Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English X Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
X Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
A2 Seviyesi Kelimeler
B1 Seviyesi Kelimeler
B2 Seviyesi Kelimeler
C1 Seviyesi Kelimeler
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English W Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
W Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • wait (v) beklemek
  • waiter (n) garson
  • wake (v) uyanmak, canlanmak
  • walk (n) yürüyüş, gezinti
  • walk (v) yürümek
  • wall (n) duvar
  • want (v) istemek; gerekmek; aranmak
  • warm (adj) ılık
  • wash (v) yıkamak
  • watch (n) kol saati; nöbet
  • watch (v) seyretmek, izlemek; göz kulak olmak
  • water (n) su
  • way (n) yol; yöntem, usul
  • we (pron) biz
  • wear (v) giymek; yıpranmak
  • weather (n) hava, hava durumu
  • website (n) internet sitesi
  • Wednesday (n) çarsamba
  • week (n) hafta
  • weekend (n) hafta sonu
  • welcome (adj) kabul edilen, hoş karşılanan
  • welcome (excl) hoş geldiniz!
  • welcome (v) hoş karşılamak
  • well (adj) sağlıklı, iyi
  • well (adv) iyi
  • well (excl) şeeyy, ha!, pekala, peki
  • west (adj) batı
  • west (adv) batıya doğru
  • west (n) batı
  • what (det) ne, şey
  • what (pron) ne, şey
  • when (adv) ne zaman
  • when (conj) -dığı zaman, -dığında, -nca
  • when (pron) ne zaman
  • where (adv) nerede
  • where (conj) nereye, nereden, nerede, …dığı / diği yer / yere / yerde
  • which (det) -ki o
  • which (pron) hangi, hangisi
  • white (adj) beyaz; sütlü
  • white (n) beyaz (renk)
  • who (pron) kim
  • why (adv) neden, niçin
  • wife (n) eş (kadın)
  • will (mv) -ecek, -mısınız
  • win (v) kazanmak
  • window (n) pencere
  • wine (n) şarap
  • winter (n) kış
  • with (prep) ıle, birlikte
  • without (prep) -sız, -siz, olmasaydı; -meden
  • woman (n) kadın
  • wonderful (adj) şahane, çok güzel, harika
  • word (n) kelime, sözcük
  • work (n) iş, meslek, çalışma
  • work (v) çalışmak, işlemek
  • worker (n) işçi, amele
  • world (n) dünya
  • would (mv) -ecekti, -erdi
  • write (v) yazmak
  • writer (n) yazar
  • writing (n) yazma
  • wrong (adj) yanlış, hatalı
A2 Seviyesi Kelimeler
  • wait (n) bekleyiş, bekleme
  • war (n) savaş; mücadele
  • wash (n) yıkanma, yıkama
  • washing (n) çamaşır
  • wave (n) dalga, el sallama
  • weak (adj) zayıf, güçsüz
  • web (n) örümcek ağı, web
  • wedding (n) düğün, nikâh töreni
  • weight (n) ağırlık
  • welcome (n) karşılama
  • wet (adj) ıslak, nemli
  • wheel (n) tekerlek, çark, direksiyon
  • while (conj) iken, esnasında, sırasında, …oysa; …diği halde; …e karşın
  • whole (adj) tüm, bütün, tümü, bütünü, tümüyle, bütünüyle, bütünce
  • whose (det) kimin
  • whose (pron) kimin
  • wide (adj) geniş; yaygın
  • wild (adj) vahşi, yabani
  • wind (n) rüzgar, yel
  • winner (n) kazanan kişi
  • wish (n) istek, arzu, dilek
  • wish (v) dilemek, istemek
  • wood (n) odun; ağaçlık alan, orman
  • wooden (adj) tahta, ahşap
  • working (adj) işle ilgili, çalışan
  • worried (adj) kaygılı, endişeli
  • worry (v) kaygılanmak, merak etmek, endişelenmek
  • worse (adj) daha kötü, daha fena
  • worst (adj) en kötü, en kötü sey
  • wow (excl) vay be!
B1 Seviyesi Kelimeler
  • warm (v) ısıtmak, ısınmak
  • warn (v) uyarmak, ikaz etmek
  • warning (n) uyarı, ikaz
  • waste (adj) atık
  • waste (n) israf; artık
  • waste (v) israf etmek, çarçur etmek
  • water (v) sulamak
  • wave (v) dalgalanmak, sallanmak; el sallamak
  • weapon (n) silâh
  • weigh (v) tartmak, ağırlığında olmak
  • western (adj) batıda, batıdan
  • whatever (det) ne zaman
  • whatever (pron) her ne, ne olursa olsun
  • whenever (conj) her zaman, her ne zaman, ne zaman olursa
  • whether (conj) iki veya daha çok olasılık arasındaki seçimden bahsederken; olsa da olmasa da, olup olmadığı
  • while (n) bir süre, biraz
  • whole (n) tamamı, bütünü
  • will (n) azim, irade, istek, arzu
  • win (n) kazanma
  • wing (n) kanat
  • within (prep) içerisinde, -de, -da
  • wonder (n) hayret, şaşkınlık; mucize
  • wonder (v) merak etmek, hayret etmek, şaşmak
  • wool (n) yün
  • worldwide (adj) dünya çapında
  • worldwide (adv) dünya genelinde
  • worry (n) kaygı, endişe
  • worse (adv) daha kötü olarak
  • worst (adv) en kötü bir şekilde
  • worth (adj) değer
  • written (adj) yazılı, yazılmış
  • wrong (adv) yanlış
B2 Seviyesi Kelimeler
  • wage (n) ücret, haftalık, maaş
  • wander (v) gezinip durmak, dolaşmak, dolanmak, amaçsızca gezmek
  • warming (n) ısınma
  • way (adv) hayli, oldukça
  • weakness (n) zayıflık, güçsüzlük
  • wealth (n) zenginlik, servet
  • wealthy (adj) zengin, varlıklı, servet sahibi
  • weekly (adj) haftada bir, her hafta, haftalık
  • weird (adj) tuhaf, acayip, anlaşılmaz
  • welfare (n) refah, zenginlik
  • wheat (n) buğday
  • whereas (conj) halbuki, oysa, ama
  • wherever (conj) her nereye / neresi / nerede
  • whisper (n) fısıltı
  • whisper (v) fısıldamak
  • whoever (pron) her kim, kim olursa
  • whom (pron) kimi, kime
  • widely (adv) yaygın şekilde
  • widespread (adj) yaygın, genel, geniş çapta
  • wildlife (n) yaban hayatı, vahşi yaşam
  • willing (adj) istekli
  • wind (v) dolamak, sarmak; nefesini kesmek
  • wire (n) tel, kablo
  • wisdom (n) kıl, akıllılık
  • wise (adj) akıllı
  • withdraw (v) (para vs) çekmek; geri çekmek, çekmek, almak, geri almak
  • witness (n) tanık, şahit
  • witness (v) şahit olmak, tanık olmak, şahitlik etmek
  • workforce (n) iş gücü
  • workplace (n) iş yeri
  • workshop (n) seminer, atölye
  • worm (n) solucan, kurt
  • worse (n) daha kötü / beter şey
  • worst (n) en kötü durum / şey / kişi / hâl
  • worth (n) değer, kıymet
  • wound (n) yara, bere
  • wound (v) yaralamak
  • wrap (v) sarmak, kaplamak
  • wrist (n) kol bileği
  • wrong (n) hata, kusur
C1 Seviyesi Kelimeler
  • ward (n) koğuş
  • warehouse (n) depo, ambar, büyük mağaza
  • warfare (n) savaş, harp
  • warrant (n) garanti
  • warrant (v) garanti etmek
  • warrior (n) savaşçı
  • weaken (v) zayıflatmak, güçsüzleştirmek
  • weave (v) dokumak, örmek, zikzak yapmak
  • weed (n) yabani ot
  • well (n) kuyu, artezyen
  • well-being (n) sağlık ve mutluluk, esenlik
  • whatever (adv) her ne zaman, bir ara
  • whatsoever (adv) hiç, hiç bir, hiç mi hiç, herhangi bir
  • whereby (adv) ki bununla, ki onun vasıtasıyla
  • whilst (conj) -iken
  • whip (v) kamçılamak, kırbaçlamak ,dövmek
  • wholly (adv) tamamen, bütünüyle, bütün olarak
  • widen (v) genişlemek, bollaşmak, genişletmek
  • widow (n) dul kadın
  • width (n) genişlik, en
  • willingness (n) istek
  • wipe (v) silmek, temzilemek
  • wit (n) nüktedanlık, nüktecilik
  • withdrawal (n) geri çekilme
  • workout (n) idman, egzersiz
  • worship (n) ibadet, tapma
  • worship (v) tapmak, tapınmak, ibadet etmek
  • worthwhile (adj) değer, zahmete değer, zamana değer, değerli
  • worthy (adj) değer, yakışır
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English V Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
V Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • vacation (n) tatil
  • vegetable (n) sebze
  • very (adv) çok, bir hayli
  • video (n) video
  • village (n) köy
  • visit (n) ziyaret
  • visit (v) ziyaret etmek
  • visitor (n) ziyaretçi
A2 Seviyesi Kelimeler
  • valley (n) vadi
  • van (n) kamyonet
  • variety (n) çeşitlilik
  • vehicle (n) taşıt, araç, vasıta
  • view (n) görüş, fikir, manzara
  • virus (n) virüs
  • voice (n) ses, söz, ifade
B1 Seviyesi Kelimeler
  • valuable (adj) değerli, kıymetli, faydalı
  • value (n) değer, kıymet, önem
  • various (adj) çeşitli, farklı, değişik, türlü
  • version (n) sürüm, yorum
  • victim (n) kurban
  • view (v) bakmak, görmek
  • viewer (n) izleyici
  • violent (adj) şiddetli, sert, zorlu
  • volunteer (n) gönüllü kişi
  • volunteer (v) gönüllü olmak
  • vote (n) oy, oylama
  • vote (v) oy vermek, oy kullanmak
B2 Seviyesi Kelimeler
  • valid (adj) geçerli, geçer, yürürlükte
  • value (v) değer vermek
  • variation (n) değişiklik
  • vary (v) çeşitlilik göstermek
  • vast (adj) çok geniş, engin, çok
  • venue (n) yer, mahal
  • vertical (adj) dikey, düşey, dik
  • very (adj) çok
  • via (prep) üzerinden, yolu ile
  • victory (n) zafer, utku, galibiyet
  • viewpoint (n) bakış açısı
  • violence (n) şiddet, zorbalık
  • virtual (adj) sanal
  • visa (n) vize
  • visible (adj) görülebilir, görünür, görünen
  • vision (n) görme, vizyon, görme gücü
  • visual (adj) görme, görüş, görsel
  • vital (adj) hayati, çok önemli
  • vitamin (n) vitamin
  • volume (n) hacim, miktar; cilt
  • voluntary (adj) gönüllü, isteğe bağlı
  • voting (n) oy kullanma
C1 Seviyesi Kelimeler
  • vacuum (n) vakum, boşluk
  • vague (adj) belirsiz, hayal meyal, anlaşılmaz
  • validity (n) geçerlik, yasallık, sağlamlık
  • vanish (v) gözden kaybolmak
  • variable (adj) değişken
  • variable (n) değişken
  • varied (adj) değişik, çeşitli, türlü
  • vein (n) toplardamar, damar
  • venture (n) tehlikeli iş
  • venture (v) tehlikeye atılmak, tehlikeye atmak, cüret etmek
  • verbal (adj) sözlü
  • verdict (n) karar, yargı, hüküm, jüri kararı, kanı
  • verify (v) doğrulamak
  • verse (n) dize, mısra
  • versus (prep) -e karşı
  • vessel (n) damar, kanal, gemi, tekne
  • veteran (n) savaş gazisi, eski asker, meslekî deneyimi çok olan kimse; duayen, emektar
  • viable (adj) uygulanabilir, yaşayabilir, yapılabilir
  • vibrant (adj) canlı, hareketli
  • vice (n) vekil, yardımcı
  • vicious (adj) kötü amaçlı, tehlikeli
  • villager (n) köylü
  • violate (v) ihlal etmek, çiğnemek
  • violation (n) bozma, ihlâl etme, riayet etmeme
  • virtue (n) fazilet, erdem, üstünlük
  • vocal (adj) sesle ilgili
  • vow (v) söz vermek, yemin etmek, ant içmek
  • vulnerability (n) savunmasızlık, hassasiyet
  • vulnerable (adj) yaralanabilir, kolay incinir, savunmasız, hassas
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English U Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
U Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
A2 Seviyesi Kelimeler
B1 Seviyesi Kelimeler
B2 Seviyesi Kelimeler
C1 Seviyesi Kelimeler
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English T Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
T Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • T-shirt (n) tişört
  • table (n) masa; tablo
  • take (v) almak, götürmek
  • talk (v) konuşmak
  • tall (adj) uzun (boylu)
  • taxi (n) taksi
  • tea (n) çay
  • teach (v) öğretmek, ders vermek
  • teacher (n) ögretmen
  • team (n) grup, ekip, takım
  • teenager (n) 13-19 yaş arası kimse, ergenlik dönemindeki kişi
  • telephone (n) telefon
  • telephone (v) telefon etmek
  • television (n) televizyon
  • tell (v) anlatmak, söylemek
  • ten (num) on
  • tennis (n) tenis
  • terrible (adj) korkunç, kötü, feci
  • test (n) test, sınav, deneme
  • test (v) denemek; sınav yapmak
  • text (n) yazı, metin
  • than (conj) -den, -dan, göre
  • than (prep) -den, -dan (daha)
  • thank (v) teşekkür etmek
  • thanks (excl) teşekkürler
  • thanks (n) teşekkürler, şükran
  • that (conj) …ki; …diğini / dığını
  • that (det) şu, o, oradaki
  • that (pron) şu, o
  • the (det) belirleyici
  • theatre (n) tiyatro
  • their (det) onların
  • them (pron) onları, onlara
  • then (adv) o zaman; daha sonra; öyleyse
  • there (adv) orada, burada
  • they (pron) onlar
  • thing (n) şey, eşya
  • think (v) sanmak, düşünmek
  • third (ord num) üçüncü
  • thirsty (adj) susamıs
  • thirteen (num) on üç
  • thirty (num) otuz
  • this (det) bu
  • this (pron) bu (bahsedilen şey)
  • thousand (num) bin
  • three (num) üç
  • through (adv) arasından, içinden; ortasından, bir yandan öbür yana
  • through (prep) -in içinden, -den geçerek; ile, vasıtasıyla
  • Thursday (n) perşembe
  • ticket (n) bilet; trafik cezası
  • time (n) zaman, vakit
  • tired (adj) yorgun, bitkin
  • title (n) başlık; unvan
  • to (im) -mek, -mak
  • to (prep) -e, -a; -mek için; için
  • today (adv) bugün
  • today (n) bugün
  • together (adv) birlikte, beraber, yan yana
  • toilet (n) tuvalet
  • tomato (n) domates
  • tomorrow (adv) yarın
  • tomorrow (n) yarın
  • tonight (adv) bu gece, bu akşam
  • tonight (n) bu gece, bu akşam
  • too (adv) çok, aşırı; de da
  • tooth (n) diş
  • topic (n) konu, mesele, mevzu
  • tourist (n) turist
  • town (n) kasaba, şehir
  • traffic (n) trafik
  • train (n) tren
  • travel (n) yolculuk, seyahat
  • travel (v) seyahat etmek
  • tree (n) ağaç
  • trip (n) gezi, gezinti, seyahat
  • trousers (n) pantolon
  • true (adj) gerçek, doğru
  • try (v) denemek, çalışmak
  • Tuesday (n) salı
  • turn (n) sıra, değişim, dönüş
  • turn (v) döndürmek, çevirmek, dönmek
  • TV (n) televizyon
  • twelve (num) on iki
  • twenty (num) yirmi
  • twice (adv) iki kere, iki defa
  • two (num) iki
  • type (n) tür, cins
A2 Seviyesi Kelimeler
  • tablet (n) levha
  • talk (n) konuşma, görüş
  • target (n) hedef, nişan, amaç
  • task (n) görev, iş, külfet
  • taste (n) tat, lezzet, zevk
  • taste (v) tatmak, tadına bakmak
  • teaching (n) öğretim, öğretmenlik
  • technology (n) teknoloji
  • teenage (adj) genç, ergen
  • temperature (n) sıcaklık derecesi, ısı
  • term (n) dönem; terim; koşul
  • text (v) yazılı ileti göndermek
  • themselves (pron) kendileri, kendilerine, kendilerini
  • thick (adj) kalın
  • thief (n) hırsız
  • thin (adj) ince, zayıf
  • thinking (n) düşünce, düşünme
  • third (n) üçte bir
  • thought (n) düşünce
  • throw (v) atmak, fırlatmak
  • tidy (adj) düzenli, tertipli, derli toplu
  • tidy (v) toplamak, düzenlemek
  • tie (n) kravat; bağ
  • tie (v) düğümlemek, bağlamak
  • tip (n) bahşiş, ipucu, uç
  • tool (n) alet, takım
  • top (adj) en üst, en iyi
  • top (n) üst, tepe
  • touch (v) dokunmak, ellemek, değmek, etkilemek
  • tour (n) gezi
  • tourism (n) turizm
  • towards (prep) -e dogru, yönünde, -e karsı
  • towel (n) havlu
  • tower (n) kule
  • toy (adj) oyuncak
  • toy (n) oyuncak
  • track (n) iz, patika, koşu yolu
  • tradition (n) gelenek, görenek
  • traditional (adj) geleneksel
  • train (v) eğitmek
  • trainer (n) egitici, antrenör
  • training (n) eğitim, idman
  • transport (n) nakil, taşıma
  • traveller (n) yolcu, gezgin
  • trouble (n) sorun
  • truck (n) kamyon
  • twin (adj) ikiz
  • twin (n) ikiz
  • typical (adj) karakteristik, tipik
B1 Seviyesi Kelimeler
  • tail (n) kuyruk
  • talent (n) marifet, yetenek, kabiliyet
  • talented (adj) becerikli
  • tape (n) kaset, bant, şerit
  • tax (n) vergi
  • tax (v) vergilendirmek, vergi koymak
  • technical (adj) teknik
  • technique (n) teknik, yöntem, usul
  • tend (v) yönelmek, eğiliminde olmak
  • tent (n) çadır
  • that (adv) o kadar; bu kadar; bu denli
  • theirs (pron) onlarınki, onların
  • theme (n) tema, konu
  • theory (n) kuram, teori
  • therefore (adv) bu nedenle, bundan dolayı
  • this (adv) bu kadar, şu kadar (ebat, miktar, durum vs. ifade etmede)
  • though (adv) ancak, mamafih
  • though (conj) -e rağmen, ise de, gerçi, olduğu halde, karşın
  • throat (n) boğaz
  • throughout (adv) boyunca, süresince, her yerinde, her tarafında
  • throughout (prep) …nın her yerinde, …nın her tarafında, … boyunca, … süresince, …nın her anında
  • tight (adj) sıkı, dar, gergin
  • till (conj) -e kadar
  • till (prep) -e kadar
  • tin (n) teneke kutu
  • tiny (adj) minicik, ufacık
  • tip (v) bahşiş vermek, eğmek
  • toe (n) ayak parmağı
  • tongue (n) dil
  • total (adj) toplam, tam
  • total (n) toplam, tutar
  • totally (adv) bütün bütün, bütün olarak, tamamen
  • touch (n) dokunma, temas
  • tour (v) gezmek, dolaşmak
  • trade (n) ticaret, iş, alım satım
  • trade (v) ticaret yapmak, takas etmek
  • translate (v) tercüme etmek, çevirmek, dönüştürmek
  • translation (n) çevirmen, tercüman
  • transport (v) taşımak, nakletmek
  • treat (v) davranmak, tedavi etmek
  • treatment (n) tedavi, davranış
  • trend (n) eğilim, yön, gidiş
  • trick (n) hile, numara, oyun
  • trick (v) aldatmak, kandırmak
  • truth (n) gerçek, hakikat, doğruluk
  • tube (n) tüp, metro, tünel, boru
  • type (v) (daktilo, bilgisayar, telefon ile) yazmak
  • typically (adv) tipik olarak
  • tyre (n) lastik
B2 Seviyesi Kelimeler
  • tackle (v) çaresine bakmak, ele almak, çözmek
  • tag (n) etiket
  • tag (v) etiketlemek
  • tale (n) masal, öykü, hikâye
  • tank (n) depo, tank
  • tap (n) musluk
  • tap (v) takırdatmak
  • target (v) hedeflemek
  • tear (n) göz yaşı
  • tear (v) yırtmak
  • technological (adj) teknolojik
  • teens (n) 13-19 arası yaş dönemi; ergenlik dönemi
  • temple (n) tapınak, şakak
  • temporarily (adv) geçici olarak
  • temporary (adj) geçici
  • tendency (n) eğilim, meyil
  • tension (n) gerilim, gerginlik
  • term (v) adlandırmak, tanımlamak
  • terminal (n) terminal
  • terms (n) şartlar, konular, koşullar
  • terribly (adv) son derece, berbat bir şekilde, aşırı, çok, korkunç derecede
  • terrify (v) dehşete düşürmek, çok korkutmak
  • territory (n) arazi, bölge, toprak
  • terror (n) terör, dehşet
  • terrorism (n) terörizm, terör
  • terrorist (n) terörist
  • testing (n) deneme, test
  • textbook (n) ders kitabı
  • theft (n) hırsızlık
  • therapist (n) terapist
  • therapy (n) iyileştirme, tedavi
  • thesis (n) tez, sav, önerme, araştırma
  • thorough (adj) tam, eksiksiz, kusursuz, bütün
  • thoroughly (adv) tamamen, adamakıllı, iyice
  • threat (n) korkutma, tehdit, gözdağı
  • threaten (v) tehdit etmek, gözünü korkutmak
  • thumb (n) başparmak
  • thus (adv) böylece, bu sonuçla
  • time (v) zamanlamak, süre tutmak, hızını ölçmek
  • timing (n) zamanlama
  • tissue (n) doku, ince kumaş, ince kâğıt
  • title (v) isimlendirmek
  • ton (n) ton
  • tone (n) ton, üslup
  • tonne (n) ton
  • tough (adj) sert, sağlam, zorlu, çetin, dayanıklı, zor
  • tournament (n) turnuva
  • trace (v) izlemek, izinden gitmek, takip etmek
  • track (v) takip etmek, izlemek
  • trading (n) ticaret, alışveriş
  • tragedy (n) trajedi, facia, felaket, dram
  • tragic (adj) acıklı, üzücü
  • trait (n) özellik, kişisel özellik
  • transfer (n) transfer
  • transfer (v) iletmek, transfer etmek, aktarmak
  • transform (v) dönüşmek, dönüştürmek, haline gelmek
  • transition (n) geçiş, değişim
  • transmit (v) iletmek, nakletmek, geçmek.
  • transportation (n) taşınma
  • trap (n) tuzak, kapan
  • trap (v) tuzağa düşürmek, kapana kıstırmak
  • treasure (n) hazine, define, servet
  • trial (n) deneme, mahkeme, duruşma
  • tribe (n) kabile, aşiret
  • trigger (v) başlatmak, neden olmak, tetiklemek
  • trillion (num) trilyon
  • trip (v) çelme takmak, sendelemek
  • troop (n) askeri birlik, bölük
  • tropical (adj) tropikal, çok sıcak
  • trouble (v) canını sıkmak, sıkıntı vermek
  • truly (adv) gerçekten, tam anlamıyla
  • trust (n) güven
  • trust (v) güvenmek, inancı olmak, itimat etmek
  • try (n) deneme, teşebbüs
  • tsunami (n) tsunami
  • tune (n) ezgi, melodi
  • tunnel (n) tünel
C1 Seviyesi Kelimeler
  • tackle (n) donatım, teçhizat; (spor) ikili mücadele
  • tactic (n) yöntem
  • tactical (adj) taktikle ilgili
  • taxpayer (n) vergi veren kişi
  • tempt (v) baştan çıkarmak, ayartmak, özendirmek, teşvik etmek
  • tenant (n) kiracı
  • tender (adj) hassas, yumuşak
  • tenure (n) kullanma hakkı, önemli görev / memuriyet süresi
  • terminal (adj) son, uç, dönem sonuna ait, terminal
  • terminate (v) feshetmek; yok etmek
  • terrain (n) yer, arazi, bölge
  • terrific (adj) müthiş, olağanüstü, korkunç, şahane, mükemmel
  • testify (v) şahitlik etmek, doğrulamak, tanıklık etmek
  • testimony (n) şahitlik, tanıklık, ifade verme
  • texture (n) doku, yapı
  • thankfully (adv) çok şükür ki…!, ne mutlu ki …!
  • theatrical (adj) tiyatroya ilişkin / özgü
  • theology (n) ilahiyat
  • theoretical (adj) teorik, kuramsal
  • thereafter (adv) ondan sonra, sonra
  • thereby (adv) böylece, bu yüzden, bu nedenle
  • thought-provoking (adj) düşünmeye sevkeden; düşündüren
  • thoughtful (adj) düşünceli, nazik
  • thread (n) iplik, tel, lif
  • threshold (n) eşik, giriş, ilk basamak
  • thrilled (adj) heyecanlı
  • thrive (v) gelismek, serpilmek, ilerleme kaydetmek, büyümek
  • tide (n) cereyan, gelgit, met cezir
  • tighten (v) sıkılaştırmak, sıkmak, sıkılmak
  • timber (n) kereste, kerestelik ağaç
  • timely (adj) zamanında olan
  • tobacco (n) tütün
  • tolerance (n) hoşgörü
  • tolerate (v) hoş görmek, tahammül etmek, katlanmak
  • toll (n) geçiş ücreti
  • top (v) en üstte olmak
  • torture (n) işkence
  • torture (v) işkence yapmak
  • toss (v) atmak, fırlatmak
  • total (v) tutmak (toplam)
  • toxic (adj) zehirli, toksik
  • trace (n) iz, belirti
  • trademark (n) tüccar
  • trail (n) patika, iz
  • trail (v) takip etmek
  • trailer (n) treyler, karavan
  • transaction (n) işlem, muamele, alakadar olmak
  • transcript (n) yazılı kopya, suret
  • transformation (n) dönüşüm, değişim
  • transit (n) geçmek
  • transmission (n) yayınlama, iletme
  • transparency (n) slayt, diyapozitif
  • transparent (adj) şeffaf, saydam, transparan
  • trauma (n) travma, şok
  • treaty (n) antlaşma, mukavele
  • tremendous (adj) kocaman, koskocaman, çok büyük
  • tribal (adj) kabile ile ilgili; kabileye ait
  • tribunal (n) mahkeme
  • tribute (n) övgü, takdir
  • trigger (n) tetik
  • trio (n) üçlü grup
  • triumph (n) zafer, başarı, utku, galibiyet
  • trophy (n) ödül, kupa
  • troubled (adj) sıkıntılı, belalı
  • trustee (n) emanetçi, yeddi emin, mutemet
  • tuition (n) okul parası, ders ücreti
  • turnout (n) katılanlar, toplananlar, katılımcılar
  • turnover (n) devirme, devir, devrilme
  • twist (n) burkma, bükme, çevirme, döndürme
  • twist (v) döndürmek, kıvırmak, bükmek, dolamak
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English S Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
S Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • sad (adj) üzgün, kederli
  • salad (n) salata
  • salt (n) tuz
  • same (adj) aynı
  • same (adv) eşit olarak, aynı şekilde
  • same (pron) aynı, benzer, tıpkısı
  • sandwich (n) sandviç
  • Saturday (n) cumartesi
  • say (v) söylemek, demek
  • school (n) okul
  • science (n) bilim, ilim, fen
  • scientist (n) bilim adamı
  • sea (n) deniz
  • second (det) ikinci
  • second (n) saniye, an
  • second (ord num) ikinci
  • section (n) bölge, bölüm
  • see (v) görmek; anlamak; ziyaret etmek; izlemek
  • sell (v) satmak
  • send (v) göndermek, yollamak
  • sentence (n) cümle, tümce, ceza
  • September (n) eylül
  • seven (num) yedi
  • seventeen (num) on yedi
  • seventy (num) yetmiş
  • share (v) paylaşmak, bölüşmek, katılmak
  • she (pron) (bayan) o
  • sheep (n) koyun
  • shirt (n) gömlek
  • shoe (n) ayakkabı
  • shop (n) dükkan
  • shop (v) alışveriş yapmak
  • shopping (n) alışveriş
  • short (adj) kısa, az
  • should (mv) …malı / meli; yapılması gerekeni istemeden / sormada kullanılır
  • show (n) gösteri, sergi
  • show (v) göstermek
  • shower (n) duş; sağanak
  • sick (adj) hasta, rahatsız
  • similar (adj) benzer, benzeyen
  • sing (v) şarkı söylemek
  • singer (n) şarkıcı
  • sister (n) kız kardeş
  • sit (v) oturmak
  • situation (n) durum
  • six (num) altı
  • sixteen (num) on altı
  • sixty (num) altmış
  • skill (n) beceri, ustalık, hüner, yetenek, kabiliyet
  • skirt (n) etek
  • sleep (v) uyumak
  • slow (adj) yavaş
  • small (adj) küçük, ufak, az
  • snake (n) yılan
  • snow (n) kar
  • snow (v) (kar) yağmak
  • so (adv) öyle, öyle…ki, o kadar, bu kadar
  • so (conj) bundan dolayı, bu yüzden
  • some (det) yaklaşık
  • some (pron) bazı, herhangi
  • somebody (pron) biri, birisi
  • someone (pron) birisi, bir kimse
  • something (pron) bir şey
  • sometimes (adv) bazen, ara sıra
  • son (n) erkek (evlat), oğul
  • song (n) şarkı
  • soon (adv) yakında, birazdan, az sonra
  • sorry (adj) üzgün, pişman
  • sorry (excl) affedersin, özür dilerim
  • sound (n) ses
  • sound (v) ses yapmak, ses çıkarmak
  • soup (n) çorba
  • south (adj) güney
  • south (adv) güneye doğru
  • south (n) güney
  • space (n) mekân, aralık, mesafe, yer, uzay
  • speak (v) konuşmak
  • special (adj) belli, özel
  • spell (v) hecelemek
  • spelling (n) imla
  • spend (v) harcamak, geçirmek, sarf etmek
  • sport (n) spor
  • spring (n) ilkbahar; kaynak, pınar
  • stand (v) ayakta durmak, dikilmek
  • star (n) yıldız; ünlü
  • start (v) başlamak; çalıştırmak
  • statement (n) ifade, söz
  • station (n) durak, istasyon
  • stay (v) (evde) kalmak
  • still (adv) hâlâ
  • stop (n) durak, mola
  • stop (v) durmak, durdurmak
  • story (n) makale, öykü, hikâye
  • street (n) cadde, sokak
  • strong (adj) güçlü, sağlam; demli, sert
  • student (n) öğrenci
  • study (n) çalışma, öğrenme
  • study (v) çalışmak; okumak; araştırmak
  • style (n) stil, tarz, biçim, zevk
  • subject (n) konu; ders; özne
  • success (n) başarı
  • sugar (n) şeker
  • summer (n) yaz
  • sun (n) güneş
  • Sunday (n) pazar (gün)
  • supermarket (n) süpermarket
  • sure (adj) kesin, emin
  • sweater (n) kazak, sweatshirt
  • swim (v) yüzmek
  • swimming (n) yüzme
A2 Seviyesi Kelimeler
  • sadly (adv) üzüntülü bir şekilde
  • safe (adj) güvenli
  • sail (v) gemiyle yol almak
  • sailing (n) denize açılma, yelkencilik
  • salary (n) maaş, aylık
  • sale (n) satış; indirim, ucuzluk
  • sauce (n) sos, salça
  • save (v) kurtarmak; saklamak, biriktirmek, tasarruf
  • scared (adj) korkmuş, tedirgin
  • scary (adj) korkutucu
  • scene (n) sahne, manzara, olay yeri
  • schedule (n) tarife, şift, program
  • score (n) sonuç; puan, sayı
  • score (v) sayı yapmak, gol atmak, puan almak
  • screen (n) ekran, perde
  • search (n) arama
  • search (v) aramak
  • season (n) mevsim
  • seat (n) koltuk, sandalye, oturak, oturacak yer
  • second (adv) ikinci
  • secondly (adv) ikinci olarak
  • secret (adj) gizli
  • secret (n) sır
  • secretary (n) sekreter
  • seem (lv) gibi görünmek, benzemek
  • sense (n) duyu; anlam
  • separate (adj) ayrı, ayrılmış
  • series (n) sıra, seri, dizi
  • serious (adj) ciddi, ağırbaşlı
  • serve (v) hizmet etmek
  • service (n) servis, hizmet, görev
  • several (det) birkaç
  • several (pron) birkaç
  • shake (v) sallamak, çalkalamak
  • shall (mv) …yım/lım mı?
  • shape (n) şekil, biçim
  • sheet (n) çarşaf, sayfa, tabaka
  • ship (n) gemi
  • shoulder (n) omuz
  • shout (n) çığlık, bağırış
  • shout (v) bağırmak, haykırmak
  • shut (adj) kapalı
  • shut (v) kapatmak, kapamak
  • side (n) yüz, taraf, yan
  • sign (n) imza, işaret
  • sign (v) imzalamak
  • silver (adj) gümüşten yapılmış, gümüş, gümüşî, gümüş renginde
  • silver (n) gümüş
  • simple (adj) basit, yalın
  • since (conj) -dığı için, çünkü; -den beri, -den bu yana
  • since (prep) -den beri, -den itibaren
  • singing (n) şarkı söyleme
  • single (adj) tek; bekâr
  • single (n) tek, bekar
  • sir (n) bey efendi, efendim
  • site (n) yer, alan
  • size (n) beden, numara, büyüklük, boyut
  • ski (adj) kayak ile ilgili
  • ski (n) kayak
  • ski (v) kayak yapmak
  • skiing (n) kayak yapma
  • skin (n) cilt, deri
  • sky (n) gökyüzü
  • sleep (n) uyku
  • slowly (adv) yavaş yavaş, yavaşça, yavaş
  • smartphone (n) akıllı telefon
  • smell (n) koku, koklama
  • smell (v) koklamak, kokmak
  • smile (n) gülümseme
  • smile (v) gülümsemek
  • smoke (n) duman; sigara
  • smoke (v) sigara içmek; tütmek
  • smoking (n) sigara içme
  • soap (n) sabun
  • soccer (n) futbol
  • social (adj) toplumsal
  • society (n) toplum, cemiyet
  • sock (n) çorap
  • soft (adj) yumuşak, hafif
  • soldier (n) asker
  • solution (n) çıkar yol, eriyik, çözüm
  • solve (v) çözmek, çözüm bulmak
  • somewhere (adv) bir yerde, bir yere, herhangi bir yerde
  • somewhere (pron) bir yer
  • sort (n) tür, çeşit, sınıf
  • source (n) kaynak, kaynakça, memba, köken
  • speaker (n) konuşmacı; hoparlör
  • specific (adj) spesifik, özel, belli, belirli
  • speech (n) konuşma, söz
  • speed (n) hız limiti, azami sürat
  • spider (n) örümcek
  • spoon (n) kaşık
  • square (adj) kare
  • square (n) kare, meydan
  • stage (n) sahne; aşama
  • stair (n) basamak, kademe
  • stamp (n) pul, damga
  • star (v) başrol oynamak, yıldız yapmak, yıldızlaşmak, yıldızı parlamak
  • start (n) başlamak
  • state (n) durum, vaziyet, hâl, eyalet, devlet
  • stay (n) kalma, ziyaret
  • steal (v) çalmak, aşırmak
  • step (n) adım; basamak
  • stomach (n) mide, karın
  • stone (n) taş
  • store (n) dükkân, depo
  • storm (n) fırtına
  • straight (adj) düz, doğru, dosdoğru; dürüst
  • straight (adv) düz, doğru, dümdüz
  • strange (adj) tuhaf, acayip; yabancı
  • strategy (n) strateji, taktik, savaş bilimi
  • stress (n) gerilim, stres; vurgu
  • stress (v) vurgulamak
  • structure (n) yapı, bünye, bina
  • stupid (adj) aptal, saçma
  • succeed (v) başarmak, başarılı olmak; -ın yerine geçmek
  • successful (adj) başarılı
  • such (det) böyle, bu gibi, bunun gibi
  • such (pron) böyle, bu gibi, bunun gibi
  • suddenly (adv) aniden
  • suggest (v) önermek; ileri sürmek
  • suggestion (n) öneri
  • suit (n) takım elbise
  • support (n) destek
  • support (v) tutmak, desteklemek
  • suppose (v) farz etmek, varsaymak, sanmak
  • sure (adv) elbette, tabii
  • surprise (n) sürpriz, şaşkınlık
  • surprise (v) sürpriz yapmak, şaşırtmak
  • surprised (adj) şaşırmış
  • surprising (adj) şaşırtıcı, hayret verici
  • survey (n) anket
  • sweet (adj) tatlı, şekerli, sevimli
  • sweet (n) şekerleme
  • symbol (n) işaret, sembol
  • system (n) yöntem; düzen, düzenek
B1 Seviyesi Kelimeler
  • safety (n) güven, güvenlik, emniyet
  • sail (n) yelken
  • sailor (n) denizci, gemici
  • sample (n) örnek, eşantiyon, numune
  • sand (n) kum
  • scan (v) taramak, incelemek
  • scientific (adj) bilimsel, ilmi, kesin
  • script (n) el yazısı, senaryo
  • sculpture (n) heykel, heykelcik, heykeltıraşlık
  • secondary (adj) ikincil, orta, orta dereceli
  • security (n) güvenlik, emniyet, garanti
  • seed (n) tohum, çekirdek, tane
  • sensible (adj) duyarlı, halden anlayan, hassas, mantıklı, makul
  • separate (v) ayırmak, bölmek, dağılmak
  • seriously (adv) ciddi derecede
  • servant (n) hizmetçi, uşak
  • set (n) set, takım, sahne
  • set (v) koymak, yerleştirmek, takmak
  • setting (n) ortam, dekor; ayar, derece
  • sex (n) cinsiyet; cinsellik
  • sexual (adj) cinsel
  • shake (n) sarsıntı, sallama
  • share (n) hisse, pay
  • sharp (adj) keskin, açıkgöz, kesici
  • shelf (n) raf
  • shell (n) kabuk, deniz kabuğu
  • shift (n) değişim; vardiya
  • shine (v) parlamak
  • shiny (adj) pırıltılı, parlak
  • shoot (v) ateş etmek; şut çekmek
  • shy (adj) utangaç
  • sight (n) görme, görme yeteneği, görüş
  • signal (n) işaret, sinyal
  • signal (v) işaret etmek, sinyal vermek
  • silent (adj) sessiz, suskun, sakin
  • silly (adj) aptalca
  • similarity (n) benzerlik
  • similarly (adv) benzer bir şekilde, bunun gibi
  • simply (adv) sadece, basitçe
  • since (adv) …dan / den beri
  • sink (v) batmak, gömülmek
  • slice (n) dilim, pay, hisse
  • slice (v) dilimlemek
  • slightly (adv) hafifçe, belli belirsiz, biraz
  • slow (v) yavaşlamak
  • smart (adj) zeki, akıllı, şık, kafası çalışan
  • smooth (adj) düz, pürüzsüz, sakin
  • software (n) yazılım, bilgisayar programı
  • soil (n) toprak
  • solid (adj) katı, sert
  • solid (n) katı, sert, sağlam
  • sort (v) sınıflamak, ayırmak
  • southern (adj) güneyden
  • specifically (adv) özellikle
  • spending (n) harcama
  • spicy (adj) baharatlı, baharlı, acılı
  • spirit (n) ruh, can, maneviyat
  • spoken (adj) konuşulan, konuşma
  • spot (n) nokta, benek, leke
  • spread (v) yaymak, sürmek, sermek, dağılmak
  • stadium (n) stadyum
  • staff (n) personel, kadro, kurmay
  • standard (adj) standart, normal, klasik, olağan
  • standard (n) standart, ölçüt
  • state (adj) resmi, devlete ait
  • state (v) belirtmek, ifade etmek, söylemek
  • statistic (n) istatistik
  • statue (n) heykel
  • stick (n) sopa, değnek
  • stick (v) katlanmak, sokmak
  • still (adj) hareketsiz, durgun
  • store (v) depolamak
  • stranger (n) yabancı
  • strength (n) güç, kuvvet, derman
  • string (n) bağ, ip, kordon, sicim, tel
  • strongly (adv) son derece, şiddetle
  • studio (n) stüdyo
  • stuff (n) şey, eşya, madde, hammadde
  • substance (n) madde, cisim
  • successfully (adv) başarılı bir şekilde
  • sudden (adj) ani
  • suffer (v) (acı) çekmek, -den mustarip olmak, yaşamak
  • suit (v) uygun olmak; yakışmak
  • suitable (adj) uygun, elverişli, münasip
  • summarize (v) özetlemek, kısaltmak
  • summary (n) özet, kısaltma
  • supply (n) kaynak, arz
  • supply (v) karşılamak, sağlamak, gidermek
  • supporter (n) destek, destekçi, destekleyen, taraftar
  • surely (adv) elbette, muhakkak
  • surface (n) yüzey, dış görünüş
  • survive (v) yaşamayı sürdürmek, hayatta kalmak
  • swim (n) yüzme
  • switch (v) dönmek, değiştirmek
  • symptom (n) semptom, bulgu, belirti
B2 Seviyesi Kelimeler
  • sample (v) örneklemek
  • satellite (n) uydu
  • satisfaction (n) tatmin, memnuniyet, hoşnutluk
  • satisfied (adj) memnun, tatmin olmuş
  • satisfy (v) memnun etmek, tatmin etmek
  • saving (n) kazanç, tasarruf
  • scale (n) ölçek, kefe, terazi gözü
  • scandal (n) rezalet, skandal
  • scare (n) korku, ürperti, endişe, ürküntü
  • scare (v) korkutmak, ürkütmek
  • scenario (n) senaryo
  • schedule (v) programlamak
  • scheme (n) tasarı, proje
  • scholar (n) alim, bilgin, bilim adamı
  • scholarship (n) burs, ilim, öğrenim
  • scratch (n) çizik, sıyrık, hafif yırtık
  • scratch (v) tırmalamak, çizmek, sıyırmak, kazımak
  • scream (n) çığlık
  • scream (v) çığlık atmak, bağırmak
  • screen (v) göstermek, araştırmak
  • screening (n) görüntüleme
  • seat (v) kapasitesi olmak (koltuk)
  • sector (n) sektör, işkolu, bölge, kesim
  • secure (adj) güvenli
  • secure (v) korumak, elde etmek
  • seek (v) aramak, aranmak, araştırmak, almak, istemek
  • seeker (n) arayıcı
  • select (v) seçmek, ayırmak, ayıklamak
  • selection (n) seçim
  • self (n) kendi, öz
  • seminar (n) seminer
  • senior (adj) üst, kıdemli, yaşlı
  • sense (v) hissetmek, algılamak, sezmek
  • sensitive (adj) duyarlı, hassas, alıngan
  • sentence (v) ceza vermek, mahkûm etmek
  • sequence (n) dizi, seri, sıra, art arda sıralama
  • session (n) dönem, oturum, akademik yıl
  • settle (v) yerleşmek, oturmak; halletmek, çözmek
  • settler (n) yeni gelen, göçmen
  • severe (adj) ağır, ciddi, sert
  • severely (adv) sertçe, şiddetli bir şekilde
  • sexy (adj) seksi, cinsel çekiciliği olan; cinsel cazibeli; şuh, çekici
  • shade (n) gölge, gölgelik
  • shadow (n) gölge
  • shallow (adj) sığ, derin olmayan, yüzeysel
  • shame (n) ayıp, utanç, günah
  • shape (v) şekillendirmek, biçim vermek, biçimlendirmek
  • shaped (adj) şekillendirilmiş
  • shelter (n) barınak, sığınma
  • shelter (v) korumak, barındırmak
  • shift (v) değiştirmek, değişmek
  • ship (v) göndermek, nakletmek
  • shock (n) şok; sarsıntı
  • shock (v) kalbini kırmak, şok etmek
  • shocked (adj) şaşırmış
  • shocking (adj) şok edici, üzücü
  • shooting (n) ateş etme
  • shore (n) sahil, deniz kıyısı, deniz kenarı
  • short-term (adj) kısa vadeli
  • shortage (n) yokluk, eksiklik, açık, kıtlık
  • shortly (adv) kısa zaman sonra
  • shot (n) atış, şut, gol; aşı
  • sibling (n) kardeş
  • signature (n) imza
  • significance (n) anlam, önem
  • significant (adj) önemli, anlamlı, manalı
  • significantly (adv) önemli derecede
  • silence (n) sessizlik, ses çıkarmama, susma
  • silk (n) ipek
  • sincere (adj) içten, samimi, candan
  • skilled (adj) becerikli, yetenekli
  • skull (n) kafatası, kurukafa
  • slave (n) köle
  • slide (n) slayt, kaydırak
  • slide (v) kötü yola düşmek, kaymak
  • slight (adj) hafif, belli belirsiz, azıcık, öylesine, biraz
  • slip (v) kaymak, düşmek
  • slogan (n) slogan
  • slope (n) yokuş, bayır, eğimli yer, yamaç
  • slope (v) eğri olmak
  • so-called (adj) sözde, sözüm ona, güya
  • solar (adj) güneş, solar, güneşle ilgili
  • somehow (adv) bir şekilde, her nasılsa, her nedense
  • sometime (adv) bir ara
  • somewhat (adv) oldukça, az çok, az buçuk
  • sophisticated (adj) bilgili, içerikli, bilge, kültürlü, gelişmiş
  • soul (n) ruh, can, gönül, duygu
  • spare (adj) yedek, fazla, boş, az
  • specialist (adj) uzman doktor, uzman
  • specialist (n) uzmanlık
  • specialize (v) uzmanlaşmak, ihtisas yapmak
  • species (n) çeşit, tür, cins
  • specify (v) belirtmek, belirlemek
  • spectacular (adj) göz alıcı, dikkat çekici, gösterişli
  • spectator (n) seyirci, izleyici
  • speculate (v) tahminde bulunmak
  • speculation (n) tahmin yürütme, kurgu
  • speed (v) hız yapmak, sürat yapmak
  • spice (n) baharat, çeşni
  • spill (v) dökmek, saçmak, serpmek
  • spiritual (adj) manevi
  • spite (n) nispet, kin, garez,inat
  • split (n) yarık, ayrılık
  • split (v) bölmek, ayrılmak, kopmak
  • spoil (v) şımartmak, bozmak
  • spokesman (n) (erkek) sözcü
  • spokesperson (n) sözcü
  • spokeswoman (n) (kadın) sözcü
  • sponsor (n) sponsor
  • sponsor (v) desteklemek, finanse etmek
  • sponsorship (n) mali destek
  • sporting (adj) spor ile ilgili, spor yapmaya yarayan, spor için kullanılan
  • spot (v) tanımak, görmek, ayırt etmek, seçmek
  • spread (n) yayılma
  • spring (v) sıçramak
  • stable (adj) dengeli, istikrarlı, sarsılmaz, sabit, değişmez
  • stage (v) sahnelemek, düzenlemek, hazırlamak
  • stall (n) stant, tezgâh, koltuk
  • stance (n) duruş, tutum
  • stand (n) tutum, tezgah, ayaklık
  • stare (v) gözlerini dikmek, gözünü dikmek
  • starve (v) açlıktan kıvranmak, açlıktan ölmek
  • status (n) statü, konum, mevki
  • steadily (adv) değişmez bir biçimde, düzenli bir şekilde
  • steady (adj) sağlam, daimi, devamlı, değişmez
  • steam (n) buhar
  • steel (n) çelik
  • steep (adj) sarp, dik, yalçın
  • step (v) adım atmak; basmak
  • sticky (adj) yapışkan
  • stiff (adj) sert, katı, koyu, yoğun
  • stimulate (v) teşvik etmek, özendirmek, uyarmak
  • stock (n) stok, malzeme, sermaye, varlık, birikim
  • stream (n) akarsu, çay, dere, akın
  • strengthen (v) güçlendirmek, kuvvetlendirmek
  • stretch (n) uzatma, gerilme
  • stretch (v) uzanmak, germek
  • strict (adj) sert, katı, sıkı, müsamahasız
  • strictly (adv) şiddetle, sıkı sıkıya
  • strike (n) grev; saldırı
  • strike (v) vurmak; grev yapmak
  • stroke (n) felç; vuruş
  • structure (v) düzenlemek, yapılandırmak
  • struggle (n) çaba
  • struggle (v) mücadele etmek, çabalamak
  • stuff (v) doldurmak, tıka basa doldurmak
  • stunning (adj) mükemmel, şahane
  • subject (adj) maruz kalabilir
  • submit (v) teslim etmek, sunmak
  • subsequent (adj) sonraki, daha sonraki, müteakip
  • subsequently (adv) sonradan, daha sonra, sonra
  • suburb (n) banliyö, varoş, kenar mahalle
  • suffering (n) acı, cefa, kıvranma
  • sufficient (adj) yeterli, kâfi, yeter
  • sufficiently (adv) yeterince
  • sum (n) toplam, tutar, adet, yekun
  • sum (v) özetlemek, toparlamak
  • super (adj) olağanüstü, çok iyi
  • surgeon (n) cerrah, operatör
  • surgery (n) ameliyat, operasyon
  • surround (v) kuşatmak, etrafını sarmak
  • surrounding (adj) çevreleyen, kuşatan, etrafını saran
  • survey (v) iyice incelemek, ekspertiz yapmak, anket yapmak, araştırma yapmak
  • survival (n) hayatta kalma, yaşama
  • survivor (n) hayatta kalan
  • suspect (n) şüpheli, zanlı
  • suspect (v) şüphe etmek, kuşkulanmak
  • suspend (v) asmak, askıya almak, ertelemek
  • sustainable (adj) devam ettirebilir, sürdürülebilir
  • swallow (v) yutmak
  • swear (v) küfretmek, sövmek, yemin etmek, and içmek, söz vermek
  • sweep (v) silmek, süpürmek
  • switch (n) anahtar, düğme; değişim
  • sympathetic (adj) cana yakın, sempatik
  • sympathy (n) sempati, sevgi, ilgi, acıma, merhamet
C1 Seviyesi Kelimeler
  • sack (v) kovmak, işten atmak
  • sacred (adj) kutsal, mübarek, mukaddes
  • sacrifice (n) fedakârlık; kurban
  • sacrifice (v) kurban etmek, kıymak, feda etmek
  • saint (n) aziz, evliya, ermiş
  • sake (n) hatır, uğur
  • sanction (n) yaptırım, onay
  • say (n) söz hakkı, söz
  • scattered (adj) dağınık, saçılmış
  • sceptical (adj) kuşkulu, şüpheli, kuşkucu, şüpheci, inançsız
  • scope (n) kapsam, niyet, amaç
  • screw (n) vida
  • screw (v) vidalamak, vidayla tutturmak
  • scrutiny (n) dikkatli inceleme, dikkatle bakma
  • seal (n) mühür, damga; fok
  • seal (v) mühürlemek, damgalamak, kapamak
  • secular (adj) laik
  • seemingly (adv) görünüşte, görünürde, görünüşe göre
  • segment (n) parça, kesim, bölüm
  • seize (v) yakalamak, ele geçirmek
  • seldom (adv) nadiren, seyrek, arada bir
  • selective (adj) seçici
  • senator (n) senato üyesi
  • sensation (n) duyu, duygu, his, algı, hissetme
  • sensitivity (n) duyarlılık, hassasiyet
  • sentiment (n) hassaslık, duyarlılık, duygusallık
  • separation (n) ayırma
  • serial (adj) seri, dizisel, birbirini izleyen, seri halinde
  • set-up (n) düzen, kurgu
  • settlement (n) yerleşme, anlaşma, yerleşim
  • sexuality (n) cinsel ilişki isteği, cinsellik, cinsel tercih
  • shareholder (n) hissedar
  • shatter (v) parçalamak, kırmak, harap etmek
  • shed (v) dökmek, akıtmak, yaymak
  • sheer (adj) dik, sarp, bütün
  • shipping (n) sevkiyat
  • shoot (n) sürgün, filiz, fışkın, av partisi
  • shrink (v) çekmek, büzülmek, küçülmek
  • shrug (v) omuz silkmek
  • sigh (n) iç çekiş
  • sigh (v) iç çekmek
  • simulate (v) yalandan yapmak, numarası yapmak, taklit etmek
  • simulation (n) benzetim
  • simultaneously (adv) eş zamanlı olarak
  • sin (n) günah
  • situated (adj) konumlu
  • sketch (n) taslak, skeç
  • skip (v) atlamak, sekmek
  • slam (v) çarparak kapatmak
  • slap (v) tokatlamak, tokat atmak, şamar atmak
  • slash (v) yarmak, derince kesmek, indirmek, düşürmek, azaltmak
  • slavery (n) esaret, kölelik
  • slot (n) alan, yarık, delik
  • smash (v) kırmak, paramparça etmek, parçalamak
  • snap (v) aniden kopmak / koparmak
  • soak (v) ıslanmak, ıslatmak
  • soar (v) fırlamak, yükselmek, uçmak, yüksekten uçmak
  • socialist (adj) sosyalist
  • sole (adj) tek
  • solely (adv) sırf, yalnızca, sadece, tek
  • solicitor (n) (britanya’da) avukat, hukuk danışmanı/müşaviri
  • solidarity (n) dayanışma, birlik, beraberlik
  • solo (adj) tek başına yapılan
  • solo (n) solo müzik / enstrüman
  • sound (adj) emin, emniyetli, güvenilir
  • sovereignty (n) egemenlik, bağımsızlık
  • spam (n) istenmeyen e-postalar; reklâmlar
  • span (n) mesafe, an, kısa süre
  • span (v) sürmek, kapsamak
  • spare (v) ayırmak
  • spark (v) harekete geçirmek, başlatmak, alevlendirmek
  • specialized (adj) uzmanlaşmış
  • specification (n) şartname, yapılması gerekenlerin tümünü içeren belge, tarifname, teknik şartname; mukavele şartnamesi
  • specimen (n) örnek, numune
  • spectacle (n) görünüş, gösteri, gözlük, manzara
  • spectrum (n) spektrum, tayf
  • spell (n) dönem, süre; büyü, tılsım
  • sphere (n) küre, yuvarlak, yerküre, alan, saha
  • spin (n) döndürme
  • spin (v) döndürmek, örmek
  • spine (n) omurga
  • spotlight (n) ilgi, sahne ışığı
  • spouse (n)
  • spy (n) casus
  • spy (v) gözlemek, casusluk etmek
  • squad (n) spor ekibi / takımı
  • squeeze (v) sıkıştırmak, ezmek
  • stab (v) bıçaklamak, hançerlemek
  • stability (n) tutarlılık, istikrar, sağlamlık
  • stabilize (v) dengelemek, dengede tutmak, istikrara kavuşturmak
  • stake (n) ortaya konan para, bahis, hisse
  • standing (adj) daimî, kalıcı, sürekli, değişmeyen
  • stark (adj) yalın, sade
  • statistical (adj) istatiksel
  • steer (v) direksiyon kullanmak, yönlendirmek
  • stem (n) sap, gövde
  • stem (v) -den gelmek, çıkmak, akışını durdurmak
  • stereotype (n) klişe, basmakalıp söz
  • stimulus (n) dürtü, uyarıcı
  • stir (v) kımıldatmak, hareket ettirmek, karıştırmak; canlanmak
  • storage (n) depo, ambar, depolama, saklama
  • straightforward (adj) açık, anlaşılır
  • strain (n) gerginlik, zorlama; özellik, soy, ırk, yük
  • strand (n) parça, kısım
  • strategic (adj) stratejik
  • striking (adj) dikkat çekici, çarpıcı
  • strip (n) şerit, striptiz
  • strip (v) soymak, soyunmak
  • strive (v) uğraşmak, çabalamak
  • structural (adj) yapısal
  • stumble (v) tökezlemek, duraksamak, dili sürçmek, dili takılmak
  • stun (v) sersemletmek, afallatmak
  • submission (n) teslim olma, boyun eğme; sunma, arz
  • subscriber (n) üyelik
  • subscription (n) abone ücreti, aidat
  • subsidy (n) devlet desteği, para yardımı
  • substantial (adj) önemli, gerçek, mevcut
  • substantially (adv) önemli derecede
  • substitute (n) yerine geçirmek, yerini almak, yedek, temsilci
  • substitute (v) vekâlet etmek, yerine kullanmak
  • substitution (n) yerine geçme, yer değiştirme, değişiklik
  • subtle (adj) belirsiz, güç algılanan
  • suburban (adj) dış mahalleye dair
  • succession (n) ardışık olma; yerine geçme
  • successive (adj) art arda gelen
  • successor (n) halef, varis, sonraki kişi
  • suck (v) emmek, soğurmak, içine çekmek
  • sue (v) dava açmak
  • suicide (n) intihar, intihar eden kimse
  • suite (n) takım, mobilya takımı, daire, süit
  • summit (n) zirve, doruk, tepe nokta
  • superb (adj) mükemmel, harika
  • superior (adj) üst, üstün, yüksek
  • supervise (v) denetlemek, yönetmek, gözetmek, nezaret etmek
  • supervision (n) denetleme
  • supervisor (n) şef, müdür, yönetici
  • supplement (n) ek, ilave, tamamlayıcı
  • supplement (v) takviye etmek
  • supportive (adj) destekleyen
  • supposedly (adv) güya!
  • suppress (v) bastırmak, zapt etmek, durdurmak, gizli tutmak
  • supreme (adj) en yüksek, en üstün, yüce
  • surge (n) taşma, kabarma, dalgalanma, artış
  • surge (v) yükselmek, akın etmek
  • surgical (adj) tıbbi, cerrahi
  • surplus (n) fazlalık
  • surrender (v) teslim olmak, teslim etmek
  • surveillance (n) gözetim, gözetleme, gözaltı
  • suspension (n) erteleme, asma
  • suspicion (n) kuşku, şüphe
  • suspicious (adj) şüpheli, kuşkucu, kuşkulu
  • sustain (v) sürdürmek, desteklemek, taşımak, çekmek
  • swing (n) salıncak; ani değişim
  • swing (v) sallamak, savurmak
  • sword (n) kılıç
  • symbolic (adj) sembolik
  • syndrome (n) sendrom
  • synthesis (n) sentez, bireşim
  • systematic (adj) sistematik, sistemli
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English R Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
R Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • radio (n) radyo
  • rain (n) yağmur
  • rain (v) (yağmur) yağmak
  • read (v) okumak
  • reader (n) okuyucu
  • reading (n) okuma
  • ready (adj) hazır, gönüllü
  • real (adj) gerçek, hakiki
  • really (adv) gerçekten
  • reason (n) sebep; mantık
  • red (adj) kırmızı
  • red (n) kırmızı
  • relax (v) dinlenmek, gevşemek, rahatlamak
  • remember (v) hatırlamak, anımsamak
  • repeat (v) tekrarlamak, tekrar etmek
  • report (n) rapor
  • restaurant (n) lokanta, restoran
  • result (n) sonuç, netice, son
  • return (n) geri dönme; iade
  • return (v) dönmek, geri dönmek, geri vermek
  • rice (n) pirinç, pilav
  • rich (adj) zengin
  • ride (v) binmek, sürmek
  • right (adj) sağ, sağdaki; doğru
  • right (adv) tam olarak, doğru şekilde
  • right (n) hak
  • river (n) nehir, ırmak
  • road (n) yol
  • room (n) oda; yer, alan
  • routine (n) her günkü, rutin, alışılmış, rutin
  • rule (n) kural; yönetim
  • run (v) koşmak; yönetmek; akmak
A2 Seviyesi Kelimeler
  • race (n) yarış, koşu; ırk
  • race (v) yarışmak
  • railway (n) demiryolu
  • raise (v) yükseltmek, büyütmek
  • rate (n) oran, kur, rayiç, ücret, fiyat
  • rather (adv) oldukça, biraz, az çok
  • reach (v) ulaşmak, erişmek
  • react (v) tepki göstermek, tepki vermek, tepkimek
  • realize (v) fark etmek, farkına varmak; gerçekleştirmek
  • receive (v) almak, teslim almak, kabul etmek
  • recent (adj) son zamanlardaki, yeni, son, son günlerdeki
  • recently (adv) son zamanlarda, geçenlerde
  • reception (n) alma, kabul, resepsiyon
  • recipe (n) yemek tarifi
  • recognize (v) tanımak, kabul etmek, farkına varmak
  • recommend (v) tavsiye etmek, önermek
  • record (n) kayıt, rekor, kaset
  • record (v) kaydetmek
  • recording (n) kayıt etme
  • recycle (v) geri dönüştürmek
  • reduce (v) azaltmak, indirmek, küçültmek
  • refer (v) atıfta bulunmak, kastetmek, ima etmek
  • refuse (v) reddetmek, kabul etmemek
  • region (n) bölge, yöre
  • regular (adj) düzenli
  • relationship (n) ilişki, ilgi, bağ
  • remove (v) ortadan kaldırmak, çıkarmak
  • repair (v) onarmak, tamir etmek
  • replace (v) değiştirmek, yerine koymak
  • reply (n) cevap, yanıt
  • reply (v) cevap vermek
  • report (v) rapor etmek, anlatmak, söylemek, bildirmek
  • reporter (n) gazete muhabiri, sunucu
  • request (n) rica, istek
  • research (n) araştırma
  • research (v) araştırmak, incelemek
  • researcher (n) araştırmacı
  • respond (v) cevap vermek, yanıtlamak, yanıt/tepki vermek
  • response (n) cevap, yanıt, tepki
  • rest (n) dinlenme, istirahat; kalan, arta kalan
  • rest (v) dinlenmek, mola vermek
  • review (n) gözden geçirme; eleştirme
  • review (v) incelemek, gözden geçirmek; eleştirmek
  • ride (n) binme, sürme
  • ring (n) yüzük; zil
  • ring (v) zil çalmak, çınlatmak, telefon etmek
  • rise (v) artmak, yükselmek, kalkmak; doğmak, ortaya çıkmak
  • rock (n) kaya, taş
  • role (n) rol, görev
  • roof (n) çatı, tavan
  • round (adj) yuvarlak, daire şeklinde, küresel
  • round (adv) yuvarlak
  • round (prep) çevresinde, etrafında
  • route (n) rota, yol, hat, güzergâh
  • rubbish (n) çöp; saçmalık
  • rude (adj) kaba
  • run (n) koşu
  • runner (n) koşucu
  • running (n) koşu
B1 Seviyesi Kelimeler
  • racing (n) yarış
  • range (n) çeşitlilik, dağılım; menzil
  • rare (adj) ender, nadir
  • rarely (adv) nadiren, seyrek olarak
  • reaction (n) tepki, tepkime, reaksiyon
  • reality (n) gerçeklik, realite, gerçek, hakikat
  • receipt (n) fiş, makbuz, alındı
  • recommendation (n) tavsiye, öneri
  • reference (n) söz etme, atıfta bulunma; başvurma, danışma
  • reflect (v) yansıtmak, aksettirmek
  • regularly (adv) devamlı, düzenli olarak
  • reject (v) reddetmek, geri çevirmek
  • relate (v) bağlı olmak, ilgili olmak, ilişki kurmak, ilişkilendirmek
  • related (adj) bağlantılı, ilişkili
  • relation (n) ilişki, bağlantı, akraba
  • relative (adj) nisbi, göreceli
  • relative (n) akraba
  • relaxed (adj) sakin, rahat, gevşemiş, rahatlamış
  • relaxing (adj) sakin, huzur verici, dinlendirici
  • release (n) tahliye, kurtulma
  • release (v) serbest bırakmak, salıvermek, yaymak; piyasaya sunmak
  • reliable (adj) güvenilir, emin, inanılır
  • religion (n) din, inanç
  • religious (adj) dini, dindar, inançlı, sofu
  • remain (v) kalmak, durmak, geriye kalmak, …meye devam etmek
  • remind (v) hatırlatmak
  • remote (adj) uzak, çok eski, çok uzak
  • rent (n) kira, kira gideri
  • rent (v) kiralamak, kiraya vermek
  • repair (n) onarım, tamirat
  • repeat (n) tekrar
  • repeated (adj) tekrarlanan
  • represent (v) temsil etmek
  • request (v) rica etmek, istemek, talep etmek
  • require (v) gerektirmek, istemek
  • reservation (n) rezervasyon, yer ayırtma
  • resource (n) kaynak, çare
  • respect (n) saygı
  • respect (v) saygı göstermek, saymak
  • responsibility (n) sorumluluk, mesuliyet, yükümlülük
  • responsible (adj) sorumlu, mesul, sorumluluk sahibi
  • result (v) sonucu olmak
  • retire (v) emekli olmak
  • retired (adj) emekli, inzivaya çekilmiş
  • revise (v) gözden geçirmek, tekrar etmek
  • rise (n) artış, yükselme
  • risk (n) risk, tehlike
  • risk (v) riske atmak, tehlikeye atmak, göze almak
  • robot (n) robot
  • roll (n) rulo
  • roll (v) yuvarlamak
  • romantic (adj) romantik
  • rope (n) halat, ip
  • rough (adj) pürüzlü, pürtüklü, engebeli
  • row (n) sıra, dizi ,tartışma
  • royal (adj) kraliyet
  • rugby (n) ragbi
  • rule (v) yönetmek, hükmetmek
B2 Seviyesi Kelimeler
  • racial (adj) ırksal
  • racism (n) ırkçılık
  • racist (adj) ırkçı
  • racist (n) ırkçı
  • radiation (n) ışın, ışıma, yayılma, radyasyon
  • rail (n) demiryolu, ray
  • random (adj) rasgele, gelişigüzel, tesadüfi
  • range (v) … arasında değişmek, sıralanmak
  • rank (n) rütbe, makam
  • rank (v) yer almak ; sayılmak
  • rapid (adj) çabuk, hızlı, seri
  • rapidly (adv) hızlıca
  • rat (n) fare, sıçan
  • rate (v) değer biçmek, derecelendirmek
  • rating (n) değerlendirme, puanlama
  • raw (adj) ham, çiğ, olmamış, pişmemiş
  • reach (n) erişim, ulaşım
  • realistic (adj) gerçekçi
  • reasonable (adj) akla yatkın, mantıklı, makul
  • reasonably (adv) oldukça, makul bir şekilde
  • rebuild (v) yeniden inşa etmek, düzeltmek
  • recall (v) hatırlamak, geri çağırmak, anımsamak
  • receiver (n) alıcı, alan kimse
  • recession (n) gerileme, durgunluk
  • reckon (v) düşünmek, hesaplamak, hesap etmek
  • recognition (n) tanınma, doğrulama
  • recover (v) iyileşmek, düzelmek, toplamak
  • recovery (n) iyileşme, düzelme
  • recruit (n) yeni üye
  • recruit (v) işe almak, askere almak, toplamak, kaydetmek
  • recruitment (n) askere alma
  • reduction (n) indirim, düşürme, azalma
  • referee (n) hakem
  • refugee (n) mülteci
  • regard (n) saygı, itibar
  • regard (v) düşünmek, görmek, dikkate almak, hesaba katmak, düşünülmek
  • regional (adj) bölgesel
  • register (n) sicil, kayıt
  • register (v) kayda geçirmek, kaydetmek, listelemek
  • registration (n) kayıt, tescil, kaydetme
  • regret (n) pişmanlık
  • regret (v) üzülmek, pişman olmak
  • regulate (v) düzenlemek, düzenleme yapmak
  • regulation (n) düzenleme, mevzuat
  • reinforce (v) güçlendirmek, takviye etmek, sağlamlaştırmak
  • relatively (adv) nispeten
  • relevant (adj) konu ile ilgili, alâkalı, uygun
  • relief (n) rahatlama, sıkıntıdan kurtulma
  • relieve (v) rahatlatmak, dindirmek, hafifletmek
  • relieved (adj) rahatlamış
  • rely (v) inanmak, güvenmek, itimat etmek, güvenmek, bel bağlamak
  • remark (n) söz, lâf, beyan
  • remark (v) belirtmek, söylemek
  • remarkable (adj) dikkate değer, dikkat çekici, göze çarpan
  • remarkably (adv) dikkate değer şekilde, önemli derecede
  • reporting (n) habercilik, raporlama
  • representative (adj) temsilci
  • representative (n) temsilci, delege
  • reputation (n) ün, ad, şöhret, itibar
  • requirement (n) gereksinim, koşul
  • rescue (n) kurtarma
  • rescue (v) kurtarmak, muaf tutmak
  • reserve (n) yedek
  • reserve (v) ayırmak, tutmak, tahsis etmek
  • resident (adj) oturan, yaşayan, sakin
  • resident (n) oturan, ikamet eden kimse, yerli, sakin
  • resign (v) istifa etmek, ayrılmak
  • resist (v) direnmek, göğüs germek, karşı koymak
  • resolution (n) niyet, karar, önerge, teklif
  • resolve (v) karar vermek, karara bağlamak, halletmek, çözmek
  • resort (n) dinlenme yeri, mesire, tatil yeri
  • restore (v) yenileştirmek, eski haline getirmek, onarmak
  • restrict (v) sınırlamak, kısıtlamak
  • restriction (n) kısıtlama
  • retail (n) perakende satış, perakendecilik
  • retain (v) alıkoymak, tutmak, sürdürmek, devam ettirmek, korumak
  • retirement (n) emeklilik, emekliye ayrılma
  • reveal (v) açığa çıkarmak, açıklamak, ortaya çıkarmak
  • revenue (n) gelir, devlet geliri, vergi
  • revision (n) gözden geçirme, tekrar
  • revolution (n) devir, devrim, ihtilal
  • reward (n) ödül, mükâfat
  • reward (v) ödül vermek
  • rhythm (n) ritim, ahenk
  • rid (v) kurtarmak, temizlemek, başından atmak, defetmek
  • ridiculous (adj) gülünç, komik, saçma
  • risky (adj) tehlikeli, riskli
  • rival (adj) rakip
  • rival (n) rakip, hasım
  • rob (v) soymak (hırsızlık)
  • robbery (n) hırsızlık, soygun
  • rocket (n) füze
  • romance (n) macera, aşk romanı, romantizm
  • root (n) kök, köken, kaynak
  • rose (n) gül
  • roughly (adv) kabaca, aşağı yukarı, yaklaşık
  • round (n) dizi, seri, raunt
  • routine (adj) rutin, alışılmış
  • rub (v) ovmak, ovuşturmak
  • rubber (adj) lastikten yapılmış
  • rubber (n) silgi; lastik, kauçuk
  • ruin (n) kalıntı, enkaz
  • ruin (v) mahvetmek, bozmak, harap etmek, yıkmak
  • rural (adj) kırsal, köy yaşamına ait
  • rush (n) acele, telaş
  • rush (v) acele etmek, koşturmak
C1 Seviyesi Kelimeler
  • radar (n) radar
  • radical (adj) radikal, kökten, köklü, köksel
  • rage (n) öfke, kızgınlık, gazap
  • raid (n) baskın, saldırı
  • raid (v) hücum etmek, baskın yapmak, yağmalamak
  • rally (n) toplantı, miting; ralli
  • rally (v) topla(n)mak, bir araya gelmek, birleşmek
  • ranking (n) en yüksek rütbeli
  • rape (n) gasp, tecavüz
  • rape (v) ırza geçmek, tecavüz etmek
  • ratio (n) oran, nispet
  • rational (adj) manaklı başında, tıklı, oranlı, akla yatkın
  • ray (n) ışın, ışık huzmesi, iz
  • readily (adv) isteyerek, kolaylıkla
  • realization (n) idrak, anlama, farkında olma
  • realm (n) alan, saha; krallık
  • rear (adj) arka
  • rear (n) arka, geri
  • reasoning (n) mantıklı düşünme
  • reassure (v) içini rahatlatmak, güvenini pekiştirmek
  • rebel (n) isyancı
  • rebellion (n) isyan, ayaklanma
  • recipient (n) alıcı, alan kimse
  • reconstruction (n) yeniden yapım, yeniden inşa
  • recount (v) yeniden saymak
  • referendum (n) halk oylaması
  • reflection (n) yansıma, görünüm
  • reform (n) yenilik, ıslahat
  • reform (v) reform yapmak, düzeltmek, değiştirmek
  • refuge (n) sığınak
  • refusal (n) ret, kabul etmeme
  • regain (v) geri kazanmak
  • regardless (adv) her şeye rağmen, ne olursa olsun, gene de
  • regime (n) rejim, yönetim şekli, düzen
  • regulator (n) düzenleyici, regülatör
  • regulatory (adj) düzenleyici
  • rehabilitation (n) rehabilitasyon
  • reign (n) devir, hükümdarlık
  • reign (v) hüküm sürmek, egemen olmak
  • rejection (n) ret, geri çevirme
  • relevance (n) ilişki, alaka
  • reliability (n) güvenilirlik
  • reluctant (adj) isteksiz, gönülsüz, ağırdan alan
  • remainder (n) artan, geriye kalan
  • remains (n) kalıntılar, harabeler, ceset, ceset kalıntısı
  • remedy (n) ilaç, tedavi, deva, çare
  • reminder (n) hatırlatıcı şey
  • removal (n) ortadan kaldırma
  • render (v) vermek, çevirmek, yorumlamak, dönüştürmek
  • renew (v) yenilemek, bakım yapmak
  • renowned (adj) ünlü, meşhur
  • rental (n) kira bedeli, kira
  • replacement (n) yerine geçme
  • reportedly (adv) söylendiğine göre, söylenenlere göre
  • representation (n) temsil, sembol, tasvir
  • reproduce (v) çoğaltmak, kopyasını çıkarmak, çoğalmak, üremek
  • reproduction (n) çoğalma, kopya
  • republic (n) cumhuriyet
  • resemble (v) benzemek
  • reside (v) ikamet etmek
  • residence (n) konut; yaşama, oturma
  • residential (adj) oturmaya ayrılmış
  • residue (n) artık, kalan, kalıntı, tortu, çökelti
  • resignation (n) istifa, çekilme, rıza
  • resistance (n) direnç
  • respective (adj) ayrı ayrı, herkes kendi
  • respectively (adv) verilen sıra ile
  • restoration (n) onarma, yenileme
  • restraint (n) baskı, kısıtlama, engel, sınırlama
  • resume (v) kaldığı yerden devam etmek, yeniden başlatmak
  • retreat (n) çekilme
  • retreat (v) geri çekilmek
  • retrieve (v) geri almak, kavuşmak, telâfi etmek
  • revelation (n) ifşa, açığa çıkarma; ayet, vahiy
  • revenge (n) öç, intikam, kan davası
  • reverse (adj) ters, zıt, karşıt, aksi
  • reverse (n) geri vites, geri geri gitme
  • reverse (v) tersine çevirmek; geri geri gitmek
  • revival (n) diriliş, canlanma
  • revive (v) canlandırmak, hayata döndürmek
  • revolutionary (adj) devrim yaratan
  • rhetoric (n) hitabet
  • rifle (n) tüfek
  • riot (n) ayaklanma, isyan
  • rip (v) yırtmak, paramparça etmek, aktarmak, kopyalamak
  • ritual (n) dinsel tören, dini tören, dini gelenek
  • robust (adj) dinç, dirençli, kuvvetli
  • rock (v) sallamak, sarsmak
  • rod (n) çubuk, değnek
  • rotate (v) dönmek, döndürmek; sırayla yapmak
  • rotation (n) dönüşüm, devir
  • ruling (n) mahkeme kararı
  • rumour (n) dedikodu, söylenti
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English Q Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
Q Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • quarter (n) çeyrek, dörtte biri, dörtte birlik bölüm
  • question (n) soru, sorun
  • quick (adj) çabuk, hızla, hızlı, şipşak
  • quickly (adv) hızlıca, çabuk çabuk
  • quiet (adj) sessiz, sakin
  • quite (adv) oldukça, epey
A2 Seviyesi Kelimeler
  • quality (n) nitelik, kalite, vasıf, özellik
  • quantity (n) nicelik, miktar, sayı
  • queen (n) kraliçe, sultan, sevgili
  • question (v) sorgulamak, şüphe etmek
  • quietly (adv) sessizce
B1 Seviyesi Kelimeler
  • qualification (n) yeterlik, nitelik
  • qualified (adj) nitelikli, kısıtlı, vasıflı, kalifiye
  • qualify (v) nitelendirmek, yeterli olmak
  • queue (n) kuyruk, sıra
  • queue (v) kuyruk olmak, sıraya/kuyruğa girmek
  • quit (v) vazgeçmek, istifa etmek, çekilmek, bırakmak, terk etmek
  • quotation (n) alıntı, fiyat teklifi
  • quote (n) alıntı
  • quote (v) alıntı yapmak, aktarmak
B2 Seviyesi Kelimeler
  • questionnaire (n) anket, soru kâğıdı, soruşturma
C1 Seviyesi Kelimeler
  • query (n) sorgu
  • quest (n) arama, araştırma, soruşturma
  • quota (n) kota, kontenjan, pay
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English P Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
P Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • page (n) sayfa, yaprak
  • paint (n) boya
  • paint (v) boyamak
  • painting (n) portre, tablo, resim
  • pair (n) eş, çift, ikili
  • paper (n) kağıt; gazete
  • paragraph (n) paragraf
  • parent (n) anne baba
  • park (n) park
  • park (v) park etmek
  • part (n) kısım, bölüm, parça
  • partner (n) ortak, eş
  • party (n) parti, eğlence; taraf, grup
  • passport (n) pasaport
  • past (adj) geçmiş, bitmiş
  • past (n) geçmis, geçmis zaman
  • past (prep) …yı geçince, …dan sonra, …dan daha ötede
  • pay (v) ödemek, ödeme yapmak
  • pen (n) dolma kalem
  • pencil (n) kurşun kalem
  • people (n) insanlar; halk
  • pepper (n) biber
  • perfect (adj) mükemmel, kusursuz, ideal
  • period (n) süre, dönem
  • person (n) kişi, birey
  • personal (adj) kişisel
  • phone (n) telefon
  • phone (v) telefon etmek, aramak
  • photo (n) fotoğraf
  • photograph (n) fotoğraf
  • phrase (n) deyiş, ifade, tabir, tamlama
  • piano (n) piyano
  • picture (n) resim, görüntü
  • piece (n) parça, tane, bir parça, kısım,eser
  • pig (n) domuz
  • pink (adj) pembe
  • pink (n) pembe
  • place (n) yer, konum
  • plan (n) plan, tasarı
  • plan (v) planlamak, tasarlamak
  • plane (n) uçak
  • plant (n) bitki; fabrika
  • play (n) oyun
  • play (v) oynamak; (müzik aleti) çalmak
  • player (n) oyuncu
  • please (excl) lütfen
  • point (n) nokta; husus, sorun
  • police (n) polis (teşkilatı)
  • policeman (n) polis
  • pool (n) havuz, gölcük, gölet
  • poor (adj) fakir; kötü, vasıfsız; zavallı
  • popular (adj) ünlü, popüler
  • positive (adj) faydalı , yararlı, olumlu
  • possible (adj) olası, mümkün
  • post (n) posta; iş
  • post (v) postalamak
  • potato (n) patates
  • pound (n) pound, sterlin
  • practice (n) çalışma, uygulama, idman, pratik
  • practise (v) alıştırma yapmak, uygulamak, uygulama yapmak, çalısmak
  • prefer (v) tercih etmek, yeğlemek
  • prepare (v) hazırlamak, hazırlanmak, hazırlık yapmak
  • present (adj) şu anki; var, mevcut, bulunan
  • present (n) hediye; bugün, şu an
  • pretty (adj) hoş, güzel, sevimli
  • pretty (adv) oldukça, epey
  • price (n) fiyat; bedel
  • probably (adv) muhtemelen, olasılıkla, galiba
  • problem (n) sorun, mesele
  • product (n) ürün, mahsul, sonuç
  • programme (n) program
  • project (n) proje, tasarı, plan
  • purple (adj) mor
  • purple (n) mor rengi
  • put (v) koymak
A2 Seviyesi Kelimeler
  • pack (v) paketlemek, sarmak, toplanmak, doluşmak
  • pain (n) ağrı, acı, azap
  • painter (n) ressam
  • palace (n) palas, saray
  • pants (n) pantolon
  • parking (n) araç park etme, araç parkı
  • particular (adj) belli, belirli, özel, özgü, özel
  • pass (v) geçmek, başarmak
  • passenger (n) yolcu
  • past (adv) …dan geçip giderek, geçe (saat), kullanım tarihi geçmiş
  • patient (n) hasta
  • pattern (n) örnek, eşantiyon, şablon, tarz, şekil
  • pay (n) ödeme; maaş
  • peace (n) barış, sulh, huzur, rahat
  • penny (n) peni, sent
  • per (prep) her biri, başına
  • per cent (adj) yüzde, …lik
  • per cent (adv) yüzde, yüzdelik, yüzde olarak
  • per cent (n) yüzde, oran
  • perform (v) yapmak, yerine getirmek, uygulamak, sergilemek
  • perhaps (adv) belki, muhtemelen
  • permission (n) izin, müsaade
  • personality (n) kişilik, karakter
  • pet (n) ev hayvanı, evcil hayvan
  • petrol (n) benzin
  • photograph (v) fotoğraf çekmek
  • physical (adj) fiziki, bedensel
  • physics (n) fizik
  • pick (v) toplamak, koparmak, yolmak, seçmek
  • pilot (n) pilot
  • planet (n) gezegen
  • plant (v) dikmek, yerleştirmek
  • plastic (adj) plastik
  • plastic (n) plastik
  • plate (n) tabak, levha
  • platform (n) sahne, platform
  • please (v) memnun etmek
  • pleased (adj) mutlu, memnun
  • pocket (n) cep, göz, kısım
  • polite (adj) kibar, nazik, terbiyeli, ince
  • pollution (n) kirlenme, kirletme, kirlilik
  • pop (adj) pop
  • pop (n) pop müziği
  • population (n) nüfus
  • position (n) durum, konum, yer
  • possession (n) mal mülk, sahip olma
  • possibility (n) olasılık, ihtimal, olanak
  • poster (n) afiş
  • power (n) güç, kuvvet; yetki, iktidar
  • predict (v) önceden haber vermek, tahmin etmek
  • present (v) sunmak, vermek
  • president (n) başkan, cumhurbaşkanı
  • prevent (v) önlemek, engel olmak, alıkoymak
  • print (v) basmak, yayımlamak
  • printer (n) yazıcı, matbaacı
  • prison (n) hapishane, cezaevi, kodes
  • prize (n) ödül, mükâfat, ikramiye
  • process (n) yöntem, işlem, süreç
  • produce (v) üretmek, yapmak, neden olmak
  • professional (adj) mesleki, profesyonel
  • professor (n) profesör
  • profile (n) profil, biyografi, yüzün yandan görünüsü, kesit
  • program (n) program
  • progress (n) gelişme, ilerleme
  • promise (n) söz, vaat; gelecek
  • promise (v) söz vermek, vaat etmek
  • pronounce (v) telâffuz etmek, sesletmek
  • protect (v) korumak, gözetmek
  • provide (v) sağlamak, karşılamak, temin etmek
  • pub (n) meyhane, bar
  • public (adj) umumi, ortak
  • public (n) kamu, kamusal, halk
  • publish (v) yayınlamak, basmak
  • pull (v) çekmek, asılmak
  • purpose (n) amaç, maksat, niyet
  • push (v) itmek, zorlamak
B1 Seviyesi Kelimeler
  • pack (n) kutu, paket; sürü
  • package (n) bohça, paket, koli, kutu
  • painful (adj) acıtan, ağrıtan, eziyetli, ağrılı
  • pale (adj) sararmış, soluk, solgun, uçuk
  • pan (n) tencere, tava
  • participate (v) katılmak, ortak olmak, pay almak
  • particularly (adv) özellikle, bilhassa, ayrıntılı olarak
  • pass (n) geçiş, pas
  • passion (n) hırs, ihtiras, tutku, merak
  • path (n) patika, yol, rota
  • payment (n) ödeme, ücret
  • peaceful (adj) huzurlu, sakin, barıssever, barışcıl
  • percentage (n) yüzde, yüzdesi, oran
  • perfectly (adv) kusursuzca, tamamen
  • performance (n) gösteri, oyun, performans
  • personally (adv) şahsen, kişisel olarak, bana göre
  • persuade (v) ikna etmek, razı etmek, kandırmak
  • photographer (n) fotoğrafçı
  • photography (n) fotoğrafçılık sanatı
  • pin (n) dikiş iğnesi, toka
  • pin (v) iğnelemek, iliştirmek
  • pipe (n) boru; pipo
  • place (v) koymak, yerleştirmek
  • planning (n) planlama
  • pleasant (adj) hoş, güzel, iç açıcı
  • pleasure (n) keyif, zevk, memnuniyet
  • plenty (pron) bol, çok, yeterli, bolca
  • plot (n) konu, komplo, entrika, fesat
  • plus (prep) artı, ilaveten, artı olarak; fazladan
  • poem (n) şiir
  • poet (n) şair
  • poetry (n) şiir
  • point (v) göstermek, işaret etmek
  • poison (n) zehir
  • poison (v) zehirlemek
  • poisonous (adj) zehirli, fesat, kötü niyetli
  • policy (n) politika, siyaset, plan
  • political (adj) politik, siyasal, siyasi
  • politician (n) politikacı, siyasetçi
  • politics (n) politika, siyaset
  • port (n) liman, iskele
  • portrait (n) portre, resim, vesikalık fotoğraf
  • possibly (adv) muhtemelen
  • pot (n) kap, çömlek
  • pour (v) dökmek, akıtmak, boşaltmak
  • poverty (n) yoksulluk, fakirlik
  • powder (n) toz, pudra
  • powerful (adj) etkili, güçlü
  • practical (adj) uygulamalı, kullanışlı
  • pray (v) dua etmek
  • prayer (n) dua
  • prediction (n) tahmin
  • prepared (adj) hazır
  • presentation (n) sunum, sergileme
  • press (n) basın, matbaa
  • press (v) basmak, bastırmak, baskı yapmak, sıkıştırmak; üstelemek, zorlamak
  • pressure (n) baskı, zorlama, sıkıntı, basınç
  • pretend (v) yalandan yapmak, numara yapmak, gibi davranmak, taslamak
  • previous (adj) önceki, eski, evvelki
  • previously (adv) eskiden, önceden
  • priest (n) papaz
  • primary (adj) ilk, biri, başlıca, ana, temel, asıl
  • prince (n) prens, şehzade, hükümdar
  • princess (n) prenses
  • printing (n) matbaacılık, baskıcılık
  • prisoner (n) mahkûm, hükümlü
  • private (adj) özel, gizli, şahsi, kişisel
  • producer (n) üretici, yapımcı
  • production (n) üretme, üretim, yapım
  • profession (n) iş, uzmanlık alanı, meslek
  • profit (n) kâr, kazanç, getiri, fayda
  • program (v) (bilgisayar) programlamak, program yapmak
  • promote (v) yükseltmek, terfi ettirmek, ilerletmek
  • proper (adj) tam, doğru dürüst, uygun, yerinde, düzgün
  • properly (adv) düzgün bir şekilde, doğru dürüst, güzelce
  • property (n) eşya, emlâk, mal, mülk, özellik
  • protest (n) protesto
  • protest (v) itiraz etmek, protesto etmek
  • proud (adj) gururlu, onurlanmış, gurur verici
  • prove (v) kanıtlamak, ispat etmek
  • pull (n) çekiş, çekim
  • punish (v) cezalandırmak, ceza vermek
  • punishment (n) ceza, cezalandırma, sert davranma
  • push (n) itiş kakış, itme, itekleme
B2 Seviyesi Kelimeler
  • pace (n) hız, sürat
  • pace (v) hızını ayarlamak
  • package (v) paketlemek
  • packet (n) paket, bohça, çıkın
  • palm (n) avuç içi; palmiye
  • panel (n) panel, levha, pano
  • panic (n) panik, korku
  • parade (n) geçit töreni
  • parallel (adj) benzer, paralel
  • parallel (n) benzerlik, paralellik
  • parliament (n) parlamento
  • part-time (adj) yarım günlük, part time
  • participant (n) katılımcı, iştirakçi
  • participation (n) katılım
  • partly (adv) kısmen
  • partnership (n) ortaklık, işbirliği
  • passage (n) geçiş, bölüm
  • passionate (adj) tutkulu, ihtiraslı, hırslı
  • password (n) parola, şifre
  • patience (n) sabır, tahammül
  • patient (adj) sabırlı, hoşgörülü, dayanıklı
  • pause (n) duraklama
  • pause (v) ara / fasıla vermek, durmak, duraklamak
  • peer (n) eş, akran
  • penalty (n) ceza, para cezası, penaltı
  • pension (n) emekli maaşı, emekli
  • perceive (v) algılamak, hissetmek, sezmek
  • perception (n) algılama, idrak, algı
  • permanent (adj) sürekli, kalıcı, daimi
  • permanently (adv) daimi olarak, temelli olarak, kalıcı bir şekilde
  • permit (n) izin, ruhsat
  • permit (v) izin vermek, olanak vermek
  • perspective (n) bakış açısı, çizim
  • phase (n) safha, evre, faz, aşama
  • phenomenon (n) olgu, fenomen, algılanabilen şey, olay
  • philosophy (n) felsefe
  • pick (n) murç, kazma
  • picture (v) kafasında canlandırmak
  • pile (n) yığın, küme
  • pile (v) yığmak, istif etmek, birikmek
  • pill (n) hap, ilaç
  • pitch (n) spor sahası, derece, aşama, perde, saha
  • pity (n) merhamet, acıma, acınacak şey, üzücü
  • placement (n) yerleştirme
  • plain (adj) yalın, sade, düz, açık
  • plot (v) komplo kurmak
  • plus (adj) ve üstü
  • plus (conj) ayrıca, ve de
  • plus (n) artı, fazlalık
  • pointed (adj) sivri, sivri uçlu
  • popularity (n) popülarite, rağbet
  • portion (n) porsiyon, pay, hisse, parça
  • pose (v) poz vermek, tavır takınmak, sebep olmak, teşkil etmek
  • position (v) yerleştirmek, koymak
  • positive (n) pozitif
  • possess (v) sahip olmak, elinde bulundurmak
  • potential (adj) muhtemel, potansiyel, olası
  • potential (n) güç, potansiyel
  • potentially (adv) imkan dahilinde, olabilir, mümkün olarak, potansiyel olarak
  • power (v) güç sağlamak
  • praise (n) övgü, yüceltme
  • praise (v) övmek, methetmek, şükretmek, yüceltmek
  • precede (v) -den önce gelmek, önce olmak
  • precious (adj) kıymetli, değerli
  • precise (adj) tam, kesin, belirli, belli
  • precisely (adv) tam olarak
  • predictable (adj) tahmin edilebilir
  • preference (n) tercih, yeğ tutma
  • pregnant (adj) gebe, hamile, yaratıcı
  • preparation (n) hazırlık
  • presence (n) varlık, var olma, varoluş, tavır
  • preserve (v) korumak, muhafaza etmek
  • price (v) fiyatlandırmak
  • pride (n) gurur, kibirlilik, övünç
  • primarily (adv) ilk olarak, öncelikle, başlıca
  • prime (adj) en önemli, başlıca, asal, birinci
  • principal (adj) baş, ana, asıl, esas
  • principle (n) ilke, prensip, ana, esas
  • print (n) baskı; iz
  • prior (adj) -den önce, önceki, eski, önce
  • priority (n) kıdem, öncelik
  • privacy (n) mahremiyet, kişiye özellik, özel hayat, gizlilik
  • probability (n) olasılık, ihtimal
  • probable (adj) olası, mümkün, muhtemel
  • procedure (n) prosedür, işlem, usul, muamele, yol, yöntem
  • proceed (v) ilerlemek, devam etmek
  • process (v) işlemek
  • produce (n) ürün, mahsül
  • professional (n) profesyonel
  • programming (n) programlama
  • progress (v) gelişmek, ilerlemek, ileri gitmek
  • progressive (adj) gelişen, ilerleyen
  • prohibit (v) yasaklamak, menetmek, yasak etmek
  • project (v) tasarlamak
  • promising (adj) umut vaadeden
  • promotion (n) reklâm, tanıtım, terfi, artırma, ilerleme
  • prompt (v) sebep olmak, harekete geçirmek, teşvik etmek
  • proof (n) kanıt, delil, ispat
  • proportion (n) oran, nispet, pay, kesim
  • proposal (n) öneri, teklif, evlenme teklifi
  • propose (v) önermek, teklif etmek, sunmak
  • prospect (n) beklenti, olasılık, umut, ihtimal
  • protection (n) koruma, muhafaza, himaye
  • protein (n) protein
  • protester (n) protestocu
  • psychological (adj) psikolojik, ruhsal
  • psychologist (n) psikolog, ruh bilimci
  • psychology (n) psikoloji, ruhbilim
  • publication (n) yayınlama, yayın, neşriyat
  • publicity (n) tanıtım, tanıtma, reklâm
  • publishing (n) yayıncılık
  • punk (n) pank, pank müziği
  • pupil (n) öğrenci
  • purchase (n) satın alma
  • purchase (v) satın almak, elde etmek, kazanmak
  • pure (adj) saf, arı, katıksız, katkısız
  • purely (adv) tamamen, sadece
  • pursue (v) izlemek, peşinde koşmak, takip etmek
  • pursuit (n) kovalama, takip, araştırma
  • puzzle (n) bulmaca
C1 Seviyesi Kelimeler
  • pad (n) bloknot; tampon
  • parameter (n) parametre
  • parental (adj) anne babaya ilişkin
  • parish (n) kilise bölgesi
  • parliamentary (adj) parlamentoya ait
  • partial (adj) kısmi, tam olmayan, taraflı
  • partially (adv) kısmen
  • passing (n) geçiş, geçme, intikal; ölüm, vefat
  • passive (adj) pasif
  • pastor (n) protestan kilisesi papazı, pastör
  • patch (n) yama
  • patent (n) buluş belgesi
  • pathway (n) patika, yaya geçidi
  • patrol (n) devriye
  • patrol (v) devriye gezmek
  • patron (n) patron, efendi
  • peak (n) zirve, doruk, tepe, en üst seviye, zirve
  • peasant (n) köylü, çiftçi
  • peculiar (adj) has, özgün, özel, acayip, tuhaf, garip
  • persist (v) devam etmek, sürdürmek, ısrar etmek, sürmek
  • persistent (adj) devamlı, sürekli, kalıcı, ısrarcı
  • personnel (n) kadro, personel
  • petition (n) dilekçe
  • philosopher (n) filozof
  • philosophical (adj) felsefi
  • physician (n) hekim, doktor
  • pioneer (n) öncü
  • pioneer (v) çığır açmak, öncü olmak
  • pipeline (n) boru hattı
  • pirate (n) korsan
  • pit (n) çukur, delik
  • plea (n) (mahkeme) davalı beyanı, yalvarma, yakarma, rica
  • plead (v) (mahkeme) iddia etmek, beyan etmek; yalvarmak, rica etmek
  • pledge (n) söz, taahhüt
  • pledge (v) söz vermek, yemin etmek
  • plug (n) priz, tıpa, tıkaç, fiş
  • plug (v) fişe takmak
  • plunge (v) daldırmak, batırmak, saplamak, düşmek
  • pole (n) kutup
  • poll (n) anket, araştırma
  • pond (n) gölet, gölcük, havuz
  • pop (v) patlatmak
  • portfolio (n) çalışmaların bir arada toplandığı dosya/klasör/koleksiyon
  • portray (v) portresini yapmak, tasvir etmek, betimlemek, canlandırmak
  • post-war (adj) savaş sonrası
  • postpone (v) ertelemek, tecil etmek
  • practitioner (n) pratisyen, doktor, avukat
  • preach (v) öğüt vermek, vaaz vermek
  • precedent (n) örnek, emsal
  • precision (n) doğruluk, tamlık
  • predator (n) yırtıcı hayvan
  • predecessor (n) selef, önceki kişi
  • predominantly (adv) çoğunlukla
  • pregnancy (n) hamilelik
  • prejudice (n) önyargı, peşin hüküm
  • preliminary (adj) başlangıç, giriş, ön, ilk
  • premier (adj) en iyi ve en önemli olan; ilk, baş, birinci, asıl
  • premise (n) varsayım, hipotez
  • premium (n) prim, ödül, ikramiye, kâr payı, ek ödeme
  • prescribe (v) ilaç yazmak (doktor), reçete yazmak
  • prescription (n) reçete, ilaç yazma, emir
  • presently (adv) şu anda
  • preservation (n) koruma, muhafaza
  • preside (v) başkanlık etmek, yönetmek
  • presidency (n) başkanlık
  • presidential (adj) başkanlıkla ilgili
  • prestigious (adj) prestijli, saygın, tanınmış, itibarlı
  • presumably (adv) herhalde, galiba, muhtemelen, tahminen
  • presume (v) varsaymak, farz etmek, tahmin etmek, sanmak
  • prevail (v) galip gelmek, yenmek, hüküm sürmek, yaygın olmak
  • prevalence (n) yaygınlık
  • prevention (n) önlem, koruma
  • prey (n) hayvanın avı, av
  • principal (n) müdür
  • privatization (n) özelleştirme
  • privilege (n) ayrıcalık, imtiyaz, dokunulmazlık
  • probe (n) sonda, araştırma, soruşturma, tetkik, inceleme
  • probe (v) araştırmak, soruşturmak, tetkik etmek
  • problematic (adj) sorunlu, tartışmalı
  • proceeding (n) konferans, gidiş, muamele
  • proceeds (n) kazanç, hasılat, gelir
  • processing (n) işlem
  • processor (n) işlemci
  • proclaim (v) ilan etmek, duyurmak, bildirmek
  • productive (adj) üretken, yaratıcı, verimli
  • productivity (n) üretkenlik
  • profitable (adj) kârlı
  • profound (adj) derin, çok derin, bilge, şiddetli
  • projection (n) tasarlama, tasarım, tahmin, yansıma, gösterim, projeksiyon
  • prominent (adj) belirgin, belli, göze çarpan, önemli, seçkin
  • pronounced (adj) belirgin, belli, açık, bariz, ortada
  • propaganda (n) propaganda
  • proposition (n) teklif, öneri
  • prosecute (v) dava açmak, yürütmek, takip etmek
  • prosecution (n) dava, kovuşturma
  • prosecutor (n) savcı
  • prospective (adj) beklenen, olası
  • prosperity (n) zenginlik, refah, bolluk
  • protective (adj) koruyucu
  • protocol (n) protokol
  • province (n) il, vilâyet, uzmanlık alanı
  • provincial (adj) taşralı
  • provision (n) temin, koşul
  • provoke (v) kışkırtmak, tahrik etmek, kızıştırmak
  • psychiatric (adj) psikiyatrik
  • pulse (n) nabız, nabız atışı
  • pump (n) pompa
  • pump (v) pompalamak, şişirmek
  • punch (n) yumruk, yumruklama
  • punch (v) yumruklamak, zımbalamak
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English O Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
O Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • o’clock (adv) saat
  • object (n) nesne, cisim, eşya
  • October (n) ekim (ay)
  • of (prep) …nın / nin; bir şeye birine ilişkin / ait olmayı belirtir
  • off (adv) uzakta, kapalı
  • off (prep) -den uzak, kapalı
  • office (n) iş yeri, büro
  • often (adv) sık sık, çoğu zaman
  • oh (excl) ha, ey
  • OK (adj) iyi, güzel, uygun
  • OK (adv) yolunda, uygun
  • OK (excl) olur, okey, iyi
  • old (adj) yaşlı; eski
  • on (adv) devamlı; süren / devam eden eylem ve olayları belirtmede
  • on (prep) -de, -deki; üzerine, hakkında; -den sonra
  • once (adv) bir defa, bir kere; bir zamanlar, eskiden
  • one (det) bir, biri, tek, yalnız
  • one (num) bir
  • one (pron) bir şey, biri, kişi
  • onion (n) soğan
  • online (adj) online
  • online (adv) internete bağlı
  • only (adj) bir tek, yalnızca, sadece
  • only (adv) yalnız, sadece
  • open (adj) açık; dürüst
  • open (v) açmak
  • opinion (n) fikir, düşünce, kanı, görüş
  • opposite (adj) ters, karşıt; muhalif
  • opposite (adv) karşıda, karşı karşıya, karşısında
  • opposite (n) muhalif, öteki, zıt
  • opposite (prep) karşısında
  • or (conj) ya da, veya; aksi takdirde, yoksa
  • orange (adj) turuncu
  • orange (n) portakal, turuncu
  • order (n) sıra, düzen; emir; sipariş
  • order (v) emretmek; sipariş vermek
  • other (adj) diğer, başka, öbür
  • other (pron) diğeri, ötekine
  • our (det) bizim, bizlerin
  • out (adv) dışarı, dışarıya, dışarda
  • out (prep) dışarı, dışarıda
  • outside (adv) dışarıya, dışarıda, dışında
  • over (adv) …dan fazla, …nın üzerinde, …nın üstünde, sona ermiş
  • over (prep) üstün, üstünde, üzerinde
  • own (adj) kendi, kendisine ait, özel
  • own (pron) kendi, kendisinin
A2 Seviyesi Kelimeler
  • ocean (n) okyanus, derya
  • offer (n) teklif, öneri, sunma
  • offer (v) teklif etmek, sunmak
  • officer (n) memur, görevli, polis, subay
  • oil (n) sıvı yağ; petrol
  • onto (prep) -e, -a (üzerine doğru)
  • opportunity (n) fırsat, uygun durum, şans
  • option (n) seçenek
  • ordinary (adj) olağan, sıradan
  • organization (n) organizasyon, örgüt, örgütlenme, teşkilat, kuruluş
  • organize (v) planlamak, düzenlemek, kurmak
  • original (adj) gerçek, asıl, özgün, ilk
  • ourselves (pron) kendimizi, kendimize, biz, kendimiz
  • outside (adj) dış, dışarda
  • outside (n) dışı, dış yüzeyi
  • outside (prep) dışarda, dışında
  • oven (n) fırın
  • own (v) sahip olmak
  • owner (n) sahip, mal sahibi
B1 Seviyesi Kelimeler
  • obvious (adj) açık, besbelli, apaçık, belli, aşikâr
  • obviously (adv) apaçık, belli ki, açıkça
  • occasion (n) fırsat, ortam, durum
  • occur (v) çıkmak, ortaya çıkmak, oluşmak, meydana gelmek, olmak
  • odd (adj) tuhaf, alışılmamış; tek
  • official (adj) resmi
  • old-fashioned (adj) eski moda
  • once (conj) -den sonra
  • operation (n) cerrahi müdahale, operasyon, ameliyat, işletme
  • organized (adj) düzenli, planlı
  • organizer (n) düzenleyici
  • original (n) ilk, asıl, eski, orijinal
  • originally (adv) aslen, aslında, orijinal olarak, başlangıçta
  • ought (mv) …malı / meli; yapılması gereken doğru ve en iyi olanı söylemek / istemek için kullanılır
  • ours (pron) bizimki, bizimkiler
  • outdoor (adj) açık havada yapılan, dışarıda
  • outdoors (adv) dışarda, açık havada
B2 Seviyesi Kelimeler
  • obesity (n) şişmanlık, aşırı şişmanlık
  • obey (v) itaat etmek, uymak, dinlemek
  • object (v) itiraz etmek, karşı çıkmak
  • objective (adj) objektif, tarafsız, nesnel
  • objective (n) amaç, hedef
  • obligation (n) minnet, zorunluluk, yükümlülük
  • observation (n) gözlem
  • observe (v) görmek, gözetlemek, gözlemek
  • observer (n) gözlemci
  • obstacle (n) engel, mani
  • obtain (v) sağlamak, elde etmek, edinmek
  • occasionally (adv) ara sıra, bazen
  • occupation (n) uğraş, iş, meşguliyet, meslek, işgal
  • occupy (v) tutmak, işgal etmek, meşgul etmek
  • offence (n) suç, kabahat, gücendirme, saldırı, tecavüz
  • offend (v) incitmek, kırmak, rencide etmek
  • offender (n) suçlu, suç işleyen kimse
  • offensive (adj) saldıran, saldırgan, hakaret eden, onur kırıcı, ağır
  • official (n) memur, yetkili
  • ongoing (adj) devam eden, süren, devamlı, sürekli, aralıksız
  • opening (n) delik, başlangıç, açılış
  • openly (adv) açıkça
  • opera (n) opera
  • operate (v) işletmek, çalıştırmak, ameliyat yapmak, çalışmak, etki etmek
  • operator (n) operatör, santral, şirket
  • opponent (n) aleyhtar, düşman, rakip, muhalif
  • oppose (v) karşı koymak, karşı çıkmak
  • opposed (adj) karşı
  • opposition (n) muhalefet, itiraz
  • optimistic (adj) iyimser
  • orchestra (n) orkestra
  • organ (n) organ
  • organic (adj) organik, yapısal, bedensel, doğal
  • origin (n) kök, köken, başlangıç
  • otherwise (adv) -ın dışında, -den farklı
  • outcome (n) sonuç, son
  • outer (adj) dış, dıştaki, harici
  • outfit (n) (belirli amaçlar için) giysiler, elbiseler; takım, ekip, grup, kuruluş, şirket, teşkilat
  • outline (n) ana hat
  • outline (v) ana hatlarıyla belirtmek
  • output (n) çıktı, çıkış gücü, verim, üretim, ürün
  • outstanding (adj) göze çarpan, seçkin, önde gelen
  • overall (adj) hepsi, tümü, tam, toplam; genel olarak, etraflı
  • overall (adv) genel olarak
  • overcome (v) yenmek, üstesinden gelmek, başa çıkmak
  • overnight (adv) bir gecede
  • overseas (adj) yabancı, dış ülkeden gelen
  • overseas (adv) denizaşırı, yurt dışı, başka bir ülkeden
  • owe (v) borçlu olmak, minnettar olmak
  • ownership (n) sahiplik, mülkiyet
  • oxygen (n) oksijen
C1 Seviyesi Kelimeler
  • objection (n) itiraz, karşı çıkma
  • oblige (v) zorunda bırakmak, mecbur etmek
  • obsess (v) aklına takılmak
  • obsession (n) takıntı, saplantı, sabit fikir
  • occasional (adj) ara sıra olan, seyrek
  • occurrence (n) olay, meydana gelme
  • odds (n) ihtimal, şans
  • offering (n) öneri, teklif
  • offspring (n) evlat, yavru, döl, çocuk, ürün
  • operational (adj) işler halde, faal
  • opt (v) seçmek, karar kılmak
  • optical (adj) görme ile ilgili
  • optimism (n) iyimserlik
  • oral (adj) ağız, ağızla ilgili
  • organizational (adj) örgütsel, kurumsal
  • orientation (n) oryantasyon, uyum sağlama
  • originate (v) kaynaklanmak, meydana gelmek, başlamak, -de ortaya çıkmak
  • outbreak (n) patlak verme, salgın, isyan, başlangıç
  • outing (n) harcamalar, giderler, harcama
  • outlet (n) satış mağazası, çıkış yeri, ağız, eser, çalışma, görev
  • outlook (n) hayata bakış, görünüm, görünüş, görüntü
  • outrage (n) hiddet, zulüm
  • outrage (v) hakaret etmek, kırmak, kötü davranmak, öfkelenmek
  • outsider (n) yabancı
  • overlook (v) görmemezlikten gelmek, gözden kaçırmak, göz ardı etmek
  • overly (adv) aşırı derecede
  • oversee (v) denetlemek, gözetmek
  • overturn (v) devirmek, alt üst etmek
  • overwhelm (v) etkisi altına almak, alt etmek, ezmek, boğmak
  • overwhelming (adj) ezici, karşı konulamaz