İçeriğe atla
S Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- sad (adj) üzgün, kederli
- salad (n) salata
- salt (n) tuz
- same (adj) aynı
- same (adv) eşit olarak, aynı şekilde
- same (pron) aynı, benzer, tıpkısı
- sandwich (n) sandviç
- Saturday (n) cumartesi
- say (v) söylemek, demek
- school (n) okul
- science (n) bilim, ilim, fen
- scientist (n) bilim adamı
- sea (n) deniz
- second (det) ikinci
- second (n) saniye, an
- second (ord num) ikinci
- section (n) bölge, bölüm
- see (v) görmek; anlamak; ziyaret etmek; izlemek
- sell (v) satmak
- send (v) göndermek, yollamak
- sentence (n) cümle, tümce, ceza
- September (n) eylül
- seven (num) yedi
- seventeen (num) on yedi
- seventy (num) yetmiş
- share (v) paylaşmak, bölüşmek, katılmak
- she (pron) (bayan) o
- sheep (n) koyun
- shirt (n) gömlek
- shoe (n) ayakkabı
- shop (n) dükkan
- shop (v) alışveriş yapmak
- shopping (n) alışveriş
- short (adj) kısa, az
- should (mv) …malı / meli; yapılması gerekeni istemeden / sormada kullanılır
- show (n) gösteri, sergi
- show (v) göstermek
- shower (n) duş; sağanak
- sick (adj) hasta, rahatsız
- similar (adj) benzer, benzeyen
- sing (v) şarkı söylemek
- singer (n) şarkıcı
- sister (n) kız kardeş
- sit (v) oturmak
- situation (n) durum
- six (num) altı
- sixteen (num) on altı
- sixty (num) altmış
- skill (n) beceri, ustalık, hüner, yetenek, kabiliyet
- skirt (n) etek
- sleep (v) uyumak
- slow (adj) yavaş
- small (adj) küçük, ufak, az
- snake (n) yılan
- snow (n) kar
- snow (v) (kar) yağmak
- so (adv) öyle, öyle…ki, o kadar, bu kadar
- so (conj) bundan dolayı, bu yüzden
- some (det) yaklaşık
- some (pron) bazı, herhangi
- somebody (pron) biri, birisi
- someone (pron) birisi, bir kimse
- something (pron) bir şey
- sometimes (adv) bazen, ara sıra
- son (n) erkek (evlat), oğul
- song (n) şarkı
- soon (adv) yakında, birazdan, az sonra
- sorry (adj) üzgün, pişman
- sorry (excl) affedersin, özür dilerim
- sound (n) ses
- sound (v) ses yapmak, ses çıkarmak
- soup (n) çorba
- south (adj) güney
- south (adv) güneye doğru
- south (n) güney
- space (n) mekân, aralık, mesafe, yer, uzay
- speak (v) konuşmak
- special (adj) belli, özel
- spell (v) hecelemek
- spelling (n) imla
- spend (v) harcamak, geçirmek, sarf etmek
- sport (n) spor
- spring (n) ilkbahar; kaynak, pınar
- stand (v) ayakta durmak, dikilmek
- star (n) yıldız; ünlü
- start (v) başlamak; çalıştırmak
- statement (n) ifade, söz
- station (n) durak, istasyon
- stay (v) (evde) kalmak
- still (adv) hâlâ
- stop (n) durak, mola
- stop (v) durmak, durdurmak
- story (n) makale, öykü, hikâye
- street (n) cadde, sokak
- strong (adj) güçlü, sağlam; demli, sert
- student (n) öğrenci
- study (n) çalışma, öğrenme
- study (v) çalışmak; okumak; araştırmak
- style (n) stil, tarz, biçim, zevk
- subject (n) konu; ders; özne
- success (n) başarı
- sugar (n) şeker
- summer (n) yaz
- sun (n) güneş
- Sunday (n) pazar (gün)
- supermarket (n) süpermarket
- sure (adj) kesin, emin
- sweater (n) kazak, sweatshirt
- swim (v) yüzmek
- swimming (n) yüzme
A2 Seviyesi Kelimeler
- sadly (adv) üzüntülü bir şekilde
- safe (adj) güvenli
- sail (v) gemiyle yol almak
- sailing (n) denize açılma, yelkencilik
- salary (n) maaş, aylık
- sale (n) satış; indirim, ucuzluk
- sauce (n) sos, salça
- save (v) kurtarmak; saklamak, biriktirmek, tasarruf
- scared (adj) korkmuş, tedirgin
- scary (adj) korkutucu
- scene (n) sahne, manzara, olay yeri
- schedule (n) tarife, şift, program
- score (n) sonuç; puan, sayı
- score (v) sayı yapmak, gol atmak, puan almak
- screen (n) ekran, perde
- search (n) arama
- search (v) aramak
- season (n) mevsim
- seat (n) koltuk, sandalye, oturak, oturacak yer
- second (adv) ikinci
- secondly (adv) ikinci olarak
- secret (adj) gizli
- secret (n) sır
- secretary (n) sekreter
- seem (lv) gibi görünmek, benzemek
- sense (n) duyu; anlam
- separate (adj) ayrı, ayrılmış
- series (n) sıra, seri, dizi
- serious (adj) ciddi, ağırbaşlı
- serve (v) hizmet etmek
- service (n) servis, hizmet, görev
- several (det) birkaç
- several (pron) birkaç
- shake (v) sallamak, çalkalamak
- shall (mv) …yım/lım mı?
- shape (n) şekil, biçim
- sheet (n) çarşaf, sayfa, tabaka
- ship (n) gemi
- shoulder (n) omuz
- shout (n) çığlık, bağırış
- shout (v) bağırmak, haykırmak
- shut (adj) kapalı
- shut (v) kapatmak, kapamak
- side (n) yüz, taraf, yan
- sign (n) imza, işaret
- sign (v) imzalamak
- silver (adj) gümüşten yapılmış, gümüş, gümüşî, gümüş renginde
- silver (n) gümüş
- simple (adj) basit, yalın
- since (conj) -dığı için, çünkü; -den beri, -den bu yana
- since (prep) -den beri, -den itibaren
- singing (n) şarkı söyleme
- single (adj) tek; bekâr
- single (n) tek, bekar
- sir (n) bey efendi, efendim
- site (n) yer, alan
- size (n) beden, numara, büyüklük, boyut
- ski (adj) kayak ile ilgili
- ski (n) kayak
- ski (v) kayak yapmak
- skiing (n) kayak yapma
- skin (n) cilt, deri
- sky (n) gökyüzü
- sleep (n) uyku
- slowly (adv) yavaş yavaş, yavaşça, yavaş
- smartphone (n) akıllı telefon
- smell (n) koku, koklama
- smell (v) koklamak, kokmak
- smile (n) gülümseme
- smile (v) gülümsemek
- smoke (n) duman; sigara
- smoke (v) sigara içmek; tütmek
- smoking (n) sigara içme
- soap (n) sabun
- soccer (n) futbol
- social (adj) toplumsal
- society (n) toplum, cemiyet
- sock (n) çorap
- soft (adj) yumuşak, hafif
- soldier (n) asker
- solution (n) çıkar yol, eriyik, çözüm
- solve (v) çözmek, çözüm bulmak
- somewhere (adv) bir yerde, bir yere, herhangi bir yerde
- somewhere (pron) bir yer
- sort (n) tür, çeşit, sınıf
- source (n) kaynak, kaynakça, memba, köken
- speaker (n) konuşmacı; hoparlör
- specific (adj) spesifik, özel, belli, belirli
- speech (n) konuşma, söz
- speed (n) hız limiti, azami sürat
- spider (n) örümcek
- spoon (n) kaşık
- square (adj) kare
- square (n) kare, meydan
- stage (n) sahne; aşama
- stair (n) basamak, kademe
- stamp (n) pul, damga
- star (v) başrol oynamak, yıldız yapmak, yıldızlaşmak, yıldızı parlamak
- start (n) başlamak
- state (n) durum, vaziyet, hâl, eyalet, devlet
- stay (n) kalma, ziyaret
- steal (v) çalmak, aşırmak
- step (n) adım; basamak
- stomach (n) mide, karın
- stone (n) taş
- store (n) dükkân, depo
- storm (n) fırtına
- straight (adj) düz, doğru, dosdoğru; dürüst
- straight (adv) düz, doğru, dümdüz
- strange (adj) tuhaf, acayip; yabancı
- strategy (n) strateji, taktik, savaş bilimi
- stress (n) gerilim, stres; vurgu
- stress (v) vurgulamak
- structure (n) yapı, bünye, bina
- stupid (adj) aptal, saçma
- succeed (v) başarmak, başarılı olmak; -ın yerine geçmek
- successful (adj) başarılı
- such (det) böyle, bu gibi, bunun gibi
- such (pron) böyle, bu gibi, bunun gibi
- suddenly (adv) aniden
- suggest (v) önermek; ileri sürmek
- suggestion (n) öneri
- suit (n) takım elbise
- support (n) destek
- support (v) tutmak, desteklemek
- suppose (v) farz etmek, varsaymak, sanmak
- sure (adv) elbette, tabii
- surprise (n) sürpriz, şaşkınlık
- surprise (v) sürpriz yapmak, şaşırtmak
- surprised (adj) şaşırmış
- surprising (adj) şaşırtıcı, hayret verici
- survey (n) anket
- sweet (adj) tatlı, şekerli, sevimli
- sweet (n) şekerleme
- symbol (n) işaret, sembol
- system (n) yöntem; düzen, düzenek
B1 Seviyesi Kelimeler
- safety (n) güven, güvenlik, emniyet
- sail (n) yelken
- sailor (n) denizci, gemici
- sample (n) örnek, eşantiyon, numune
- sand (n) kum
- scan (v) taramak, incelemek
- scientific (adj) bilimsel, ilmi, kesin
- script (n) el yazısı, senaryo
- sculpture (n) heykel, heykelcik, heykeltıraşlık
- secondary (adj) ikincil, orta, orta dereceli
- security (n) güvenlik, emniyet, garanti
- seed (n) tohum, çekirdek, tane
- sensible (adj) duyarlı, halden anlayan, hassas, mantıklı, makul
- separate (v) ayırmak, bölmek, dağılmak
- seriously (adv) ciddi derecede
- servant (n) hizmetçi, uşak
- set (n) set, takım, sahne
- set (v) koymak, yerleştirmek, takmak
- setting (n) ortam, dekor; ayar, derece
- sex (n) cinsiyet; cinsellik
- sexual (adj) cinsel
- shake (n) sarsıntı, sallama
- share (n) hisse, pay
- sharp (adj) keskin, açıkgöz, kesici
- shelf (n) raf
- shell (n) kabuk, deniz kabuğu
- shift (n) değişim; vardiya
- shine (v) parlamak
- shiny (adj) pırıltılı, parlak
- shoot (v) ateş etmek; şut çekmek
- shy (adj) utangaç
- sight (n) görme, görme yeteneği, görüş
- signal (n) işaret, sinyal
- signal (v) işaret etmek, sinyal vermek
- silent (adj) sessiz, suskun, sakin
- silly (adj) aptalca
- similarity (n) benzerlik
- similarly (adv) benzer bir şekilde, bunun gibi
- simply (adv) sadece, basitçe
- since (adv) …dan / den beri
- sink (v) batmak, gömülmek
- slice (n) dilim, pay, hisse
- slice (v) dilimlemek
- slightly (adv) hafifçe, belli belirsiz, biraz
- slow (v) yavaşlamak
- smart (adj) zeki, akıllı, şık, kafası çalışan
- smooth (adj) düz, pürüzsüz, sakin
- software (n) yazılım, bilgisayar programı
- soil (n) toprak
- solid (adj) katı, sert
- solid (n) katı, sert, sağlam
- sort (v) sınıflamak, ayırmak
- southern (adj) güneyden
- specifically (adv) özellikle
- spending (n) harcama
- spicy (adj) baharatlı, baharlı, acılı
- spirit (n) ruh, can, maneviyat
- spoken (adj) konuşulan, konuşma
- spot (n) nokta, benek, leke
- spread (v) yaymak, sürmek, sermek, dağılmak
- stadium (n) stadyum
- staff (n) personel, kadro, kurmay
- standard (adj) standart, normal, klasik, olağan
- standard (n) standart, ölçüt
- state (adj) resmi, devlete ait
- state (v) belirtmek, ifade etmek, söylemek
- statistic (n) istatistik
- statue (n) heykel
- stick (n) sopa, değnek
- stick (v) katlanmak, sokmak
- still (adj) hareketsiz, durgun
- store (v) depolamak
- stranger (n) yabancı
- strength (n) güç, kuvvet, derman
- string (n) bağ, ip, kordon, sicim, tel
- strongly (adv) son derece, şiddetle
- studio (n) stüdyo
- stuff (n) şey, eşya, madde, hammadde
- substance (n) madde, cisim
- successfully (adv) başarılı bir şekilde
- sudden (adj) ani
- suffer (v) (acı) çekmek, -den mustarip olmak, yaşamak
- suit (v) uygun olmak; yakışmak
- suitable (adj) uygun, elverişli, münasip
- summarize (v) özetlemek, kısaltmak
- summary (n) özet, kısaltma
- supply (n) kaynak, arz
- supply (v) karşılamak, sağlamak, gidermek
- supporter (n) destek, destekçi, destekleyen, taraftar
- surely (adv) elbette, muhakkak
- surface (n) yüzey, dış görünüş
- survive (v) yaşamayı sürdürmek, hayatta kalmak
- swim (n) yüzme
- switch (v) dönmek, değiştirmek
- symptom (n) semptom, bulgu, belirti
B2 Seviyesi Kelimeler
- sample (v) örneklemek
- satellite (n) uydu
- satisfaction (n) tatmin, memnuniyet, hoşnutluk
- satisfied (adj) memnun, tatmin olmuş
- satisfy (v) memnun etmek, tatmin etmek
- saving (n) kazanç, tasarruf
- scale (n) ölçek, kefe, terazi gözü
- scandal (n) rezalet, skandal
- scare (n) korku, ürperti, endişe, ürküntü
- scare (v) korkutmak, ürkütmek
- scenario (n) senaryo
- schedule (v) programlamak
- scheme (n) tasarı, proje
- scholar (n) alim, bilgin, bilim adamı
- scholarship (n) burs, ilim, öğrenim
- scratch (n) çizik, sıyrık, hafif yırtık
- scratch (v) tırmalamak, çizmek, sıyırmak, kazımak
- scream (n) çığlık
- scream (v) çığlık atmak, bağırmak
- screen (v) göstermek, araştırmak
- screening (n) görüntüleme
- seat (v) kapasitesi olmak (koltuk)
- sector (n) sektör, işkolu, bölge, kesim
- secure (adj) güvenli
- secure (v) korumak, elde etmek
- seek (v) aramak, aranmak, araştırmak, almak, istemek
- seeker (n) arayıcı
- select (v) seçmek, ayırmak, ayıklamak
- selection (n) seçim
- self (n) kendi, öz
- seminar (n) seminer
- senior (adj) üst, kıdemli, yaşlı
- sense (v) hissetmek, algılamak, sezmek
- sensitive (adj) duyarlı, hassas, alıngan
- sentence (v) ceza vermek, mahkûm etmek
- sequence (n) dizi, seri, sıra, art arda sıralama
- session (n) dönem, oturum, akademik yıl
- settle (v) yerleşmek, oturmak; halletmek, çözmek
- settler (n) yeni gelen, göçmen
- severe (adj) ağır, ciddi, sert
- severely (adv) sertçe, şiddetli bir şekilde
- sexy (adj) seksi, cinsel çekiciliği olan; cinsel cazibeli; şuh, çekici
- shade (n) gölge, gölgelik
- shadow (n) gölge
- shallow (adj) sığ, derin olmayan, yüzeysel
- shame (n) ayıp, utanç, günah
- shape (v) şekillendirmek, biçim vermek, biçimlendirmek
- shaped (adj) şekillendirilmiş
- shelter (n) barınak, sığınma
- shelter (v) korumak, barındırmak
- shift (v) değiştirmek, değişmek
- ship (v) göndermek, nakletmek
- shock (n) şok; sarsıntı
- shock (v) kalbini kırmak, şok etmek
- shocked (adj) şaşırmış
- shocking (adj) şok edici, üzücü
- shooting (n) ateş etme
- shore (n) sahil, deniz kıyısı, deniz kenarı
- short-term (adj) kısa vadeli
- shortage (n) yokluk, eksiklik, açık, kıtlık
- shortly (adv) kısa zaman sonra
- shot (n) atış, şut, gol; aşı
- sibling (n) kardeş
- signature (n) imza
- significance (n) anlam, önem
- significant (adj) önemli, anlamlı, manalı
- significantly (adv) önemli derecede
- silence (n) sessizlik, ses çıkarmama, susma
- silk (n) ipek
- sincere (adj) içten, samimi, candan
- skilled (adj) becerikli, yetenekli
- skull (n) kafatası, kurukafa
- slave (n) köle
- slide (n) slayt, kaydırak
- slide (v) kötü yola düşmek, kaymak
- slight (adj) hafif, belli belirsiz, azıcık, öylesine, biraz
- slip (v) kaymak, düşmek
- slogan (n) slogan
- slope (n) yokuş, bayır, eğimli yer, yamaç
- slope (v) eğri olmak
- so-called (adj) sözde, sözüm ona, güya
- solar (adj) güneş, solar, güneşle ilgili
- somehow (adv) bir şekilde, her nasılsa, her nedense
- sometime (adv) bir ara
- somewhat (adv) oldukça, az çok, az buçuk
- sophisticated (adj) bilgili, içerikli, bilge, kültürlü, gelişmiş
- soul (n) ruh, can, gönül, duygu
- spare (adj) yedek, fazla, boş, az
- specialist (adj) uzman doktor, uzman
- specialist (n) uzmanlık
- specialize (v) uzmanlaşmak, ihtisas yapmak
- species (n) çeşit, tür, cins
- specify (v) belirtmek, belirlemek
- spectacular (adj) göz alıcı, dikkat çekici, gösterişli
- spectator (n) seyirci, izleyici
- speculate (v) tahminde bulunmak
- speculation (n) tahmin yürütme, kurgu
- speed (v) hız yapmak, sürat yapmak
- spice (n) baharat, çeşni
- spill (v) dökmek, saçmak, serpmek
- spiritual (adj) manevi
- spite (n) nispet, kin, garez,inat
- split (n) yarık, ayrılık
- split (v) bölmek, ayrılmak, kopmak
- spoil (v) şımartmak, bozmak
- spokesman (n) (erkek) sözcü
- spokesperson (n) sözcü
- spokeswoman (n) (kadın) sözcü
- sponsor (n) sponsor
- sponsor (v) desteklemek, finanse etmek
- sponsorship (n) mali destek
- sporting (adj) spor ile ilgili, spor yapmaya yarayan, spor için kullanılan
- spot (v) tanımak, görmek, ayırt etmek, seçmek
- spread (n) yayılma
- spring (v) sıçramak
- stable (adj) dengeli, istikrarlı, sarsılmaz, sabit, değişmez
- stage (v) sahnelemek, düzenlemek, hazırlamak
- stall (n) stant, tezgâh, koltuk
- stance (n) duruş, tutum
- stand (n) tutum, tezgah, ayaklık
- stare (v) gözlerini dikmek, gözünü dikmek
- starve (v) açlıktan kıvranmak, açlıktan ölmek
- status (n) statü, konum, mevki
- steadily (adv) değişmez bir biçimde, düzenli bir şekilde
- steady (adj) sağlam, daimi, devamlı, değişmez
- steam (n) buhar
- steel (n) çelik
- steep (adj) sarp, dik, yalçın
- step (v) adım atmak; basmak
- sticky (adj) yapışkan
- stiff (adj) sert, katı, koyu, yoğun
- stimulate (v) teşvik etmek, özendirmek, uyarmak
- stock (n) stok, malzeme, sermaye, varlık, birikim
- stream (n) akarsu, çay, dere, akın
- strengthen (v) güçlendirmek, kuvvetlendirmek
- stretch (n) uzatma, gerilme
- stretch (v) uzanmak, germek
- strict (adj) sert, katı, sıkı, müsamahasız
- strictly (adv) şiddetle, sıkı sıkıya
- strike (n) grev; saldırı
- strike (v) vurmak; grev yapmak
- stroke (n) felç; vuruş
- structure (v) düzenlemek, yapılandırmak
- struggle (n) çaba
- struggle (v) mücadele etmek, çabalamak
- stuff (v) doldurmak, tıka basa doldurmak
- stunning (adj) mükemmel, şahane
- subject (adj) maruz kalabilir
- submit (v) teslim etmek, sunmak
- subsequent (adj) sonraki, daha sonraki, müteakip
- subsequently (adv) sonradan, daha sonra, sonra
- suburb (n) banliyö, varoş, kenar mahalle
- suffering (n) acı, cefa, kıvranma
- sufficient (adj) yeterli, kâfi, yeter
- sufficiently (adv) yeterince
- sum (n) toplam, tutar, adet, yekun
- sum (v) özetlemek, toparlamak
- super (adj) olağanüstü, çok iyi
- surgeon (n) cerrah, operatör
- surgery (n) ameliyat, operasyon
- surround (v) kuşatmak, etrafını sarmak
- surrounding (adj) çevreleyen, kuşatan, etrafını saran
- survey (v) iyice incelemek, ekspertiz yapmak, anket yapmak, araştırma yapmak
- survival (n) hayatta kalma, yaşama
- survivor (n) hayatta kalan
- suspect (n) şüpheli, zanlı
- suspect (v) şüphe etmek, kuşkulanmak
- suspend (v) asmak, askıya almak, ertelemek
- sustainable (adj) devam ettirebilir, sürdürülebilir
- swallow (v) yutmak
- swear (v) küfretmek, sövmek, yemin etmek, and içmek, söz vermek
- sweep (v) silmek, süpürmek
- switch (n) anahtar, düğme; değişim
- sympathetic (adj) cana yakın, sempatik
- sympathy (n) sempati, sevgi, ilgi, acıma, merhamet
C1 Seviyesi Kelimeler
- sack (v) kovmak, işten atmak
- sacred (adj) kutsal, mübarek, mukaddes
- sacrifice (n) fedakârlık; kurban
- sacrifice (v) kurban etmek, kıymak, feda etmek
- saint (n) aziz, evliya, ermiş
- sake (n) hatır, uğur
- sanction (n) yaptırım, onay
- say (n) söz hakkı, söz
- scattered (adj) dağınık, saçılmış
- sceptical (adj) kuşkulu, şüpheli, kuşkucu, şüpheci, inançsız
- scope (n) kapsam, niyet, amaç
- screw (n) vida
- screw (v) vidalamak, vidayla tutturmak
- scrutiny (n) dikkatli inceleme, dikkatle bakma
- seal (n) mühür, damga; fok
- seal (v) mühürlemek, damgalamak, kapamak
- secular (adj) laik
- seemingly (adv) görünüşte, görünürde, görünüşe göre
- segment (n) parça, kesim, bölüm
- seize (v) yakalamak, ele geçirmek
- seldom (adv) nadiren, seyrek, arada bir
- selective (adj) seçici
- senator (n) senato üyesi
- sensation (n) duyu, duygu, his, algı, hissetme
- sensitivity (n) duyarlılık, hassasiyet
- sentiment (n) hassaslık, duyarlılık, duygusallık
- separation (n) ayırma
- serial (adj) seri, dizisel, birbirini izleyen, seri halinde
- set-up (n) düzen, kurgu
- settlement (n) yerleşme, anlaşma, yerleşim
- sexuality (n) cinsel ilişki isteği, cinsellik, cinsel tercih
- shareholder (n) hissedar
- shatter (v) parçalamak, kırmak, harap etmek
- shed (v) dökmek, akıtmak, yaymak
- sheer (adj) dik, sarp, bütün
- shipping (n) sevkiyat
- shoot (n) sürgün, filiz, fışkın, av partisi
- shrink (v) çekmek, büzülmek, küçülmek
- shrug (v) omuz silkmek
- sigh (n) iç çekiş
- sigh (v) iç çekmek
- simulate (v) yalandan yapmak, numarası yapmak, taklit etmek
- simulation (n) benzetim
- simultaneously (adv) eş zamanlı olarak
- sin (n) günah
- situated (adj) konumlu
- sketch (n) taslak, skeç
- skip (v) atlamak, sekmek
- slam (v) çarparak kapatmak
- slap (v) tokatlamak, tokat atmak, şamar atmak
- slash (v) yarmak, derince kesmek, indirmek, düşürmek, azaltmak
- slavery (n) esaret, kölelik
- slot (n) alan, yarık, delik
- smash (v) kırmak, paramparça etmek, parçalamak
- snap (v) aniden kopmak / koparmak
- soak (v) ıslanmak, ıslatmak
- soar (v) fırlamak, yükselmek, uçmak, yüksekten uçmak
- socialist (adj) sosyalist
- sole (adj) tek
- solely (adv) sırf, yalnızca, sadece, tek
- solicitor (n) (britanya’da) avukat, hukuk danışmanı/müşaviri
- solidarity (n) dayanışma, birlik, beraberlik
- solo (adj) tek başına yapılan
- solo (n) solo müzik / enstrüman
- sound (adj) emin, emniyetli, güvenilir
- sovereignty (n) egemenlik, bağımsızlık
- spam (n) istenmeyen e-postalar; reklâmlar
- span (n) mesafe, an, kısa süre
- span (v) sürmek, kapsamak
- spare (v) ayırmak
- spark (v) harekete geçirmek, başlatmak, alevlendirmek
- specialized (adj) uzmanlaşmış
- specification (n) şartname, yapılması gerekenlerin tümünü içeren belge, tarifname, teknik şartname; mukavele şartnamesi
- specimen (n) örnek, numune
- spectacle (n) görünüş, gösteri, gözlük, manzara
- spectrum (n) spektrum, tayf
- spell (n) dönem, süre; büyü, tılsım
- sphere (n) küre, yuvarlak, yerküre, alan, saha
- spin (n) döndürme
- spin (v) döndürmek, örmek
- spine (n) omurga
- spotlight (n) ilgi, sahne ışığı
- spouse (n) eş
- spy (n) casus
- spy (v) gözlemek, casusluk etmek
- squad (n) spor ekibi / takımı
- squeeze (v) sıkıştırmak, ezmek
- stab (v) bıçaklamak, hançerlemek
- stability (n) tutarlılık, istikrar, sağlamlık
- stabilize (v) dengelemek, dengede tutmak, istikrara kavuşturmak
- stake (n) ortaya konan para, bahis, hisse
- standing (adj) daimî, kalıcı, sürekli, değişmeyen
- stark (adj) yalın, sade
- statistical (adj) istatiksel
- steer (v) direksiyon kullanmak, yönlendirmek
- stem (n) sap, gövde
- stem (v) -den gelmek, çıkmak, akışını durdurmak
- stereotype (n) klişe, basmakalıp söz
- stimulus (n) dürtü, uyarıcı
- stir (v) kımıldatmak, hareket ettirmek, karıştırmak; canlanmak
- storage (n) depo, ambar, depolama, saklama
- straightforward (adj) açık, anlaşılır
- strain (n) gerginlik, zorlama; özellik, soy, ırk, yük
- strand (n) parça, kısım
- strategic (adj) stratejik
- striking (adj) dikkat çekici, çarpıcı
- strip (n) şerit, striptiz
- strip (v) soymak, soyunmak
- strive (v) uğraşmak, çabalamak
- structural (adj) yapısal
- stumble (v) tökezlemek, duraksamak, dili sürçmek, dili takılmak
- stun (v) sersemletmek, afallatmak
- submission (n) teslim olma, boyun eğme; sunma, arz
- subscriber (n) üyelik
- subscription (n) abone ücreti, aidat
- subsidy (n) devlet desteği, para yardımı
- substantial (adj) önemli, gerçek, mevcut
- substantially (adv) önemli derecede
- substitute (n) yerine geçirmek, yerini almak, yedek, temsilci
- substitute (v) vekâlet etmek, yerine kullanmak
- substitution (n) yerine geçme, yer değiştirme, değişiklik
- subtle (adj) belirsiz, güç algılanan
- suburban (adj) dış mahalleye dair
- succession (n) ardışık olma; yerine geçme
- successive (adj) art arda gelen
- successor (n) halef, varis, sonraki kişi
- suck (v) emmek, soğurmak, içine çekmek
- sue (v) dava açmak
- suicide (n) intihar, intihar eden kimse
- suite (n) takım, mobilya takımı, daire, süit
- summit (n) zirve, doruk, tepe nokta
- superb (adj) mükemmel, harika
- superior (adj) üst, üstün, yüksek
- supervise (v) denetlemek, yönetmek, gözetmek, nezaret etmek
- supervision (n) denetleme
- supervisor (n) şef, müdür, yönetici
- supplement (n) ek, ilave, tamamlayıcı
- supplement (v) takviye etmek
- supportive (adj) destekleyen
- supposedly (adv) güya!
- suppress (v) bastırmak, zapt etmek, durdurmak, gizli tutmak
- supreme (adj) en yüksek, en üstün, yüce
- surge (n) taşma, kabarma, dalgalanma, artış
- surge (v) yükselmek, akın etmek
- surgical (adj) tıbbi, cerrahi
- surplus (n) fazlalık
- surrender (v) teslim olmak, teslim etmek
- surveillance (n) gözetim, gözetleme, gözaltı
- suspension (n) erteleme, asma
- suspicion (n) kuşku, şüphe
- suspicious (adj) şüpheli, kuşkucu, kuşkulu
- sustain (v) sürdürmek, desteklemek, taşımak, çekmek
- swing (n) salıncak; ani değişim
- swing (v) sallamak, savurmak
- sword (n) kılıç
- symbolic (adj) sembolik
- syndrome (n) sendrom
- synthesis (n) sentez, bireşim
- systematic (adj) sistematik, sistemli