Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English S Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
S Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • sad (adj) üzgün, kederli
  • salad (n) salata
  • salt (n) tuz
  • same (adj) aynı
  • same (adv) eşit olarak, aynı şekilde
  • same (pron) aynı, benzer, tıpkısı
  • sandwich (n) sandviç
  • Saturday (n) cumartesi
  • say (v) söylemek, demek
  • school (n) okul
  • science (n) bilim, ilim, fen
  • scientist (n) bilim adamı
  • sea (n) deniz
  • second (det) ikinci
  • second (n) saniye, an
  • second (ord num) ikinci
  • section (n) bölge, bölüm
  • see (v) görmek; anlamak; ziyaret etmek; izlemek
  • sell (v) satmak
  • send (v) göndermek, yollamak
  • sentence (n) cümle, tümce, ceza
  • September (n) eylül
  • seven (num) yedi
  • seventeen (num) on yedi
  • seventy (num) yetmiş
  • share (v) paylaşmak, bölüşmek, katılmak
  • she (pron) (bayan) o
  • sheep (n) koyun
  • shirt (n) gömlek
  • shoe (n) ayakkabı
  • shop (n) dükkan
  • shop (v) alışveriş yapmak
  • shopping (n) alışveriş
  • short (adj) kısa, az
  • should (mv) …malı / meli; yapılması gerekeni istemeden / sormada kullanılır
  • show (n) gösteri, sergi
  • show (v) göstermek
  • shower (n) duş; sağanak
  • sick (adj) hasta, rahatsız
  • similar (adj) benzer, benzeyen
  • sing (v) şarkı söylemek
  • singer (n) şarkıcı
  • sister (n) kız kardeş
  • sit (v) oturmak
  • situation (n) durum
  • six (num) altı
  • sixteen (num) on altı
  • sixty (num) altmış
  • skill (n) beceri, ustalık, hüner, yetenek, kabiliyet
  • skirt (n) etek
  • sleep (v) uyumak
  • slow (adj) yavaş
  • small (adj) küçük, ufak, az
  • snake (n) yılan
  • snow (n) kar
  • snow (v) (kar) yağmak
  • so (adv) öyle, öyle…ki, o kadar, bu kadar
  • so (conj) bundan dolayı, bu yüzden
  • some (det) yaklaşık
  • some (pron) bazı, herhangi
  • somebody (pron) biri, birisi
  • someone (pron) birisi, bir kimse
  • something (pron) bir şey
  • sometimes (adv) bazen, ara sıra
  • son (n) erkek (evlat), oğul
  • song (n) şarkı
  • soon (adv) yakında, birazdan, az sonra
  • sorry (adj) üzgün, pişman
  • sorry (excl) affedersin, özür dilerim
  • sound (n) ses
  • sound (v) ses yapmak, ses çıkarmak
  • soup (n) çorba
  • south (adj) güney
  • south (adv) güneye doğru
  • south (n) güney
  • space (n) mekân, aralık, mesafe, yer, uzay
  • speak (v) konuşmak
  • special (adj) belli, özel
  • spell (v) hecelemek
  • spelling (n) imla
  • spend (v) harcamak, geçirmek, sarf etmek
  • sport (n) spor
  • spring (n) ilkbahar; kaynak, pınar
  • stand (v) ayakta durmak, dikilmek
  • star (n) yıldız; ünlü
  • start (v) başlamak; çalıştırmak
  • statement (n) ifade, söz
  • station (n) durak, istasyon
  • stay (v) (evde) kalmak
  • still (adv) hâlâ
  • stop (n) durak, mola
  • stop (v) durmak, durdurmak
  • story (n) makale, öykü, hikâye
  • street (n) cadde, sokak
  • strong (adj) güçlü, sağlam; demli, sert
  • student (n) öğrenci
  • study (n) çalışma, öğrenme
  • study (v) çalışmak; okumak; araştırmak
  • style (n) stil, tarz, biçim, zevk
  • subject (n) konu; ders; özne
  • success (n) başarı
  • sugar (n) şeker
  • summer (n) yaz
  • sun (n) güneş
  • Sunday (n) pazar (gün)
  • supermarket (n) süpermarket
  • sure (adj) kesin, emin
  • sweater (n) kazak, sweatshirt
  • swim (v) yüzmek
  • swimming (n) yüzme
A2 Seviyesi Kelimeler
  • sadly (adv) üzüntülü bir şekilde
  • safe (adj) güvenli
  • sail (v) gemiyle yol almak
  • sailing (n) denize açılma, yelkencilik
  • salary (n) maaş, aylık
  • sale (n) satış; indirim, ucuzluk
  • sauce (n) sos, salça
  • save (v) kurtarmak; saklamak, biriktirmek, tasarruf
  • scared (adj) korkmuş, tedirgin
  • scary (adj) korkutucu
  • scene (n) sahne, manzara, olay yeri
  • schedule (n) tarife, şift, program
  • score (n) sonuç; puan, sayı
  • score (v) sayı yapmak, gol atmak, puan almak
  • screen (n) ekran, perde
  • search (n) arama
  • search (v) aramak
  • season (n) mevsim
  • seat (n) koltuk, sandalye, oturak, oturacak yer
  • second (adv) ikinci
  • secondly (adv) ikinci olarak
  • secret (adj) gizli
  • secret (n) sır
  • secretary (n) sekreter
  • seem (lv) gibi görünmek, benzemek
  • sense (n) duyu; anlam
  • separate (adj) ayrı, ayrılmış
  • series (n) sıra, seri, dizi
  • serious (adj) ciddi, ağırbaşlı
  • serve (v) hizmet etmek
  • service (n) servis, hizmet, görev
  • several (det) birkaç
  • several (pron) birkaç
  • shake (v) sallamak, çalkalamak
  • shall (mv) …yım/lım mı?
  • shape (n) şekil, biçim
  • sheet (n) çarşaf, sayfa, tabaka
  • ship (n) gemi
  • shoulder (n) omuz
  • shout (n) çığlık, bağırış
  • shout (v) bağırmak, haykırmak
  • shut (adj) kapalı
  • shut (v) kapatmak, kapamak
  • side (n) yüz, taraf, yan
  • sign (n) imza, işaret
  • sign (v) imzalamak
  • silver (adj) gümüşten yapılmış, gümüş, gümüşî, gümüş renginde
  • silver (n) gümüş
  • simple (adj) basit, yalın
  • since (conj) -dığı için, çünkü; -den beri, -den bu yana
  • since (prep) -den beri, -den itibaren
  • singing (n) şarkı söyleme
  • single (adj) tek; bekâr
  • single (n) tek, bekar
  • sir (n) bey efendi, efendim
  • site (n) yer, alan
  • size (n) beden, numara, büyüklük, boyut
  • ski (adj) kayak ile ilgili
  • ski (n) kayak
  • ski (v) kayak yapmak
  • skiing (n) kayak yapma
  • skin (n) cilt, deri
  • sky (n) gökyüzü
  • sleep (n) uyku
  • slowly (adv) yavaş yavaş, yavaşça, yavaş
  • smartphone (n) akıllı telefon
  • smell (n) koku, koklama
  • smell (v) koklamak, kokmak
  • smile (n) gülümseme
  • smile (v) gülümsemek
  • smoke (n) duman; sigara
  • smoke (v) sigara içmek; tütmek
  • smoking (n) sigara içme
  • soap (n) sabun
  • soccer (n) futbol
  • social (adj) toplumsal
  • society (n) toplum, cemiyet
  • sock (n) çorap
  • soft (adj) yumuşak, hafif
  • soldier (n) asker
  • solution (n) çıkar yol, eriyik, çözüm
  • solve (v) çözmek, çözüm bulmak
  • somewhere (adv) bir yerde, bir yere, herhangi bir yerde
  • somewhere (pron) bir yer
  • sort (n) tür, çeşit, sınıf
  • source (n) kaynak, kaynakça, memba, köken
  • speaker (n) konuşmacı; hoparlör
  • specific (adj) spesifik, özel, belli, belirli
  • speech (n) konuşma, söz
  • speed (n) hız limiti, azami sürat
  • spider (n) örümcek
  • spoon (n) kaşık
  • square (adj) kare
  • square (n) kare, meydan
  • stage (n) sahne; aşama
  • stair (n) basamak, kademe
  • stamp (n) pul, damga
  • star (v) başrol oynamak, yıldız yapmak, yıldızlaşmak, yıldızı parlamak
  • start (n) başlamak
  • state (n) durum, vaziyet, hâl, eyalet, devlet
  • stay (n) kalma, ziyaret
  • steal (v) çalmak, aşırmak
  • step (n) adım; basamak
  • stomach (n) mide, karın
  • stone (n) taş
  • store (n) dükkân, depo
  • storm (n) fırtına
  • straight (adj) düz, doğru, dosdoğru; dürüst
  • straight (adv) düz, doğru, dümdüz
  • strange (adj) tuhaf, acayip; yabancı
  • strategy (n) strateji, taktik, savaş bilimi
  • stress (n) gerilim, stres; vurgu
  • stress (v) vurgulamak
  • structure (n) yapı, bünye, bina
  • stupid (adj) aptal, saçma
  • succeed (v) başarmak, başarılı olmak; -ın yerine geçmek
  • successful (adj) başarılı
  • such (det) böyle, bu gibi, bunun gibi
  • such (pron) böyle, bu gibi, bunun gibi
  • suddenly (adv) aniden
  • suggest (v) önermek; ileri sürmek
  • suggestion (n) öneri
  • suit (n) takım elbise
  • support (n) destek
  • support (v) tutmak, desteklemek
  • suppose (v) farz etmek, varsaymak, sanmak
  • sure (adv) elbette, tabii
  • surprise (n) sürpriz, şaşkınlık
  • surprise (v) sürpriz yapmak, şaşırtmak
  • surprised (adj) şaşırmış
  • surprising (adj) şaşırtıcı, hayret verici
  • survey (n) anket
  • sweet (adj) tatlı, şekerli, sevimli
  • sweet (n) şekerleme
  • symbol (n) işaret, sembol
  • system (n) yöntem; düzen, düzenek
B1 Seviyesi Kelimeler
  • safety (n) güven, güvenlik, emniyet
  • sail (n) yelken
  • sailor (n) denizci, gemici
  • sample (n) örnek, eşantiyon, numune
  • sand (n) kum
  • scan (v) taramak, incelemek
  • scientific (adj) bilimsel, ilmi, kesin
  • script (n) el yazısı, senaryo
  • sculpture (n) heykel, heykelcik, heykeltıraşlık
  • secondary (adj) ikincil, orta, orta dereceli
  • security (n) güvenlik, emniyet, garanti
  • seed (n) tohum, çekirdek, tane
  • sensible (adj) duyarlı, halden anlayan, hassas, mantıklı, makul
  • separate (v) ayırmak, bölmek, dağılmak
  • seriously (adv) ciddi derecede
  • servant (n) hizmetçi, uşak
  • set (n) set, takım, sahne
  • set (v) koymak, yerleştirmek, takmak
  • setting (n) ortam, dekor; ayar, derece
  • sex (n) cinsiyet; cinsellik
  • sexual (adj) cinsel
  • shake (n) sarsıntı, sallama
  • share (n) hisse, pay
  • sharp (adj) keskin, açıkgöz, kesici
  • shelf (n) raf
  • shell (n) kabuk, deniz kabuğu
  • shift (n) değişim; vardiya
  • shine (v) parlamak
  • shiny (adj) pırıltılı, parlak
  • shoot (v) ateş etmek; şut çekmek
  • shy (adj) utangaç
  • sight (n) görme, görme yeteneği, görüş
  • signal (n) işaret, sinyal
  • signal (v) işaret etmek, sinyal vermek
  • silent (adj) sessiz, suskun, sakin
  • silly (adj) aptalca
  • similarity (n) benzerlik
  • similarly (adv) benzer bir şekilde, bunun gibi
  • simply (adv) sadece, basitçe
  • since (adv) …dan / den beri
  • sink (v) batmak, gömülmek
  • slice (n) dilim, pay, hisse
  • slice (v) dilimlemek
  • slightly (adv) hafifçe, belli belirsiz, biraz
  • slow (v) yavaşlamak
  • smart (adj) zeki, akıllı, şık, kafası çalışan
  • smooth (adj) düz, pürüzsüz, sakin
  • software (n) yazılım, bilgisayar programı
  • soil (n) toprak
  • solid (adj) katı, sert
  • solid (n) katı, sert, sağlam
  • sort (v) sınıflamak, ayırmak
  • southern (adj) güneyden
  • specifically (adv) özellikle
  • spending (n) harcama
  • spicy (adj) baharatlı, baharlı, acılı
  • spirit (n) ruh, can, maneviyat
  • spoken (adj) konuşulan, konuşma
  • spot (n) nokta, benek, leke
  • spread (v) yaymak, sürmek, sermek, dağılmak
  • stadium (n) stadyum
  • staff (n) personel, kadro, kurmay
  • standard (adj) standart, normal, klasik, olağan
  • standard (n) standart, ölçüt
  • state (adj) resmi, devlete ait
  • state (v) belirtmek, ifade etmek, söylemek
  • statistic (n) istatistik
  • statue (n) heykel
  • stick (n) sopa, değnek
  • stick (v) katlanmak, sokmak
  • still (adj) hareketsiz, durgun
  • store (v) depolamak
  • stranger (n) yabancı
  • strength (n) güç, kuvvet, derman
  • string (n) bağ, ip, kordon, sicim, tel
  • strongly (adv) son derece, şiddetle
  • studio (n) stüdyo
  • stuff (n) şey, eşya, madde, hammadde
  • substance (n) madde, cisim
  • successfully (adv) başarılı bir şekilde
  • sudden (adj) ani
  • suffer (v) (acı) çekmek, -den mustarip olmak, yaşamak
  • suit (v) uygun olmak; yakışmak
  • suitable (adj) uygun, elverişli, münasip
  • summarize (v) özetlemek, kısaltmak
  • summary (n) özet, kısaltma
  • supply (n) kaynak, arz
  • supply (v) karşılamak, sağlamak, gidermek
  • supporter (n) destek, destekçi, destekleyen, taraftar
  • surely (adv) elbette, muhakkak
  • surface (n) yüzey, dış görünüş
  • survive (v) yaşamayı sürdürmek, hayatta kalmak
  • swim (n) yüzme
  • switch (v) dönmek, değiştirmek
  • symptom (n) semptom, bulgu, belirti
B2 Seviyesi Kelimeler
  • sample (v) örneklemek
  • satellite (n) uydu
  • satisfaction (n) tatmin, memnuniyet, hoşnutluk
  • satisfied (adj) memnun, tatmin olmuş
  • satisfy (v) memnun etmek, tatmin etmek
  • saving (n) kazanç, tasarruf
  • scale (n) ölçek, kefe, terazi gözü
  • scandal (n) rezalet, skandal
  • scare (n) korku, ürperti, endişe, ürküntü
  • scare (v) korkutmak, ürkütmek
  • scenario (n) senaryo
  • schedule (v) programlamak
  • scheme (n) tasarı, proje
  • scholar (n) alim, bilgin, bilim adamı
  • scholarship (n) burs, ilim, öğrenim
  • scratch (n) çizik, sıyrık, hafif yırtık
  • scratch (v) tırmalamak, çizmek, sıyırmak, kazımak
  • scream (n) çığlık
  • scream (v) çığlık atmak, bağırmak
  • screen (v) göstermek, araştırmak
  • screening (n) görüntüleme
  • seat (v) kapasitesi olmak (koltuk)
  • sector (n) sektör, işkolu, bölge, kesim
  • secure (adj) güvenli
  • secure (v) korumak, elde etmek
  • seek (v) aramak, aranmak, araştırmak, almak, istemek
  • seeker (n) arayıcı
  • select (v) seçmek, ayırmak, ayıklamak
  • selection (n) seçim
  • self (n) kendi, öz
  • seminar (n) seminer
  • senior (adj) üst, kıdemli, yaşlı
  • sense (v) hissetmek, algılamak, sezmek
  • sensitive (adj) duyarlı, hassas, alıngan
  • sentence (v) ceza vermek, mahkûm etmek
  • sequence (n) dizi, seri, sıra, art arda sıralama
  • session (n) dönem, oturum, akademik yıl
  • settle (v) yerleşmek, oturmak; halletmek, çözmek
  • settler (n) yeni gelen, göçmen
  • severe (adj) ağır, ciddi, sert
  • severely (adv) sertçe, şiddetli bir şekilde
  • sexy (adj) seksi, cinsel çekiciliği olan; cinsel cazibeli; şuh, çekici
  • shade (n) gölge, gölgelik
  • shadow (n) gölge
  • shallow (adj) sığ, derin olmayan, yüzeysel
  • shame (n) ayıp, utanç, günah
  • shape (v) şekillendirmek, biçim vermek, biçimlendirmek
  • shaped (adj) şekillendirilmiş
  • shelter (n) barınak, sığınma
  • shelter (v) korumak, barındırmak
  • shift (v) değiştirmek, değişmek
  • ship (v) göndermek, nakletmek
  • shock (n) şok; sarsıntı
  • shock (v) kalbini kırmak, şok etmek
  • shocked (adj) şaşırmış
  • shocking (adj) şok edici, üzücü
  • shooting (n) ateş etme
  • shore (n) sahil, deniz kıyısı, deniz kenarı
  • short-term (adj) kısa vadeli
  • shortage (n) yokluk, eksiklik, açık, kıtlık
  • shortly (adv) kısa zaman sonra
  • shot (n) atış, şut, gol; aşı
  • sibling (n) kardeş
  • signature (n) imza
  • significance (n) anlam, önem
  • significant (adj) önemli, anlamlı, manalı
  • significantly (adv) önemli derecede
  • silence (n) sessizlik, ses çıkarmama, susma
  • silk (n) ipek
  • sincere (adj) içten, samimi, candan
  • skilled (adj) becerikli, yetenekli
  • skull (n) kafatası, kurukafa
  • slave (n) köle
  • slide (n) slayt, kaydırak
  • slide (v) kötü yola düşmek, kaymak
  • slight (adj) hafif, belli belirsiz, azıcık, öylesine, biraz
  • slip (v) kaymak, düşmek
  • slogan (n) slogan
  • slope (n) yokuş, bayır, eğimli yer, yamaç
  • slope (v) eğri olmak
  • so-called (adj) sözde, sözüm ona, güya
  • solar (adj) güneş, solar, güneşle ilgili
  • somehow (adv) bir şekilde, her nasılsa, her nedense
  • sometime (adv) bir ara
  • somewhat (adv) oldukça, az çok, az buçuk
  • sophisticated (adj) bilgili, içerikli, bilge, kültürlü, gelişmiş
  • soul (n) ruh, can, gönül, duygu
  • spare (adj) yedek, fazla, boş, az
  • specialist (adj) uzman doktor, uzman
  • specialist (n) uzmanlık
  • specialize (v) uzmanlaşmak, ihtisas yapmak
  • species (n) çeşit, tür, cins
  • specify (v) belirtmek, belirlemek
  • spectacular (adj) göz alıcı, dikkat çekici, gösterişli
  • spectator (n) seyirci, izleyici
  • speculate (v) tahminde bulunmak
  • speculation (n) tahmin yürütme, kurgu
  • speed (v) hız yapmak, sürat yapmak
  • spice (n) baharat, çeşni
  • spill (v) dökmek, saçmak, serpmek
  • spiritual (adj) manevi
  • spite (n) nispet, kin, garez,inat
  • split (n) yarık, ayrılık
  • split (v) bölmek, ayrılmak, kopmak
  • spoil (v) şımartmak, bozmak
  • spokesman (n) (erkek) sözcü
  • spokesperson (n) sözcü
  • spokeswoman (n) (kadın) sözcü
  • sponsor (n) sponsor
  • sponsor (v) desteklemek, finanse etmek
  • sponsorship (n) mali destek
  • sporting (adj) spor ile ilgili, spor yapmaya yarayan, spor için kullanılan
  • spot (v) tanımak, görmek, ayırt etmek, seçmek
  • spread (n) yayılma
  • spring (v) sıçramak
  • stable (adj) dengeli, istikrarlı, sarsılmaz, sabit, değişmez
  • stage (v) sahnelemek, düzenlemek, hazırlamak
  • stall (n) stant, tezgâh, koltuk
  • stance (n) duruş, tutum
  • stand (n) tutum, tezgah, ayaklık
  • stare (v) gözlerini dikmek, gözünü dikmek
  • starve (v) açlıktan kıvranmak, açlıktan ölmek
  • status (n) statü, konum, mevki
  • steadily (adv) değişmez bir biçimde, düzenli bir şekilde
  • steady (adj) sağlam, daimi, devamlı, değişmez
  • steam (n) buhar
  • steel (n) çelik
  • steep (adj) sarp, dik, yalçın
  • step (v) adım atmak; basmak
  • sticky (adj) yapışkan
  • stiff (adj) sert, katı, koyu, yoğun
  • stimulate (v) teşvik etmek, özendirmek, uyarmak
  • stock (n) stok, malzeme, sermaye, varlık, birikim
  • stream (n) akarsu, çay, dere, akın
  • strengthen (v) güçlendirmek, kuvvetlendirmek
  • stretch (n) uzatma, gerilme
  • stretch (v) uzanmak, germek
  • strict (adj) sert, katı, sıkı, müsamahasız
  • strictly (adv) şiddetle, sıkı sıkıya
  • strike (n) grev; saldırı
  • strike (v) vurmak; grev yapmak
  • stroke (n) felç; vuruş
  • structure (v) düzenlemek, yapılandırmak
  • struggle (n) çaba
  • struggle (v) mücadele etmek, çabalamak
  • stuff (v) doldurmak, tıka basa doldurmak
  • stunning (adj) mükemmel, şahane
  • subject (adj) maruz kalabilir
  • submit (v) teslim etmek, sunmak
  • subsequent (adj) sonraki, daha sonraki, müteakip
  • subsequently (adv) sonradan, daha sonra, sonra
  • suburb (n) banliyö, varoş, kenar mahalle
  • suffering (n) acı, cefa, kıvranma
  • sufficient (adj) yeterli, kâfi, yeter
  • sufficiently (adv) yeterince
  • sum (n) toplam, tutar, adet, yekun
  • sum (v) özetlemek, toparlamak
  • super (adj) olağanüstü, çok iyi
  • surgeon (n) cerrah, operatör
  • surgery (n) ameliyat, operasyon
  • surround (v) kuşatmak, etrafını sarmak
  • surrounding (adj) çevreleyen, kuşatan, etrafını saran
  • survey (v) iyice incelemek, ekspertiz yapmak, anket yapmak, araştırma yapmak
  • survival (n) hayatta kalma, yaşama
  • survivor (n) hayatta kalan
  • suspect (n) şüpheli, zanlı
  • suspect (v) şüphe etmek, kuşkulanmak
  • suspend (v) asmak, askıya almak, ertelemek
  • sustainable (adj) devam ettirebilir, sürdürülebilir
  • swallow (v) yutmak
  • swear (v) küfretmek, sövmek, yemin etmek, and içmek, söz vermek
  • sweep (v) silmek, süpürmek
  • switch (n) anahtar, düğme; değişim
  • sympathetic (adj) cana yakın, sempatik
  • sympathy (n) sempati, sevgi, ilgi, acıma, merhamet
C1 Seviyesi Kelimeler
  • sack (v) kovmak, işten atmak
  • sacred (adj) kutsal, mübarek, mukaddes
  • sacrifice (n) fedakârlık; kurban
  • sacrifice (v) kurban etmek, kıymak, feda etmek
  • saint (n) aziz, evliya, ermiş
  • sake (n) hatır, uğur
  • sanction (n) yaptırım, onay
  • say (n) söz hakkı, söz
  • scattered (adj) dağınık, saçılmış
  • sceptical (adj) kuşkulu, şüpheli, kuşkucu, şüpheci, inançsız
  • scope (n) kapsam, niyet, amaç
  • screw (n) vida
  • screw (v) vidalamak, vidayla tutturmak
  • scrutiny (n) dikkatli inceleme, dikkatle bakma
  • seal (n) mühür, damga; fok
  • seal (v) mühürlemek, damgalamak, kapamak
  • secular (adj) laik
  • seemingly (adv) görünüşte, görünürde, görünüşe göre
  • segment (n) parça, kesim, bölüm
  • seize (v) yakalamak, ele geçirmek
  • seldom (adv) nadiren, seyrek, arada bir
  • selective (adj) seçici
  • senator (n) senato üyesi
  • sensation (n) duyu, duygu, his, algı, hissetme
  • sensitivity (n) duyarlılık, hassasiyet
  • sentiment (n) hassaslık, duyarlılık, duygusallık
  • separation (n) ayırma
  • serial (adj) seri, dizisel, birbirini izleyen, seri halinde
  • set-up (n) düzen, kurgu
  • settlement (n) yerleşme, anlaşma, yerleşim
  • sexuality (n) cinsel ilişki isteği, cinsellik, cinsel tercih
  • shareholder (n) hissedar
  • shatter (v) parçalamak, kırmak, harap etmek
  • shed (v) dökmek, akıtmak, yaymak
  • sheer (adj) dik, sarp, bütün
  • shipping (n) sevkiyat
  • shoot (n) sürgün, filiz, fışkın, av partisi
  • shrink (v) çekmek, büzülmek, küçülmek
  • shrug (v) omuz silkmek
  • sigh (n) iç çekiş
  • sigh (v) iç çekmek
  • simulate (v) yalandan yapmak, numarası yapmak, taklit etmek
  • simulation (n) benzetim
  • simultaneously (adv) eş zamanlı olarak
  • sin (n) günah
  • situated (adj) konumlu
  • sketch (n) taslak, skeç
  • skip (v) atlamak, sekmek
  • slam (v) çarparak kapatmak
  • slap (v) tokatlamak, tokat atmak, şamar atmak
  • slash (v) yarmak, derince kesmek, indirmek, düşürmek, azaltmak
  • slavery (n) esaret, kölelik
  • slot (n) alan, yarık, delik
  • smash (v) kırmak, paramparça etmek, parçalamak
  • snap (v) aniden kopmak / koparmak
  • soak (v) ıslanmak, ıslatmak
  • soar (v) fırlamak, yükselmek, uçmak, yüksekten uçmak
  • socialist (adj) sosyalist
  • sole (adj) tek
  • solely (adv) sırf, yalnızca, sadece, tek
  • solicitor (n) (britanya’da) avukat, hukuk danışmanı/müşaviri
  • solidarity (n) dayanışma, birlik, beraberlik
  • solo (adj) tek başına yapılan
  • solo (n) solo müzik / enstrüman
  • sound (adj) emin, emniyetli, güvenilir
  • sovereignty (n) egemenlik, bağımsızlık
  • spam (n) istenmeyen e-postalar; reklâmlar
  • span (n) mesafe, an, kısa süre
  • span (v) sürmek, kapsamak
  • spare (v) ayırmak
  • spark (v) harekete geçirmek, başlatmak, alevlendirmek
  • specialized (adj) uzmanlaşmış
  • specification (n) şartname, yapılması gerekenlerin tümünü içeren belge, tarifname, teknik şartname; mukavele şartnamesi
  • specimen (n) örnek, numune
  • spectacle (n) görünüş, gösteri, gözlük, manzara
  • spectrum (n) spektrum, tayf
  • spell (n) dönem, süre; büyü, tılsım
  • sphere (n) küre, yuvarlak, yerküre, alan, saha
  • spin (n) döndürme
  • spin (v) döndürmek, örmek
  • spine (n) omurga
  • spotlight (n) ilgi, sahne ışığı
  • spouse (n)
  • spy (n) casus
  • spy (v) gözlemek, casusluk etmek
  • squad (n) spor ekibi / takımı
  • squeeze (v) sıkıştırmak, ezmek
  • stab (v) bıçaklamak, hançerlemek
  • stability (n) tutarlılık, istikrar, sağlamlık
  • stabilize (v) dengelemek, dengede tutmak, istikrara kavuşturmak
  • stake (n) ortaya konan para, bahis, hisse
  • standing (adj) daimî, kalıcı, sürekli, değişmeyen
  • stark (adj) yalın, sade
  • statistical (adj) istatiksel
  • steer (v) direksiyon kullanmak, yönlendirmek
  • stem (n) sap, gövde
  • stem (v) -den gelmek, çıkmak, akışını durdurmak
  • stereotype (n) klişe, basmakalıp söz
  • stimulus (n) dürtü, uyarıcı
  • stir (v) kımıldatmak, hareket ettirmek, karıştırmak; canlanmak
  • storage (n) depo, ambar, depolama, saklama
  • straightforward (adj) açık, anlaşılır
  • strain (n) gerginlik, zorlama; özellik, soy, ırk, yük
  • strand (n) parça, kısım
  • strategic (adj) stratejik
  • striking (adj) dikkat çekici, çarpıcı
  • strip (n) şerit, striptiz
  • strip (v) soymak, soyunmak
  • strive (v) uğraşmak, çabalamak
  • structural (adj) yapısal
  • stumble (v) tökezlemek, duraksamak, dili sürçmek, dili takılmak
  • stun (v) sersemletmek, afallatmak
  • submission (n) teslim olma, boyun eğme; sunma, arz
  • subscriber (n) üyelik
  • subscription (n) abone ücreti, aidat
  • subsidy (n) devlet desteği, para yardımı
  • substantial (adj) önemli, gerçek, mevcut
  • substantially (adv) önemli derecede
  • substitute (n) yerine geçirmek, yerini almak, yedek, temsilci
  • substitute (v) vekâlet etmek, yerine kullanmak
  • substitution (n) yerine geçme, yer değiştirme, değişiklik
  • subtle (adj) belirsiz, güç algılanan
  • suburban (adj) dış mahalleye dair
  • succession (n) ardışık olma; yerine geçme
  • successive (adj) art arda gelen
  • successor (n) halef, varis, sonraki kişi
  • suck (v) emmek, soğurmak, içine çekmek
  • sue (v) dava açmak
  • suicide (n) intihar, intihar eden kimse
  • suite (n) takım, mobilya takımı, daire, süit
  • summit (n) zirve, doruk, tepe nokta
  • superb (adj) mükemmel, harika
  • superior (adj) üst, üstün, yüksek
  • supervise (v) denetlemek, yönetmek, gözetmek, nezaret etmek
  • supervision (n) denetleme
  • supervisor (n) şef, müdür, yönetici
  • supplement (n) ek, ilave, tamamlayıcı
  • supplement (v) takviye etmek
  • supportive (adj) destekleyen
  • supposedly (adv) güya!
  • suppress (v) bastırmak, zapt etmek, durdurmak, gizli tutmak
  • supreme (adj) en yüksek, en üstün, yüce
  • surge (n) taşma, kabarma, dalgalanma, artış
  • surge (v) yükselmek, akın etmek
  • surgical (adj) tıbbi, cerrahi
  • surplus (n) fazlalık
  • surrender (v) teslim olmak, teslim etmek
  • surveillance (n) gözetim, gözetleme, gözaltı
  • suspension (n) erteleme, asma
  • suspicion (n) kuşku, şüphe
  • suspicious (adj) şüpheli, kuşkucu, kuşkulu
  • sustain (v) sürdürmek, desteklemek, taşımak, çekmek
  • swing (n) salıncak; ani değişim
  • swing (v) sallamak, savurmak
  • sword (n) kılıç
  • symbolic (adj) sembolik
  • syndrome (n) sendrom
  • synthesis (n) sentez, bireşim
  • systematic (adj) sistematik, sistemli