İçeriğe atla
X Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
A2 Seviyesi Kelimeler
B1 Seviyesi Kelimeler
B2 Seviyesi Kelimeler
C1 Seviyesi Kelimeler
W Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- wait (v) beklemek
- waiter (n) garson
- wake (v) uyanmak, canlanmak
- walk (n) yürüyüş, gezinti
- walk (v) yürümek
- wall (n) duvar
- want (v) istemek; gerekmek; aranmak
- warm (adj) ılık
- wash (v) yıkamak
- watch (n) kol saati; nöbet
- watch (v) seyretmek, izlemek; göz kulak olmak
- water (n) su
- way (n) yol; yöntem, usul
- we (pron) biz
- wear (v) giymek; yıpranmak
- weather (n) hava, hava durumu
- website (n) internet sitesi
- Wednesday (n) çarsamba
- week (n) hafta
- weekend (n) hafta sonu
- welcome (adj) kabul edilen, hoş karşılanan
- welcome (excl) hoş geldiniz!
- welcome (v) hoş karşılamak
- well (adj) sağlıklı, iyi
- well (adv) iyi
- well (excl) şeeyy, ha!, pekala, peki
- west (adj) batı
- west (adv) batıya doğru
- west (n) batı
- what (det) ne, şey
- what (pron) ne, şey
- when (adv) ne zaman
- when (conj) -dığı zaman, -dığında, -nca
- when (pron) ne zaman
- where (adv) nerede
- where (conj) nereye, nereden, nerede, …dığı / diği yer / yere / yerde
- which (det) -ki o
- which (pron) hangi, hangisi
- white (adj) beyaz; sütlü
- white (n) beyaz (renk)
- who (pron) kim
- why (adv) neden, niçin
- wife (n) eş (kadın)
- will (mv) -ecek, -mısınız
- win (v) kazanmak
- window (n) pencere
- wine (n) şarap
- winter (n) kış
- with (prep) ıle, birlikte
- without (prep) -sız, -siz, olmasaydı; -meden
- woman (n) kadın
- wonderful (adj) şahane, çok güzel, harika
- word (n) kelime, sözcük
- work (n) iş, meslek, çalışma
- work (v) çalışmak, işlemek
- worker (n) işçi, amele
- world (n) dünya
- would (mv) -ecekti, -erdi
- write (v) yazmak
- writer (n) yazar
- writing (n) yazma
- wrong (adj) yanlış, hatalı
A2 Seviyesi Kelimeler
- wait (n) bekleyiş, bekleme
- war (n) savaş; mücadele
- wash (n) yıkanma, yıkama
- washing (n) çamaşır
- wave (n) dalga, el sallama
- weak (adj) zayıf, güçsüz
- web (n) örümcek ağı, web
- wedding (n) düğün, nikâh töreni
- weight (n) ağırlık
- welcome (n) karşılama
- wet (adj) ıslak, nemli
- wheel (n) tekerlek, çark, direksiyon
- while (conj) iken, esnasında, sırasında, …oysa; …diği halde; …e karşın
- whole (adj) tüm, bütün, tümü, bütünü, tümüyle, bütünüyle, bütünce
- whose (det) kimin
- whose (pron) kimin
- wide (adj) geniş; yaygın
- wild (adj) vahşi, yabani
- wind (n) rüzgar, yel
- winner (n) kazanan kişi
- wish (n) istek, arzu, dilek
- wish (v) dilemek, istemek
- wood (n) odun; ağaçlık alan, orman
- wooden (adj) tahta, ahşap
- working (adj) işle ilgili, çalışan
- worried (adj) kaygılı, endişeli
- worry (v) kaygılanmak, merak etmek, endişelenmek
- worse (adj) daha kötü, daha fena
- worst (adj) en kötü, en kötü sey
- wow (excl) vay be!
B1 Seviyesi Kelimeler
- warm (v) ısıtmak, ısınmak
- warn (v) uyarmak, ikaz etmek
- warning (n) uyarı, ikaz
- waste (adj) atık
- waste (n) israf; artık
- waste (v) israf etmek, çarçur etmek
- water (v) sulamak
- wave (v) dalgalanmak, sallanmak; el sallamak
- weapon (n) silâh
- weigh (v) tartmak, ağırlığında olmak
- western (adj) batıda, batıdan
- whatever (det) ne zaman
- whatever (pron) her ne, ne olursa olsun
- whenever (conj) her zaman, her ne zaman, ne zaman olursa
- whether (conj) iki veya daha çok olasılık arasındaki seçimden bahsederken; olsa da olmasa da, olup olmadığı
- while (n) bir süre, biraz
- whole (n) tamamı, bütünü
- will (n) azim, irade, istek, arzu
- win (n) kazanma
- wing (n) kanat
- within (prep) içerisinde, -de, -da
- wonder (n) hayret, şaşkınlık; mucize
- wonder (v) merak etmek, hayret etmek, şaşmak
- wool (n) yün
- worldwide (adj) dünya çapında
- worldwide (adv) dünya genelinde
- worry (n) kaygı, endişe
- worse (adv) daha kötü olarak
- worst (adv) en kötü bir şekilde
- worth (adj) değer
- written (adj) yazılı, yazılmış
- wrong (adv) yanlış
B2 Seviyesi Kelimeler
- wage (n) ücret, haftalık, maaş
- wander (v) gezinip durmak, dolaşmak, dolanmak, amaçsızca gezmek
- warming (n) ısınma
- way (adv) hayli, oldukça
- weakness (n) zayıflık, güçsüzlük
- wealth (n) zenginlik, servet
- wealthy (adj) zengin, varlıklı, servet sahibi
- weekly (adj) haftada bir, her hafta, haftalık
- weird (adj) tuhaf, acayip, anlaşılmaz
- welfare (n) refah, zenginlik
- wheat (n) buğday
- whereas (conj) halbuki, oysa, ama
- wherever (conj) her nereye / neresi / nerede
- whisper (n) fısıltı
- whisper (v) fısıldamak
- whoever (pron) her kim, kim olursa
- whom (pron) kimi, kime
- widely (adv) yaygın şekilde
- widespread (adj) yaygın, genel, geniş çapta
- wildlife (n) yaban hayatı, vahşi yaşam
- willing (adj) istekli
- wind (v) dolamak, sarmak; nefesini kesmek
- wire (n) tel, kablo
- wisdom (n) kıl, akıllılık
- wise (adj) akıllı
- withdraw (v) (para vs) çekmek; geri çekmek, çekmek, almak, geri almak
- witness (n) tanık, şahit
- witness (v) şahit olmak, tanık olmak, şahitlik etmek
- workforce (n) iş gücü
- workplace (n) iş yeri
- workshop (n) seminer, atölye
- worm (n) solucan, kurt
- worse (n) daha kötü / beter şey
- worst (n) en kötü durum / şey / kişi / hâl
- worth (n) değer, kıymet
- wound (n) yara, bere
- wound (v) yaralamak
- wrap (v) sarmak, kaplamak
- wrist (n) kol bileği
- wrong (n) hata, kusur
C1 Seviyesi Kelimeler
- ward (n) koğuş
- warehouse (n) depo, ambar, büyük mağaza
- warfare (n) savaş, harp
- warrant (n) garanti
- warrant (v) garanti etmek
- warrior (n) savaşçı
- weaken (v) zayıflatmak, güçsüzleştirmek
- weave (v) dokumak, örmek, zikzak yapmak
- weed (n) yabani ot
- well (n) kuyu, artezyen
- well-being (n) sağlık ve mutluluk, esenlik
- whatever (adv) her ne zaman, bir ara
- whatsoever (adv) hiç, hiç bir, hiç mi hiç, herhangi bir
- whereby (adv) ki bununla, ki onun vasıtasıyla
- whilst (conj) -iken
- whip (v) kamçılamak, kırbaçlamak ,dövmek
- wholly (adv) tamamen, bütünüyle, bütün olarak
- widen (v) genişlemek, bollaşmak, genişletmek
- widow (n) dul kadın
- width (n) genişlik, en
- willingness (n) istek
- wipe (v) silmek, temzilemek
- wit (n) nüktedanlık, nüktecilik
- withdrawal (n) geri çekilme
- workout (n) idman, egzersiz
- worship (n) ibadet, tapma
- worship (v) tapmak, tapınmak, ibadet etmek
- worthwhile (adj) değer, zahmete değer, zamana değer, değerli
- worthy (adj) değer, yakışır
V Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- vacation (n) tatil
- vegetable (n) sebze
- very (adv) çok, bir hayli
- video (n) video
- village (n) köy
- visit (n) ziyaret
- visit (v) ziyaret etmek
- visitor (n) ziyaretçi
A2 Seviyesi Kelimeler
- valley (n) vadi
- van (n) kamyonet
- variety (n) çeşitlilik
- vehicle (n) taşıt, araç, vasıta
- view (n) görüş, fikir, manzara
- virus (n) virüs
- voice (n) ses, söz, ifade
B1 Seviyesi Kelimeler
- valuable (adj) değerli, kıymetli, faydalı
- value (n) değer, kıymet, önem
- various (adj) çeşitli, farklı, değişik, türlü
- version (n) sürüm, yorum
- victim (n) kurban
- view (v) bakmak, görmek
- viewer (n) izleyici
- violent (adj) şiddetli, sert, zorlu
- volunteer (n) gönüllü kişi
- volunteer (v) gönüllü olmak
- vote (n) oy, oylama
- vote (v) oy vermek, oy kullanmak
B2 Seviyesi Kelimeler
- valid (adj) geçerli, geçer, yürürlükte
- value (v) değer vermek
- variation (n) değişiklik
- vary (v) çeşitlilik göstermek
- vast (adj) çok geniş, engin, çok
- venue (n) yer, mahal
- vertical (adj) dikey, düşey, dik
- very (adj) çok
- via (prep) üzerinden, yolu ile
- victory (n) zafer, utku, galibiyet
- viewpoint (n) bakış açısı
- violence (n) şiddet, zorbalık
- virtual (adj) sanal
- visa (n) vize
- visible (adj) görülebilir, görünür, görünen
- vision (n) görme, vizyon, görme gücü
- visual (adj) görme, görüş, görsel
- vital (adj) hayati, çok önemli
- vitamin (n) vitamin
- volume (n) hacim, miktar; cilt
- voluntary (adj) gönüllü, isteğe bağlı
- voting (n) oy kullanma
C1 Seviyesi Kelimeler
- vacuum (n) vakum, boşluk
- vague (adj) belirsiz, hayal meyal, anlaşılmaz
- validity (n) geçerlik, yasallık, sağlamlık
- vanish (v) gözden kaybolmak
- variable (adj) değişken
- variable (n) değişken
- varied (adj) değişik, çeşitli, türlü
- vein (n) toplardamar, damar
- venture (n) tehlikeli iş
- venture (v) tehlikeye atılmak, tehlikeye atmak, cüret etmek
- verbal (adj) sözlü
- verdict (n) karar, yargı, hüküm, jüri kararı, kanı
- verify (v) doğrulamak
- verse (n) dize, mısra
- versus (prep) -e karşı
- vessel (n) damar, kanal, gemi, tekne
- veteran (n) savaş gazisi, eski asker, meslekî deneyimi çok olan kimse; duayen, emektar
- viable (adj) uygulanabilir, yaşayabilir, yapılabilir
- vibrant (adj) canlı, hareketli
- vice (n) vekil, yardımcı
- vicious (adj) kötü amaçlı, tehlikeli
- villager (n) köylü
- violate (v) ihlal etmek, çiğnemek
- violation (n) bozma, ihlâl etme, riayet etmeme
- virtue (n) fazilet, erdem, üstünlük
- vocal (adj) sesle ilgili
- vow (v) söz vermek, yemin etmek, ant içmek
- vulnerability (n) savunmasızlık, hassasiyet
- vulnerable (adj) yaralanabilir, kolay incinir, savunmasız, hassas
U Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
A2 Seviyesi Kelimeler
B1 Seviyesi Kelimeler
B2 Seviyesi Kelimeler
C1 Seviyesi Kelimeler
T Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- T-shirt (n) tişört
- table (n) masa; tablo
- take (v) almak, götürmek
- talk (v) konuşmak
- tall (adj) uzun (boylu)
- taxi (n) taksi
- tea (n) çay
- teach (v) öğretmek, ders vermek
- teacher (n) ögretmen
- team (n) grup, ekip, takım
- teenager (n) 13-19 yaş arası kimse, ergenlik dönemindeki kişi
- telephone (n) telefon
- telephone (v) telefon etmek
- television (n) televizyon
- tell (v) anlatmak, söylemek
- ten (num) on
- tennis (n) tenis
- terrible (adj) korkunç, kötü, feci
- test (n) test, sınav, deneme
- test (v) denemek; sınav yapmak
- text (n) yazı, metin
- than (conj) -den, -dan, göre
- than (prep) -den, -dan (daha)
- thank (v) teşekkür etmek
- thanks (excl) teşekkürler
- thanks (n) teşekkürler, şükran
- that (conj) …ki; …diğini / dığını
- that (det) şu, o, oradaki
- that (pron) şu, o
- the (det) belirleyici
- theatre (n) tiyatro
- their (det) onların
- them (pron) onları, onlara
- then (adv) o zaman; daha sonra; öyleyse
- there (adv) orada, burada
- they (pron) onlar
- thing (n) şey, eşya
- think (v) sanmak, düşünmek
- third (ord num) üçüncü
- thirsty (adj) susamıs
- thirteen (num) on üç
- thirty (num) otuz
- this (det) bu
- this (pron) bu (bahsedilen şey)
- thousand (num) bin
- three (num) üç
- through (adv) arasından, içinden; ortasından, bir yandan öbür yana
- through (prep) -in içinden, -den geçerek; ile, vasıtasıyla
- Thursday (n) perşembe
- ticket (n) bilet; trafik cezası
- time (n) zaman, vakit
- tired (adj) yorgun, bitkin
- title (n) başlık; unvan
- to (im) -mek, -mak
- to (prep) -e, -a; -mek için; için
- today (adv) bugün
- today (n) bugün
- together (adv) birlikte, beraber, yan yana
- toilet (n) tuvalet
- tomato (n) domates
- tomorrow (adv) yarın
- tomorrow (n) yarın
- tonight (adv) bu gece, bu akşam
- tonight (n) bu gece, bu akşam
- too (adv) çok, aşırı; de da
- tooth (n) diş
- topic (n) konu, mesele, mevzu
- tourist (n) turist
- town (n) kasaba, şehir
- traffic (n) trafik
- train (n) tren
- travel (n) yolculuk, seyahat
- travel (v) seyahat etmek
- tree (n) ağaç
- trip (n) gezi, gezinti, seyahat
- trousers (n) pantolon
- true (adj) gerçek, doğru
- try (v) denemek, çalışmak
- Tuesday (n) salı
- turn (n) sıra, değişim, dönüş
- turn (v) döndürmek, çevirmek, dönmek
- TV (n) televizyon
- twelve (num) on iki
- twenty (num) yirmi
- twice (adv) iki kere, iki defa
- two (num) iki
- type (n) tür, cins
A2 Seviyesi Kelimeler
- tablet (n) levha
- talk (n) konuşma, görüş
- target (n) hedef, nişan, amaç
- task (n) görev, iş, külfet
- taste (n) tat, lezzet, zevk
- taste (v) tatmak, tadına bakmak
- teaching (n) öğretim, öğretmenlik
- technology (n) teknoloji
- teenage (adj) genç, ergen
- temperature (n) sıcaklık derecesi, ısı
- term (n) dönem; terim; koşul
- text (v) yazılı ileti göndermek
- themselves (pron) kendileri, kendilerine, kendilerini
- thick (adj) kalın
- thief (n) hırsız
- thin (adj) ince, zayıf
- thinking (n) düşünce, düşünme
- third (n) üçte bir
- thought (n) düşünce
- throw (v) atmak, fırlatmak
- tidy (adj) düzenli, tertipli, derli toplu
- tidy (v) toplamak, düzenlemek
- tie (n) kravat; bağ
- tie (v) düğümlemek, bağlamak
- tip (n) bahşiş, ipucu, uç
- tool (n) alet, takım
- top (adj) en üst, en iyi
- top (n) üst, tepe
- touch (v) dokunmak, ellemek, değmek, etkilemek
- tour (n) gezi
- tourism (n) turizm
- towards (prep) -e dogru, yönünde, -e karsı
- towel (n) havlu
- tower (n) kule
- toy (adj) oyuncak
- toy (n) oyuncak
- track (n) iz, patika, koşu yolu
- tradition (n) gelenek, görenek
- traditional (adj) geleneksel
- train (v) eğitmek
- trainer (n) egitici, antrenör
- training (n) eğitim, idman
- transport (n) nakil, taşıma
- traveller (n) yolcu, gezgin
- trouble (n) sorun
- truck (n) kamyon
- twin (adj) ikiz
- twin (n) ikiz
- typical (adj) karakteristik, tipik
B1 Seviyesi Kelimeler
- tail (n) kuyruk
- talent (n) marifet, yetenek, kabiliyet
- talented (adj) becerikli
- tape (n) kaset, bant, şerit
- tax (n) vergi
- tax (v) vergilendirmek, vergi koymak
- technical (adj) teknik
- technique (n) teknik, yöntem, usul
- tend (v) yönelmek, eğiliminde olmak
- tent (n) çadır
- that (adv) o kadar; bu kadar; bu denli
- theirs (pron) onlarınki, onların
- theme (n) tema, konu
- theory (n) kuram, teori
- therefore (adv) bu nedenle, bundan dolayı
- this (adv) bu kadar, şu kadar (ebat, miktar, durum vs. ifade etmede)
- though (adv) ancak, mamafih
- though (conj) -e rağmen, ise de, gerçi, olduğu halde, karşın
- throat (n) boğaz
- throughout (adv) boyunca, süresince, her yerinde, her tarafında
- throughout (prep) …nın her yerinde, …nın her tarafında, … boyunca, … süresince, …nın her anında
- tight (adj) sıkı, dar, gergin
- till (conj) -e kadar
- till (prep) -e kadar
- tin (n) teneke kutu
- tiny (adj) minicik, ufacık
- tip (v) bahşiş vermek, eğmek
- toe (n) ayak parmağı
- tongue (n) dil
- total (adj) toplam, tam
- total (n) toplam, tutar
- totally (adv) bütün bütün, bütün olarak, tamamen
- touch (n) dokunma, temas
- tour (v) gezmek, dolaşmak
- trade (n) ticaret, iş, alım satım
- trade (v) ticaret yapmak, takas etmek
- translate (v) tercüme etmek, çevirmek, dönüştürmek
- translation (n) çevirmen, tercüman
- transport (v) taşımak, nakletmek
- treat (v) davranmak, tedavi etmek
- treatment (n) tedavi, davranış
- trend (n) eğilim, yön, gidiş
- trick (n) hile, numara, oyun
- trick (v) aldatmak, kandırmak
- truth (n) gerçek, hakikat, doğruluk
- tube (n) tüp, metro, tünel, boru
- type (v) (daktilo, bilgisayar, telefon ile) yazmak
- typically (adv) tipik olarak
- tyre (n) lastik
B2 Seviyesi Kelimeler
- tackle (v) çaresine bakmak, ele almak, çözmek
- tag (n) etiket
- tag (v) etiketlemek
- tale (n) masal, öykü, hikâye
- tank (n) depo, tank
- tap (n) musluk
- tap (v) takırdatmak
- target (v) hedeflemek
- tear (n) göz yaşı
- tear (v) yırtmak
- technological (adj) teknolojik
- teens (n) 13-19 arası yaş dönemi; ergenlik dönemi
- temple (n) tapınak, şakak
- temporarily (adv) geçici olarak
- temporary (adj) geçici
- tendency (n) eğilim, meyil
- tension (n) gerilim, gerginlik
- term (v) adlandırmak, tanımlamak
- terminal (n) terminal
- terms (n) şartlar, konular, koşullar
- terribly (adv) son derece, berbat bir şekilde, aşırı, çok, korkunç derecede
- terrify (v) dehşete düşürmek, çok korkutmak
- territory (n) arazi, bölge, toprak
- terror (n) terör, dehşet
- terrorism (n) terörizm, terör
- terrorist (n) terörist
- testing (n) deneme, test
- textbook (n) ders kitabı
- theft (n) hırsızlık
- therapist (n) terapist
- therapy (n) iyileştirme, tedavi
- thesis (n) tez, sav, önerme, araştırma
- thorough (adj) tam, eksiksiz, kusursuz, bütün
- thoroughly (adv) tamamen, adamakıllı, iyice
- threat (n) korkutma, tehdit, gözdağı
- threaten (v) tehdit etmek, gözünü korkutmak
- thumb (n) başparmak
- thus (adv) böylece, bu sonuçla
- time (v) zamanlamak, süre tutmak, hızını ölçmek
- timing (n) zamanlama
- tissue (n) doku, ince kumaş, ince kâğıt
- title (v) isimlendirmek
- ton (n) ton
- tone (n) ton, üslup
- tonne (n) ton
- tough (adj) sert, sağlam, zorlu, çetin, dayanıklı, zor
- tournament (n) turnuva
- trace (v) izlemek, izinden gitmek, takip etmek
- track (v) takip etmek, izlemek
- trading (n) ticaret, alışveriş
- tragedy (n) trajedi, facia, felaket, dram
- tragic (adj) acıklı, üzücü
- trait (n) özellik, kişisel özellik
- transfer (n) transfer
- transfer (v) iletmek, transfer etmek, aktarmak
- transform (v) dönüşmek, dönüştürmek, haline gelmek
- transition (n) geçiş, değişim
- transmit (v) iletmek, nakletmek, geçmek.
- transportation (n) taşınma
- trap (n) tuzak, kapan
- trap (v) tuzağa düşürmek, kapana kıstırmak
- treasure (n) hazine, define, servet
- trial (n) deneme, mahkeme, duruşma
- tribe (n) kabile, aşiret
- trigger (v) başlatmak, neden olmak, tetiklemek
- trillion (num) trilyon
- trip (v) çelme takmak, sendelemek
- troop (n) askeri birlik, bölük
- tropical (adj) tropikal, çok sıcak
- trouble (v) canını sıkmak, sıkıntı vermek
- truly (adv) gerçekten, tam anlamıyla
- trust (n) güven
- trust (v) güvenmek, inancı olmak, itimat etmek
- try (n) deneme, teşebbüs
- tsunami (n) tsunami
- tune (n) ezgi, melodi
- tunnel (n) tünel
C1 Seviyesi Kelimeler
- tackle (n) donatım, teçhizat; (spor) ikili mücadele
- tactic (n) yöntem
- tactical (adj) taktikle ilgili
- taxpayer (n) vergi veren kişi
- tempt (v) baştan çıkarmak, ayartmak, özendirmek, teşvik etmek
- tenant (n) kiracı
- tender (adj) hassas, yumuşak
- tenure (n) kullanma hakkı, önemli görev / memuriyet süresi
- terminal (adj) son, uç, dönem sonuna ait, terminal
- terminate (v) feshetmek; yok etmek
- terrain (n) yer, arazi, bölge
- terrific (adj) müthiş, olağanüstü, korkunç, şahane, mükemmel
- testify (v) şahitlik etmek, doğrulamak, tanıklık etmek
- testimony (n) şahitlik, tanıklık, ifade verme
- texture (n) doku, yapı
- thankfully (adv) çok şükür ki…!, ne mutlu ki …!
- theatrical (adj) tiyatroya ilişkin / özgü
- theology (n) ilahiyat
- theoretical (adj) teorik, kuramsal
- thereafter (adv) ondan sonra, sonra
- thereby (adv) böylece, bu yüzden, bu nedenle
- thought-provoking (adj) düşünmeye sevkeden; düşündüren
- thoughtful (adj) düşünceli, nazik
- thread (n) iplik, tel, lif
- threshold (n) eşik, giriş, ilk basamak
- thrilled (adj) heyecanlı
- thrive (v) gelismek, serpilmek, ilerleme kaydetmek, büyümek
- tide (n) cereyan, gelgit, met cezir
- tighten (v) sıkılaştırmak, sıkmak, sıkılmak
- timber (n) kereste, kerestelik ağaç
- timely (adj) zamanında olan
- tobacco (n) tütün
- tolerance (n) hoşgörü
- tolerate (v) hoş görmek, tahammül etmek, katlanmak
- toll (n) geçiş ücreti
- top (v) en üstte olmak
- torture (n) işkence
- torture (v) işkence yapmak
- toss (v) atmak, fırlatmak
- total (v) tutmak (toplam)
- toxic (adj) zehirli, toksik
- trace (n) iz, belirti
- trademark (n) tüccar
- trail (n) patika, iz
- trail (v) takip etmek
- trailer (n) treyler, karavan
- transaction (n) işlem, muamele, alakadar olmak
- transcript (n) yazılı kopya, suret
- transformation (n) dönüşüm, değişim
- transit (n) geçmek
- transmission (n) yayınlama, iletme
- transparency (n) slayt, diyapozitif
- transparent (adj) şeffaf, saydam, transparan
- trauma (n) travma, şok
- treaty (n) antlaşma, mukavele
- tremendous (adj) kocaman, koskocaman, çok büyük
- tribal (adj) kabile ile ilgili; kabileye ait
- tribunal (n) mahkeme
- tribute (n) övgü, takdir
- trigger (n) tetik
- trio (n) üçlü grup
- triumph (n) zafer, başarı, utku, galibiyet
- trophy (n) ödül, kupa
- troubled (adj) sıkıntılı, belalı
- trustee (n) emanetçi, yeddi emin, mutemet
- tuition (n) okul parası, ders ücreti
- turnout (n) katılanlar, toplananlar, katılımcılar
- turnover (n) devirme, devir, devrilme
- twist (n) burkma, bükme, çevirme, döndürme
- twist (v) döndürmek, kıvırmak, bükmek, dolamak
S Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- sad (adj) üzgün, kederli
- salad (n) salata
- salt (n) tuz
- same (adj) aynı
- same (adv) eşit olarak, aynı şekilde
- same (pron) aynı, benzer, tıpkısı
- sandwich (n) sandviç
- Saturday (n) cumartesi
- say (v) söylemek, demek
- school (n) okul
- science (n) bilim, ilim, fen
- scientist (n) bilim adamı
- sea (n) deniz
- second (det) ikinci
- second (n) saniye, an
- second (ord num) ikinci
- section (n) bölge, bölüm
- see (v) görmek; anlamak; ziyaret etmek; izlemek
- sell (v) satmak
- send (v) göndermek, yollamak
- sentence (n) cümle, tümce, ceza
- September (n) eylül
- seven (num) yedi
- seventeen (num) on yedi
- seventy (num) yetmiş
- share (v) paylaşmak, bölüşmek, katılmak
- she (pron) (bayan) o
- sheep (n) koyun
- shirt (n) gömlek
- shoe (n) ayakkabı
- shop (n) dükkan
- shop (v) alışveriş yapmak
- shopping (n) alışveriş
- short (adj) kısa, az
- should (mv) …malı / meli; yapılması gerekeni istemeden / sormada kullanılır
- show (n) gösteri, sergi
- show (v) göstermek
- shower (n) duş; sağanak
- sick (adj) hasta, rahatsız
- similar (adj) benzer, benzeyen
- sing (v) şarkı söylemek
- singer (n) şarkıcı
- sister (n) kız kardeş
- sit (v) oturmak
- situation (n) durum
- six (num) altı
- sixteen (num) on altı
- sixty (num) altmış
- skill (n) beceri, ustalık, hüner, yetenek, kabiliyet
- skirt (n) etek
- sleep (v) uyumak
- slow (adj) yavaş
- small (adj) küçük, ufak, az
- snake (n) yılan
- snow (n) kar
- snow (v) (kar) yağmak
- so (adv) öyle, öyle…ki, o kadar, bu kadar
- so (conj) bundan dolayı, bu yüzden
- some (det) yaklaşık
- some (pron) bazı, herhangi
- somebody (pron) biri, birisi
- someone (pron) birisi, bir kimse
- something (pron) bir şey
- sometimes (adv) bazen, ara sıra
- son (n) erkek (evlat), oğul
- song (n) şarkı
- soon (adv) yakında, birazdan, az sonra
- sorry (adj) üzgün, pişman
- sorry (excl) affedersin, özür dilerim
- sound (n) ses
- sound (v) ses yapmak, ses çıkarmak
- soup (n) çorba
- south (adj) güney
- south (adv) güneye doğru
- south (n) güney
- space (n) mekân, aralık, mesafe, yer, uzay
- speak (v) konuşmak
- special (adj) belli, özel
- spell (v) hecelemek
- spelling (n) imla
- spend (v) harcamak, geçirmek, sarf etmek
- sport (n) spor
- spring (n) ilkbahar; kaynak, pınar
- stand (v) ayakta durmak, dikilmek
- star (n) yıldız; ünlü
- start (v) başlamak; çalıştırmak
- statement (n) ifade, söz
- station (n) durak, istasyon
- stay (v) (evde) kalmak
- still (adv) hâlâ
- stop (n) durak, mola
- stop (v) durmak, durdurmak
- story (n) makale, öykü, hikâye
- street (n) cadde, sokak
- strong (adj) güçlü, sağlam; demli, sert
- student (n) öğrenci
- study (n) çalışma, öğrenme
- study (v) çalışmak; okumak; araştırmak
- style (n) stil, tarz, biçim, zevk
- subject (n) konu; ders; özne
- success (n) başarı
- sugar (n) şeker
- summer (n) yaz
- sun (n) güneş
- Sunday (n) pazar (gün)
- supermarket (n) süpermarket
- sure (adj) kesin, emin
- sweater (n) kazak, sweatshirt
- swim (v) yüzmek
- swimming (n) yüzme
A2 Seviyesi Kelimeler
- sadly (adv) üzüntülü bir şekilde
- safe (adj) güvenli
- sail (v) gemiyle yol almak
- sailing (n) denize açılma, yelkencilik
- salary (n) maaş, aylık
- sale (n) satış; indirim, ucuzluk
- sauce (n) sos, salça
- save (v) kurtarmak; saklamak, biriktirmek, tasarruf
- scared (adj) korkmuş, tedirgin
- scary (adj) korkutucu
- scene (n) sahne, manzara, olay yeri
- schedule (n) tarife, şift, program
- score (n) sonuç; puan, sayı
- score (v) sayı yapmak, gol atmak, puan almak
- screen (n) ekran, perde
- search (n) arama
- search (v) aramak
- season (n) mevsim
- seat (n) koltuk, sandalye, oturak, oturacak yer
- second (adv) ikinci
- secondly (adv) ikinci olarak
- secret (adj) gizli
- secret (n) sır
- secretary (n) sekreter
- seem (lv) gibi görünmek, benzemek
- sense (n) duyu; anlam
- separate (adj) ayrı, ayrılmış
- series (n) sıra, seri, dizi
- serious (adj) ciddi, ağırbaşlı
- serve (v) hizmet etmek
- service (n) servis, hizmet, görev
- several (det) birkaç
- several (pron) birkaç
- shake (v) sallamak, çalkalamak
- shall (mv) …yım/lım mı?
- shape (n) şekil, biçim
- sheet (n) çarşaf, sayfa, tabaka
- ship (n) gemi
- shoulder (n) omuz
- shout (n) çığlık, bağırış
- shout (v) bağırmak, haykırmak
- shut (adj) kapalı
- shut (v) kapatmak, kapamak
- side (n) yüz, taraf, yan
- sign (n) imza, işaret
- sign (v) imzalamak
- silver (adj) gümüşten yapılmış, gümüş, gümüşî, gümüş renginde
- silver (n) gümüş
- simple (adj) basit, yalın
- since (conj) -dığı için, çünkü; -den beri, -den bu yana
- since (prep) -den beri, -den itibaren
- singing (n) şarkı söyleme
- single (adj) tek; bekâr
- single (n) tek, bekar
- sir (n) bey efendi, efendim
- site (n) yer, alan
- size (n) beden, numara, büyüklük, boyut
- ski (adj) kayak ile ilgili
- ski (n) kayak
- ski (v) kayak yapmak
- skiing (n) kayak yapma
- skin (n) cilt, deri
- sky (n) gökyüzü
- sleep (n) uyku
- slowly (adv) yavaş yavaş, yavaşça, yavaş
- smartphone (n) akıllı telefon
- smell (n) koku, koklama
- smell (v) koklamak, kokmak
- smile (n) gülümseme
- smile (v) gülümsemek
- smoke (n) duman; sigara
- smoke (v) sigara içmek; tütmek
- smoking (n) sigara içme
- soap (n) sabun
- soccer (n) futbol
- social (adj) toplumsal
- society (n) toplum, cemiyet
- sock (n) çorap
- soft (adj) yumuşak, hafif
- soldier (n) asker
- solution (n) çıkar yol, eriyik, çözüm
- solve (v) çözmek, çözüm bulmak
- somewhere (adv) bir yerde, bir yere, herhangi bir yerde
- somewhere (pron) bir yer
- sort (n) tür, çeşit, sınıf
- source (n) kaynak, kaynakça, memba, köken
- speaker (n) konuşmacı; hoparlör
- specific (adj) spesifik, özel, belli, belirli
- speech (n) konuşma, söz
- speed (n) hız limiti, azami sürat
- spider (n) örümcek
- spoon (n) kaşık
- square (adj) kare
- square (n) kare, meydan
- stage (n) sahne; aşama
- stair (n) basamak, kademe
- stamp (n) pul, damga
- star (v) başrol oynamak, yıldız yapmak, yıldızlaşmak, yıldızı parlamak
- start (n) başlamak
- state (n) durum, vaziyet, hâl, eyalet, devlet
- stay (n) kalma, ziyaret
- steal (v) çalmak, aşırmak
- step (n) adım; basamak
- stomach (n) mide, karın
- stone (n) taş
- store (n) dükkân, depo
- storm (n) fırtına
- straight (adj) düz, doğru, dosdoğru; dürüst
- straight (adv) düz, doğru, dümdüz
- strange (adj) tuhaf, acayip; yabancı
- strategy (n) strateji, taktik, savaş bilimi
- stress (n) gerilim, stres; vurgu
- stress (v) vurgulamak
- structure (n) yapı, bünye, bina
- stupid (adj) aptal, saçma
- succeed (v) başarmak, başarılı olmak; -ın yerine geçmek
- successful (adj) başarılı
- such (det) böyle, bu gibi, bunun gibi
- such (pron) böyle, bu gibi, bunun gibi
- suddenly (adv) aniden
- suggest (v) önermek; ileri sürmek
- suggestion (n) öneri
- suit (n) takım elbise
- support (n) destek
- support (v) tutmak, desteklemek
- suppose (v) farz etmek, varsaymak, sanmak
- sure (adv) elbette, tabii
- surprise (n) sürpriz, şaşkınlık
- surprise (v) sürpriz yapmak, şaşırtmak
- surprised (adj) şaşırmış
- surprising (adj) şaşırtıcı, hayret verici
- survey (n) anket
- sweet (adj) tatlı, şekerli, sevimli
- sweet (n) şekerleme
- symbol (n) işaret, sembol
- system (n) yöntem; düzen, düzenek
B1 Seviyesi Kelimeler
- safety (n) güven, güvenlik, emniyet
- sail (n) yelken
- sailor (n) denizci, gemici
- sample (n) örnek, eşantiyon, numune
- sand (n) kum
- scan (v) taramak, incelemek
- scientific (adj) bilimsel, ilmi, kesin
- script (n) el yazısı, senaryo
- sculpture (n) heykel, heykelcik, heykeltıraşlık
- secondary (adj) ikincil, orta, orta dereceli
- security (n) güvenlik, emniyet, garanti
- seed (n) tohum, çekirdek, tane
- sensible (adj) duyarlı, halden anlayan, hassas, mantıklı, makul
- separate (v) ayırmak, bölmek, dağılmak
- seriously (adv) ciddi derecede
- servant (n) hizmetçi, uşak
- set (n) set, takım, sahne
- set (v) koymak, yerleştirmek, takmak
- setting (n) ortam, dekor; ayar, derece
- sex (n) cinsiyet; cinsellik
- sexual (adj) cinsel
- shake (n) sarsıntı, sallama
- share (n) hisse, pay
- sharp (adj) keskin, açıkgöz, kesici
- shelf (n) raf
- shell (n) kabuk, deniz kabuğu
- shift (n) değişim; vardiya
- shine (v) parlamak
- shiny (adj) pırıltılı, parlak
- shoot (v) ateş etmek; şut çekmek
- shy (adj) utangaç
- sight (n) görme, görme yeteneği, görüş
- signal (n) işaret, sinyal
- signal (v) işaret etmek, sinyal vermek
- silent (adj) sessiz, suskun, sakin
- silly (adj) aptalca
- similarity (n) benzerlik
- similarly (adv) benzer bir şekilde, bunun gibi
- simply (adv) sadece, basitçe
- since (adv) …dan / den beri
- sink (v) batmak, gömülmek
- slice (n) dilim, pay, hisse
- slice (v) dilimlemek
- slightly (adv) hafifçe, belli belirsiz, biraz
- slow (v) yavaşlamak
- smart (adj) zeki, akıllı, şık, kafası çalışan
- smooth (adj) düz, pürüzsüz, sakin
- software (n) yazılım, bilgisayar programı
- soil (n) toprak
- solid (adj) katı, sert
- solid (n) katı, sert, sağlam
- sort (v) sınıflamak, ayırmak
- southern (adj) güneyden
- specifically (adv) özellikle
- spending (n) harcama
- spicy (adj) baharatlı, baharlı, acılı
- spirit (n) ruh, can, maneviyat
- spoken (adj) konuşulan, konuşma
- spot (n) nokta, benek, leke
- spread (v) yaymak, sürmek, sermek, dağılmak
- stadium (n) stadyum
- staff (n) personel, kadro, kurmay
- standard (adj) standart, normal, klasik, olağan
- standard (n) standart, ölçüt
- state (adj) resmi, devlete ait
- state (v) belirtmek, ifade etmek, söylemek
- statistic (n) istatistik
- statue (n) heykel
- stick (n) sopa, değnek
- stick (v) katlanmak, sokmak
- still (adj) hareketsiz, durgun
- store (v) depolamak
- stranger (n) yabancı
- strength (n) güç, kuvvet, derman
- string (n) bağ, ip, kordon, sicim, tel
- strongly (adv) son derece, şiddetle
- studio (n) stüdyo
- stuff (n) şey, eşya, madde, hammadde
- substance (n) madde, cisim
- successfully (adv) başarılı bir şekilde
- sudden (adj) ani
- suffer (v) (acı) çekmek, -den mustarip olmak, yaşamak
- suit (v) uygun olmak; yakışmak
- suitable (adj) uygun, elverişli, münasip
- summarize (v) özetlemek, kısaltmak
- summary (n) özet, kısaltma
- supply (n) kaynak, arz
- supply (v) karşılamak, sağlamak, gidermek
- supporter (n) destek, destekçi, destekleyen, taraftar
- surely (adv) elbette, muhakkak
- surface (n) yüzey, dış görünüş
- survive (v) yaşamayı sürdürmek, hayatta kalmak
- swim (n) yüzme
- switch (v) dönmek, değiştirmek
- symptom (n) semptom, bulgu, belirti
B2 Seviyesi Kelimeler
- sample (v) örneklemek
- satellite (n) uydu
- satisfaction (n) tatmin, memnuniyet, hoşnutluk
- satisfied (adj) memnun, tatmin olmuş
- satisfy (v) memnun etmek, tatmin etmek
- saving (n) kazanç, tasarruf
- scale (n) ölçek, kefe, terazi gözü
- scandal (n) rezalet, skandal
- scare (n) korku, ürperti, endişe, ürküntü
- scare (v) korkutmak, ürkütmek
- scenario (n) senaryo
- schedule (v) programlamak
- scheme (n) tasarı, proje
- scholar (n) alim, bilgin, bilim adamı
- scholarship (n) burs, ilim, öğrenim
- scratch (n) çizik, sıyrık, hafif yırtık
- scratch (v) tırmalamak, çizmek, sıyırmak, kazımak
- scream (n) çığlık
- scream (v) çığlık atmak, bağırmak
- screen (v) göstermek, araştırmak
- screening (n) görüntüleme
- seat (v) kapasitesi olmak (koltuk)
- sector (n) sektör, işkolu, bölge, kesim
- secure (adj) güvenli
- secure (v) korumak, elde etmek
- seek (v) aramak, aranmak, araştırmak, almak, istemek
- seeker (n) arayıcı
- select (v) seçmek, ayırmak, ayıklamak
- selection (n) seçim
- self (n) kendi, öz
- seminar (n) seminer
- senior (adj) üst, kıdemli, yaşlı
- sense (v) hissetmek, algılamak, sezmek
- sensitive (adj) duyarlı, hassas, alıngan
- sentence (v) ceza vermek, mahkûm etmek
- sequence (n) dizi, seri, sıra, art arda sıralama
- session (n) dönem, oturum, akademik yıl
- settle (v) yerleşmek, oturmak; halletmek, çözmek
- settler (n) yeni gelen, göçmen
- severe (adj) ağır, ciddi, sert
- severely (adv) sertçe, şiddetli bir şekilde
- sexy (adj) seksi, cinsel çekiciliği olan; cinsel cazibeli; şuh, çekici
- shade (n) gölge, gölgelik
- shadow (n) gölge
- shallow (adj) sığ, derin olmayan, yüzeysel
- shame (n) ayıp, utanç, günah
- shape (v) şekillendirmek, biçim vermek, biçimlendirmek
- shaped (adj) şekillendirilmiş
- shelter (n) barınak, sığınma
- shelter (v) korumak, barındırmak
- shift (v) değiştirmek, değişmek
- ship (v) göndermek, nakletmek
- shock (n) şok; sarsıntı
- shock (v) kalbini kırmak, şok etmek
- shocked (adj) şaşırmış
- shocking (adj) şok edici, üzücü
- shooting (n) ateş etme
- shore (n) sahil, deniz kıyısı, deniz kenarı
- short-term (adj) kısa vadeli
- shortage (n) yokluk, eksiklik, açık, kıtlık
- shortly (adv) kısa zaman sonra
- shot (n) atış, şut, gol; aşı
- sibling (n) kardeş
- signature (n) imza
- significance (n) anlam, önem
- significant (adj) önemli, anlamlı, manalı
- significantly (adv) önemli derecede
- silence (n) sessizlik, ses çıkarmama, susma
- silk (n) ipek
- sincere (adj) içten, samimi, candan
- skilled (adj) becerikli, yetenekli
- skull (n) kafatası, kurukafa
- slave (n) köle
- slide (n) slayt, kaydırak
- slide (v) kötü yola düşmek, kaymak
- slight (adj) hafif, belli belirsiz, azıcık, öylesine, biraz
- slip (v) kaymak, düşmek
- slogan (n) slogan
- slope (n) yokuş, bayır, eğimli yer, yamaç
- slope (v) eğri olmak
- so-called (adj) sözde, sözüm ona, güya
- solar (adj) güneş, solar, güneşle ilgili
- somehow (adv) bir şekilde, her nasılsa, her nedense
- sometime (adv) bir ara
- somewhat (adv) oldukça, az çok, az buçuk
- sophisticated (adj) bilgili, içerikli, bilge, kültürlü, gelişmiş
- soul (n) ruh, can, gönül, duygu
- spare (adj) yedek, fazla, boş, az
- specialist (adj) uzman doktor, uzman
- specialist (n) uzmanlık
- specialize (v) uzmanlaşmak, ihtisas yapmak
- species (n) çeşit, tür, cins
- specify (v) belirtmek, belirlemek
- spectacular (adj) göz alıcı, dikkat çekici, gösterişli
- spectator (n) seyirci, izleyici
- speculate (v) tahminde bulunmak
- speculation (n) tahmin yürütme, kurgu
- speed (v) hız yapmak, sürat yapmak
- spice (n) baharat, çeşni
- spill (v) dökmek, saçmak, serpmek
- spiritual (adj) manevi
- spite (n) nispet, kin, garez,inat
- split (n) yarık, ayrılık
- split (v) bölmek, ayrılmak, kopmak
- spoil (v) şımartmak, bozmak
- spokesman (n) (erkek) sözcü
- spokesperson (n) sözcü
- spokeswoman (n) (kadın) sözcü
- sponsor (n) sponsor
- sponsor (v) desteklemek, finanse etmek
- sponsorship (n) mali destek
- sporting (adj) spor ile ilgili, spor yapmaya yarayan, spor için kullanılan
- spot (v) tanımak, görmek, ayırt etmek, seçmek
- spread (n) yayılma
- spring (v) sıçramak
- stable (adj) dengeli, istikrarlı, sarsılmaz, sabit, değişmez
- stage (v) sahnelemek, düzenlemek, hazırlamak
- stall (n) stant, tezgâh, koltuk
- stance (n) duruş, tutum
- stand (n) tutum, tezgah, ayaklık
- stare (v) gözlerini dikmek, gözünü dikmek
- starve (v) açlıktan kıvranmak, açlıktan ölmek
- status (n) statü, konum, mevki
- steadily (adv) değişmez bir biçimde, düzenli bir şekilde
- steady (adj) sağlam, daimi, devamlı, değişmez
- steam (n) buhar
- steel (n) çelik
- steep (adj) sarp, dik, yalçın
- step (v) adım atmak; basmak
- sticky (adj) yapışkan
- stiff (adj) sert, katı, koyu, yoğun
- stimulate (v) teşvik etmek, özendirmek, uyarmak
- stock (n) stok, malzeme, sermaye, varlık, birikim
- stream (n) akarsu, çay, dere, akın
- strengthen (v) güçlendirmek, kuvvetlendirmek
- stretch (n) uzatma, gerilme
- stretch (v) uzanmak, germek
- strict (adj) sert, katı, sıkı, müsamahasız
- strictly (adv) şiddetle, sıkı sıkıya
- strike (n) grev; saldırı
- strike (v) vurmak; grev yapmak
- stroke (n) felç; vuruş
- structure (v) düzenlemek, yapılandırmak
- struggle (n) çaba
- struggle (v) mücadele etmek, çabalamak
- stuff (v) doldurmak, tıka basa doldurmak
- stunning (adj) mükemmel, şahane
- subject (adj) maruz kalabilir
- submit (v) teslim etmek, sunmak
- subsequent (adj) sonraki, daha sonraki, müteakip
- subsequently (adv) sonradan, daha sonra, sonra
- suburb (n) banliyö, varoş, kenar mahalle
- suffering (n) acı, cefa, kıvranma
- sufficient (adj) yeterli, kâfi, yeter
- sufficiently (adv) yeterince
- sum (n) toplam, tutar, adet, yekun
- sum (v) özetlemek, toparlamak
- super (adj) olağanüstü, çok iyi
- surgeon (n) cerrah, operatör
- surgery (n) ameliyat, operasyon
- surround (v) kuşatmak, etrafını sarmak
- surrounding (adj) çevreleyen, kuşatan, etrafını saran
- survey (v) iyice incelemek, ekspertiz yapmak, anket yapmak, araştırma yapmak
- survival (n) hayatta kalma, yaşama
- survivor (n) hayatta kalan
- suspect (n) şüpheli, zanlı
- suspect (v) şüphe etmek, kuşkulanmak
- suspend (v) asmak, askıya almak, ertelemek
- sustainable (adj) devam ettirebilir, sürdürülebilir
- swallow (v) yutmak
- swear (v) küfretmek, sövmek, yemin etmek, and içmek, söz vermek
- sweep (v) silmek, süpürmek
- switch (n) anahtar, düğme; değişim
- sympathetic (adj) cana yakın, sempatik
- sympathy (n) sempati, sevgi, ilgi, acıma, merhamet
C1 Seviyesi Kelimeler
- sack (v) kovmak, işten atmak
- sacred (adj) kutsal, mübarek, mukaddes
- sacrifice (n) fedakârlık; kurban
- sacrifice (v) kurban etmek, kıymak, feda etmek
- saint (n) aziz, evliya, ermiş
- sake (n) hatır, uğur
- sanction (n) yaptırım, onay
- say (n) söz hakkı, söz
- scattered (adj) dağınık, saçılmış
- sceptical (adj) kuşkulu, şüpheli, kuşkucu, şüpheci, inançsız
- scope (n) kapsam, niyet, amaç
- screw (n) vida
- screw (v) vidalamak, vidayla tutturmak
- scrutiny (n) dikkatli inceleme, dikkatle bakma
- seal (n) mühür, damga; fok
- seal (v) mühürlemek, damgalamak, kapamak
- secular (adj) laik
- seemingly (adv) görünüşte, görünürde, görünüşe göre
- segment (n) parça, kesim, bölüm
- seize (v) yakalamak, ele geçirmek
- seldom (adv) nadiren, seyrek, arada bir
- selective (adj) seçici
- senator (n) senato üyesi
- sensation (n) duyu, duygu, his, algı, hissetme
- sensitivity (n) duyarlılık, hassasiyet
- sentiment (n) hassaslık, duyarlılık, duygusallık
- separation (n) ayırma
- serial (adj) seri, dizisel, birbirini izleyen, seri halinde
- set-up (n) düzen, kurgu
- settlement (n) yerleşme, anlaşma, yerleşim
- sexuality (n) cinsel ilişki isteği, cinsellik, cinsel tercih
- shareholder (n) hissedar
- shatter (v) parçalamak, kırmak, harap etmek
- shed (v) dökmek, akıtmak, yaymak
- sheer (adj) dik, sarp, bütün
- shipping (n) sevkiyat
- shoot (n) sürgün, filiz, fışkın, av partisi
- shrink (v) çekmek, büzülmek, küçülmek
- shrug (v) omuz silkmek
- sigh (n) iç çekiş
- sigh (v) iç çekmek
- simulate (v) yalandan yapmak, numarası yapmak, taklit etmek
- simulation (n) benzetim
- simultaneously (adv) eş zamanlı olarak
- sin (n) günah
- situated (adj) konumlu
- sketch (n) taslak, skeç
- skip (v) atlamak, sekmek
- slam (v) çarparak kapatmak
- slap (v) tokatlamak, tokat atmak, şamar atmak
- slash (v) yarmak, derince kesmek, indirmek, düşürmek, azaltmak
- slavery (n) esaret, kölelik
- slot (n) alan, yarık, delik
- smash (v) kırmak, paramparça etmek, parçalamak
- snap (v) aniden kopmak / koparmak
- soak (v) ıslanmak, ıslatmak
- soar (v) fırlamak, yükselmek, uçmak, yüksekten uçmak
- socialist (adj) sosyalist
- sole (adj) tek
- solely (adv) sırf, yalnızca, sadece, tek
- solicitor (n) (britanya’da) avukat, hukuk danışmanı/müşaviri
- solidarity (n) dayanışma, birlik, beraberlik
- solo (adj) tek başına yapılan
- solo (n) solo müzik / enstrüman
- sound (adj) emin, emniyetli, güvenilir
- sovereignty (n) egemenlik, bağımsızlık
- spam (n) istenmeyen e-postalar; reklâmlar
- span (n) mesafe, an, kısa süre
- span (v) sürmek, kapsamak
- spare (v) ayırmak
- spark (v) harekete geçirmek, başlatmak, alevlendirmek
- specialized (adj) uzmanlaşmış
- specification (n) şartname, yapılması gerekenlerin tümünü içeren belge, tarifname, teknik şartname; mukavele şartnamesi
- specimen (n) örnek, numune
- spectacle (n) görünüş, gösteri, gözlük, manzara
- spectrum (n) spektrum, tayf
- spell (n) dönem, süre; büyü, tılsım
- sphere (n) küre, yuvarlak, yerküre, alan, saha
- spin (n) döndürme
- spin (v) döndürmek, örmek
- spine (n) omurga
- spotlight (n) ilgi, sahne ışığı
- spouse (n) eş
- spy (n) casus
- spy (v) gözlemek, casusluk etmek
- squad (n) spor ekibi / takımı
- squeeze (v) sıkıştırmak, ezmek
- stab (v) bıçaklamak, hançerlemek
- stability (n) tutarlılık, istikrar, sağlamlık
- stabilize (v) dengelemek, dengede tutmak, istikrara kavuşturmak
- stake (n) ortaya konan para, bahis, hisse
- standing (adj) daimî, kalıcı, sürekli, değişmeyen
- stark (adj) yalın, sade
- statistical (adj) istatiksel
- steer (v) direksiyon kullanmak, yönlendirmek
- stem (n) sap, gövde
- stem (v) -den gelmek, çıkmak, akışını durdurmak
- stereotype (n) klişe, basmakalıp söz
- stimulus (n) dürtü, uyarıcı
- stir (v) kımıldatmak, hareket ettirmek, karıştırmak; canlanmak
- storage (n) depo, ambar, depolama, saklama
- straightforward (adj) açık, anlaşılır
- strain (n) gerginlik, zorlama; özellik, soy, ırk, yük
- strand (n) parça, kısım
- strategic (adj) stratejik
- striking (adj) dikkat çekici, çarpıcı
- strip (n) şerit, striptiz
- strip (v) soymak, soyunmak
- strive (v) uğraşmak, çabalamak
- structural (adj) yapısal
- stumble (v) tökezlemek, duraksamak, dili sürçmek, dili takılmak
- stun (v) sersemletmek, afallatmak
- submission (n) teslim olma, boyun eğme; sunma, arz
- subscriber (n) üyelik
- subscription (n) abone ücreti, aidat
- subsidy (n) devlet desteği, para yardımı
- substantial (adj) önemli, gerçek, mevcut
- substantially (adv) önemli derecede
- substitute (n) yerine geçirmek, yerini almak, yedek, temsilci
- substitute (v) vekâlet etmek, yerine kullanmak
- substitution (n) yerine geçme, yer değiştirme, değişiklik
- subtle (adj) belirsiz, güç algılanan
- suburban (adj) dış mahalleye dair
- succession (n) ardışık olma; yerine geçme
- successive (adj) art arda gelen
- successor (n) halef, varis, sonraki kişi
- suck (v) emmek, soğurmak, içine çekmek
- sue (v) dava açmak
- suicide (n) intihar, intihar eden kimse
- suite (n) takım, mobilya takımı, daire, süit
- summit (n) zirve, doruk, tepe nokta
- superb (adj) mükemmel, harika
- superior (adj) üst, üstün, yüksek
- supervise (v) denetlemek, yönetmek, gözetmek, nezaret etmek
- supervision (n) denetleme
- supervisor (n) şef, müdür, yönetici
- supplement (n) ek, ilave, tamamlayıcı
- supplement (v) takviye etmek
- supportive (adj) destekleyen
- supposedly (adv) güya!
- suppress (v) bastırmak, zapt etmek, durdurmak, gizli tutmak
- supreme (adj) en yüksek, en üstün, yüce
- surge (n) taşma, kabarma, dalgalanma, artış
- surge (v) yükselmek, akın etmek
- surgical (adj) tıbbi, cerrahi
- surplus (n) fazlalık
- surrender (v) teslim olmak, teslim etmek
- surveillance (n) gözetim, gözetleme, gözaltı
- suspension (n) erteleme, asma
- suspicion (n) kuşku, şüphe
- suspicious (adj) şüpheli, kuşkucu, kuşkulu
- sustain (v) sürdürmek, desteklemek, taşımak, çekmek
- swing (n) salıncak; ani değişim
- swing (v) sallamak, savurmak
- sword (n) kılıç
- symbolic (adj) sembolik
- syndrome (n) sendrom
- synthesis (n) sentez, bireşim
- systematic (adj) sistematik, sistemli
R Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- radio (n) radyo
- rain (n) yağmur
- rain (v) (yağmur) yağmak
- read (v) okumak
- reader (n) okuyucu
- reading (n) okuma
- ready (adj) hazır, gönüllü
- real (adj) gerçek, hakiki
- really (adv) gerçekten
- reason (n) sebep; mantık
- red (adj) kırmızı
- red (n) kırmızı
- relax (v) dinlenmek, gevşemek, rahatlamak
- remember (v) hatırlamak, anımsamak
- repeat (v) tekrarlamak, tekrar etmek
- report (n) rapor
- restaurant (n) lokanta, restoran
- result (n) sonuç, netice, son
- return (n) geri dönme; iade
- return (v) dönmek, geri dönmek, geri vermek
- rice (n) pirinç, pilav
- rich (adj) zengin
- ride (v) binmek, sürmek
- right (adj) sağ, sağdaki; doğru
- right (adv) tam olarak, doğru şekilde
- right (n) hak
- river (n) nehir, ırmak
- road (n) yol
- room (n) oda; yer, alan
- routine (n) her günkü, rutin, alışılmış, rutin
- rule (n) kural; yönetim
- run (v) koşmak; yönetmek; akmak
A2 Seviyesi Kelimeler
- race (n) yarış, koşu; ırk
- race (v) yarışmak
- railway (n) demiryolu
- raise (v) yükseltmek, büyütmek
- rate (n) oran, kur, rayiç, ücret, fiyat
- rather (adv) oldukça, biraz, az çok
- reach (v) ulaşmak, erişmek
- react (v) tepki göstermek, tepki vermek, tepkimek
- realize (v) fark etmek, farkına varmak; gerçekleştirmek
- receive (v) almak, teslim almak, kabul etmek
- recent (adj) son zamanlardaki, yeni, son, son günlerdeki
- recently (adv) son zamanlarda, geçenlerde
- reception (n) alma, kabul, resepsiyon
- recipe (n) yemek tarifi
- recognize (v) tanımak, kabul etmek, farkına varmak
- recommend (v) tavsiye etmek, önermek
- record (n) kayıt, rekor, kaset
- record (v) kaydetmek
- recording (n) kayıt etme
- recycle (v) geri dönüştürmek
- reduce (v) azaltmak, indirmek, küçültmek
- refer (v) atıfta bulunmak, kastetmek, ima etmek
- refuse (v) reddetmek, kabul etmemek
- region (n) bölge, yöre
- regular (adj) düzenli
- relationship (n) ilişki, ilgi, bağ
- remove (v) ortadan kaldırmak, çıkarmak
- repair (v) onarmak, tamir etmek
- replace (v) değiştirmek, yerine koymak
- reply (n) cevap, yanıt
- reply (v) cevap vermek
- report (v) rapor etmek, anlatmak, söylemek, bildirmek
- reporter (n) gazete muhabiri, sunucu
- request (n) rica, istek
- research (n) araştırma
- research (v) araştırmak, incelemek
- researcher (n) araştırmacı
- respond (v) cevap vermek, yanıtlamak, yanıt/tepki vermek
- response (n) cevap, yanıt, tepki
- rest (n) dinlenme, istirahat; kalan, arta kalan
- rest (v) dinlenmek, mola vermek
- review (n) gözden geçirme; eleştirme
- review (v) incelemek, gözden geçirmek; eleştirmek
- ride (n) binme, sürme
- ring (n) yüzük; zil
- ring (v) zil çalmak, çınlatmak, telefon etmek
- rise (v) artmak, yükselmek, kalkmak; doğmak, ortaya çıkmak
- rock (n) kaya, taş
- role (n) rol, görev
- roof (n) çatı, tavan
- round (adj) yuvarlak, daire şeklinde, küresel
- round (adv) yuvarlak
- round (prep) çevresinde, etrafında
- route (n) rota, yol, hat, güzergâh
- rubbish (n) çöp; saçmalık
- rude (adj) kaba
- run (n) koşu
- runner (n) koşucu
- running (n) koşu
B1 Seviyesi Kelimeler
- racing (n) yarış
- range (n) çeşitlilik, dağılım; menzil
- rare (adj) ender, nadir
- rarely (adv) nadiren, seyrek olarak
- reaction (n) tepki, tepkime, reaksiyon
- reality (n) gerçeklik, realite, gerçek, hakikat
- receipt (n) fiş, makbuz, alındı
- recommendation (n) tavsiye, öneri
- reference (n) söz etme, atıfta bulunma; başvurma, danışma
- reflect (v) yansıtmak, aksettirmek
- regularly (adv) devamlı, düzenli olarak
- reject (v) reddetmek, geri çevirmek
- relate (v) bağlı olmak, ilgili olmak, ilişki kurmak, ilişkilendirmek
- related (adj) bağlantılı, ilişkili
- relation (n) ilişki, bağlantı, akraba
- relative (adj) nisbi, göreceli
- relative (n) akraba
- relaxed (adj) sakin, rahat, gevşemiş, rahatlamış
- relaxing (adj) sakin, huzur verici, dinlendirici
- release (n) tahliye, kurtulma
- release (v) serbest bırakmak, salıvermek, yaymak; piyasaya sunmak
- reliable (adj) güvenilir, emin, inanılır
- religion (n) din, inanç
- religious (adj) dini, dindar, inançlı, sofu
- remain (v) kalmak, durmak, geriye kalmak, …meye devam etmek
- remind (v) hatırlatmak
- remote (adj) uzak, çok eski, çok uzak
- rent (n) kira, kira gideri
- rent (v) kiralamak, kiraya vermek
- repair (n) onarım, tamirat
- repeat (n) tekrar
- repeated (adj) tekrarlanan
- represent (v) temsil etmek
- request (v) rica etmek, istemek, talep etmek
- require (v) gerektirmek, istemek
- reservation (n) rezervasyon, yer ayırtma
- resource (n) kaynak, çare
- respect (n) saygı
- respect (v) saygı göstermek, saymak
- responsibility (n) sorumluluk, mesuliyet, yükümlülük
- responsible (adj) sorumlu, mesul, sorumluluk sahibi
- result (v) sonucu olmak
- retire (v) emekli olmak
- retired (adj) emekli, inzivaya çekilmiş
- revise (v) gözden geçirmek, tekrar etmek
- rise (n) artış, yükselme
- risk (n) risk, tehlike
- risk (v) riske atmak, tehlikeye atmak, göze almak
- robot (n) robot
- roll (n) rulo
- roll (v) yuvarlamak
- romantic (adj) romantik
- rope (n) halat, ip
- rough (adj) pürüzlü, pürtüklü, engebeli
- row (n) sıra, dizi ,tartışma
- royal (adj) kraliyet
- rugby (n) ragbi
- rule (v) yönetmek, hükmetmek
B2 Seviyesi Kelimeler
- racial (adj) ırksal
- racism (n) ırkçılık
- racist (adj) ırkçı
- racist (n) ırkçı
- radiation (n) ışın, ışıma, yayılma, radyasyon
- rail (n) demiryolu, ray
- random (adj) rasgele, gelişigüzel, tesadüfi
- range (v) … arasında değişmek, sıralanmak
- rank (n) rütbe, makam
- rank (v) yer almak ; sayılmak
- rapid (adj) çabuk, hızlı, seri
- rapidly (adv) hızlıca
- rat (n) fare, sıçan
- rate (v) değer biçmek, derecelendirmek
- rating (n) değerlendirme, puanlama
- raw (adj) ham, çiğ, olmamış, pişmemiş
- reach (n) erişim, ulaşım
- realistic (adj) gerçekçi
- reasonable (adj) akla yatkın, mantıklı, makul
- reasonably (adv) oldukça, makul bir şekilde
- rebuild (v) yeniden inşa etmek, düzeltmek
- recall (v) hatırlamak, geri çağırmak, anımsamak
- receiver (n) alıcı, alan kimse
- recession (n) gerileme, durgunluk
- reckon (v) düşünmek, hesaplamak, hesap etmek
- recognition (n) tanınma, doğrulama
- recover (v) iyileşmek, düzelmek, toplamak
- recovery (n) iyileşme, düzelme
- recruit (n) yeni üye
- recruit (v) işe almak, askere almak, toplamak, kaydetmek
- recruitment (n) askere alma
- reduction (n) indirim, düşürme, azalma
- referee (n) hakem
- refugee (n) mülteci
- regard (n) saygı, itibar
- regard (v) düşünmek, görmek, dikkate almak, hesaba katmak, düşünülmek
- regional (adj) bölgesel
- register (n) sicil, kayıt
- register (v) kayda geçirmek, kaydetmek, listelemek
- registration (n) kayıt, tescil, kaydetme
- regret (n) pişmanlık
- regret (v) üzülmek, pişman olmak
- regulate (v) düzenlemek, düzenleme yapmak
- regulation (n) düzenleme, mevzuat
- reinforce (v) güçlendirmek, takviye etmek, sağlamlaştırmak
- relatively (adv) nispeten
- relevant (adj) konu ile ilgili, alâkalı, uygun
- relief (n) rahatlama, sıkıntıdan kurtulma
- relieve (v) rahatlatmak, dindirmek, hafifletmek
- relieved (adj) rahatlamış
- rely (v) inanmak, güvenmek, itimat etmek, güvenmek, bel bağlamak
- remark (n) söz, lâf, beyan
- remark (v) belirtmek, söylemek
- remarkable (adj) dikkate değer, dikkat çekici, göze çarpan
- remarkably (adv) dikkate değer şekilde, önemli derecede
- reporting (n) habercilik, raporlama
- representative (adj) temsilci
- representative (n) temsilci, delege
- reputation (n) ün, ad, şöhret, itibar
- requirement (n) gereksinim, koşul
- rescue (n) kurtarma
- rescue (v) kurtarmak, muaf tutmak
- reserve (n) yedek
- reserve (v) ayırmak, tutmak, tahsis etmek
- resident (adj) oturan, yaşayan, sakin
- resident (n) oturan, ikamet eden kimse, yerli, sakin
- resign (v) istifa etmek, ayrılmak
- resist (v) direnmek, göğüs germek, karşı koymak
- resolution (n) niyet, karar, önerge, teklif
- resolve (v) karar vermek, karara bağlamak, halletmek, çözmek
- resort (n) dinlenme yeri, mesire, tatil yeri
- restore (v) yenileştirmek, eski haline getirmek, onarmak
- restrict (v) sınırlamak, kısıtlamak
- restriction (n) kısıtlama
- retail (n) perakende satış, perakendecilik
- retain (v) alıkoymak, tutmak, sürdürmek, devam ettirmek, korumak
- retirement (n) emeklilik, emekliye ayrılma
- reveal (v) açığa çıkarmak, açıklamak, ortaya çıkarmak
- revenue (n) gelir, devlet geliri, vergi
- revision (n) gözden geçirme, tekrar
- revolution (n) devir, devrim, ihtilal
- reward (n) ödül, mükâfat
- reward (v) ödül vermek
- rhythm (n) ritim, ahenk
- rid (v) kurtarmak, temizlemek, başından atmak, defetmek
- ridiculous (adj) gülünç, komik, saçma
- risky (adj) tehlikeli, riskli
- rival (adj) rakip
- rival (n) rakip, hasım
- rob (v) soymak (hırsızlık)
- robbery (n) hırsızlık, soygun
- rocket (n) füze
- romance (n) macera, aşk romanı, romantizm
- root (n) kök, köken, kaynak
- rose (n) gül
- roughly (adv) kabaca, aşağı yukarı, yaklaşık
- round (n) dizi, seri, raunt
- routine (adj) rutin, alışılmış
- rub (v) ovmak, ovuşturmak
- rubber (adj) lastikten yapılmış
- rubber (n) silgi; lastik, kauçuk
- ruin (n) kalıntı, enkaz
- ruin (v) mahvetmek, bozmak, harap etmek, yıkmak
- rural (adj) kırsal, köy yaşamına ait
- rush (n) acele, telaş
- rush (v) acele etmek, koşturmak
C1 Seviyesi Kelimeler
- radar (n) radar
- radical (adj) radikal, kökten, köklü, köksel
- rage (n) öfke, kızgınlık, gazap
- raid (n) baskın, saldırı
- raid (v) hücum etmek, baskın yapmak, yağmalamak
- rally (n) toplantı, miting; ralli
- rally (v) topla(n)mak, bir araya gelmek, birleşmek
- ranking (n) en yüksek rütbeli
- rape (n) gasp, tecavüz
- rape (v) ırza geçmek, tecavüz etmek
- ratio (n) oran, nispet
- rational (adj) manaklı başında, tıklı, oranlı, akla yatkın
- ray (n) ışın, ışık huzmesi, iz
- readily (adv) isteyerek, kolaylıkla
- realization (n) idrak, anlama, farkında olma
- realm (n) alan, saha; krallık
- rear (adj) arka
- rear (n) arka, geri
- reasoning (n) mantıklı düşünme
- reassure (v) içini rahatlatmak, güvenini pekiştirmek
- rebel (n) isyancı
- rebellion (n) isyan, ayaklanma
- recipient (n) alıcı, alan kimse
- reconstruction (n) yeniden yapım, yeniden inşa
- recount (v) yeniden saymak
- referendum (n) halk oylaması
- reflection (n) yansıma, görünüm
- reform (n) yenilik, ıslahat
- reform (v) reform yapmak, düzeltmek, değiştirmek
- refuge (n) sığınak
- refusal (n) ret, kabul etmeme
- regain (v) geri kazanmak
- regardless (adv) her şeye rağmen, ne olursa olsun, gene de
- regime (n) rejim, yönetim şekli, düzen
- regulator (n) düzenleyici, regülatör
- regulatory (adj) düzenleyici
- rehabilitation (n) rehabilitasyon
- reign (n) devir, hükümdarlık
- reign (v) hüküm sürmek, egemen olmak
- rejection (n) ret, geri çevirme
- relevance (n) ilişki, alaka
- reliability (n) güvenilirlik
- reluctant (adj) isteksiz, gönülsüz, ağırdan alan
- remainder (n) artan, geriye kalan
- remains (n) kalıntılar, harabeler, ceset, ceset kalıntısı
- remedy (n) ilaç, tedavi, deva, çare
- reminder (n) hatırlatıcı şey
- removal (n) ortadan kaldırma
- render (v) vermek, çevirmek, yorumlamak, dönüştürmek
- renew (v) yenilemek, bakım yapmak
- renowned (adj) ünlü, meşhur
- rental (n) kira bedeli, kira
- replacement (n) yerine geçme
- reportedly (adv) söylendiğine göre, söylenenlere göre
- representation (n) temsil, sembol, tasvir
- reproduce (v) çoğaltmak, kopyasını çıkarmak, çoğalmak, üremek
- reproduction (n) çoğalma, kopya
- republic (n) cumhuriyet
- resemble (v) benzemek
- reside (v) ikamet etmek
- residence (n) konut; yaşama, oturma
- residential (adj) oturmaya ayrılmış
- residue (n) artık, kalan, kalıntı, tortu, çökelti
- resignation (n) istifa, çekilme, rıza
- resistance (n) direnç
- respective (adj) ayrı ayrı, herkes kendi
- respectively (adv) verilen sıra ile
- restoration (n) onarma, yenileme
- restraint (n) baskı, kısıtlama, engel, sınırlama
- resume (v) kaldığı yerden devam etmek, yeniden başlatmak
- retreat (n) çekilme
- retreat (v) geri çekilmek
- retrieve (v) geri almak, kavuşmak, telâfi etmek
- revelation (n) ifşa, açığa çıkarma; ayet, vahiy
- revenge (n) öç, intikam, kan davası
- reverse (adj) ters, zıt, karşıt, aksi
- reverse (n) geri vites, geri geri gitme
- reverse (v) tersine çevirmek; geri geri gitmek
- revival (n) diriliş, canlanma
- revive (v) canlandırmak, hayata döndürmek
- revolutionary (adj) devrim yaratan
- rhetoric (n) hitabet
- rifle (n) tüfek
- riot (n) ayaklanma, isyan
- rip (v) yırtmak, paramparça etmek, aktarmak, kopyalamak
- ritual (n) dinsel tören, dini tören, dini gelenek
- robust (adj) dinç, dirençli, kuvvetli
- rock (v) sallamak, sarsmak
- rod (n) çubuk, değnek
- rotate (v) dönmek, döndürmek; sırayla yapmak
- rotation (n) dönüşüm, devir
- ruling (n) mahkeme kararı
- rumour (n) dedikodu, söylenti
Q Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- quarter (n) çeyrek, dörtte biri, dörtte birlik bölüm
- question (n) soru, sorun
- quick (adj) çabuk, hızla, hızlı, şipşak
- quickly (adv) hızlıca, çabuk çabuk
- quiet (adj) sessiz, sakin
- quite (adv) oldukça, epey
A2 Seviyesi Kelimeler
- quality (n) nitelik, kalite, vasıf, özellik
- quantity (n) nicelik, miktar, sayı
- queen (n) kraliçe, sultan, sevgili
- question (v) sorgulamak, şüphe etmek
- quietly (adv) sessizce
B1 Seviyesi Kelimeler
- qualification (n) yeterlik, nitelik
- qualified (adj) nitelikli, kısıtlı, vasıflı, kalifiye
- qualify (v) nitelendirmek, yeterli olmak
- queue (n) kuyruk, sıra
- queue (v) kuyruk olmak, sıraya/kuyruğa girmek
- quit (v) vazgeçmek, istifa etmek, çekilmek, bırakmak, terk etmek
- quotation (n) alıntı, fiyat teklifi
- quote (n) alıntı
- quote (v) alıntı yapmak, aktarmak
B2 Seviyesi Kelimeler
- questionnaire (n) anket, soru kâğıdı, soruşturma
C1 Seviyesi Kelimeler
- query (n) sorgu
- quest (n) arama, araştırma, soruşturma
- quota (n) kota, kontenjan, pay
P Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- page (n) sayfa, yaprak
- paint (n) boya
- paint (v) boyamak
- painting (n) portre, tablo, resim
- pair (n) eş, çift, ikili
- paper (n) kağıt; gazete
- paragraph (n) paragraf
- parent (n) anne baba
- park (n) park
- park (v) park etmek
- part (n) kısım, bölüm, parça
- partner (n) ortak, eş
- party (n) parti, eğlence; taraf, grup
- passport (n) pasaport
- past (adj) geçmiş, bitmiş
- past (n) geçmis, geçmis zaman
- past (prep) …yı geçince, …dan sonra, …dan daha ötede
- pay (v) ödemek, ödeme yapmak
- pen (n) dolma kalem
- pencil (n) kurşun kalem
- people (n) insanlar; halk
- pepper (n) biber
- perfect (adj) mükemmel, kusursuz, ideal
- period (n) süre, dönem
- person (n) kişi, birey
- personal (adj) kişisel
- phone (n) telefon
- phone (v) telefon etmek, aramak
- photo (n) fotoğraf
- photograph (n) fotoğraf
- phrase (n) deyiş, ifade, tabir, tamlama
- piano (n) piyano
- picture (n) resim, görüntü
- piece (n) parça, tane, bir parça, kısım,eser
- pig (n) domuz
- pink (adj) pembe
- pink (n) pembe
- place (n) yer, konum
- plan (n) plan, tasarı
- plan (v) planlamak, tasarlamak
- plane (n) uçak
- plant (n) bitki; fabrika
- play (n) oyun
- play (v) oynamak; (müzik aleti) çalmak
- player (n) oyuncu
- please (excl) lütfen
- point (n) nokta; husus, sorun
- police (n) polis (teşkilatı)
- policeman (n) polis
- pool (n) havuz, gölcük, gölet
- poor (adj) fakir; kötü, vasıfsız; zavallı
- popular (adj) ünlü, popüler
- positive (adj) faydalı , yararlı, olumlu
- possible (adj) olası, mümkün
- post (n) posta; iş
- post (v) postalamak
- potato (n) patates
- pound (n) pound, sterlin
- practice (n) çalışma, uygulama, idman, pratik
- practise (v) alıştırma yapmak, uygulamak, uygulama yapmak, çalısmak
- prefer (v) tercih etmek, yeğlemek
- prepare (v) hazırlamak, hazırlanmak, hazırlık yapmak
- present (adj) şu anki; var, mevcut, bulunan
- present (n) hediye; bugün, şu an
- pretty (adj) hoş, güzel, sevimli
- pretty (adv) oldukça, epey
- price (n) fiyat; bedel
- probably (adv) muhtemelen, olasılıkla, galiba
- problem (n) sorun, mesele
- product (n) ürün, mahsul, sonuç
- programme (n) program
- project (n) proje, tasarı, plan
- purple (adj) mor
- purple (n) mor rengi
- put (v) koymak
A2 Seviyesi Kelimeler
- pack (v) paketlemek, sarmak, toplanmak, doluşmak
- pain (n) ağrı, acı, azap
- painter (n) ressam
- palace (n) palas, saray
- pants (n) pantolon
- parking (n) araç park etme, araç parkı
- particular (adj) belli, belirli, özel, özgü, özel
- pass (v) geçmek, başarmak
- passenger (n) yolcu
- past (adv) …dan geçip giderek, geçe (saat), kullanım tarihi geçmiş
- patient (n) hasta
- pattern (n) örnek, eşantiyon, şablon, tarz, şekil
- pay (n) ödeme; maaş
- peace (n) barış, sulh, huzur, rahat
- penny (n) peni, sent
- per (prep) her biri, başına
- per cent (adj) yüzde, …lik
- per cent (adv) yüzde, yüzdelik, yüzde olarak
- per cent (n) yüzde, oran
- perform (v) yapmak, yerine getirmek, uygulamak, sergilemek
- perhaps (adv) belki, muhtemelen
- permission (n) izin, müsaade
- personality (n) kişilik, karakter
- pet (n) ev hayvanı, evcil hayvan
- petrol (n) benzin
- photograph (v) fotoğraf çekmek
- physical (adj) fiziki, bedensel
- physics (n) fizik
- pick (v) toplamak, koparmak, yolmak, seçmek
- pilot (n) pilot
- planet (n) gezegen
- plant (v) dikmek, yerleştirmek
- plastic (adj) plastik
- plastic (n) plastik
- plate (n) tabak, levha
- platform (n) sahne, platform
- please (v) memnun etmek
- pleased (adj) mutlu, memnun
- pocket (n) cep, göz, kısım
- polite (adj) kibar, nazik, terbiyeli, ince
- pollution (n) kirlenme, kirletme, kirlilik
- pop (adj) pop
- pop (n) pop müziği
- population (n) nüfus
- position (n) durum, konum, yer
- possession (n) mal mülk, sahip olma
- possibility (n) olasılık, ihtimal, olanak
- poster (n) afiş
- power (n) güç, kuvvet; yetki, iktidar
- predict (v) önceden haber vermek, tahmin etmek
- present (v) sunmak, vermek
- president (n) başkan, cumhurbaşkanı
- prevent (v) önlemek, engel olmak, alıkoymak
- print (v) basmak, yayımlamak
- printer (n) yazıcı, matbaacı
- prison (n) hapishane, cezaevi, kodes
- prize (n) ödül, mükâfat, ikramiye
- process (n) yöntem, işlem, süreç
- produce (v) üretmek, yapmak, neden olmak
- professional (adj) mesleki, profesyonel
- professor (n) profesör
- profile (n) profil, biyografi, yüzün yandan görünüsü, kesit
- program (n) program
- progress (n) gelişme, ilerleme
- promise (n) söz, vaat; gelecek
- promise (v) söz vermek, vaat etmek
- pronounce (v) telâffuz etmek, sesletmek
- protect (v) korumak, gözetmek
- provide (v) sağlamak, karşılamak, temin etmek
- pub (n) meyhane, bar
- public (adj) umumi, ortak
- public (n) kamu, kamusal, halk
- publish (v) yayınlamak, basmak
- pull (v) çekmek, asılmak
- purpose (n) amaç, maksat, niyet
- push (v) itmek, zorlamak
B1 Seviyesi Kelimeler
- pack (n) kutu, paket; sürü
- package (n) bohça, paket, koli, kutu
- painful (adj) acıtan, ağrıtan, eziyetli, ağrılı
- pale (adj) sararmış, soluk, solgun, uçuk
- pan (n) tencere, tava
- participate (v) katılmak, ortak olmak, pay almak
- particularly (adv) özellikle, bilhassa, ayrıntılı olarak
- pass (n) geçiş, pas
- passion (n) hırs, ihtiras, tutku, merak
- path (n) patika, yol, rota
- payment (n) ödeme, ücret
- peaceful (adj) huzurlu, sakin, barıssever, barışcıl
- percentage (n) yüzde, yüzdesi, oran
- perfectly (adv) kusursuzca, tamamen
- performance (n) gösteri, oyun, performans
- personally (adv) şahsen, kişisel olarak, bana göre
- persuade (v) ikna etmek, razı etmek, kandırmak
- photographer (n) fotoğrafçı
- photography (n) fotoğrafçılık sanatı
- pin (n) dikiş iğnesi, toka
- pin (v) iğnelemek, iliştirmek
- pipe (n) boru; pipo
- place (v) koymak, yerleştirmek
- planning (n) planlama
- pleasant (adj) hoş, güzel, iç açıcı
- pleasure (n) keyif, zevk, memnuniyet
- plenty (pron) bol, çok, yeterli, bolca
- plot (n) konu, komplo, entrika, fesat
- plus (prep) artı, ilaveten, artı olarak; fazladan
- poem (n) şiir
- poet (n) şair
- poetry (n) şiir
- point (v) göstermek, işaret etmek
- poison (n) zehir
- poison (v) zehirlemek
- poisonous (adj) zehirli, fesat, kötü niyetli
- policy (n) politika, siyaset, plan
- political (adj) politik, siyasal, siyasi
- politician (n) politikacı, siyasetçi
- politics (n) politika, siyaset
- port (n) liman, iskele
- portrait (n) portre, resim, vesikalık fotoğraf
- possibly (adv) muhtemelen
- pot (n) kap, çömlek
- pour (v) dökmek, akıtmak, boşaltmak
- poverty (n) yoksulluk, fakirlik
- powder (n) toz, pudra
- powerful (adj) etkili, güçlü
- practical (adj) uygulamalı, kullanışlı
- pray (v) dua etmek
- prayer (n) dua
- prediction (n) tahmin
- prepared (adj) hazır
- presentation (n) sunum, sergileme
- press (n) basın, matbaa
- press (v) basmak, bastırmak, baskı yapmak, sıkıştırmak; üstelemek, zorlamak
- pressure (n) baskı, zorlama, sıkıntı, basınç
- pretend (v) yalandan yapmak, numara yapmak, gibi davranmak, taslamak
- previous (adj) önceki, eski, evvelki
- previously (adv) eskiden, önceden
- priest (n) papaz
- primary (adj) ilk, biri, başlıca, ana, temel, asıl
- prince (n) prens, şehzade, hükümdar
- princess (n) prenses
- printing (n) matbaacılık, baskıcılık
- prisoner (n) mahkûm, hükümlü
- private (adj) özel, gizli, şahsi, kişisel
- producer (n) üretici, yapımcı
- production (n) üretme, üretim, yapım
- profession (n) iş, uzmanlık alanı, meslek
- profit (n) kâr, kazanç, getiri, fayda
- program (v) (bilgisayar) programlamak, program yapmak
- promote (v) yükseltmek, terfi ettirmek, ilerletmek
- proper (adj) tam, doğru dürüst, uygun, yerinde, düzgün
- properly (adv) düzgün bir şekilde, doğru dürüst, güzelce
- property (n) eşya, emlâk, mal, mülk, özellik
- protest (n) protesto
- protest (v) itiraz etmek, protesto etmek
- proud (adj) gururlu, onurlanmış, gurur verici
- prove (v) kanıtlamak, ispat etmek
- pull (n) çekiş, çekim
- punish (v) cezalandırmak, ceza vermek
- punishment (n) ceza, cezalandırma, sert davranma
- push (n) itiş kakış, itme, itekleme
B2 Seviyesi Kelimeler
- pace (n) hız, sürat
- pace (v) hızını ayarlamak
- package (v) paketlemek
- packet (n) paket, bohça, çıkın
- palm (n) avuç içi; palmiye
- panel (n) panel, levha, pano
- panic (n) panik, korku
- parade (n) geçit töreni
- parallel (adj) benzer, paralel
- parallel (n) benzerlik, paralellik
- parliament (n) parlamento
- part-time (adj) yarım günlük, part time
- participant (n) katılımcı, iştirakçi
- participation (n) katılım
- partly (adv) kısmen
- partnership (n) ortaklık, işbirliği
- passage (n) geçiş, bölüm
- passionate (adj) tutkulu, ihtiraslı, hırslı
- password (n) parola, şifre
- patience (n) sabır, tahammül
- patient (adj) sabırlı, hoşgörülü, dayanıklı
- pause (n) duraklama
- pause (v) ara / fasıla vermek, durmak, duraklamak
- peer (n) eş, akran
- penalty (n) ceza, para cezası, penaltı
- pension (n) emekli maaşı, emekli
- perceive (v) algılamak, hissetmek, sezmek
- perception (n) algılama, idrak, algı
- permanent (adj) sürekli, kalıcı, daimi
- permanently (adv) daimi olarak, temelli olarak, kalıcı bir şekilde
- permit (n) izin, ruhsat
- permit (v) izin vermek, olanak vermek
- perspective (n) bakış açısı, çizim
- phase (n) safha, evre, faz, aşama
- phenomenon (n) olgu, fenomen, algılanabilen şey, olay
- philosophy (n) felsefe
- pick (n) murç, kazma
- picture (v) kafasında canlandırmak
- pile (n) yığın, küme
- pile (v) yığmak, istif etmek, birikmek
- pill (n) hap, ilaç
- pitch (n) spor sahası, derece, aşama, perde, saha
- pity (n) merhamet, acıma, acınacak şey, üzücü
- placement (n) yerleştirme
- plain (adj) yalın, sade, düz, açık
- plot (v) komplo kurmak
- plus (adj) ve üstü
- plus (conj) ayrıca, ve de
- plus (n) artı, fazlalık
- pointed (adj) sivri, sivri uçlu
- popularity (n) popülarite, rağbet
- portion (n) porsiyon, pay, hisse, parça
- pose (v) poz vermek, tavır takınmak, sebep olmak, teşkil etmek
- position (v) yerleştirmek, koymak
- positive (n) pozitif
- possess (v) sahip olmak, elinde bulundurmak
- potential (adj) muhtemel, potansiyel, olası
- potential (n) güç, potansiyel
- potentially (adv) imkan dahilinde, olabilir, mümkün olarak, potansiyel olarak
- power (v) güç sağlamak
- praise (n) övgü, yüceltme
- praise (v) övmek, methetmek, şükretmek, yüceltmek
- precede (v) -den önce gelmek, önce olmak
- precious (adj) kıymetli, değerli
- precise (adj) tam, kesin, belirli, belli
- precisely (adv) tam olarak
- predictable (adj) tahmin edilebilir
- preference (n) tercih, yeğ tutma
- pregnant (adj) gebe, hamile, yaratıcı
- preparation (n) hazırlık
- presence (n) varlık, var olma, varoluş, tavır
- preserve (v) korumak, muhafaza etmek
- price (v) fiyatlandırmak
- pride (n) gurur, kibirlilik, övünç
- primarily (adv) ilk olarak, öncelikle, başlıca
- prime (adj) en önemli, başlıca, asal, birinci
- principal (adj) baş, ana, asıl, esas
- principle (n) ilke, prensip, ana, esas
- print (n) baskı; iz
- prior (adj) -den önce, önceki, eski, önce
- priority (n) kıdem, öncelik
- privacy (n) mahremiyet, kişiye özellik, özel hayat, gizlilik
- probability (n) olasılık, ihtimal
- probable (adj) olası, mümkün, muhtemel
- procedure (n) prosedür, işlem, usul, muamele, yol, yöntem
- proceed (v) ilerlemek, devam etmek
- process (v) işlemek
- produce (n) ürün, mahsül
- professional (n) profesyonel
- programming (n) programlama
- progress (v) gelişmek, ilerlemek, ileri gitmek
- progressive (adj) gelişen, ilerleyen
- prohibit (v) yasaklamak, menetmek, yasak etmek
- project (v) tasarlamak
- promising (adj) umut vaadeden
- promotion (n) reklâm, tanıtım, terfi, artırma, ilerleme
- prompt (v) sebep olmak, harekete geçirmek, teşvik etmek
- proof (n) kanıt, delil, ispat
- proportion (n) oran, nispet, pay, kesim
- proposal (n) öneri, teklif, evlenme teklifi
- propose (v) önermek, teklif etmek, sunmak
- prospect (n) beklenti, olasılık, umut, ihtimal
- protection (n) koruma, muhafaza, himaye
- protein (n) protein
- protester (n) protestocu
- psychological (adj) psikolojik, ruhsal
- psychologist (n) psikolog, ruh bilimci
- psychology (n) psikoloji, ruhbilim
- publication (n) yayınlama, yayın, neşriyat
- publicity (n) tanıtım, tanıtma, reklâm
- publishing (n) yayıncılık
- punk (n) pank, pank müziği
- pupil (n) öğrenci
- purchase (n) satın alma
- purchase (v) satın almak, elde etmek, kazanmak
- pure (adj) saf, arı, katıksız, katkısız
- purely (adv) tamamen, sadece
- pursue (v) izlemek, peşinde koşmak, takip etmek
- pursuit (n) kovalama, takip, araştırma
- puzzle (n) bulmaca
C1 Seviyesi Kelimeler
- pad (n) bloknot; tampon
- parameter (n) parametre
- parental (adj) anne babaya ilişkin
- parish (n) kilise bölgesi
- parliamentary (adj) parlamentoya ait
- partial (adj) kısmi, tam olmayan, taraflı
- partially (adv) kısmen
- passing (n) geçiş, geçme, intikal; ölüm, vefat
- passive (adj) pasif
- pastor (n) protestan kilisesi papazı, pastör
- patch (n) yama
- patent (n) buluş belgesi
- pathway (n) patika, yaya geçidi
- patrol (n) devriye
- patrol (v) devriye gezmek
- patron (n) patron, efendi
- peak (n) zirve, doruk, tepe, en üst seviye, zirve
- peasant (n) köylü, çiftçi
- peculiar (adj) has, özgün, özel, acayip, tuhaf, garip
- persist (v) devam etmek, sürdürmek, ısrar etmek, sürmek
- persistent (adj) devamlı, sürekli, kalıcı, ısrarcı
- personnel (n) kadro, personel
- petition (n) dilekçe
- philosopher (n) filozof
- philosophical (adj) felsefi
- physician (n) hekim, doktor
- pioneer (n) öncü
- pioneer (v) çığır açmak, öncü olmak
- pipeline (n) boru hattı
- pirate (n) korsan
- pit (n) çukur, delik
- plea (n) (mahkeme) davalı beyanı, yalvarma, yakarma, rica
- plead (v) (mahkeme) iddia etmek, beyan etmek; yalvarmak, rica etmek
- pledge (n) söz, taahhüt
- pledge (v) söz vermek, yemin etmek
- plug (n) priz, tıpa, tıkaç, fiş
- plug (v) fişe takmak
- plunge (v) daldırmak, batırmak, saplamak, düşmek
- pole (n) kutup
- poll (n) anket, araştırma
- pond (n) gölet, gölcük, havuz
- pop (v) patlatmak
- portfolio (n) çalışmaların bir arada toplandığı dosya/klasör/koleksiyon
- portray (v) portresini yapmak, tasvir etmek, betimlemek, canlandırmak
- post-war (adj) savaş sonrası
- postpone (v) ertelemek, tecil etmek
- practitioner (n) pratisyen, doktor, avukat
- preach (v) öğüt vermek, vaaz vermek
- precedent (n) örnek, emsal
- precision (n) doğruluk, tamlık
- predator (n) yırtıcı hayvan
- predecessor (n) selef, önceki kişi
- predominantly (adv) çoğunlukla
- pregnancy (n) hamilelik
- prejudice (n) önyargı, peşin hüküm
- preliminary (adj) başlangıç, giriş, ön, ilk
- premier (adj) en iyi ve en önemli olan; ilk, baş, birinci, asıl
- premise (n) varsayım, hipotez
- premium (n) prim, ödül, ikramiye, kâr payı, ek ödeme
- prescribe (v) ilaç yazmak (doktor), reçete yazmak
- prescription (n) reçete, ilaç yazma, emir
- presently (adv) şu anda
- preservation (n) koruma, muhafaza
- preside (v) başkanlık etmek, yönetmek
- presidency (n) başkanlık
- presidential (adj) başkanlıkla ilgili
- prestigious (adj) prestijli, saygın, tanınmış, itibarlı
- presumably (adv) herhalde, galiba, muhtemelen, tahminen
- presume (v) varsaymak, farz etmek, tahmin etmek, sanmak
- prevail (v) galip gelmek, yenmek, hüküm sürmek, yaygın olmak
- prevalence (n) yaygınlık
- prevention (n) önlem, koruma
- prey (n) hayvanın avı, av
- principal (n) müdür
- privatization (n) özelleştirme
- privilege (n) ayrıcalık, imtiyaz, dokunulmazlık
- probe (n) sonda, araştırma, soruşturma, tetkik, inceleme
- probe (v) araştırmak, soruşturmak, tetkik etmek
- problematic (adj) sorunlu, tartışmalı
- proceeding (n) konferans, gidiş, muamele
- proceeds (n) kazanç, hasılat, gelir
- processing (n) işlem
- processor (n) işlemci
- proclaim (v) ilan etmek, duyurmak, bildirmek
- productive (adj) üretken, yaratıcı, verimli
- productivity (n) üretkenlik
- profitable (adj) kârlı
- profound (adj) derin, çok derin, bilge, şiddetli
- projection (n) tasarlama, tasarım, tahmin, yansıma, gösterim, projeksiyon
- prominent (adj) belirgin, belli, göze çarpan, önemli, seçkin
- pronounced (adj) belirgin, belli, açık, bariz, ortada
- propaganda (n) propaganda
- proposition (n) teklif, öneri
- prosecute (v) dava açmak, yürütmek, takip etmek
- prosecution (n) dava, kovuşturma
- prosecutor (n) savcı
- prospective (adj) beklenen, olası
- prosperity (n) zenginlik, refah, bolluk
- protective (adj) koruyucu
- protocol (n) protokol
- province (n) il, vilâyet, uzmanlık alanı
- provincial (adj) taşralı
- provision (n) temin, koşul
- provoke (v) kışkırtmak, tahrik etmek, kızıştırmak
- psychiatric (adj) psikiyatrik
- pulse (n) nabız, nabız atışı
- pump (n) pompa
- pump (v) pompalamak, şişirmek
- punch (n) yumruk, yumruklama
- punch (v) yumruklamak, zımbalamak
O Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- o’clock (adv) saat
- object (n) nesne, cisim, eşya
- October (n) ekim (ay)
- of (prep) …nın / nin; bir şeye birine ilişkin / ait olmayı belirtir
- off (adv) uzakta, kapalı
- off (prep) -den uzak, kapalı
- office (n) iş yeri, büro
- often (adv) sık sık, çoğu zaman
- oh (excl) ha, ey
- OK (adj) iyi, güzel, uygun
- OK (adv) yolunda, uygun
- OK (excl) olur, okey, iyi
- old (adj) yaşlı; eski
- on (adv) devamlı; süren / devam eden eylem ve olayları belirtmede
- on (prep) -de, -deki; üzerine, hakkında; -den sonra
- once (adv) bir defa, bir kere; bir zamanlar, eskiden
- one (det) bir, biri, tek, yalnız
- one (num) bir
- one (pron) bir şey, biri, kişi
- onion (n) soğan
- online (adj) online
- online (adv) internete bağlı
- only (adj) bir tek, yalnızca, sadece
- only (adv) yalnız, sadece
- open (adj) açık; dürüst
- open (v) açmak
- opinion (n) fikir, düşünce, kanı, görüş
- opposite (adj) ters, karşıt; muhalif
- opposite (adv) karşıda, karşı karşıya, karşısında
- opposite (n) muhalif, öteki, zıt
- opposite (prep) karşısında
- or (conj) ya da, veya; aksi takdirde, yoksa
- orange (adj) turuncu
- orange (n) portakal, turuncu
- order (n) sıra, düzen; emir; sipariş
- order (v) emretmek; sipariş vermek
- other (adj) diğer, başka, öbür
- other (pron) diğeri, ötekine
- our (det) bizim, bizlerin
- out (adv) dışarı, dışarıya, dışarda
- out (prep) dışarı, dışarıda
- outside (adv) dışarıya, dışarıda, dışında
- over (adv) …dan fazla, …nın üzerinde, …nın üstünde, sona ermiş
- over (prep) üstün, üstünde, üzerinde
- own (adj) kendi, kendisine ait, özel
- own (pron) kendi, kendisinin
A2 Seviyesi Kelimeler
- ocean (n) okyanus, derya
- offer (n) teklif, öneri, sunma
- offer (v) teklif etmek, sunmak
- officer (n) memur, görevli, polis, subay
- oil (n) sıvı yağ; petrol
- onto (prep) -e, -a (üzerine doğru)
- opportunity (n) fırsat, uygun durum, şans
- option (n) seçenek
- ordinary (adj) olağan, sıradan
- organization (n) organizasyon, örgüt, örgütlenme, teşkilat, kuruluş
- organize (v) planlamak, düzenlemek, kurmak
- original (adj) gerçek, asıl, özgün, ilk
- ourselves (pron) kendimizi, kendimize, biz, kendimiz
- outside (adj) dış, dışarda
- outside (n) dışı, dış yüzeyi
- outside (prep) dışarda, dışında
- oven (n) fırın
- own (v) sahip olmak
- owner (n) sahip, mal sahibi
B1 Seviyesi Kelimeler
- obvious (adj) açık, besbelli, apaçık, belli, aşikâr
- obviously (adv) apaçık, belli ki, açıkça
- occasion (n) fırsat, ortam, durum
- occur (v) çıkmak, ortaya çıkmak, oluşmak, meydana gelmek, olmak
- odd (adj) tuhaf, alışılmamış; tek
- official (adj) resmi
- old-fashioned (adj) eski moda
- once (conj) -den sonra
- operation (n) cerrahi müdahale, operasyon, ameliyat, işletme
- organized (adj) düzenli, planlı
- organizer (n) düzenleyici
- original (n) ilk, asıl, eski, orijinal
- originally (adv) aslen, aslında, orijinal olarak, başlangıçta
- ought (mv) …malı / meli; yapılması gereken doğru ve en iyi olanı söylemek / istemek için kullanılır
- ours (pron) bizimki, bizimkiler
- outdoor (adj) açık havada yapılan, dışarıda
- outdoors (adv) dışarda, açık havada
B2 Seviyesi Kelimeler
- obesity (n) şişmanlık, aşırı şişmanlık
- obey (v) itaat etmek, uymak, dinlemek
- object (v) itiraz etmek, karşı çıkmak
- objective (adj) objektif, tarafsız, nesnel
- objective (n) amaç, hedef
- obligation (n) minnet, zorunluluk, yükümlülük
- observation (n) gözlem
- observe (v) görmek, gözetlemek, gözlemek
- observer (n) gözlemci
- obstacle (n) engel, mani
- obtain (v) sağlamak, elde etmek, edinmek
- occasionally (adv) ara sıra, bazen
- occupation (n) uğraş, iş, meşguliyet, meslek, işgal
- occupy (v) tutmak, işgal etmek, meşgul etmek
- offence (n) suç, kabahat, gücendirme, saldırı, tecavüz
- offend (v) incitmek, kırmak, rencide etmek
- offender (n) suçlu, suç işleyen kimse
- offensive (adj) saldıran, saldırgan, hakaret eden, onur kırıcı, ağır
- official (n) memur, yetkili
- ongoing (adj) devam eden, süren, devamlı, sürekli, aralıksız
- opening (n) delik, başlangıç, açılış
- openly (adv) açıkça
- opera (n) opera
- operate (v) işletmek, çalıştırmak, ameliyat yapmak, çalışmak, etki etmek
- operator (n) operatör, santral, şirket
- opponent (n) aleyhtar, düşman, rakip, muhalif
- oppose (v) karşı koymak, karşı çıkmak
- opposed (adj) karşı
- opposition (n) muhalefet, itiraz
- optimistic (adj) iyimser
- orchestra (n) orkestra
- organ (n) organ
- organic (adj) organik, yapısal, bedensel, doğal
- origin (n) kök, köken, başlangıç
- otherwise (adv) -ın dışında, -den farklı
- outcome (n) sonuç, son
- outer (adj) dış, dıştaki, harici
- outfit (n) (belirli amaçlar için) giysiler, elbiseler; takım, ekip, grup, kuruluş, şirket, teşkilat
- outline (n) ana hat
- outline (v) ana hatlarıyla belirtmek
- output (n) çıktı, çıkış gücü, verim, üretim, ürün
- outstanding (adj) göze çarpan, seçkin, önde gelen
- overall (adj) hepsi, tümü, tam, toplam; genel olarak, etraflı
- overall (adv) genel olarak
- overcome (v) yenmek, üstesinden gelmek, başa çıkmak
- overnight (adv) bir gecede
- overseas (adj) yabancı, dış ülkeden gelen
- overseas (adv) denizaşırı, yurt dışı, başka bir ülkeden
- owe (v) borçlu olmak, minnettar olmak
- ownership (n) sahiplik, mülkiyet
- oxygen (n) oksijen
C1 Seviyesi Kelimeler
- objection (n) itiraz, karşı çıkma
- oblige (v) zorunda bırakmak, mecbur etmek
- obsess (v) aklına takılmak
- obsession (n) takıntı, saplantı, sabit fikir
- occasional (adj) ara sıra olan, seyrek
- occurrence (n) olay, meydana gelme
- odds (n) ihtimal, şans
- offering (n) öneri, teklif
- offspring (n) evlat, yavru, döl, çocuk, ürün
- operational (adj) işler halde, faal
- opt (v) seçmek, karar kılmak
- optical (adj) görme ile ilgili
- optimism (n) iyimserlik
- oral (adj) ağız, ağızla ilgili
- organizational (adj) örgütsel, kurumsal
- orientation (n) oryantasyon, uyum sağlama
- originate (v) kaynaklanmak, meydana gelmek, başlamak, -de ortaya çıkmak
- outbreak (n) patlak verme, salgın, isyan, başlangıç
- outing (n) harcamalar, giderler, harcama
- outlet (n) satış mağazası, çıkış yeri, ağız, eser, çalışma, görev
- outlook (n) hayata bakış, görünüm, görünüş, görüntü
- outrage (n) hiddet, zulüm
- outrage (v) hakaret etmek, kırmak, kötü davranmak, öfkelenmek
- outsider (n) yabancı
- overlook (v) görmemezlikten gelmek, gözden kaçırmak, göz ardı etmek
- overly (adv) aşırı derecede
- oversee (v) denetlemek, gözetmek
- overturn (v) devirmek, alt üst etmek
- overwhelm (v) etkisi altına almak, alt etmek, ezmek, boğmak
- overwhelming (adj) ezici, karşı konulamaz