İçeriğe atla
N Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- name (n) ad, isim
- name (v) adlandırmak
- natural (adj) doğal, tabii
- near (adj) yakın, uzak değil
- near (adv) yakın, yakında, uzak olmayan
- near (prep) …nın yanında, …nın yakınına
- need (v) ihtiyacı olmak
- negative (adj) negatif, olumsuz, eksi
- neighbour (n) komşu
- never (adv) asla, hiç
- new (adj) yeni
- news (n) haber
- newspaper (n) gazete
- next (adj) gelecek, bitişik, sonraki
- next (adv) bir sonraki, ikinci kez
- next to (prep) bitişikte
- nice (adj) iyi, hoş, nazik, güzel
- night (n) gece
- nine (num) dokuz
- nineteen (num) on dokuz
- ninety (num) doksan
- no (det) yok, hayır
- no (excl) yok, hayır
- no one (pron) kimse, hiç kimse
- nobody (pron) hiç kimse, kimse
- north (adj) kuzey
- north (adv) kuzeye doğru, kuzey yönünde
- north (n) kuzey
- nose (n) burun
- not (adv) yardımcı fiilleri olumsuz yapmak için kullanılır
- note (n) işaret, belirti, not, pusula; nota
- nothing (pron) hiçbir şey, hiçbir
- November (n) kasım
- now (adv) şimdi, şu an; derhal
- number (n) numara, sayı
- nurse (n) hemşire
A2 Seviyesi Kelimeler
- narrow (adj) dar, kısıtlı, sınırlı
- national (adj) ulusal, milli
- nature (n) doğa; mizaç, huy
- nearly (adv) hemen hemen, neredeyse
- necessary (adj) gerekli, lazım, zorunlu, gereken
- neck (n) boyun; yaka
- need (n) ihtiyaç, gereksinim
- neither (det) (iki şeyin) hiç biri, hiç birisi
- neither (pron) hiç biri, (ikisinde) hiç biri, …in/her ikisi de
- nervous (adj) sinirli, gergin
- network (n) ağ, şebeke, örgü
- noise (n) gürültü, ses
- noisy (adj) gürültülü
- none (pron) hiç, hiçbir
- normal (adj) her zamanki gibi, normal
- normally (adv) normal olarak, normalde
- notice (n) duyuru, uyarı, dikkat
- notice (v) fark etmek, dikkat etmek, farkına varmak
- novel (n) roman
- nowhere (adv) hiçbir yerde
- number (v) numaralandırmak
- nut (n) sert kabuklu yemiş, fındık, ceviz
B1 Seviyesi Kelimeler
- nail (n) tırnak; çivi
- narrative (adj) öyküleme, anlatıma dayalı
- narrative (n) hikâye, öykü, hikâye anlatma
- nation (n) millet, ulus
- native (adj) yerli, doğal, doğuştan
- native (n) yerli kimse, yerli mal
- naturally (adv) doğal olarak
- necessarily (adv) illa ki, mutlaka
- need (mv) gereksinimi olmak, yapılması gerekli olmak
- needle (n) iğne, tığ
- neighbourhood (n) semt, mahalle, çevre
- neither (adv) hiç biri, hiç birisi
- net (n) ağ, file
- next (n) bir sonra gelen şey
- nor (adv) ne, ne de
- nor (conj) ne, ne de
- normal (n) normal
- northern (adj) kuzeyde
- note (v) fark etmek, not etmek
- now (conj) madem ki, şu durumda
- nuclear (adj) nükleer
B2 Seviyesi Kelimeler
- nursing (n) hemşirelik, bakıcılık
- naked (adj) çıplak, apaçık, yalın, salt
- narrow (v) daraltmak, azaltmak
- nasty (adj) iğrenç, çirkin, kötü, pis
- national (n) vatandaş, yurttaş, millet, uyruk, tebaa
- navigation (n) navigasyon, sefer
- nearby (adj) civarda, çevrede
- nearby (adv) adv çevrede, civarda
- neat (adj) temiz, derli toplu
- necessity (n) gereksinim, ihtiyaç
- negative (n) olumsuzluk ifade eden sözcük veya ifadeler; banyo yapılmış/işlenmiş fotoğraf filmi; negatif
- negotiate (v) görüşmek, tartışmak
- negotiation (n) görüşme
- nerve (n) sinir; çaba, cesaret
- neutral (adj) nötr, tarafsız
- nevertheless (adv) yine de, buna rağmen, bununla beraber
- newly (adv) yakınlarda, yeni
- nightmare (n) kâbus
- norm (n) kural, ölçü
- notebook (n) not defteri
- notion (n) kavram, fikir, görüş, düşünce
- novelist (n) romancı, yazar, roman yazarı
- nowadays (adv) şu günlerde, günümüzde, bugünlerde
- numerous (adj) çok, sayısız
- nutrition (n) besin, gıda, beslenme
C1 Seviyesi Kelimeler
- namely (adv) yani, şöyle ki
- nationwide (adj) ülke çapında
- naval (adj) deniz kuvvetleri ile ilgili
- neglect (n) ihmal
- neglect (v) aldırmamak, ihmal etmek
- neighbouring (adj) yakın, bitişik, komşu olan
- nest (n) kuş yuvası, yuva
- net (adj) ağ, açık seçik
- newsletter (n) haber bülteni; haber postası, bülten
- niche (n) duvarda bulunan oyuk, niş
- noble (adj) asil, soylu, yüce
- nod (v) kafa sallamak
- nominate (v) atamak, aday olarak göstermek
- nomination (n) adaylık, tayin
- nominee (n) aday
- non-profit (adj) kar amacı gütmeden
- nonetheless (adv) yine de, bununla beraber
- nonsense (n) saçmalık, anlamsız söz
- noon (n) öğle, öğle vakti
- notable (adj) saygın, tanınmış, unutulmaz, dikkate değer
- notably (adv) özellikle, bilhassa; başta…olmak üzere
- notify (v) bildirmek, haber vermek
- notorious (adj) adı çıkmış, dile düşmüş, kötü tanınmış
- novel (adj) yeni, değişik
- nursery (n) kreş
M Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- machine (n) makine
- magazine (n) dergi
- main (adj) ana, asıl, esas, temel
- make (v) yapmak, üretmek
- man (n) adam; insanoğlu
- many (det) birçok, çok
- many (pron) birçoğu
- map (n) harita
- March (n) mart
- market (n) çarşı, pazar, market; piyasa
- married (adj) evli
- match (n) maç; kibrit; eş, denk
- match (v) eşleşmek, uymak, tutmak, benzemek
- May (n) mayıs
- maybe (adv) belki, olabilir
- me (pron) beni, bana
- meal (n) öğün, yemek
- mean (v) anlamına gelmek, demek istemek
- meaning (n) anlam
- meat (n) et
- meet (v) buluşmak; tanışmak, karşılaşmak
- meeting (n) toplantı, buluşma
- member (n) organ, üye, aza
- menu (n) menü, yemek listesi
- message (n) mesaj, ileti
- metre (n) metre
- midnight (n) gece yarısı
- mile (n) mil
- milk (n) süt
- million (num) milyon
- minute (n) dakika, an
- miss (v) özlemek; kaçırmak, ıskalamak
- mistake (n) yanlış, hata, kusur
- model (n) manken; örnek
- modern (adj) yeni, çağdaş, modern
- moment (n) an
- Monday (n) pazartesi
- money (n) para, nakit
- month (n) ay
- more (adv) daha çok, daha fazla
- more (det) daha çok, daha fazla
- more (pron) daha çok, daha fazla
- morning (n) sabah; günaydın
- most (adv) en, en çok
- most (det) çoğu, büyük bir kısmı
- most (pron) çoğu kişi
- mother (n) anne
- mountain (n) dağ
- mouse (n) fare
- mouth (n) ağız
- move (v) hareket etmek, taşınmak
- movie (n) film
- much (adv) fazla, çok
- much (det) birçok, çok
- much (pron) birçoğu
- mum (n) annecim, anne
- museum (n) müze
- music (n) müzik
- must (mv) gereklilik/zorunluluk bildiren yardımcı fiil; …malı/meli, güçlü olasılık bildirir; …malı/meli, birini bir şeyi yapmasını önermeyi bildirir; …malı/meli
- my (det) benim
A2 Seviyesi Kelimeler
- mail (n) posta
- mail (v) postalamak
- major (adj) ana, önemli, büyük, başlıca
- male (adj) erkek
- male (n) erkek
- manage (v) yönetmek; başarmak, becermek
- manager (n) yönetici, idareci, müdür
- manner (n) tarz, biçim, yol, davranış, şekil
- mark (n) visne çürügü rengi, kestane rengi
- mark (v) işaretlemek, damgalamak, çizmek, belirlemek, göstermek; not vermek
- marry (v) evlenmek
- material (n) malzeme, madde
- mathematics (n) matematik
- maths (n) matematik
- matter (n) sorun, mesele; madde
- matter (v) önemi olmak, önemli olmak, olanları etkilemek
- may (mv) …a/e bilmek; …ması/mesi mümkün olmak, izin vermek/müsaade etmek; izin istemek; ricada bulunmak
- media (n) basın, medya
- medical (adj) tıbbi, tedaviyle ilgili
- medicine (n) tıp; ilaç
- memory (n) hafıza, anı, hatıra
- mention (v) söz etmek, bahsetmek, dile getirmek, söylemek
- metal (n) metal
- method (n) yöntem, usul
- middle (adj) ortadaki, orta, ara, vasat
- middle (n) orta, orta kısım
- might (mv) olasılık/ihtimal bildiren yardmıcı fiil; …a/e bilir; olması mümkün, olabilir, olması muhtemeldir; olasılık dahilindedir
- mind (n) akıl, us, zihin, bellek
- mind (v) önemsemek, ilgilenmek
- mine (pron) benimki
- mirror (n) ayna
- missing (adj) kayıp, eksik
- mobile (adj) hareketli, gezici, oynak, seyyar
- mobile (n) cep telefonu
- monkey (n) maymun
- moon (n) ay; uydu
- mostly (adv) çoğunlukla, genelde, başlıca
- motorcycle (n) motosiklet
- movement (n) hareket, eylem; akım
- musical (adj) müzikal, müzikle ilgili
- musician (n) müzisyen
- myself (pron) kendimi, kendime, kendim, bizzat kendim
B1 Seviyesi Kelimeler
- mad (adj) çılgın, deli
- magic (adj) sihirli deynekle / güçlerle, büyüye / sihire ilişkin
- magic (n) büyü, sihir
- mainly (adv) çoğunlukla, başlıca
- mall (n) büyük kapalı alışveriş merkezi
- management (n) yönetim, idare
- market (v) pazarlamak
- marketing (n) pazarlama
- marriage (n) evlilik
- meanwhile (adv) bu arada, aynı anda, iken
- measure (n) önlem; ölçü
- measure (v) ölçmek, tartmak, ölçüsünü almak
- medium (adj) orta, vasat
- mental (adj) akıl, zekâ, zihinsel, ruhsal
- mention (n) değinme, söz etme
- mess (n) karışıklık, dağınıklık
- mild (adj) ılımlı, hafif, nazik
- mine (n) maden, maden ocağı; mayın
- mix (n) karışım
- mix (v) karıştırmak, katmak, uyuşmak
- mixture (n) karışım, çeşit
- mood (n) ruh hali, hava, mizaç
- move (n) hareket, girişim, taşınma
- mud (n) çamur
- murder (n) cinayet, adam öldürme
- murder (v) cinayet işlemek
- muscle (n) kas, adale
- musical (n) müzikli oyun, müzikal
- mystery (n) gizem, esrar, sır
B2 Seviyesi Kelimeler
- magnificent (adj) görkemli, azametli, sahane, büyük
- maintain (v) korumak, muhafaza etmek; iddia etmek, sürdürmek, sağlamak
- majority (n) çoğunluk
- make (n) üretici firma / şirket adı
- make-up (n) makyaj
- making (n) yapım, üretim
- manufacture (v) üretmek, imal etmek
- manufacturing (n) üretim, imalat
- map (v) haritasını çıkarmak
- marathon (n) maraton, koşu yarışı
- margin (n) pay, boşluk
- marker (n) işaret, belirti
- martial (adj) savaşla ilgili, savaşa ait, askerlikle ilgili, askeri
- mass (adj) kitle, küme, yığın, seri, toplu
- mass (n) kitle, kütle
- massive (adj) ağır, yekpare, masif, büyük, devasa
- master (n) usta
- master (v) ustalaşmak, iyice öğrenmek, öğrenmek, hakim olmak
- matching (adj) eşleştirme
- mate (n) eş, arkadaş, dost, ortak, mat
- mate (v) eş olmak, çiftleşmek
- material (adj) maddi, maddesel
- maximum (adj) en yüksek, azami
- maximum (n) azamî, en büyük miktar
- mayor (n) belediye başkanı
- means (n) araç, yöntem, olanak, yol, çare
- measurement (n) ölçüm, ölçü
- mechanic (n) tamirci, teknisyen
- mechanical (adj) mekanik
- mechanism (n) mekanizma, düzenek
- medal (n) madalya
- medication (n) ilaç tedavisi
- medium (n) araç, aracı
- melt (v) eritmek, erimek
- membership (n) üyelik, üyeler
- memorable (adj) hatırlanmaya değer, unutulmaz
- metaphor (n) mecaz, benzetme
- military (adj) askeri
- military (n) ordu
- miner (n) madenci
- mineral (n) mineral
- minimum (adj) asgari
- minimum (n) en az, asgari
- minister (n) bakan, vekil
- minor (adj) önemsiz, basit, küçük, ikinci derecede, ikincil
- minority (n) azınlık, azlık
- miserable (adj) sefil, perişan, zavallı, kötü
- mission (n) görev, iş, vazife, misyon
- mistake (v) yanılmak, yanlış anlamak
- mixed (adj) karışık, karma
- mode (n) biçim, tarz
- model (v) mankenlik yapmak
- modest (adj) alçakgönüllü, mütevazi, gösterişsiz, ılımlı
- modify (v) değişiklik yapmak, değiştirmek
- monitor (n) monitör, gözleyici
- monitor (v) izlemek, gözlemek
- monster (n) canavar
- monthly (adj) aylık
- monument (n) anıt, abide, heykel
- moral (adj) ahlaki, manevi, törel
- moral (n) ahlak; kıssadan hisse
- moreover (adv) bundan başka, üstelik
- mortgage (n) ipotek, rehin
- mosque (n) cami, mescit
- motion (n) hareket, devinim, önerge
- motivate (v) harekete geçirmek, güdülemek
- motivation (n) motivasyon, istek
- motor (adj) arabalarla ilgili, arabalara ilişkin
- motor (n) motor
- mount (v) üzerine çıkmak, bindirmek, binmek; başlatmak
- moving (adj) dokunaklı; hareketli
- multiple (adj) çoklu
- multiply (v) çarpmak, çoğaltmak
- mysterious (adj) esrarengiz, gizemli
- myth (n) efsane, söylence
C1 Seviyesi Kelimeler
- machinery (n) mekanizma, sistem
- magical (adj) büyülü, çok güzel
- magistrate (n) sulh hakimi, adliye yüksek memuru, sulh yargıcı
- magnetic (adj) manyetik
- magnitude (n) boyut, büyüklük, önem
- mainland (n) ana toprak
- mainstream (adj) ana görüş, temel
- mainstream (n) hakim eğilim
- maintenance (n) bakım, koruma, sürdürme
- mandate (n) hak, yetki
- mandatory (adj) zorunlu
- manifest (v) kendini göstermek, belli etmek
- manipulate (v) el ile işletmek, idare etmek, yönlendirmek
- manipulation (n) yönlendirme
- manuscript (n) el yazması
- march (n) yürüyüş
- march (v) yürüyüş yapmak
- marginal (adj) kıyıda köşede kalan, küçük ve önemsiz
- marine (adj) deniz, denize ait, deniz ile ilgili
- marketplace (n) pazar yeri
- mask (n) maske
- massacre (n) katliam
- mathematical (adj) matematiksel
- mature (adj) olgun, kemâle ermiş, ergin, yetişkin
- mature (v) olgunlaşmak, gelişmek
- maximize (v) en yüksek seviyeye çıkarmak
- meaningful (adj) anlamlı
- meantime (n) bu arada
- medieval (adj) ortaçağ
- meditation (n) meditasyon
- melody (n) melodi
- memo (n) not, bildiri
- memoir (n) biyografi, anı yazısı
- memorial (n) anıt, abide
- mentor (n) akıl hocası, danışman
- merchant (n) tacir, tüccar
- mercy (n) merhamet, insaf
- mere (adj) tek, sadece, ancak, yalnız
- merely (adv) sadece, ancak, yalnız
- merge (v) birleşmek, karışmak, kaynaşmak
- merger (n) birleşme
- merit (n) değer, meziyet, erdem, fazilet, fayda
- methodology (n) yöntembilim
- midst (n) orta yer
- migration (n) göç, göçme
- militant (adj) militan, mücadeleci
- militant (n) militan
- militia (n) milis, halk ordusu
- mill (n) değirmen, fabrika
- minimal (adj) en az, minimum
- minimize (v) azaltmak, küçümsemek
- mining (n) madencilik
- ministry (n) bakanlık
- minute (adj) çok küçük
- miracle (n) mucize, harika, keramet
- misery (n) sefalet, yoksulluk, acı
- misleading (adj) aldatıcı, yanlış yönlendiren
- missile (n) füze
- mob (n) kalabalık, izdiham, ayaktakımı
- mobility (n) hareketlilik, değişkenlik
- mobilize (v) harekete geçirmek
- moderate (adj) ılıman, ılımlı, ölçülü, orta
- modification (n) değişiklik
- momentum (n) hız
- monk (n) keşiş, rahip
- monopoly (n) tekel
- morality (n) edep, ahlak, terbiye, ahlakî değerlere uygunluk
- motive (n) neden, sebep, güdü, dürtü
- motorist (n) sürücü
- municipal (adj) cephane
- mutual (adj) karşılıklı, iki taraflı, müşterek
L Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- land (n) arazi, toprak, kara; ülke
- language (n) lisan, dil
- large (adj) büyük, geniş, kocaman
- last (det) geçen, önceki
- late (adj) geç; son, sonları; rahmetli
- late (adv) son zamanlarda, geç
- later (adv) daha sonra
- laugh (n) gülüş, kahkaha
- laugh (v) gülmek
- learn (v) öğrenmek
- leave (v) ayrılmak, terk etmek; bırakmak, yanına almamak
- left (adj) sol, soldaki; arta kalan
- left (adv) sola doğru, sol tarafta
- left (n) sol taraf
- leg (n) bacak
- lesson (n) ders
- let (v) bırakmak, izin vermek
- letter (n) harf, mektup
- library (n) kütüphane
- lie 1 (v) yatmak, uzanmak
- life (n) yaşam, hayat
- light (adj) hafif; açık (renk)
- light (n) ışık, lamba; ateş
- like (prep) benzer, gibi
- like (v) hoşlanmak, sevmek
- line (n) çizgi, hat, sıra
- lion (n) aslan
- list (n) liste
- list (v) listelemek
- listen (v) dinlemek, kulak vermek
- little (adj) azıcık, küçük
- little (det) az
- little (pron) biraz, az şey
- live (v) yaşamak, ikamet etmek
- local (adj) yerel, yöresel, yerli
- long (adj) uzun
- long (adv) uzun süre, epey zaman
- look (v) bakmak; …gibi görünmek
- lose (v) kaybetmek
- lot (adv) çok fazla, çok sık
- lot (det) birçok, çok
- lot (pron) birçok, çok
- love (n) aşk, sevgi
- love (v) sevmek, aşık olmak
- lunch (n) öğle yemeği
A2 Seviyesi Kelimeler
- lab (n) laboratuvar
- lady (n) hanım efendi
- lake (n) göl
- lamp (n) lamba, fener
- land (v) (uçak) inmek, karaya çıkmak
- laptop (n) diz üstü bilgisayar
- last (adv) son olarak, son kez
- last (n) son
- last (v) sürmek, devam etmek
- later (adj) daha sonra, en son
- laughter (n) kahkaha
- law (n) yasa, kanun; hukuk
- lawyer (n) avukat
- lazy (adj) tembel, uyuşuk
- lead (v) başında olmak, yol göstermek, öncülük etmek, götürmek
- leader (n) önder, lider
- learning (n) öğrenme, öğrenim
- least (adv) en az derece, en az
- least (det) en az
- least (pron) en az
- lecture (n) konferans, ders; öğüt
- lecture (v) konferans vermek; öğüt vermek
- lemon (n) limon
- lend (v) ödünç vermek
- less (adv) daha az
- less (det) daha da az
- less (pron) daha az
- level (n) seviye, düzey
- lifestyle (n) yaşam tarzı
- lift (n) asansör; yükselme
- lift (v) kaldırmak, aşırmak, yükseltmek
- light (v) hafif, açık
- likely (adj) muhtemel, olası
- link (n) bağlantı, hat
- link (v) bağlamak, birleştirmek
- listener (n) dinleyici
- little (adv) azıcık, az miktar
- lock (n) kilit
- lock (v) kilitlemek
- look (n) bakış; görünüş
- lorry (n) kamyon
- lost (adj) kayıp, kaybolmuş; ne yapacağını bilmeyen
- loud (adj) yüksek sesli, gürültülü
- loud (adv) yüksek sesle, gürültüyle
- loudly (adv) gürültüyle
- lovely (adj) hoş, güzel, çekici, sevecen
- low (adj) düşük, alçak, az
- low (adv) düşük, alçak, aşağıda, aşağıya
- luck (n) şans, talih
- lucky (adj) şanslı, talihli
B1 Seviyesi Kelimeler
- label (n) etiket
- label (v) etiketlemek, etiket yapıştırmak
- laboratory (n) laboratuvar
- lack (n) eksiklik, noksan, yokluk
- lack (v) yoksun olmak
- latest (adj) en son, en yeni, en geç
- lay (v) koymak, yerleştirmek, sermek
- layer (n) tabaka, katman
- lead (n) önderlik; kurşun
- leading (adj) önde gelen, önemli
- leaf (n) yaprak, sayfa
- leather (n) deri
- legal (adj) yasal, hukuk, kanuni
- leisure (n) boş vakit, uygun zaman
- length (n) uzunluk, boy, süre
- level (adj) düz, yatay, seviyeli
- lie (n) yalan, aslı astarı olmayan söz / yazı
- lie 2 (v) yalan söylemek, kandırmak
- like (n) benzeri, benzerini, böyle / öyle bir şey
- limit (n) sınır
- limit (v) kısıtlamak, sınırlandırmak
- lip (n) dudak
- liquid (adj) sıvı, akıcı
- liquid (n) sıvı, akıcı
- literature (n) yazın, edebiyat, literatür
- live (adj) canlı, yaşayan
- live (adv) naklen, canlı
- living (adj) canlı, yaşayan
- living (n) kazanç, geçim, yaşam
- local (n) yerli
- locate (v) yerini belirlemek, yerleşmek, oturmak
- located (adj) bulunan, saptanan, konumlanmış
- location (n) yer, konum
- lonely (adj) yalnız, ıssız, yapayalnız
- loss (n) kayıp, kaybetme, zarar
- luxury (adj) lüks yaşayan
- luxury (n) lüks, konfor
B2 Seviyesi Kelimeler
- labour (n) çalışma, iş, emek, hizmet, işgücü
- ladder (n) merdiven
- landing (n) iniş, karaya çıkma
- landscape (n) manzara
- lane (n) patika, keçi yolu, dar yol, serit
- largely (adv) büyük ölçüde
- lately (adv) son zamanlarda
- latest (n) en sonuncu, en yenisi, en geç
- launch (n) başlangıç
- launch (v) başlatmak, girişmek, fırlatmak
- leadership (n) liderlik, önderlik
- leaflet (n) kitapçık, broşür
- league (n) küme, lig
- lean (v) yaslanmak, dayamak
- leave (n) izin, dinlenme
- legend (n) efsane, destan
- lens (n) mercek, büyüteç
- level (v) düzleştirmek, yıkmak
- licence (n) lisans, ruhsat, ehliyet
- lifetime (n) yaşam süresi
- lighting (n) ışıklandırma, aydınlatma, şimşek, yıldırım
- likewise (adv) ayni şekilde
- limitation (n) sınırlama, kısıtlama
- limited (adj) sınırlı
- line (v) yana yana dizilmek, bir hizada olmak, hat oluşturmak
- literally (adv) kelimenin tam anlamıyla
- literary (adj) bilgili, okuryazar, edebi
- litre (n) litre
- litter (n) çöp, döküntü, sedye, tahtırevan
- lively (adj) canlı, hareketli, neşeli
- load (n) yük
- load (v) yüklemek, doldurmak, yük olmak
- loan (n) ödünç verilen şey, borç, ödünç para, kredi
- logical (adj) mantıklı
- logo (n) amblem, arma, sembol
- long-term (adj) uzun vadeli
- long-term (adv) uzun bir süre boyunca
- loose (adj) gevşek, bol, serbest
- lord (n) lord, mal sahibi; tanrı
- lottery (n) piyango
- low (n) en düşük düzey/seviye; alt seviye/düzey
- lower (v) indirmek, azaltmak
- loyal (adj) sadık, vefalı, bağlı
- lung (n) akciğer, ciğer
- lyric (n) lirik şiir
C1 Seviyesi Kelimeler
- lad (n) erkek çocuk, delikanlı
- landlord (n) ev sahibi
- landmark (n) dönüm noktası
- lap (n) süre, ara
- large-scale (adj) büyük ölçekte / ölçüde / çapta / çaplı
- laser (n) lazer
- latter (adj) ikinci, son
- latter (n) ikincisi, sonuncusu
- lawn (n) çimenlik
- lawsuit (n) dava
- layout (n) düzenleme, düzen, plan
- leak (n) sızıntı, kaçak
- leak (v) sızmak, kaçak yapmak, akmak
- leap (n) ani / beklenmedik gelişme / artış; hamle, sıçrama, uzun atlama
- leap (v) sıçramak, hoplamak, zıplamak
- legacy (n) kalıt, miras
- legendary (adj) efsanevi
- legislation (n) yasalar, yasama, yasama, kanun yapma, mevzuat
- legislative (adj) yasamayla ilgili
- legislature (n) yasama meclisi
- legitimate (adj) yasal, meşru, mantıklı
- lengthy (adj) uzun, ayrıntılı
- lesbian (adj) lezbiyen
- lesser (adj) daha az
- lethal (adj) öldürücü
- liable (adj) sorumlu, olası, mesul
- liberal (adj) geniş görüşlü, liberal, özgür düsünceli
- liberal (n) liberal düşünceyi benimseyen kişi
- liberation (n) serbest bırakma
- liberty (n) özgürlük, hürriyet
- license (v) izin / ruhsat / yetki vermek
- lifelong (adj) ömür boyu süren
- likelihood (n) olasılık, ihtimal
- limb (n) uzuv, kol, bacak
- line-up (n) sıralanma (askerlikte), takım, ekip
- linear (adj) çizgisel, doğrusal
- linger (v) uzun süre kalmak, oyalanmak
- listing (n) listeleme
- literacy (n) okuryazarlık, edebi kültür
- liver (n) karaciğer
- lobby (n) lobi, giriş
- lobby (v) kulis yapmak
- log (n) kütük, tomruk, parakete, odun
- log (v) günlük tutmak; ağaç kesmek
- logic (n) mantık
- long-standing (adj) epeydir devam eden
- long-time (adj) uzun zaman, uzun süre
- loom (v) ortaya çıkmak
- loop (n) ilmik, ilmek, halka
- loyalty (n) bağlılık, sadakat
K Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- keep (v) tutmak, bulundurmak
- key (adj) temel, esas
- key (n) anahtar, tuş
- kilometre (n) kilometre
- kind (n) çeşit, tür, cins
- kitchen (n) mutfak
- know (v) bilmek; tanımak
A2 Seviyesi Kelimeler
- kid (n) çocuk
- kill (v) öldürmek
- king (n) kral
- knee (n) diz
- knife (n) bıçak
- knock (v) kapı çalmak, vurmak, çarpmak
- knowledge (n) bilgi
B1 Seviyesi Kelimeler
- keen (adj) istekli, hevesli, düşkün, coşkulu, ilgili
- key (v) tuşlamak
- keyboard (n) klavye
- kick (n) tekme
- kick (v) tekmelemek, tekme atmak
- killing (n) öldürme, cinayet
- kind (adj) kibar, nazik
- kiss (n) öpücük
- kiss (v) öpmek
- knock (n) vuruş, çalma
B2 Seviyesi Kelimeler
C1 Seviyesi Kelimeler
- kidnap (v) kaçırmak
- kidney (n) böbrek
- kingdom (n) krallık, kraliyet
J Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- jacket (n) ceket
- January (n) ocak (ay)
- jeans (n) kot pantolon
- job (n) iş, meslek, görev
- join (v) katılmak; birleştirmek
- journey (n) seyahat, yolculuk, gezi
- juice (n) meyve suyu
- July (n) temmuz
- June (n) haziran
- just (adv) yalnız, sadece; biraz önce; tam olarak
A2 Seviyesi Kelimeler
- jam (n) reçel; sıkışıklık
- jazz (n) caz
- jewellery (n) kuyumculuk, mücevherat, ziynet esyası
- joke (n) şaka, espri
- joke (v) şaka yapmak
- journalist (n) gazeteci
- jump (n) zıplama, sıçrayış
- jump (v) atlamak, zıplamak
B1 Seviyesi Kelimeler
- journal (n) bülten, gazete, dergi, günlük
- judge (n) yargıç, hakim
- judge (v) yargılamak, değerlendirmek, karara varmak
B2 Seviyesi Kelimeler
- jail (n) hapis, hapishane
- jail (v) hapsetmek
- jet (n) jet, jet uçağı, jet motoru
- joint (adj) müşterek, ortaklaşa, birlikte
- joint (n) eklem, ek
- journalism (n) basın, gazetecilik
- joy (n) neşe, mutluluk, zevk
- judgement (n) yargılama, yargı, hüküm
- junior (adj) küçük
- jury (n) jüri, kurul
- justice (n) adalet, hak, yargı, dürüstlük
- justify (v) haklı göstermek, aklamak, haklı çıkarmak, savunmak, doğrulamak
C1 Seviyesi Kelimeler
- judicial (adj) adli, hukuki
- junction (n) kavşak, birleşme yeri, bağlantı noktası
- jurisdiction (n) yasal yetki / selahiyet; yetki alanı
- just (adj) adil, doğru
- justification (n) doğrulama, ispat
I Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- I (pron) (zamir) ben
- ice (n) buz
- ice cream (n) dondurma
- idea (n) fikir
- if (conj) eğer…-se/-sa, şayet…-se/sa
- imagine (v) hayal etmek, sanmak
- important (adj) önemli, gerekli
- improve (v) gelişmek, ilerlemek
- in (adv) içeri, içeri doğru
- in (prep) -de, -deki; açısından; içerisinde; -e, -a
- include (v) içermek
- information (n) bilgi
- interest (n) ilgi, faiz, çıkar
- interest (v) ilgisini çekmek
- interested (adj) ilgili, meraklı
- interesting (adj) ilginç, ilgi çekici
- internet (n) internet
- interview (n) görüşme, röportaj, mülakat
- interview (v) görüşmek, röportaj yapmak
- into (prep) -e , – a (içine doğru)
- introduce (v) ortaya koymak, tanıştırmak
- island (n) ada
- it (pron) o, onu; bahsedilen nesne, durum veya fikre atıfta bulunmada kullanılır
- its (det) onun, kendi, onunki
A2 Seviyesi Kelimeler
- ideal (adj) uygun, ideal
- identify (v) tanımlamak, saptamak
- ill (adj) hasta, kötü
- illness (n) hastalık
- image (n) görüntü, şekil
- immediately (adv) hemen, aniden, derhal
- impossible (adj) imkânsız
- included (adj) dahil, içine alan
- including (prep) içeren, dahil eden, dahil
- increase (n) artış
- increase (v) artmak, arttırmak
- incredible (adj) inanılmaz
- independent (adj) bağımsız
- individual (adj) bireysel
- individual (n) birey
- industry (n) sanayi
- informal (adj) gayri resmi
- injury (n) yaralanma, sakatlanma
- insect (n) böcek
- inside (adj) iç
- inside (adv) içeriye, içeriye doğru
- inside (n) içi, iç taraf
- inside (prep) içerisinde
- instead (adv) …ın / in yerine
- instruction (n) talimat, öğretim
- instructor (n) öğretmen, eğitmen
- instrument (n) alet, enstrüman, vasıta
- intelligent (adj) zeki, akıllı
- international (adj) uluslararası
- introduction (n) tanıtım, başlangıç
- invent (v) icat etmek
- invention (n) icat
- invitation (n) davet
- invite (v) davet etmek, çağırmak; neden olmak
- involve (v) içermek; gerektirmek
- item (n) madde, parça
- itself (pron) kendi, kendisi, kendisini
B1 Seviyesi Kelimeler
- identity (n) kimlik
- ignore (v) göz ardı etmek, yok saymak
- illegal (adj) yasa dışı
- imaginary (adj) hayali, düşsel
- immediate (adj) ani
- immigrant (n) göçmen
- impact (n) etki; darbe, çarpma
- impact (v) etkilemek
- import (n) ithalat
- import (v) ithal etmek
- importance (n) önem
- impression (n) izlenim, etki
- impressive (adj) etkileyici
- improvement (n) gelişme, ilerleme
- incredibly (adv) son derece, inanılması güç
- indeed (adv) aslında, gerçekten
- indicate (v) göstermek, işaret etmek
- indirect (adj) dolaylı
- indoor (adj) bina içi, kapalı
- indoors (adv) içeride, kapalı mekanda
- influence (n) etki
- influence (v) etkilemek
- ingredient (n) muhteva, içerik
- injure (v) yaralamak, incitmek
- injured (adj) yaralı
- innocent (adj) masum, suçsuz
- intelligence (n) akıl, zekâ; istihbarat
- intend (v) niyet etmek, amaçlamak
- intention (n) niyet, amaç
- invest (v) yatırım yapmak
- investigate (v) araştırmak
- involved (adj) alakalı, ilgili
- iron (n) ütü; demir
- iron (v) ütü yapmak
- issue (n) konu, sorun
- IT (n) bilgi teknolojisi, bilgiyi depolamak ve göndermek için bilgisayar ve diğer elektronik aletlerin kullanımı
B2 Seviyesi Kelimeler
- icon (n) (bilgisayar) simge, imge, (kişi, şey) sembol, idol
- ID (n) kimlik
- ideal (n) ülkü, inanç, ilke, ideal
- identical (adj) aynı, birebir aynı
- illusion (n) göz aldanması
- illustrate (v) örneklerle anlatmak, resimlemek
- illustration (n) resim, örnekleme
- imagination (n) hayal, zihin
- immigration (n) göç
- immune (adj) bağışık, etkilenmeyen
- impatient (adj) sabırsız
- implement (v) uygulamak
- implication (n) ima, çıkarım
- imply (v) ima etmek, anlamına gelmek
- impose (v) yürürlüğe koymak, dayatmak
- impress (v) etkilemek
- impressed (adj) etkilenmiş
- incentive (n) teşvik
- inch (n) inç
- incident (n) olay
- income (n) gelir
- incorporate (v) birleştirmek, içermek
- incorrect (adj) yanlış, hatalı
- increasingly (adv) artarak, giderek
- independence (n) bağımsızlık
- index (n) dizin, gösterge
- indication (n) belirti, işaret, iz, alamet
- industrial (adj) endüstriyel
- inevitable (adj) kaçınılmaz
- inevitably (adv) kaçınılmaz şekilde
- infection (n) enfeksiyon, hastalık
- infer (v) sonuç çıkarmak
- inflation (n) enflasyon
- info (n) bilgi, haber, malûmat
- inform (v) haber vermek, bildirmek
- infrastructure (n) alt yapı
- inhabitant (n) oturan kişi, sakin
- inherit (v) mirasa konmak; aileden gelmek
- initial (adj) ilk, başlangıç
- initially (adv) başlangıçta
- initiative (n) girişim, teşebbüs
- ink (n) mürekkep
- inner (adj) iç, dahili, içsel
- innovation (n) yenilik
- innovative (adj) yenilikçi
- input (n) girdi, katkı
- inquiry (n) soruşturma, araştırma
- insert (v) yerleştirmek, eklemek
- insight (n) iç yüzünü anlama
- insist (v) ısrar etmek, diretmek
- inspector (n) müfettiş, denetçi
- inspire (v) ilham vermek
- install (v) kurmak, takmak
- installation (n) kurma
- instance (n) örnek, vaka
- instant (adj) ani, hemen olan
- instantly (adv) hemen, derhal
- institute (n) enstitü, kurum
- institution (n) kurum
- insurance (n) sigorta
- integrate (v) bütünleşmek, birleştirmek
- intellectual (adj) zihinsel, akla dayanan
- intended (adj) kasıtlı, planlanmış
- intense (adj) yoğun
- interact (v) etkileşimde olmak
- interaction (n) etkileşim
- internal (adj) iç
- interpret (v) yorumlamak, çevirmek
- interpretation (n) yorum; çeviri
- interrupt (v) araya girmek
- interval (n) ara, mola
- invade (v) istila etmek
- invasion (n) istila
- investigation (n) araştırma
- investment (n) yatırım
- investor (n) yatırımcı
- isolate (v) soyutlamak, izole etmek
- isolated (adj) izole, ıssız, soyutlanmış
- issue (v) resmen bildirmek; dağıtmak
C1 Seviyesi Kelimeler
- identification (n) tanıma, kimlik
- ideological (adj) ideolojik
- ideology (n) ideoloji
- idiot (n) budala, aptal, salak
- ignorance (n) bilgisizlik, cehalet
- imagery (n) tasvir, betimleme
- immense (adj) büyük, kocaman
- imminent (adj) olması yakın
- implementation (n) uygulama
- imprison (v) hapse atmak
- imprisonment (n) hapsedilme
- inability (n) acizlik, yetersizlik
- inadequate (adj) yetersiz
- inappropriate (adj) uygun olmayan
- incidence (n) meydana gelme sıklığı
- inclined (adj) eğilimli
- inclusion (n) dahil etme, içerme
- incur (v) maruz kalmak
- indicator (n) gösterge, sinyal
- indictment (n) ayıp, kusur, suçlama, (yasal) suçlama, itham
- indigenous (adj) doğal, yerel
- induce (v) ikna etmek, sebep olmak
- indulge (v) isteklerini yerine getirmek, şımartmak, yüz vermek
- inequality (n) eşitsizlik
- infamous (adj) kötü şöhretli
- infant (n) bebek, çocuk
- infect (v) bulaştırmak (hastalık vs)
- inflict (v) acı vermek, yüklemek
- influential (adj) etkili
- inherent (adj) doğasında olan
- inhibit (v) engellemek
- initiate (v) başlatmak
- inject (v) iğne yapmak; eklemek
- injection (n) iğne, enjeksiyon
- injustice (n) haksızlık
- inmate (n) (hapishane) sakin, oda arkadaşı
- insertion (n) ekleme
- insider (n) bir iş / kuruma ait olup hakkında çok şey bilen
- inspect (v) denetlemek
- inspection (n) denetleme, kontrol
- inspiration (n) ilham
- instinct (n) içgüdü
- institutional (adj) kurumsal
- instruct (v) eğitmek; emretmek
- instrumental (adj) enstrümantal
- insufficient (adj) yetersiz
- insult (n) hakaret, aşağılama
- insult (v) hakaret etmek, aşağılamak
- intact (adj) sağlam, bozulmamış
- intake (n) alım, alınan miktar
- integral (adj) tamamlayıcı, ayrılmaz
- integrated (adj) bütünleşmiş
- integration (n) birleştirme
- integrity (n) bütünlük
- intellectual (n) aydın
- intensify (v) yoğunlaştırmak
- intensity (n) yoğunluk
- intensive (adj) yoğun
- intent (n) niyet, amaç
- interactive (adj) etkileşimli
- interface (n) arabirim, arayüz
- interfere (v) araya girmek, bozmak
- interference (n) müdahale, karışma; parazit
- interim (adj) geçici, fani
- interior (adj) iç, dahili
- interior (n) iç kısım
- intermediate (adj) orta seviyede
- intervene (v) araya girmek, bozmak
- intervention (n) müdahale
- intimate (adj) samimi, yakın, kişisel
- intriguing (adj) merak uyandıran, ilgi çekici
- investigator (n) araştırmacı, dedektif, müfettiş
- invisible (adj) görünmez
- invoke (v) …dan / den alıntı yapmak / destek almak / aktarma yapmak
- involvement (n) karışma
- ironic (adj) alaylı, alaycı, kinayeli, cinaslı, ironik
- ironically (adv) alaycı şekilde, şaka yoluyla
- irony (n) tuhaflık, acayiplik, gariplik, garip tesadüf, kaderin bir cilvesi
- irrelevant (adj) ilgisiz, alakasız
- isolation (n) izolasyon, yalnızlık
H Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- hair (n) saç, kıl
- half (det) yarısı
- half (n) ara, devre
- half (pron) yarısı, yarım
- hand (n) el
- happen (v) olmak, meydana gelmek, vuku bulmak
- happy (adj) mutlu, memnun
- hard (adj) zor, çetin; katı
- hard (adv) güçlükle, şiddetle
- hat (n) şapka
- hate (v) nefret etmek
- have (v) sahip olmak
- have to (mv) zorunda olmak
- he (pron) o (erkek)
- head (n) baş, kafa; müdür
- health (n) sağlık, canlılık
- healthy (adj) sağlıklı, güçlü
- hear (v) duymak, işitmek; haberi olmak
- hello (excl) merhaba!, selâm!
- hello (n) merhabalar
- help (n) yardım, çare
- help (v) yardım etmek, yararı olmak
- her (det) (bayanlar için ait/sahip olma bildirir) onun
- her (pron) (bayan) onu, ona; onun
- here (adv) burada; işte
- hey (excl) hey!, aaa!, yaa!
- hi (excl) merhaba!, selâm!
- high (adj) yüksek, çok, fazla
- him (pron) (erkek) onu/ona
- his (det) (erkek) onun, ona ait, onunla ilgili
- history (n) tarih, geçmiş
- hobby (n) hobi, merak
- holiday (n) tatil
- home (adv) eve, yuvaya, evde, yuvada
- home (n) ev, vatan, mesken
- homework (n) ev ödevi
- hope (v) ummak, ümit etmek
- horse (n) at
- hospital (n) hastane
- hot (adj) sıcak; acı; ateşli
- hotel (n) otel
- hour (n) saat
- house (n) ev
- how (adv) nasıl
- however (adv) gene de, halbuki, fakat, lakin
- hundred (num) yüz (sayı)
- hungry (adj) aç, acıkmış
- husband (n) eş (erkek), koca
A2 Seviyesi Kelimeler
- habit (n) alışkanlık, adet, huy
- half (adv) kısmen yarı, yarısı, yarı yarıya
- hall (n) giriş, koridor, salon, antre
- happily (adv) mutlulukla, mutluca, isteklice
- have (av) geçmişte olmuş bir olayın konuşulduğu / yazıldığı zamanda hâlâ önemli olduğunu gösteren geçmiş zaman ortaçlarıyla birlikte bileşik kipler kuran yardımcı fiil
- headache (n) baş ağrısı
- heart (n) kalp
- heat (n) sıcaklık, hararet, ısı, ateş
- heat (v) ısıtmak
- heavy (adj) ağır; yoğun
- height (n) yükseklik, uzunluk, boy
- helpful (adj) yardımsever
- hero (n) kahraman
- hers (pron) (bayan) ona ait, onunki
- herself (pron) (bayan) kendi, kendini, kendine, kendisini, kendisine
- hide (v) saklamak, gizlemek, saklı tutmak
- high (adv) yükseklerde, yukarıda
- hill (n) tepe, yükselti
- himself (pron) (erkek) kendi, kendisi, kendini, kendisini
- his (pron) (erkek) onunki
- hit (n) çarpma, vuruş, popüler
- hit (v) vurmak, çarpmak, isabet ettirmek; (afet vs) kötü etkilemek
- hockey (n) hokey
- hold (v) tutmak, elinde tutmak; düzenlemek; iddia etmek
- hole (n) delik, çukur, oyuk
- home (adj) ev yapımı, ev sahibi, yurt içi
- hope (n) umut, beklenti
- huge (adj) ayı gibi, kocaman, dev, kocaman, büyük
- human (adj) insanî, insana ait / özgü
- human (n) insan(oğlu)
- hurt (adj) yaralanmış, incinmiş
- hurt (v) yaralamak, acımak, incitmek
B1 Seviyesi Kelimeler
- hand (v) (el) vermek, uzatmak
- hang (v) asmak, sallanmak, sarkıtmak; idam etmek
- happiness (n) mutluluk
- hardly (adv) hemen hemen hiç, neredeyse hiç
- hate (n) nefret
- head (v) yönetmek; kafa vurmak
- headline (n) başlık, manşet
- heating (n) ısıtma, ısınma
- heavily (adv) yoğun şekilde
- helicopter (n) helikopter
- highlight (n) en önemli kısım
- highlight (v) dikkatini üstüne toplamak, belirtmek, vurgulamak, dikkat çekmek
- highly (adv) hayli, oldukça, son derece, büyük ölçüde, çok
- hire (v) kiralamak
- historic (adj) tarihsel, tarihi
- historical (adj) tarihi, tarihsel
- honest (adj) dürüst, samimi, namuslu
- horrible (adj) berbat, kötü, korkunç
- horror (n) dehşet, korku, nefret
- host (n) ev sahibi, sunucu
- hunt (v) avlamak, avlanmak, kovalamak, aramak
- hurricane (n) hortum, kasırga
- hurry (n) acele, telaş
- hurry (v) acele etmek, hızlandırmak, çabuk olmak
B2 Seviyesi Kelimeler
- habitat (n) doğal ortam, yetişme ortamı, yaşam alanı
- handle (n) kulp, kol
- handle (v) ele almak, idare etmek, kıvırmak, çözmek
- harbour (n) liman
- harm (n) zarar
- harm (v) zarar vermek, incitmek
- harmful (adj) zararlı, kötü, muzır
- headquarters (n) merkezi büro, ana merkez
- heal (v) iyileşmek, iyileştirmek
- healthcare (n) sağlık hizmeti
- hearing (n) işitme; duruşma
- heaven (n) gökyüzü, sema, cennet
- heel (n) topuk
- hell (n) cehennem
- helmet (n) kask miğfer
- hence (adv) bundan, bundan dolayı
- herb (n) şifalı ot
- hesitate (v) tereddüt etmek, duraksamak
- hidden (adj) saklı , gizli
- high (n) zirve, tepe, en üst seviye
- highway (n) anayol, ekspres yol, otoban, çevre yolu
- hilarious (adj) gülmekten kırıp geçiren, gülünç, çok komik, çok eğlenceli
- hip (n) kalça
- hire (n) ücretle tutmak; kiralamak
- historian (n) tarihçi
- hold (n) tutma, tutuş
- hollow (adj) kovuk, oyuk, boş
- holy (adj) kutsal, mübarek, mukaddes
- homeless (adj) evsiz, barksız
- honesty (n) dürüstlük, haysiyet, namusluluk, doğru sözlülük
- honour (n) şeref, onur
- honour (v) saygı göstermek, onurlandırmak
- hook (n) çengel, kanca
- hopefully (adv) ümit ederek, umutla; inşallah
- host (v) konuk etmek, ev sahipliği yapmak
- house (v) barındırmak, ev sağlamak
- household (n) ev halkı, hane
- housing (n) barınma, konut, konumlandırma, yerleşim, iskan
- humorous (adj) komik, eğlenceli
- humour (n) mizah, gülünçlük, komik, espri
- hunger (n) açlık
- hunt (n) avcılık; arama
- hunting (n) avcılık
- hurt (n) kalp kırgınlığı, incinme, incitme, acı
- hypothesis (n) varsayım
C1 Seviyesi Kelimeler
- hail (v) dolu yağmak, yağmak; övmek; seslenmek
- halfway (adv) ortasında, yarı yolda
- halt (n) durma, hareketsiz kalma
- halt (v) durdurmak, durmak
- handful (n) avuç dolusu
- handling (n) sadaka, yardım
- handy (adj) yararlı, kullanışlı
- harassment (n) tedirgin, rahatsız, taciz etme, bezdirme, usandırma
- hardware (n) (bilgisayar) donanım, hırdavat
- harmony (n) ahenk, uyum
- harsh (adj) sert, kaba, kırıcı, acı
- harvest (n) hasat, ürün
- harvest (v) hasat kaldırmak, biçmek
- hatred (n) kin, nefret, düşmanlık
- haunt (v) görünmek, ortaya çıkmak, ziyaret etmek; gözükmek
- hazard (n) risk, tehlike
- heighten (v) yükseltmek, artırmak
- heritage (n) miras, kalıt, kalıtım
- hierarchy (n) hiyerarşi, aşamalı sistem
- high-profile (adj) çok bilinen, tanınan, dikkat çeken, önemli
- hint (n) ima, ipucu, tavsiye, fikir, öğüt
- hint (v) ima etmek
- homeland (n) ana vatan
- hook (v) çengelle tutturmak
- hopeful (adj) ümitli, umutlu
- horizon (n) ufuk
- horn (n) korna, boynuz, klakson
- hostage (n) rehine
- hostile (adj) düşmana ait, düşmanca, muhalif
- hostility (n) düşmanlık, karşıtlık, muhalefet
- humanitarian (adj) yardımsever, insancıl
- humanity (n) insanlık
- humble (adj) alçakgönüllü, mütevazi
- hydrogen (n) hidrojen
G Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- game (n) oyun, maç, eğlence
- garden (n) bahçe
- geography (n) coğrafya
- get (v) almak, elde etmek
- girl (n) kız
- girlfriend (n) kız arkadaş
- give (v) vermek
- glass (n) bardak, cam
- go (v) gitmek
- good (adj) iyi, güzel, uygun
- goodbye (excl) allah’a ısmarladık!’, ‘eyvallah!’, ‘hoşçakal!’, ‘güle güle!’
- goodbye (n) güle güle
- grandfather (n) büyükbaba
- grandmother (n) anneanne, babaanne
- grandparent (n) büyükbaba veya büyükanne
- great (adj) büyük, mükemmel, önemli, harika
- green (adj) yeşil
- green (n) yeşil, çimen, yeşil alan
- grey (adj) gri
- grey (n) gri
- group (n) grup, topluluk
- grow (v) büyümek, yetiştirmek, gelişmek
- guess (n) tahmin
- guess (v) tahmin etmek, zannetmek
- guitar (n) gitar
- gym (n) spor salonu
A2 Seviyesi Kelimeler
- gallery (n) galeri
- gap (n) boşluk, aralık, fark
- gas (n) gaz
- gate (n) dış kapı, giriş kapısı
- general (adj) genel, yaygın
- gift (n) hediye, armağan, doğuştan yetenek
- goal (n) amaç, hedef, gol
- god (n) tanrı
- gold (adj) altından yapılmış, altın renkli
- gold (n) altın
- golf (n) golf
- good (n) yararına, iyiliğine, çıkarına
- government (n) hükümet, devlet, idare, yönetim
- grass (n) çimen, yeşillik
- greet (v) selamlamak, kutlamak, selam vermek, karşılamak
- ground (n) toprak, zemin, yer
- guest (n) misafir, konuk
- guide (n) rehber, kılavuz
- guide (v) rehberlik etmek, yönlendirmek, yol göstermek
- gun (n) silâh, top, tüfek
- guy (n) adam, herif
B1 Seviyesi Kelimeler
- garage (n) garaj
- gather (v) toplamak, bir araya getirmek, tutmak, toplanmak, biriktirmek
- generally (adv) genel olarak, genelde, genellikle
- generation (n) üretim; nesil
- generous (adj) cömert, eli açık, bol
- gentle (adj) kibar, nazik, hoşgörülü
- gentleman (n) beyefendi
- ghost (n) hayalet
- giant (adj) dev, büyük
- giant (n) dev, dev gibi, kocaman
- glad (adj) memnun, mutlu, istekli
- global (adj) evrensel, küresel
- glove (n) eldiven
- go (n) teşebbüs, kalkışma, girişme
- goods (n) eşya, mal
- grade (n) derece, aşama, basamak, not, puan
- graduate (n) üniversite mezunu
- graduate (v) mezun etmek, diploma vermek, mezun olmak
- grain (n) tane, tahıl, tanecik, zerre
- grateful (adj) minnettar, memnun
- growth (n) büyüme, gelişme
- guard (n) koruma, bekçi, nöbetçi
- guard (v) korumak, nöbet tutmak
- guilty (adj) suçlu, kusurlu
B2 Seviyesi Kelimeler
- gain (n) kâr, kazanım
- gain (v) kazanmak, kâr etmek
- gaming (n) kumari kumarbazlık
- gang (n) ekip, grup, çete, şebeke, takım
- gay (adj) neşeli, keyifli; eşcinsel
- gender (n) cinsiyet, cins
- gene (n) gen
- generate (v) üretmek, meydana getirmek, oluşturmak
- genetic (adj) kalıtsal, kalıtımsal
- genius (n) dahi, deha, zeki
- genre (n) çeşit, tür
- genuine (adj) gerçek, hakiki; samimi, öz
- genuinely (adv) hakikatten
- gesture (n) el kol hareketi, jest
- gig (n) (pop veya rock müzik) gösteri, konser
- globalization (n) küreselleşme
- globe (n) küre, dünya
- golden (adj) altın, altından yapılmış
- goodness (n) iyilik, erdem
- gorgeous (adj) muhteşem, harika, göz kamaştırıcı, görkemli
- govern (v) yönetmek, idare etmek, hükmetmek
- governor (n) yönetici, vali
- grab (v) tutmak, yakalamak
- grade (v) derecelere ayırmak, seviyelere ayırmak, puanlamak, puan vermek, değerlendirmek
- gradually (adv) azar azar, derece derece, gitgide, gittikçe, aşama aşama
- grand (adj) büyük, görkemli, yüce, ulu, heybetli
- grant (n) bağış, ödenek
- grant (v) vermek, bağışlamak, onaylamak
- graphic (adj) çizgisel, canlı
- graphics (n) grafik
- greatly (adv) büyük oranda
- greenhouse (n) sera
- grocery (n) bakkaliye
- guarantee (n) garanti, güvence
- guarantee (v) garanti etmek, garantiye almak, söz vermek
- guideline (n) prensip, kılavuz, talimat
C1 Seviyesi Kelimeler
- gallon (n) galon
- gambling (n) kumar
- gathering (n) toplantı
- gaze (n) gözünü dikip bakma
- gaze (v) gözünü dikerek bakmak, dik dik bakmak
- gear (n) vites, dişli, takım
- generic (adj) genel, kümesel
- genocide (n) soykırım, genosit
- glance (n) göz atma, kısa bakış
- glance (v) göz atmak, göz gezdirmek, bakıvermek
- glimpse (n) anlık bakış
- glorious (adj) muhteşem, harika
- glory (n) şan, şeref, ün, ihtişam
- governance (n) yönetim, kontrol
- grace (n) zarafet, nezaket
- grasp (n) anlama, yakalama
- grasp (v) kapmak, tutmak, yakalamak, kavramak
- grave (adj) ağır, şiddetli
- grave (n) mezar
- gravity (n) yerçekimi
- grid (n) ızgara, parmaklık, şebeke
- grief (n) acı, üzüntü, dert
- grin (n) gülümseme
- grin (v) sırıtmak, ağzı kulaklarına varmak
- grind (v) öğütmek, ezmek, bilemek
- grip (n)
- grip (v) sımsıkı tutmak, tutmak, yakalamak, kavramak
- gross (adj) brüt, bütün, toptan, kesintisiz; iğrenç, kaba
- guerrilla (n) çeteci
- guidance (n) rehberlik, yardım, tavsiye, kılavuzluk, yol gösterme
- guilt (n) suç, kabahat, suçluluk
- gut (n) mide, boğaz
F Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- face (n) yüz
- fact (n) gerçek, olgu
- fall (v) düşmek, inmek
- false (adj) yanlış, hatalı, sahte
- family (adj) ailevi
- family (n) aile, soy
- famous (adj) ünlü
- fantastic (adj) harika, düşsel, garip
- far (adv) uzakta, çok
- farm (n) çiftlik
- farmer (n) çiftçi
- fast (adj) hızlı, çabuk
- fast (adv) hızlıca, süratle
- fat (adj) şisman, tombul, iri, kalın
- father (n) baba
- favourite (adj) en çok sevilen, favori, çok beğenilen
- favourite (n) favori
- February (n) şubat
- feel (v) hissetmek, duymak; düşünmek
- feeling (n) duygu, his
- festival (n) bayram, eğlence
- few (adj) az, birkaç
- few (det) (pek az) sayıda, az miktarda, birkaç
- few (pron) bazıları
- fifteen (num) on beş
- fifth (ord num) beşinci
- fifty (num) elli
- fill (v) doldurmak
- film (n) film; zar
- final (adj) son, en son, sonuncu, nihai
- find (v) bulmak; anlamak, öğrenmek
- fine (adj) iyi, hoş
- finish (v) bitmek, bitirmek, sona ermek
- fire (n) yangın, ateş
- first (adv) ilk olarak, ilk defa
- first (det) ilk, birinci
- first (ord num) birinci
- fish (n) balık
- five (num) beş
- flat (n) apartman daire, kat
- flight (n) uçuş
- floor (n) zemin, yer, kat
- flower (n) çiçek
- fly (v) uçmak, uçakla gitmek
- follow (v) izlemek, takip etmek, uymak
- food (n) yiyecek, yemek, gıda
- foot (n) ayak
- football (n) futbol, futbol topu
- for (prep) için; -dır, -dir, -lığına
- forget (v) unutmak, hatırlamamak
- form (n) biçim, şekil
- form (v) oluşturmak
- forty (num) kırk
- four (num) dört
- fourteen (num) on dört
- fourth (ord num) dördüncü
- free (adj) özgür, serbest; ücretsiz
- Friday (n) cuma
- friend (n) arkadaş, dost
- friendly (adj) arkadasça, dostça, dostane
- from (prep) -den, -dan, itibaren
- front (adj) ön, ilk
- front (n) ön, yüz, cephe
- fruit (n) meyve, sonuç
- full (adj) dolu, tam; tok
- fun (n) zevk, eğlence, şaka
- funny (adj) komik, eğlenceli
- future (n) gelecek
A2 Seviyesi Kelimeler
- factor (n) etken, unsur
- factory (n) fabrika
- fail (v) başaramamak, becerememek, başarısız olmak
- fair (adj) sarışın, fuar, adil, dürüst, açık
- fall (n) sonbahar
- fan (n) fanatik, hayran; vantilatör
- farm (v) çiftçilik yapmak, yetiştirmek
- farming (n) tarım, çiftçilik
- fashion (n) moda, adet, tarz, biçim
- fat (n) yağ
- fear (n) korku, endişe
- feature (n) özellik
- feed (v) beslemek, yiyecek vermek
- female (adj) dişi, kadın
- female (n) kadın
- fiction (n) düş, uydurma, kurgu
- field (n) tarla, alan, arazi
- fight (n) kavga, dövüş; savaş
- fight (v) dövüşmek, savaşmak, kavga etmek
- figure (n) figür, şekil, vücut yapısı, tip; rakam; şahsiyet
- film (v) film çekmek, kaplamak
- final (n) final
- finally (adv) sonunda, nihayet
- finger (n) parmak
- finish (n) varış, bitiş, son
- first (n) ilk
- firstly (adv) ilk olarak, birinci olarak
- fish (v) balık tutmak
- fishing (n) balık tutma, balıkçılık
- fit (adj) sağlıklı, zinde, formda, uygun
- fit (v) uymak, yakışmak
- fix (v) tamir etmek, yerleştirmek
- flat (adj) düz, havasız, sıkıcı
- flu (n) grip
- fly (n) sinek
- flying (adj) uçan, uçucu
- flying (n) köpük
- focus (n) odak noktası, odak
- focus (v) odaklamak, bir noktada toplamak, yoğunlaşmak
- following (adj) takip eden, sonraki
- foreign (adj) yabancı
- forest (n) orman
- fork (n) çatal
- formal (adj) resmi, kamusal
- fortunately (adv) şans eseri, neyse ki
- forward (adv) ileriye doğru
- free (adv) para ödemeden, ücretsiz olarak, bedava
- fresh (adj) taze; yeni; serin
- fridge (n) buzdolabı
- frog (n) kurbağa
- fun (adj) eğlenceli, zevkli
- furniture (n) ev eşyası, mobilya
- further (adj) ileri; daha çok, başka
- future (adj) gelecek, istikbal
B1 Seviyesi Kelimeler
- face (v) karşı karşıya kalmak
- fairly (adv) oldukça, epey, dosdoğru, adil bir şekilde
- familiar (adj) tanıdık, aşina, yaygın
- fancy (adj) süslü, pahalı
- fancy (v) hayâl etmek, düşlemek, sanmak, istemek
- far (adj) uzak, ötede
- fascinating (adj) büyüleyici
- fashionable (adj) rağbette olan, modaya uygun
- fasten (v) bağlamak, raptiyelemek, tutturmak
- favour (n) iyilik, lütuf
- fear (v) korkmak, endişe etmek
- feature (v) rol vermek, özellik taşımak
- fence (n) çit
- fighting (n) savaşma, muharebe etme, çarpışma
- file (n) dosya, klasör
- financial (adj) mali, parasal
- fire (v) ateş etmek; işten atmak
- fitness (n) formda olma, zindelik, form
- fixed (adj) sabit
- flag (n) bayrak, sancak
- flood (n) sel, taşkın
- flood (v) sel basmak, taşmak
- flour (n) un
- flow (n) akma, akış
- flow (v) akmak, dolaşmak, süzülmek, dökülmek
- fold (v) katlamak, sarmak, dürmek; kapanmak
- folk (adj) geleneksel halk sanatı / dansı, folklör
- folk (n) halk, ahali, insanlar
- following (n) peşinden gitme, hayranı olma, sıkı takipçisi olma; müridi olma
- force (n) güç, zorlama, kuvvet
- force (v) zorlamak, mecbur etmek
- forever (adv) daima, sonsuza dek
- frame (n) çerçeve, çatı, şasi
- frame (v) çerçeveye koymak, çerçevelemek
- freeze (v) donmak, buzlanmak
- frequently (adv) sık sık, çoğu kez, çoğunlukla
- friendship (n) arkadaşlık
- frighten (v) korkutmak, dehşete düşürmek
- frightened (adj) korkmuş, ürkmüş
- frightening (adj) korkutucu
- frozen (adj) donmuş
- fry (v) kızartmak
- fuel (n) yakıt, yakacak, benzin
- function (n) işlev, görev
- fur (n) kürk, post, kürklü hayvan
- further (adv) daha ileri, öteye
B2 Seviyesi Kelimeler
- fabric (n) kumaş, bez, dokuma, doku, yapı
- fabulous (adj) müthiş, şahane, harika
- facility (n) yetenek, ustalık, imkân, tesis, olanak
- failed (adj) başarısız, muvaffakiyetsiz, hayırsız
- failure (n) başarısızlık
- faith (n) inanç, güven, iman, sadakat
- fake (adj) sahte, taklit, uydurma, uyduruk
- fame (n) şöhret, ün, ad, nam
- fantasy (n) düş, fantezi, hayal, hayal gücü
- fare (n) yol parası, bilet ücreti
- fault (n) hata, yanlış, kabahat, kusur
- favour (v) desteklemek, tutmak, tercih etmek,
- feather (n) kuştüyü, tüy
- federal (adj) birleşik, federal
- fee (n) ücret
- feed (n) besin, yem
- feedback (n) geri besleme, geri bildirim
- feel (n) (dokunulduğunda) bir şeyin verdiği his, duygu
- fellow (adj) hemşehri, dost
- fever (n) ateş (hastalık), humma, hararet
- figure (v) bir şeyin parçası olmak; hesaplamak
- file (v) sıralamak, kayda geçirmek
- finance (n) maliye, finans
- finance (v) finanse etmek, para sağlamak
- finding (n) bulgu
- firefighter (n) itfaiyeci, itfaiye eri
- firework (n) havai fişek
- firm (adj) sert, katı, sabit, kesin, sağlam
- firm (n) şirket
- firmly (adv) sıkıca
- fix (n) onarmak
- flame (n) alev
- flash (n) ani ışık
- flash (v) ışık tutmak, aydınlatmak, parlamak, ışıldamak
- flavour (n) tat, lezzet, çeşni
- flexible (adj) elastik, esnek, eğilebilir
- float (v) yüzmek, batmadan yüzmek
- fold (n) kat
- folding (adj) katlanabilir, portatif, açılır kapanır
- following (prep) -den sonra, -i takiben, sonrasında, sonucunda, arkasından
- fond (adj) düşkün, seven, aşırı, hoş, güzel
- fool (n) aptal, budala
- forbid (v) yasaklamak
- forecast (n) tahmin
- forecast (v) tahmin etmek
- forgive (v) affetmek, bağışlamak
- format (n) biçim, şekil
- formation (n) oluşma, şekillenme
- former (adj) önceki, ilk, önceden, eski
- formerly (adv) eskiden, önceden, vaktiyle
- fortunate (adj) şanslı, talihli, bahtı açık, kısmetli
- fortune (n) şans, talih, uğur, kısmet, servet
- forum (n) forum
- forward (adj) ileri
- fossil (n) fosil, taşıl, kalıntı
- found (v) kurmak
- foundation (n) kuruluş, tesis, kurum, temel
- founder (n) kurucu
- fraction (n) kesir, parça, kesim, küçük miktar
- fragment (n) parça, kırıntı, bölüm, ufak parça
- framework (n) iskelet, çatı, yapı, çerçeve
- fraud (n) hileci, hile
- free (v) serbest bırakmak, kurtarmak
- freedom (n) özgürlük, hürriyet
- freely (adv) serbestçe, özgürce
- frequency (n) sıklık
- frequent (adj) alışılmış, sık sık olan
- fuel (v) desteklemek, güçlendirmek
- fulfil (v) yerine getirmek, gerçekleştirmek, tamamlamak
- full-time (adj) tam gün
- full-time (adv) tam zamanlı olarak
- fully (adv) tamamen
- function (v) çalışmak, işlemek
- fund (n) fon, sermaye, para kaynağı, kaynak, para
- fund (v) para sağlamak
- fundamental (adj) esas, temel, ana
- fundamentally (adv) esasında, temelde
- funding (n) fon sağlama
- furious (adj) kızgınlıkla
- furthermore (adv) ayrıca, bundan başka, üstelik
C1 Seviyesi Kelimeler
- facilitate (v) kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek
- faction (n) ayrılıkçılık, hizip, topluluk içinde anlaşmazlık
- faculty (n) fakülte; yetenek, kabiliyet
- fade (v) solmak, uçmak, rengi atmak, zayıflamak
- fairness (n) adil olma, dürüstlük, iyilik, doğruluk, hakkaniyet
- fatal (adj) öldürücü, ölümcül, ölümle biten
- fate (n) kader, kısmet, alın yazısı
- favourable (adj) olumlu, uygun, faydalı
- feat (n) kahramanlık, olağanüstü başarı, beceri, başarı
- feminist (adj) feminist
- feminist (n) kadın haklarını savunma inancı, kadın hakları savunucusu
- fibre (n) lif
- fierce (adj) azılı, azgın, sert, kızgın, şiddetli
- film-maker (n) film yapımcısı
- filter (n) süzgeç
- filter (v) süzmek, elemek
- fine (n) ceza
- fine (v) ceza vermek
- firearm (n) ateşli silah, ateş topu
- fit (n) nöbet, hastalık nöbeti
- fixture (n) demirbaş, sabit eşya; tesisat, fikstür
- flaw (n) küsur, defo, hata, eksiklik
- flawed (adj) defolu, kusurlu
- flee (v) kaçmak, sıvışmak, tüymek
- fleet (n) filo, donanma, alay
- flesh (n) et, vücut, beden
- flexibility (n) esneklik
- flourish (v) gelişmek, büyümek
- fluid (n) sıvı, akışkan
- footage (n) çekim görüntüsü
- foreigner (n) yabancı
- forge (v) sahtesini yapmak, kalpazanlık yapmak, taklit etmek
- formula (n) yöntem, çözüm, reçete
- formulate (v) şekillendirmek; açık seçik anlatmak
- forth (adv) dışarıya, ileri
- forthcoming (adj) önümüzdeki, gelecek, yaklaşan
- foster (v) beslemek, büyütmek, bakmak, geliştirmek
- fragile (adj) kırılgan, çıtkırıldım, kırılabilir, hassas
- franchise (n) acentelik, bayilik
- frankly (adv) açıkça, dobra dobra, dürüstçe
- frustrated (adj) hayal kırıklığına uğramış, öfkelenmiş
- frustrating (adj) sinir bozucu
- frustration (n) öfke
- functional (adj) işlevsel
- fundraising (n) fon / kaynak oluşturma eylemi
- funeral (n) cenaze töreni
E Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- each (adv) her biri
- each (det) her bir
- each (pron) her (bir), beher, bilcümle
- ear (n) kulak
- early (adj) erken; ilk, başı
- early (adv) erken
- east (adj) doğu, doğudaki
- east (adv) doğuya / doğu yönüne doğru
- east (n) doğu
- easy (adj) kolay; rahat
- eat (v) yemek
- egg (n) yumurta
- eight (num) sekiz
- eighteen (num) on sekiz
- eighty (num) seksen
- elephant (n) fil
- eleven (num) on bir
- else (adv) daha, başka
- email (n) e-posta
- email (v) e-posta ile ileti göndermek
- end (n) son
- end (v) sona ermek, bitmek
- enjoy (v) hoşlanmak, eğlenmek, tat almak; sahip olmak
- enough (adv) yeterli, yeterince
- enough (det) yeterli, kâfi, yeter
- enough (pron) yeterli, kâfi, yeter
- euro (n) euro
- even (adv) bile, dahi, hatta
- evening (n) akşam
- event (n) olay
- ever (adv) şimdiye kadar, hiç
- every (det) her, her biri, her, her defasında
- everybody (pron) herkes
- everyone (pron) herkes
- everything (pron) her şey
- exam (n) sınav, muayene
- example (n) örnek, model, misal
- excited (adj) heyecanlı
- exciting (adj) heyecan verici
- exercise (n) alıştırma
- exercise (v) uygulamak, egzersiz yapmak, alıştırma yapmak
- expensive (adj) pahalı
- explain (v) açıklamak
- extra (adj) fazla, ilave
- eye (n) göz
A2 Seviyesi Kelimeler
- earn (v) kazanmak (para)
- earth (n) dünya, yeryüzü, toprak, kara
- easily (adv) kolaylıkla
- education (n) eğitim
- effect (n) etki, tesir, netice
- either (adv) -de, -da
- either (det) her ikisi
- either (pron) (ikisinden) herhangi biri/biri
- electric (adj) elektrikli; heyecan verici
- electrical (adj) elektrik, elektro, elektrikli
- electricity (n) elektrik
- electronic (adj) elektronik
- employ (v) çalıştırmak, iş vermek, işe almak; kullanmak
- employee (n) işçi
- employer (n) işveren
- empty (adj) boş
- ending (n) bitiş
- energy (n) enerji, güç
- engine (n) motor, makine, lokomotif
- engineer (n) mühendis
- enormous (adj) büyük, muazzam, kocaman
- enter (v) girmek
- environment (n) çevre
- equipment (n) donanım, teçhizat, ekipman
- error (n) yanlış, hata, yanlışlık
- especially (adv) özellikle, bilhassa
- essay (n) makale, deneme
- everyday (adj) her gün, gündelik, günlük
- everywhere (adv) her yer, her yerde
- evidence (n) tanık, delil, kanıt
- exact (adj) tam, tamı tamına, dakik, eksiksiz
- exactly (adv) tam olarak
- excellent (adj) mükemmel
- except (prep) dışında, haricinde
- exist (v) var olmak, olmak, bulunmak
- expect (v) ummak, beklemek
- experience (n) tecrübe, deneyim, pratik
- experiment (n) deney
- expert (adj) bilgili, uzman
- expert (n) uzman, bilirkişi
- explanation (n) açıklama
- express (v) ifade etmek, anlatmak, açıklamak
- expression (n) ifade, ifade etme
- extreme (adj) aşırı, olağanüstü, ölçüsüz, son derece
- extremely (adv) aşırı, aşırı boyutta, son derece, oldukça
B1 Seviyesi Kelimeler
- earthquake (n) deprem
- eastern (adj) doğuda, doğu
- economic (adj) ekonomik, ticaretle ilgili
- economy (n) ekonomi
- edge (n) kenar, uç, ağız, eşik; avantaj
- editor (n) yayıncı, editör
- educate (v) eğitmek, okutmak, yetiştirmek
- educated (adj) eğitimli
- educational (adj) eğitimsel
- effective (adj) etkili, etkileyici, tesirli
- effectively (adv) etkili bir şekilde
- effort (n) çaba, gayret, girişim
- election (n) seçim
- element (n) element; unsur
- embarrassed (adj) utangaç, sıkılgan, mahcup, utanmış, çekingen
- embarrassing (adj) utandıran
- emergency (n) acil durum, acil vaka
- emotion (n) duygu, his, heyecan
- employment (n) görev, iş, çalıştırma, istihdam
- empty (v) boşaltmak
- encourage (v) cesaretlendirmek, desteklemek, teşvik etmek
- enemy (n) düşman
- engaged (adj) ilgili, meşgul; nişanlı; dolu
- engineering (n) mühendislik
- entertain (v) eğlendirmek, oyalamak, ağırlamak
- entertainment (n) eğlence, gösteri
- entrance (n) antre, giriş
- entry (n) giriş, kayıt, katılım
- environmental (adj) çevresel
- episode (n) bölüm
- equal (adj) eşit, denk, eş
- equal (v) eşitlemek, etmek
- equally (adv) eşit olarak, eşit derecede
- escape (n) kaçış
- escape (v) kaçmak
- essential (adj) köklü, esaslı, başlıca, gerekli
- eventually (adv) sonunda, en sonunda, nihayetinde
- examine (v) denetlemek, incelemek, muayene etmek
- except (conj) dışında, hariç
- exchange (n) değiş tokuş
- exchange (v) değiştirmek, değiş tokuş etmek, takas etmek
- excitement (n) heyecan
- exhibition (n) gösteri, teşhir, sergi
- expand (v) büyütmek, yayılmak, genişlemek, genişletmek
- expected (adj) beklenen
- expedition (n) sefer, sevk, acele, çabukluk, keşif gezisi
- experience (v) yaşamak, geçirmek
- experienced (adj) deneyimli
- experiment (v) denemek, deney yapmak
- explode (v) patlatmak, havaya uçurmak, patlamak
- explore (v) keşfetmek, araştırmak
- explosion (n) patlama, infilak, ateş alma
- export (n) ihracat
- export (v) ihraç etmek, dışarıya satmak
- extra (adv) fazladan, ilaveten
- extra (n) ekstra
B2 Seviyesi Kelimeler
- economics (n) ekonomi
- economist (n) ekonomist, iktisatçı
- edit (v) basıma hazırlamak, düzeltmek
- edition (n) basım, baskı
- editorial (adj) yazı işleri ile ilgili
- efficient (adj) etkili, verimli, becerikli
- efficiently (adv) verimli bir şekilde
- elbow (n) dirsek
- elderly (adj) yaşlı
- elect (v) seçmek, atamak
- electronics (n) elektronik bilimi
- elegant (adj) şık, zarif, hoş, kibar
- elementary (adj) basit, temel
- eliminate (v) çıkarmak, atmak, elemek, ortadan kaldırmak
- elsewhere (adv) başka yerde
- embrace (v) kucaklamak, kucaklaşmak; içermek; benimsemek
- emerge (v) ortaya çıkmak, doğmak
- emission (n) emisyon, çıkarma, yayılma, salınım
- emotional (adj) duygusal, hissi
- emotionally (adv) duygusal yönden
- emphasis (n) vurgu, önem
- emphasize (v) vurgulamak, üzerinde durmak
- empire (n) imparatorluk
- enable (v) yetki vermek, izin vermek, olanak vermek, olanak tanımak
- encounter (n) karşılaşma
- encounter (v) karşılaşmak, rastlaşmak
- engage (v) işe almak, tutmak, meşgul etmek, bağlamak, meşgul olmak; nişanlanmak
- enhance (v) artırmak, yükseltmek, büyütmek, geliştirmek, arttırmak
- enjoyable (adj) hoş, tatlı, eğlenceli, zevkli
- enquiry (n) soruşturma, sorgu, soru
- ensure (v) sağlama almak, garantiye almak
- entertaining (adj) eğlenceli
- enthusiasm (n) gayret, heyecan, şevk, heves, coşku
- enthusiastic (adj) hevesli, coşkulu
- entire (adj) tam, bütün, tüm
- entirely (adv) tümüyle
- entrepreneur (n) girişimci
- envelope (n) zarf
- equal (n) aynı haklara / fırsatlara / yeteneğe sahip kişi
- equip (v) donatmak
- equivalent (adj) eşit, denk, eşdeğer
- equivalent (n) karşılık, eşdeğer, eşitlik, aynılık
- era (n) devir, çağ, zaman
- erupt (v) püskürmek, fışkırmak, patlamak
- essentially (adv) aslen, aslında, esasen, gerçekten
- establish (v) kurmak, yapmak, yerleştirmek, belirlemek
- estate (n) mülk, emlâk, malikâne, arazi, mal
- estimate (n) tahmin
- estimate (v) tahmin etmek, değer biçmek
- ethic (n) ilke, prensip, usül, ahlak, etik
- ethical (adj) ahlaki
- ethnic (adj) ırksal, etnik
- evaluate (v) değerlendirmek, değer biçmek
- evaluation (n) değerlendirme
- even (adj) düz, bir hizada, bir düzeyde / seviyede, engebesiz
- evident (adj) belli, açık
- evil (adj) fena, zararlı, kötü
- evil (n) kötülük
- evolution (n) evrim, gelişim, açılma
- evolve (v) geliştirmek, gelişmek, evrim geçirmek, ortaya çıkmak
- examination (n) inceleme, muayene; sınav
- exceed (v) aşmak, geçmek
- exception (n) istisna
- excessive (adj) aşırı, fazla
- exclude (v) dışında tutmak, dışlamak, içeri almamak, hariç tutmak
- excuse (n) bahane, sebep, özür
- excuse (v) affetmek, bağışlamak, mazur görmek
- executive (adj) yetkili, yönetici, idareci
- executive (n) yönetici, idareci
- exhibit (n) sergileme
- exhibit (v) göstermek, ortaya koymak, sergilemek
- existence (n) varoluş
- exit (n) çıkış
- exotic (adj) egzotik, yabancı, acayip
- expansion (n) genişleme, gelişme, büyüme, yayılma
- expectation (n) umma, beklenti, umut
- expense (n) harcama, masraf, gider
- expertise (n) uzmanlık, ihtisas, beceri, ustalık
- exploit (v) kullanmak, faydalanmak, sömürmek
- exploration (n) araştırma
- expose (v) ortaya çıkarmak, maruz bırakmak, açığa çıkarmak
- exposure (n) poz, kare, maruz kalma
- extend (v) genişletmek, yaymak, uzatmak
- extension (n) dahili hat, genişletme, uzatma
- extensive (adj) kapsamlı, detaylı, yaygın, geniş
- extensively (adv) yaygın olarak, geniş olarak, yoğun şekilde
- extent (n) alan, boyut, kapsam, derece
- external (adj) dış, harici, dışarıdan gelen
- extract (n) öz, parça
- extraordinary (adj) olağanüstü, olağandışı, fevkalade, sıra dışı
- extreme (n) aşırılık
C1 Seviyesi Kelimeler
- eager (adj) hevesli, gayretli, istekli
- earnings (n) kazanç, gelir, ücret, maaş
- ease (n) rahatlık, kolaylık
- ease (v) kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek, yatıştırmak, azaltmak
- echo (n) yankı
- echo (v) yankılamak
- ecological (adj) çevrebilimsel, ekolojik
- educator (n) eğitimci
- effectiveness (n) verimlilik
- efficiency (n) verimlilik
- ego (n) benlik, ego
- elaborate (adj) ayrıntılı, detaylı, karmaşık
- electoral (adj) seçimlere ilişkin
- elevate (v) yükseltmek, kaldırmak
- eligible (adj) nitelikli, uygun, geçerli
- elite (n) seçkin kişiler
- embark (v) girişmek, kalkışmak, atılmak, (gemiye) binmek
- embarrassment (n) utanç, sıkılma
- embassy (n) elçilik
- embed (v) yerleştirmek, gömmek
- embody (v) cisimleştirmek, somutlaştırmak
- emergence (n) belirme, çıkma, oluşma
- empirical (adj) deneysel, görgül
- empower (v) yetki vermek; izin vermek, güçlendirmek
- enact (v) yasa çıkarmak
- encompass (v) kapsamak, kaplamak
- encouragement (n) cesaretlendirme
- encouraging (adj) teşvik edici, cesaret verici
- endeavour (n) çaba, gayret
- endless (adj) sonsuz, bitmek bilmeyen
- endorse (v) onaylamak, desteklemek
- endorsement (n) kabul
- endure (v) dayanmak, katlanmak
- enforce (v) zorlamak, güçlendirmek, yürütmek, yürürlüğe koymak
- enforcement (n) zorlama, uygulama, yürürlüğe koyma
- engagement (n) nişanlılık, sözleşme
- engaging (adj) çekici, hoş, ilginç
- enquire (v) sormak, soruşturmak, soru sormak
- enrich (v) zenginleştirmek, zengin etmek
- enrol (v) yazılmak, kaydolmak
- ensue (v) sonucu olmak, doğmak
- enterprise (n) girişim, teşebbüs, işletme
- enthusiast (n) hevesli, meraklı
- entitle (v) hak etmek, yetki vermek, hak tanımak
- entity (n) varlık, varoluş, öz, oluş
- epidemic (n) salgın
- equality (n) eşitlik
- equation (n) denge, eşitlik
- erect (v) dikmek, kurmak, inşa etmek
- escalate (v) tırmanmak; yükselmek
- essence (n) öz, esas, esans, nitelik
- establishment (n) kuruluş, tesis
- eternal (adj) ölümsüz, ölmez, sonsuz
- evacuate (v) boşaltmak, tahliye etmek, kaçmak, kurtulmak
- evoke (v) çağrışım yapmak, anımsatmak, hatırlatmak
- evolutionary (adj) evrimsel
- exaggerate (v) abartmak, aşırıya kaçmak
- excellence (n) mükemmeliyet
- exceptional (adj) istisna, olağanüstü, fevkalade, nadir
- excess (adj) aşırı
- excess (n) asırılık, asırıya kaçma, fazlalık
- exclusion (n) hariç tutma, dışında bırakma, ayırma, dışlama
- exclusive (adj) tek, özel, ayrıcalıklı, seçkin, özgü
- exclusively (adv) özellikle, sadece, yalnız
- execute (v) idam etmek; yürütmek
- execution (n) idam
- exert (v) kullanmak, harcamak, uygulamak, çabalamak
- exile (n) sürgün
- exit (v) çıkmak, ayrılmak
- expenditure (n) masraf, harcama, gider
- experimental (adj) deneysel
- expire (v) sona ermek, bitmek, geçerliliğini yitirmek
- explicit (adj) açık, belirgin, aşikâr, açık açık
- explicitly (adv) açıkça
- exploitation (n) sömürü, faydalanma
- explosive (adj) patlayıcı
- explosive (n) patlayıcı madde / düzenek
- extract (v) çıkarmak, çekmek, özünü çıkarmak
- extremist (n) uç kısım