pron) (bayan) kendi, kendini, kendine, kendisini, kendisine
  • hide (v) saklamak, gizlemek, saklı tutmak
  • high (adv) yükseklerde, yukarıda
  • hill (n) tepe, yükselti
  • himself (pron) (erkek) kendi, kendisi, kendini, kendisini
  • his (pron) (erkek) onunki
  • hit (n) çarpma, vuruş, popüler
  • hit (v) vurmak, çarpmak, isabet ettirmek; (afet vs) kötü etkilemek
  • hockey (n) hokey
  • hold (v) tutmak, elinde tutmak; düzenlemek; iddia etmek
  • hole (n) delik, çukur, oyuk
  • home (adj) ev yapımı, ev sahibi, yurt içi
  • hope (n) umut, beklenti
  • huge (adj) ayı gibi, kocaman, dev, kocaman, büyük
  • human (adj) insanî, insana ait / özgü
  • human (n) insan(oğlu)
  • hurt (adj) yaralanmış, incinmiş
  • hurt (v) yaralamak, acımak, incitmek
B1 Seviyesi Kelimeler
  • hand (v) (el) vermek, uzatmak
  • hang (v) asmak, sallanmak, sarkıtmak; idam etmek
  • happiness (n) mutluluk
  • hardly (adv) hemen hemen hiç, neredeyse hiç
  • hate (n) nefret
  • head (v) yönetmek; kafa vurmak
  • headline (n) başlık, manşet
  • heating (n) ısıtma, ısınma
  • heavily (adv) yoğun şekilde
  • helicopter (n) helikopter
  • highlight (n) en önemli kısım
  • highlight (v) dikkatini üstüne toplamak, belirtmek, vurgulamak, dikkat çekmek
  • highly (adv) hayli, oldukça, son derece, büyük ölçüde, çok
  • hire (v) kiralamak
  • historic (adj) tarihsel, tarihi
  • historical (adj) tarihi, tarihsel
  • honest (adj) dürüst, samimi, namuslu
  • horrible (adj) berbat, kötü, korkunç
  • horror (n) dehşet, korku, nefret
  • host (n) ev sahibi, sunucu
  • hunt (v) avlamak, avlanmak, kovalamak, aramak
  • hurricane (n) hortum, kasırga
  • hurry (n) acele, telaş
  • hurry (v) acele etmek, hızlandırmak, çabuk olmak
B2 Seviyesi Kelimeler
  • habitat (n) doğal ortam, yetişme ortamı, yaşam alanı
  • handle (n) kulp, kol
  • handle (v) ele almak, idare etmek, kıvırmak, çözmek
  • harbour (n) liman
  • harm (n) zarar
  • harm (v) zarar vermek, incitmek
  • harmful (adj) zararlı, kötü, muzır
  • headquarters (n) merkezi büro, ana merkez
  • heal (v) iyileşmek, iyileştirmek
  • healthcare (n) sağlık hizmeti
  • hearing (n) işitme; duruşma
  • heaven (n) gökyüzü, sema, cennet
  • heel (n) topuk
  • hell (n) cehennem
  • helmet (n) kask miğfer
  • hence (adv) bundan, bundan dolayı
  • herb (n) şifalı ot
  • hesitate (v) tereddüt etmek, duraksamak
  • hidden (adj) saklı , gizli
  • high (n) zirve, tepe, en üst seviye
  • highway (n) anayol, ekspres yol, otoban, çevre yolu
  • hilarious (adj) gülmekten kırıp geçiren, gülünç, çok komik, çok eğlenceli
  • hip (n) kalça
  • hire (n) ücretle tutmak; kiralamak
  • historian (n) tarihçi
  • hold (n) tutma, tutuş
  • hollow (adj) kovuk, oyuk, boş
  • holy (adj) kutsal, mübarek, mukaddes
  • homeless (adj) evsiz, barksız
  • honesty (n) dürüstlük, haysiyet, namusluluk, doğru sözlülük
  • honour (n) şeref, onur
  • honour (v) saygı göstermek, onurlandırmak
  • hook (n) çengel, kanca
  • hopefully (adv) ümit ederek, umutla; inşallah
  • host (v) konuk etmek, ev sahipliği yapmak
  • house (v) barındırmak, ev sağlamak
  • household (n) ev halkı, hane
  • housing (n) barınma, konut, konumlandırma, yerleşim, iskan
  • humorous (adj) komik, eğlenceli
  • humour (n) mizah, gülünçlük, komik, espri
  • hunger (n) açlık
  • hunt (n) avcılık; arama
  • hunting (n) avcılık
  • hurt (n) kalp kırgınlığı, incinme, incitme, acı
  • hypothesis (n) varsayım
C1 Seviyesi Kelimeler
  • hail (v) dolu yağmak, yağmak; övmek; seslenmek
  • halfway (adv) ortasında, yarı yolda
  • halt (n) durma, hareketsiz kalma
  • halt (v) durdurmak, durmak
  • handful (n) avuç dolusu
  • handling (n) sadaka, yardım
  • handy (adj) yararlı, kullanışlı
  • harassment (n) tedirgin, rahatsız, taciz etme, bezdirme, usandırma
  • hardware (n) (bilgisayar) donanım, hırdavat
  • harmony (n) ahenk, uyum
  • harsh (adj) sert, kaba, kırıcı, acı
  • harvest (n) hasat, ürün
  • harvest (v) hasat kaldırmak, biçmek
  • hatred (n) kin, nefret, düşmanlık
  • haunt (v) görünmek, ortaya çıkmak, ziyaret etmek; gözükmek
  • hazard (n) risk, tehlike
  • heighten (v) yükseltmek, artırmak
  • heritage (n) miras, kalıt, kalıtım
  • hierarchy (n) hiyerarşi, aşamalı sistem
  • high-profile (adj) çok bilinen, tanınan, dikkat çeken, önemli
  • hint (n) ima, ipucu, tavsiye, fikir, öğüt
  • hint (v) ima etmek
  • homeland (n) ana vatan
  • hook (v) çengelle tutturmak
  • hopeful (adj) ümitli, umutlu
  • horizon (n) ufuk
  • horn (n) korna, boynuz, klakson
  • hostage (n) rehine
  • hostile (adj) düşmana ait, düşmanca, muhalif
  • hostility (n) düşmanlık, karşıtlık, muhalefet
  • humanitarian (adj) yardımsever, insancıl
  • humanity (n) insanlık
  • humble (adj) alçakgönüllü, mütevazi
  • hydrogen (n) hidrojen
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English G Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
G Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • game (n) oyun, maç, eğlence
  • garden (n) bahçe
  • geography (n) coğrafya
  • get (v) almak, elde etmek
  • girl (n) kız
  • girlfriend (n) kız arkadaş
  • give (v) vermek
  • glass (n) bardak, cam
  • go (v) gitmek
  • good (adj) iyi, güzel, uygun
  • goodbye (excl) allah’a ısmarladık!’, ‘eyvallah!’, ‘hoşçakal!’, ‘güle güle!’
  • goodbye (n) güle güle
  • grandfather (n) büyükbaba
  • grandmother (n) anneanne, babaanne
  • grandparent (n) büyükbaba veya büyükanne
  • great (adj) büyük, mükemmel, önemli, harika
  • green (adj) yeşil
  • green (n) yeşil, çimen, yeşil alan
  • grey (adj) gri
  • grey (n) gri
  • group (n) grup, topluluk
  • grow (v) büyümek, yetiştirmek, gelişmek
  • guess (n) tahmin
  • guess (v) tahmin etmek, zannetmek
  • guitar (n) gitar
  • gym (n) spor salonu
A2 Seviyesi Kelimeler
  • gallery (n) galeri
  • gap (n) boşluk, aralık, fark
  • gas (n) gaz
  • gate (n) dış kapı, giriş kapısı
  • general (adj) genel, yaygın
  • gift (n) hediye, armağan, doğuştan yetenek
  • goal (n) amaç, hedef, gol
  • god (n) tanrı
  • gold (adj) altından yapılmış, altın renkli
  • gold (n) altın
  • golf (n) golf
  • good (n) yararına, iyiliğine, çıkarına
  • government (n) hükümet, devlet, idare, yönetim
  • grass (n) çimen, yeşillik
  • greet (v) selamlamak, kutlamak, selam vermek, karşılamak
  • ground (n) toprak, zemin, yer
  • guest (n) misafir, konuk
  • guide (n) rehber, kılavuz
  • guide (v) rehberlik etmek, yönlendirmek, yol göstermek
  • gun (n) silâh, top, tüfek
  • guy (n) adam, herif
B1 Seviyesi Kelimeler
  • garage (n) garaj
  • gather (v) toplamak, bir araya getirmek, tutmak, toplanmak, biriktirmek
  • generally (adv) genel olarak, genelde, genellikle
  • generation (n) üretim; nesil
  • generous (adj) cömert, eli açık, bol
  • gentle (adj) kibar, nazik, hoşgörülü
  • gentleman (n) beyefendi
  • ghost (n) hayalet
  • giant (adj) dev, büyük
  • giant (n) dev, dev gibi, kocaman
  • glad (adj) memnun, mutlu, istekli
  • global (adj) evrensel, küresel
  • glove (n) eldiven
  • go (n) teşebbüs, kalkışma, girişme
  • goods (n) eşya, mal
  • grade (n) derece, aşama, basamak, not, puan
  • graduate (n) üniversite mezunu
  • graduate (v) mezun etmek, diploma vermek, mezun olmak
  • grain (n) tane, tahıl, tanecik, zerre
  • grateful (adj) minnettar, memnun
  • growth (n) büyüme, gelişme
  • guard (n) koruma, bekçi, nöbetçi
  • guard (v) korumak, nöbet tutmak
  • guilty (adj) suçlu, kusurlu
B2 Seviyesi Kelimeler
  • gain (n) kâr, kazanım
  • gain (v) kazanmak, kâr etmek
  • gaming (n) kumari kumarbazlık
  • gang (n) ekip, grup, çete, şebeke, takım
  • gay (adj) neşeli, keyifli; eşcinsel
  • gender (n) cinsiyet, cins
  • gene (n) gen
  • generate (v) üretmek, meydana getirmek, oluşturmak
  • genetic (adj) kalıtsal, kalıtımsal
  • genius (n) dahi, deha, zeki
  • genre (n) çeşit, tür
  • genuine (adj) gerçek, hakiki; samimi, öz
  • genuinely (adv) hakikatten
  • gesture (n) el kol hareketi, jest
  • gig (n) (pop veya rock müzik) gösteri, konser
  • globalization (n) küreselleşme
  • globe (n) küre, dünya
  • golden (adj) altın, altından yapılmış
  • goodness (n) iyilik, erdem
  • gorgeous (adj) muhteşem, harika, göz kamaştırıcı, görkemli
  • govern (v) yönetmek, idare etmek, hükmetmek
  • governor (n) yönetici, vali
  • grab (v) tutmak, yakalamak
  • grade (v) derecelere ayırmak, seviyelere ayırmak, puanlamak, puan vermek, değerlendirmek
  • gradually (adv) azar azar, derece derece, gitgide, gittikçe, aşama aşama
  • grand (adj) büyük, görkemli, yüce, ulu, heybetli
  • grant (n) bağış, ödenek
  • grant (v) vermek, bağışlamak, onaylamak
  • graphic (adj) çizgisel, canlı
  • graphics (n) grafik
  • greatly (adv) büyük oranda
  • greenhouse (n) sera
  • grocery (n) bakkaliye
  • guarantee (n) garanti, güvence
  • guarantee (v) garanti etmek, garantiye almak, söz vermek
  • guideline (n) prensip, kılavuz, talimat
C1 Seviyesi Kelimeler
  • gallon (n) galon
  • gambling (n) kumar
  • gathering (n) toplantı
  • gaze (n) gözünü dikip bakma
  • gaze (v) gözünü dikerek bakmak, dik dik bakmak
  • gear (n) vites, dişli, takım
  • generic (adj) genel, kümesel
  • genocide (n) soykırım, genosit
  • glance (n) göz atma, kısa bakış
  • glance (v) göz atmak, göz gezdirmek, bakıvermek
  • glimpse (n) anlık bakış
  • glorious (adj) muhteşem, harika
  • glory (n) şan, şeref, ün, ihtişam
  • governance (n) yönetim, kontrol
  • grace (n) zarafet, nezaket
  • grasp (n) anlama, yakalama
  • grasp (v) kapmak, tutmak, yakalamak, kavramak
  • grave (adj) ağır, şiddetli
  • grave (n) mezar
  • gravity (n) yerçekimi
  • grid (n) ızgara, parmaklık, şebeke
  • grief (n) acı, üzüntü, dert
  • grin (n) gülümseme
  • grin (v) sırıtmak, ağzı kulaklarına varmak
  • grind (v) öğütmek, ezmek, bilemek
  • grip (n)
  • grip (v) sımsıkı tutmak, tutmak, yakalamak, kavramak
  • gross (adj) brüt, bütün, toptan, kesintisiz; iğrenç, kaba
  • guerrilla (n) çeteci
  • guidance (n) rehberlik, yardım, tavsiye, kılavuzluk, yol gösterme
  • guilt (n) suç, kabahat, suçluluk
  • gut (n) mide, boğaz
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English F Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
F Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • face (n) yüz
  • fact (n) gerçek, olgu
  • fall (v) düşmek, inmek
  • false (adj) yanlış, hatalı, sahte
  • family (adj) ailevi
  • family (n) aile, soy
  • famous (adj) ünlü
  • fantastic (adj) harika, düşsel, garip
  • far (adv) uzakta, çok
  • farm (n) çiftlik
  • farmer (n) çiftçi
  • fast (adj) hızlı, çabuk
  • fast (adv) hızlıca, süratle
  • fat (adj) şisman, tombul, iri, kalın
  • father (n) baba
  • favourite (adj) en çok sevilen, favori, çok beğenilen
  • favourite (n) favori
  • February (n) şubat
  • feel (v) hissetmek, duymak; düşünmek
  • feeling (n) duygu, his
  • festival (n) bayram, eğlence
  • few (adj) az, birkaç
  • few (det) (pek az) sayıda, az miktarda, birkaç
  • few (pron) bazıları
  • fifteen (num) on beş
  • fifth (ord num) beşinci
  • fifty (num) elli
  • fill (v) doldurmak
  • film (n) film; zar
  • final (adj) son, en son, sonuncu, nihai
  • find (v) bulmak; anlamak, öğrenmek
  • fine (adj) iyi, hoş
  • finish (v) bitmek, bitirmek, sona ermek
  • fire (n) yangın, ateş
  • first (adv) ilk olarak, ilk defa
  • first (det) ilk, birinci
  • first (ord num) birinci
  • fish (n) balık
  • five (num) beş
  • flat (n) apartman daire, kat
  • flight (n) uçuş
  • floor (n) zemin, yer, kat
  • flower (n) çiçek
  • fly (v) uçmak, uçakla gitmek
  • follow (v) izlemek, takip etmek, uymak
  • food (n) yiyecek, yemek, gıda
  • foot (n) ayak
  • football (n) futbol, futbol topu
  • for (prep) için; -dır, -dir, -lığına
  • forget (v) unutmak, hatırlamamak
  • form (n) biçim, şekil
  • form (v) oluşturmak
  • forty (num) kırk
  • four (num) dört
  • fourteen (num) on dört
  • fourth (ord num) dördüncü
  • free (adj) özgür, serbest; ücretsiz
  • Friday (n) cuma
  • friend (n) arkadaş, dost
  • friendly (adj) arkadasça, dostça, dostane
  • from (prep) -den, -dan, itibaren
  • front (adj) ön, ilk
  • front (n) ön, yüz, cephe
  • fruit (n) meyve, sonuç
  • full (adj) dolu, tam; tok
  • fun (n) zevk, eğlence, şaka
  • funny (adj) komik, eğlenceli
  • future (n) gelecek
A2 Seviyesi Kelimeler
  • factor (n) etken, unsur
  • factory (n) fabrika
  • fail (v) başaramamak, becerememek, başarısız olmak
  • fair (adj) sarışın, fuar, adil, dürüst, açık
  • fall (n) sonbahar
  • fan (n) fanatik, hayran; vantilatör
  • farm (v) çiftçilik yapmak, yetiştirmek
  • farming (n) tarım, çiftçilik
  • fashion (n) moda, adet, tarz, biçim
  • fat (n) yağ
  • fear (n) korku, endişe
  • feature (n) özellik
  • feed (v) beslemek, yiyecek vermek
  • female (adj) dişi, kadın
  • female (n) kadın
  • fiction (n) düş, uydurma, kurgu
  • field (n) tarla, alan, arazi
  • fight (n) kavga, dövüş; savaş
  • fight (v) dövüşmek, savaşmak, kavga etmek
  • figure (n) figür, şekil, vücut yapısı, tip; rakam; şahsiyet
  • film (v) film çekmek, kaplamak
  • final (n) final
  • finally (adv) sonunda, nihayet
  • finger (n) parmak
  • finish (n) varış, bitiş, son
  • first (n) ilk
  • firstly (adv) ilk olarak, birinci olarak
  • fish (v) balık tutmak
  • fishing (n) balık tutma, balıkçılık
  • fit (adj) sağlıklı, zinde, formda, uygun
  • fit (v) uymak, yakışmak
  • fix (v) tamir etmek, yerleştirmek
  • flat (adj) düz, havasız, sıkıcı
  • flu (n) grip
  • fly (n) sinek
  • flying (adj) uçan, uçucu
  • flying (n) köpük
  • focus (n) odak noktası, odak
  • focus (v) odaklamak, bir noktada toplamak, yoğunlaşmak
  • following (adj) takip eden, sonraki
  • foreign (adj) yabancı
  • forest (n) orman
  • fork (n) çatal
  • formal (adj) resmi, kamusal
  • fortunately (adv) şans eseri, neyse ki
  • forward (adv) ileriye doğru
  • free (adv) para ödemeden, ücretsiz olarak, bedava
  • fresh (adj) taze; yeni; serin
  • fridge (n) buzdolabı
  • frog (n) kurbağa
  • fun (adj) eğlenceli, zevkli
  • furniture (n) ev eşyası, mobilya
  • further (adj) ileri; daha çok, başka
  • future (adj) gelecek, istikbal
B1 Seviyesi Kelimeler
  • face (v) karşı karşıya kalmak
  • fairly (adv) oldukça, epey, dosdoğru, adil bir şekilde
  • familiar (adj) tanıdık, aşina, yaygın
  • fancy (adj) süslü, pahalı
  • fancy (v) hayâl etmek, düşlemek, sanmak, istemek
  • far (adj) uzak, ötede
  • fascinating (adj) büyüleyici
  • fashionable (adj) rağbette olan, modaya uygun
  • fasten (v) bağlamak, raptiyelemek, tutturmak
  • favour (n) iyilik, lütuf
  • fear (v) korkmak, endişe etmek
  • feature (v) rol vermek, özellik taşımak
  • fence (n) çit
  • fighting (n) savaşma, muharebe etme, çarpışma
  • file (n) dosya, klasör
  • financial (adj) mali, parasal
  • fire (v) ateş etmek; işten atmak
  • fitness (n) formda olma, zindelik, form
  • fixed (adj) sabit
  • flag (n) bayrak, sancak
  • flood (n) sel, taşkın
  • flood (v) sel basmak, taşmak
  • flour (n) un
  • flow (n) akma, akış
  • flow (v) akmak, dolaşmak, süzülmek, dökülmek
  • fold (v) katlamak, sarmak, dürmek; kapanmak
  • folk (adj) geleneksel halk sanatı / dansı, folklör
  • folk (n) halk, ahali, insanlar
  • following (n) peşinden gitme, hayranı olma, sıkı takipçisi olma; müridi olma
  • force (n) güç, zorlama, kuvvet
  • force (v) zorlamak, mecbur etmek
  • forever (adv) daima, sonsuza dek
  • frame (n) çerçeve, çatı, şasi
  • frame (v) çerçeveye koymak, çerçevelemek
  • freeze (v) donmak, buzlanmak
  • frequently (adv) sık sık, çoğu kez, çoğunlukla
  • friendship (n) arkadaşlık
  • frighten (v) korkutmak, dehşete düşürmek
  • frightened (adj) korkmuş, ürkmüş
  • frightening (adj) korkutucu
  • frozen (adj) donmuş
  • fry (v) kızartmak
  • fuel (n) yakıt, yakacak, benzin
  • function (n) işlev, görev
  • fur (n) kürk, post, kürklü hayvan
  • further (adv) daha ileri, öteye
B2 Seviyesi Kelimeler
  • fabric (n) kumaş, bez, dokuma, doku, yapı
  • fabulous (adj) müthiş, şahane, harika
  • facility (n) yetenek, ustalık, imkân, tesis, olanak
  • failed (adj) başarısız, muvaffakiyetsiz, hayırsız
  • failure (n) başarısızlık
  • faith (n) inanç, güven, iman, sadakat
  • fake (adj) sahte, taklit, uydurma, uyduruk
  • fame (n) şöhret, ün, ad, nam
  • fantasy (n) düş, fantezi, hayal, hayal gücü
  • fare (n) yol parası, bilet ücreti
  • fault (n) hata, yanlış, kabahat, kusur
  • favour (v) desteklemek, tutmak, tercih etmek,
  • feather (n) kuştüyü, tüy
  • federal (adj) birleşik, federal
  • fee (n) ücret
  • feed (n) besin, yem
  • feedback (n) geri besleme, geri bildirim
  • feel (n) (dokunulduğunda) bir şeyin verdiği his, duygu
  • fellow (adj) hemşehri, dost
  • fever (n) ateş (hastalık), humma, hararet
  • figure (v) bir şeyin parçası olmak; hesaplamak
  • file (v) sıralamak, kayda geçirmek
  • finance (n) maliye, finans
  • finance (v) finanse etmek, para sağlamak
  • finding (n) bulgu
  • firefighter (n) itfaiyeci, itfaiye eri
  • firework (n) havai fişek
  • firm (adj) sert, katı, sabit, kesin, sağlam
  • firm (n) şirket
  • firmly (adv) sıkıca
  • fix (n) onarmak
  • flame (n) alev
  • flash (n) ani ışık
  • flash (v) ışık tutmak, aydınlatmak, parlamak, ışıldamak
  • flavour (n) tat, lezzet, çeşni
  • flexible (adj) elastik, esnek, eğilebilir
  • float (v) yüzmek, batmadan yüzmek
  • fold (n) kat
  • folding (adj) katlanabilir, portatif, açılır kapanır
  • following (prep) -den sonra, -i takiben, sonrasında, sonucunda, arkasından
  • fond (adj) düşkün, seven, aşırı, hoş, güzel
  • fool (n) aptal, budala
  • forbid (v) yasaklamak
  • forecast (n) tahmin
  • forecast (v) tahmin etmek
  • forgive (v) affetmek, bağışlamak
  • format (n) biçim, şekil
  • formation (n) oluşma, şekillenme
  • former (adj) önceki, ilk, önceden, eski
  • formerly (adv) eskiden, önceden, vaktiyle
  • fortunate (adj) şanslı, talihli, bahtı açık, kısmetli
  • fortune (n) şans, talih, uğur, kısmet, servet
  • forum (n) forum
  • forward (adj) ileri
  • fossil (n) fosil, taşıl, kalıntı
  • found (v) kurmak
  • foundation (n) kuruluş, tesis, kurum, temel
  • founder (n) kurucu
  • fraction (n) kesir, parça, kesim, küçük miktar
  • fragment (n) parça, kırıntı, bölüm, ufak parça
  • framework (n) iskelet, çatı, yapı, çerçeve
  • fraud (n) hileci, hile
  • free (v) serbest bırakmak, kurtarmak
  • freedom (n) özgürlük, hürriyet
  • freely (adv) serbestçe, özgürce
  • frequency (n) sıklık
  • frequent (adj) alışılmış, sık sık olan
  • fuel (v) desteklemek, güçlendirmek
  • fulfil (v) yerine getirmek, gerçekleştirmek, tamamlamak
  • full-time (adj) tam gün
  • full-time (adv) tam zamanlı olarak
  • fully (adv) tamamen
  • function (v) çalışmak, işlemek
  • fund (n) fon, sermaye, para kaynağı, kaynak, para
  • fund (v) para sağlamak
  • fundamental (adj) esas, temel, ana
  • fundamentally (adv) esasında, temelde
  • funding (n) fon sağlama
  • furious (adj) kızgınlıkla
  • furthermore (adv) ayrıca, bundan başka, üstelik
C1 Seviyesi Kelimeler
  • facilitate (v) kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek
  • faction (n) ayrılıkçılık, hizip, topluluk içinde anlaşmazlık
  • faculty (n) fakülte; yetenek, kabiliyet
  • fade (v) solmak, uçmak, rengi atmak, zayıflamak
  • fairness (n) adil olma, dürüstlük, iyilik, doğruluk, hakkaniyet
  • fatal (adj) öldürücü, ölümcül, ölümle biten
  • fate (n) kader, kısmet, alın yazısı
  • favourable (adj) olumlu, uygun, faydalı
  • feat (n) kahramanlık, olağanüstü başarı, beceri, başarı
  • feminist (adj) feminist
  • feminist (n) kadın haklarını savunma inancı, kadın hakları savunucusu
  • fibre (n) lif
  • fierce (adj) azılı, azgın, sert, kızgın, şiddetli
  • film-maker (n) film yapımcısı
  • filter (n) süzgeç
  • filter (v) süzmek, elemek
  • fine (n) ceza
  • fine (v) ceza vermek
  • firearm (n) ateşli silah, ateş topu
  • fit (n) nöbet, hastalık nöbeti
  • fixture (n) demirbaş, sabit eşya; tesisat, fikstür
  • flaw (n) küsur, defo, hata, eksiklik
  • flawed (adj) defolu, kusurlu
  • flee (v) kaçmak, sıvışmak, tüymek
  • fleet (n) filo, donanma, alay
  • flesh (n) et, vücut, beden
  • flexibility (n) esneklik
  • flourish (v) gelişmek, büyümek
  • fluid (n) sıvı, akışkan
  • footage (n) çekim görüntüsü
  • foreigner (n) yabancı
  • forge (v) sahtesini yapmak, kalpazanlık yapmak, taklit etmek
  • formula (n) yöntem, çözüm, reçete
  • formulate (v) şekillendirmek; açık seçik anlatmak
  • forth (adv) dışarıya, ileri
  • forthcoming (adj) önümüzdeki, gelecek, yaklaşan
  • foster (v) beslemek, büyütmek, bakmak, geliştirmek
  • fragile (adj) kırılgan, çıtkırıldım, kırılabilir, hassas
  • franchise (n) acentelik, bayilik
  • frankly (adv) açıkça, dobra dobra, dürüstçe
  • frustrated (adj) hayal kırıklığına uğramış, öfkelenmiş
  • frustrating (adj) sinir bozucu
  • frustration (n) öfke
  • functional (adj) işlevsel
  • fundraising (n) fon / kaynak oluşturma eylemi
  • funeral (n) cenaze töreni
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English E Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
E Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • each (adv) her biri
  • each (det) her bir
  • each (pron) her (bir), beher, bilcümle
  • ear (n) kulak
  • early (adj) erken; ilk, başı
  • early (adv) erken
  • east (adj) doğu, doğudaki
  • east (adv) doğuya / doğu yönüne doğru
  • east (n) doğu
  • easy (adj) kolay; rahat
  • eat (v) yemek
  • egg (n) yumurta
  • eight (num) sekiz
  • eighteen (num) on sekiz
  • eighty (num) seksen
  • elephant (n) fil
  • eleven (num) on bir
  • else (adv) daha, başka
  • email (n) e-posta
  • email (v) e-posta ile ileti göndermek
  • end (n) son
  • end (v) sona ermek, bitmek
  • enjoy (v) hoşlanmak, eğlenmek, tat almak; sahip olmak
  • enough (adv) yeterli, yeterince
  • enough (det) yeterli, kâfi, yeter
  • enough (pron) yeterli, kâfi, yeter
  • euro (n) euro
  • even (adv) bile, dahi, hatta
  • evening (n) akşam
  • event (n) olay
  • ever (adv) şimdiye kadar, hiç
  • every (det) her, her biri, her, her defasında
  • everybody (pron) herkes
  • everyone (pron) herkes
  • everything (pron) her şey
  • exam (n) sınav, muayene
  • example (n) örnek, model, misal
  • excited (adj) heyecanlı
  • exciting (adj) heyecan verici
  • exercise (n) alıştırma
  • exercise (v) uygulamak, egzersiz yapmak, alıştırma yapmak
  • expensive (adj) pahalı
  • explain (v) açıklamak
  • extra (adj) fazla, ilave
  • eye (n) göz
A2 Seviyesi Kelimeler
  • earn (v) kazanmak (para)
  • earth (n) dünya, yeryüzü, toprak, kara
  • easily (adv) kolaylıkla
  • education (n) eğitim
  • effect (n) etki, tesir, netice
  • either (adv) -de, -da
  • either (det) her ikisi
  • either (pron) (ikisinden) herhangi biri/biri
  • electric (adj) elektrikli; heyecan verici
  • electrical (adj) elektrik, elektro, elektrikli
  • electricity (n) elektrik
  • electronic (adj) elektronik
  • employ (v) çalıştırmak, iş vermek, işe almak; kullanmak
  • employee (n) işçi
  • employer (n) işveren
  • empty (adj) boş
  • ending (n) bitiş
  • energy (n) enerji, güç
  • engine (n) motor, makine, lokomotif
  • engineer (n) mühendis
  • enormous (adj) büyük, muazzam, kocaman
  • enter (v) girmek
  • environment (n) çevre
  • equipment (n) donanım, teçhizat, ekipman
  • error (n) yanlış, hata, yanlışlık
  • especially (adv) özellikle, bilhassa
  • essay (n) makale, deneme
  • everyday (adj) her gün, gündelik, günlük
  • everywhere (adv) her yer, her yerde
  • evidence (n) tanık, delil, kanıt
  • exact (adj) tam, tamı tamına, dakik, eksiksiz
  • exactly (adv) tam olarak
  • excellent (adj) mükemmel
  • except (prep) dışında, haricinde
  • exist (v) var olmak, olmak, bulunmak
  • expect (v) ummak, beklemek
  • experience (n) tecrübe, deneyim, pratik
  • experiment (n) deney
  • expert (adj) bilgili, uzman
  • expert (n) uzman, bilirkişi
  • explanation (n) açıklama
  • express (v) ifade etmek, anlatmak, açıklamak
  • expression (n) ifade, ifade etme
  • extreme (adj) aşırı, olağanüstü, ölçüsüz, son derece
  • extremely (adv) aşırı, aşırı boyutta, son derece, oldukça
B1 Seviyesi Kelimeler
  • earthquake (n) deprem
  • eastern (adj) doğuda, doğu
  • economic (adj) ekonomik, ticaretle ilgili
  • economy (n) ekonomi
  • edge (n) kenar, uç, ağız, eşik; avantaj
  • editor (n) yayıncı, editör
  • educate (v) eğitmek, okutmak, yetiştirmek
  • educated (adj) eğitimli
  • educational (adj) eğitimsel
  • effective (adj) etkili, etkileyici, tesirli
  • effectively (adv) etkili bir şekilde
  • effort (n) çaba, gayret, girişim
  • election (n) seçim
  • element (n) element; unsur
  • embarrassed (adj) utangaç, sıkılgan, mahcup, utanmış, çekingen
  • embarrassing (adj) utandıran
  • emergency (n) acil durum, acil vaka
  • emotion (n) duygu, his, heyecan
  • employment (n) görev, iş, çalıştırma, istihdam
  • empty (v) boşaltmak
  • encourage (v) cesaretlendirmek, desteklemek, teşvik etmek
  • enemy (n) düşman
  • engaged (adj) ilgili, meşgul; nişanlı; dolu
  • engineering (n) mühendislik
  • entertain (v) eğlendirmek, oyalamak, ağırlamak
  • entertainment (n) eğlence, gösteri
  • entrance (n) antre, giriş
  • entry (n) giriş, kayıt, katılım
  • environmental (adj) çevresel
  • episode (n) bölüm
  • equal (adj) eşit, denk, eş
  • equal (v) eşitlemek, etmek
  • equally (adv) eşit olarak, eşit derecede
  • escape (n) kaçış
  • escape (v) kaçmak
  • essential (adj) köklü, esaslı, başlıca, gerekli
  • eventually (adv) sonunda, en sonunda, nihayetinde
  • examine (v) denetlemek, incelemek, muayene etmek
  • except (conj) dışında, hariç
  • exchange (n) değiş tokuş
  • exchange (v) değiştirmek, değiş tokuş etmek, takas etmek
  • excitement (n) heyecan
  • exhibition (n) gösteri, teşhir, sergi
  • expand (v) büyütmek, yayılmak, genişlemek, genişletmek
  • expected (adj) beklenen
  • expedition (n) sefer, sevk, acele, çabukluk, keşif gezisi
  • experience (v) yaşamak, geçirmek
  • experienced (adj) deneyimli
  • experiment (v) denemek, deney yapmak
  • explode (v) patlatmak, havaya uçurmak, patlamak
  • explore (v) keşfetmek, araştırmak
  • explosion (n) patlama, infilak, ateş alma
  • export (n) ihracat
  • export (v) ihraç etmek, dışarıya satmak
  • extra (adv) fazladan, ilaveten
  • extra (n) ekstra
B2 Seviyesi Kelimeler
  • economics (n) ekonomi
  • economist (n) ekonomist, iktisatçı
  • edit (v) basıma hazırlamak, düzeltmek
  • edition (n) basım, baskı
  • editorial (adj) yazı işleri ile ilgili
  • efficient (adj) etkili, verimli, becerikli
  • efficiently (adv) verimli bir şekilde
  • elbow (n) dirsek
  • elderly (adj) yaşlı
  • elect (v) seçmek, atamak
  • electronics (n) elektronik bilimi
  • elegant (adj) şık, zarif, hoş, kibar
  • elementary (adj) basit, temel
  • eliminate (v) çıkarmak, atmak, elemek, ortadan kaldırmak
  • elsewhere (adv) başka yerde
  • embrace (v) kucaklamak, kucaklaşmak; içermek; benimsemek
  • emerge (v) ortaya çıkmak, doğmak
  • emission (n) emisyon, çıkarma, yayılma, salınım
  • emotional (adj) duygusal, hissi
  • emotionally (adv) duygusal yönden
  • emphasis (n) vurgu, önem
  • emphasize (v) vurgulamak, üzerinde durmak
  • empire (n) imparatorluk
  • enable (v) yetki vermek, izin vermek, olanak vermek, olanak tanımak
  • encounter (n) karşılaşma
  • encounter (v) karşılaşmak, rastlaşmak
  • engage (v) işe almak, tutmak, meşgul etmek, bağlamak, meşgul olmak; nişanlanmak
  • enhance (v) artırmak, yükseltmek, büyütmek, geliştirmek, arttırmak
  • enjoyable (adj) hoş, tatlı, eğlenceli, zevkli
  • enquiry (n) soruşturma, sorgu, soru
  • ensure (v) sağlama almak, garantiye almak
  • entertaining (adj) eğlenceli
  • enthusiasm (n) gayret, heyecan, şevk, heves, coşku
  • enthusiastic (adj) hevesli, coşkulu
  • entire (adj) tam, bütün, tüm
  • entirely (adv) tümüyle
  • entrepreneur (n) girişimci
  • envelope (n) zarf
  • equal (n) aynı haklara / fırsatlara / yeteneğe sahip kişi
  • equip (v) donatmak
  • equivalent (adj) eşit, denk, eşdeğer
  • equivalent (n) karşılık, eşdeğer, eşitlik, aynılık
  • era (n) devir, çağ, zaman
  • erupt (v) püskürmek, fışkırmak, patlamak
  • essentially (adv) aslen, aslında, esasen, gerçekten
  • establish (v) kurmak, yapmak, yerleştirmek, belirlemek
  • estate (n) mülk, emlâk, malikâne, arazi, mal
  • estimate (n) tahmin
  • estimate (v) tahmin etmek, değer biçmek
  • ethic (n) ilke, prensip, usül, ahlak, etik
  • ethical (adj) ahlaki
  • ethnic (adj) ırksal, etnik
  • evaluate (v) değerlendirmek, değer biçmek
  • evaluation (n) değerlendirme
  • even (adj) düz, bir hizada, bir düzeyde / seviyede, engebesiz
  • evident (adj) belli, açık
  • evil (adj) fena, zararlı, kötü
  • evil (n) kötülük
  • evolution (n) evrim, gelişim, açılma
  • evolve (v) geliştirmek, gelişmek, evrim geçirmek, ortaya çıkmak
  • examination (n) inceleme, muayene; sınav
  • exceed (v) aşmak, geçmek
  • exception (n) istisna
  • excessive (adj) aşırı, fazla
  • exclude (v) dışında tutmak, dışlamak, içeri almamak, hariç tutmak
  • excuse (n) bahane, sebep, özür
  • excuse (v) affetmek, bağışlamak, mazur görmek
  • executive (adj) yetkili, yönetici, idareci
  • executive (n) yönetici, idareci
  • exhibit (n) sergileme
  • exhibit (v) göstermek, ortaya koymak, sergilemek
  • existence (n) varoluş
  • exit (n) çıkış
  • exotic (adj) egzotik, yabancı, acayip
  • expansion (n) genişleme, gelişme, büyüme, yayılma
  • expectation (n) umma, beklenti, umut
  • expense (n) harcama, masraf, gider
  • expertise (n) uzmanlık, ihtisas, beceri, ustalık
  • exploit (v) kullanmak, faydalanmak, sömürmek
  • exploration (n) araştırma
  • expose (v) ortaya çıkarmak, maruz bırakmak, açığa çıkarmak
  • exposure (n) poz, kare, maruz kalma
  • extend (v) genişletmek, yaymak, uzatmak
  • extension (n) dahili hat, genişletme, uzatma
  • extensive (adj) kapsamlı, detaylı, yaygın, geniş
  • extensively (adv) yaygın olarak, geniş olarak, yoğun şekilde
  • extent (n) alan, boyut, kapsam, derece
  • external (adj) dış, harici, dışarıdan gelen
  • extract (n) öz, parça
  • extraordinary (adj) olağanüstü, olağandışı, fevkalade, sıra dışı
  • extreme (n) aşırılık
C1 Seviyesi Kelimeler
  • eager (adj) hevesli, gayretli, istekli
  • earnings (n) kazanç, gelir, ücret, maaş
  • ease (n) rahatlık, kolaylık
  • ease (v) kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek, yatıştırmak, azaltmak
  • echo (n) yankı
  • echo (v) yankılamak
  • ecological (adj) çevrebilimsel, ekolojik
  • educator (n) eğitimci
  • effectiveness (n) verimlilik
  • efficiency (n) verimlilik
  • ego (n) benlik, ego
  • elaborate (adj) ayrıntılı, detaylı, karmaşık
  • electoral (adj) seçimlere ilişkin
  • elevate (v) yükseltmek, kaldırmak
  • eligible (adj) nitelikli, uygun, geçerli
  • elite (n) seçkin kişiler
  • embark (v) girişmek, kalkışmak, atılmak, (gemiye) binmek
  • embarrassment (n) utanç, sıkılma
  • embassy (n) elçilik
  • embed (v) yerleştirmek, gömmek
  • embody (v) cisimleştirmek, somutlaştırmak
  • emergence (n) belirme, çıkma, oluşma
  • empirical (adj) deneysel, görgül
  • empower (v) yetki vermek; izin vermek, güçlendirmek
  • enact (v) yasa çıkarmak
  • encompass (v) kapsamak, kaplamak
  • encouragement (n) cesaretlendirme
  • encouraging (adj) teşvik edici, cesaret verici
  • endeavour (n) çaba, gayret
  • endless (adj) sonsuz, bitmek bilmeyen
  • endorse (v) onaylamak, desteklemek
  • endorsement (n) kabul
  • endure (v) dayanmak, katlanmak
  • enforce (v) zorlamak, güçlendirmek, yürütmek, yürürlüğe koymak
  • enforcement (n) zorlama, uygulama, yürürlüğe koyma
  • engagement (n) nişanlılık, sözleşme
  • engaging (adj) çekici, hoş, ilginç
  • enquire (v) sormak, soruşturmak, soru sormak
  • enrich (v) zenginleştirmek, zengin etmek
  • enrol (v) yazılmak, kaydolmak
  • ensue (v) sonucu olmak, doğmak
  • enterprise (n) girişim, teşebbüs, işletme
  • enthusiast (n) hevesli, meraklı
  • entitle (v) hak etmek, yetki vermek, hak tanımak
  • entity (n) varlık, varoluş, öz, oluş
  • epidemic (n) salgın
  • equality (n) eşitlik
  • equation (n) denge, eşitlik
  • erect (v) dikmek, kurmak, inşa etmek
  • escalate (v) tırmanmak; yükselmek
  • essence (n) öz, esas, esans, nitelik
  • establishment (n) kuruluş, tesis
  • eternal (adj) ölümsüz, ölmez, sonsuz
  • evacuate (v) boşaltmak, tahliye etmek, kaçmak, kurtulmak
  • evoke (v) çağrışım yapmak, anımsatmak, hatırlatmak
  • evolutionary (adj) evrimsel
  • exaggerate (v) abartmak, aşırıya kaçmak
  • excellence (n) mükemmeliyet
  • exceptional (adj) istisna, olağanüstü, fevkalade, nadir
  • excess (adj) aşırı
  • excess (n) asırılık, asırıya kaçma, fazlalık
  • exclusion (n) hariç tutma, dışında bırakma, ayırma, dışlama
  • exclusive (adj) tek, özel, ayrıcalıklı, seçkin, özgü
  • exclusively (adv) özellikle, sadece, yalnız
  • execute (v) idam etmek; yürütmek
  • execution (n) idam
  • exert (v) kullanmak, harcamak, uygulamak, çabalamak
  • exile (n) sürgün
  • exit (v) çıkmak, ayrılmak
  • expenditure (n) masraf, harcama, gider
  • experimental (adj) deneysel
  • expire (v) sona ermek, bitmek, geçerliliğini yitirmek
  • explicit (adj) açık, belirgin, aşikâr, açık açık
  • explicitly (adv) açıkça
  • exploitation (n) sömürü, faydalanma
  • explosive (adj) patlayıcı
  • explosive (n) patlayıcı madde / düzenek
  • extract (v) çıkarmak, çekmek, özünü çıkarmak
  • extremist (n) uç kısım