İçeriğe atla
O Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- o’clock (adv) saat
- object (n) nesne, cisim, eşya
- October (n) ekim (ay)
- of (prep) …nın / nin; bir şeye birine ilişkin / ait olmayı belirtir
- off (adv) uzakta, kapalı
- off (prep) -den uzak, kapalı
- office (n) iş yeri, büro
- often (adv) sık sık, çoğu zaman
- oh (excl) ha, ey
- OK (adj) iyi, güzel, uygun
- OK (adv) yolunda, uygun
- OK (excl) olur, okey, iyi
- old (adj) yaşlı; eski
- on (adv) devamlı; süren / devam eden eylem ve olayları belirtmede
- on (prep) -de, -deki; üzerine, hakkında; -den sonra
- once (adv) bir defa, bir kere; bir zamanlar, eskiden
- one (det) bir, biri, tek, yalnız
- one (num) bir
- one (pron) bir şey, biri, kişi
- onion (n) soğan
- online (adj) online
- online (adv) internete bağlı
- only (adj) bir tek, yalnızca, sadece
- only (adv) yalnız, sadece
- open (adj) açık; dürüst
- open (v) açmak
- opinion (n) fikir, düşünce, kanı, görüş
- opposite (adj) ters, karşıt; muhalif
- opposite (adv) karşıda, karşı karşıya, karşısında
- opposite (n) muhalif, öteki, zıt
- opposite (prep) karşısında
- or (conj) ya da, veya; aksi takdirde, yoksa
- orange (adj) turuncu
- orange (n) portakal, turuncu
- order (n) sıra, düzen; emir; sipariş
- order (v) emretmek; sipariş vermek
- other (adj) diğer, başka, öbür
- other (pron) diğeri, ötekine
- our (det) bizim, bizlerin
- out (adv) dışarı, dışarıya, dışarda
- out (prep) dışarı, dışarıda
- outside (adv) dışarıya, dışarıda, dışında
- over (adv) …dan fazla, …nın üzerinde, …nın üstünde, sona ermiş
- over (prep) üstün, üstünde, üzerinde
- own (adj) kendi, kendisine ait, özel
- own (pron) kendi, kendisinin
A2 Seviyesi Kelimeler
- ocean (n) okyanus, derya
- offer (n) teklif, öneri, sunma
- offer (v) teklif etmek, sunmak
- officer (n) memur, görevli, polis, subay
- oil (n) sıvı yağ; petrol
- onto (prep) -e, -a (üzerine doğru)
- opportunity (n) fırsat, uygun durum, şans
- option (n) seçenek
- ordinary (adj) olağan, sıradan
- organization (n) organizasyon, örgüt, örgütlenme, teşkilat, kuruluş
- organize (v) planlamak, düzenlemek, kurmak
- original (adj) gerçek, asıl, özgün, ilk
- ourselves (pron) kendimizi, kendimize, biz, kendimiz
- outside (adj) dış, dışarda
- outside (n) dışı, dış yüzeyi
- outside (prep) dışarda, dışında
- oven (n) fırın
- own (v) sahip olmak
- owner (n) sahip, mal sahibi
B1 Seviyesi Kelimeler
- obvious (adj) açık, besbelli, apaçık, belli, aşikâr
- obviously (adv) apaçık, belli ki, açıkça
- occasion (n) fırsat, ortam, durum
- occur (v) çıkmak, ortaya çıkmak, oluşmak, meydana gelmek, olmak
- odd (adj) tuhaf, alışılmamış; tek
- official (adj) resmi
- old-fashioned (adj) eski moda
- once (conj) -den sonra
- operation (n) cerrahi müdahale, operasyon, ameliyat, işletme
- organized (adj) düzenli, planlı
- organizer (n) düzenleyici
- original (n) ilk, asıl, eski, orijinal
- originally (adv) aslen, aslında, orijinal olarak, başlangıçta
- ought (mv) …malı / meli; yapılması gereken doğru ve en iyi olanı söylemek / istemek için kullanılır
- ours (pron) bizimki, bizimkiler
- outdoor (adj) açık havada yapılan, dışarıda
- outdoors (adv) dışarda, açık havada
B2 Seviyesi Kelimeler
- obesity (n) şişmanlık, aşırı şişmanlık
- obey (v) itaat etmek, uymak, dinlemek
- object (v) itiraz etmek, karşı çıkmak
- objective (adj) objektif, tarafsız, nesnel
- objective (n) amaç, hedef
- obligation (n) minnet, zorunluluk, yükümlülük
- observation (n) gözlem
- observe (v) görmek, gözetlemek, gözlemek
- observer (n) gözlemci
- obstacle (n) engel, mani
- obtain (v) sağlamak, elde etmek, edinmek
- occasionally (adv) ara sıra, bazen
- occupation (n) uğraş, iş, meşguliyet, meslek, işgal
- occupy (v) tutmak, işgal etmek, meşgul etmek
- offence (n) suç, kabahat, gücendirme, saldırı, tecavüz
- offend (v) incitmek, kırmak, rencide etmek
- offender (n) suçlu, suç işleyen kimse
- offensive (adj) saldıran, saldırgan, hakaret eden, onur kırıcı, ağır
- official (n) memur, yetkili
- ongoing (adj) devam eden, süren, devamlı, sürekli, aralıksız
- opening (n) delik, başlangıç, açılış
- openly (adv) açıkça
- opera (n) opera
- operate (v) işletmek, çalıştırmak, ameliyat yapmak, çalışmak, etki etmek
- operator (n) operatör, santral, şirket
- opponent (n) aleyhtar, düşman, rakip, muhalif
- oppose (v) karşı koymak, karşı çıkmak
- opposed (adj) karşı
- opposition (n) muhalefet, itiraz
- optimistic (adj) iyimser
- orchestra (n) orkestra
- organ (n) organ
- organic (adj) organik, yapısal, bedensel, doğal
- origin (n) kök, köken, başlangıç
- otherwise (adv) -ın dışında, -den farklı
- outcome (n) sonuç, son
- outer (adj) dış, dıştaki, harici
- outfit (n) (belirli amaçlar için) giysiler, elbiseler; takım, ekip, grup, kuruluş, şirket, teşkilat
- outline (n) ana hat
- outline (v) ana hatlarıyla belirtmek
- output (n) çıktı, çıkış gücü, verim, üretim, ürün
- outstanding (adj) göze çarpan, seçkin, önde gelen
- overall (adj) hepsi, tümü, tam, toplam; genel olarak, etraflı
- overall (adv) genel olarak
- overcome (v) yenmek, üstesinden gelmek, başa çıkmak
- overnight (adv) bir gecede
- overseas (adj) yabancı, dış ülkeden gelen
- overseas (adv) denizaşırı, yurt dışı, başka bir ülkeden
- owe (v) borçlu olmak, minnettar olmak
- ownership (n) sahiplik, mülkiyet
- oxygen (n) oksijen
C1 Seviyesi Kelimeler
- objection (n) itiraz, karşı çıkma
- oblige (v) zorunda bırakmak, mecbur etmek
- obsess (v) aklına takılmak
- obsession (n) takıntı, saplantı, sabit fikir
- occasional (adj) ara sıra olan, seyrek
- occurrence (n) olay, meydana gelme
- odds (n) ihtimal, şans
- offering (n) öneri, teklif
- offspring (n) evlat, yavru, döl, çocuk, ürün
- operational (adj) işler halde, faal
- opt (v) seçmek, karar kılmak
- optical (adj) görme ile ilgili
- optimism (n) iyimserlik
- oral (adj) ağız, ağızla ilgili
- organizational (adj) örgütsel, kurumsal
- orientation (n) oryantasyon, uyum sağlama
- originate (v) kaynaklanmak, meydana gelmek, başlamak, -de ortaya çıkmak
- outbreak (n) patlak verme, salgın, isyan, başlangıç
- outing (n) harcamalar, giderler, harcama
- outlet (n) satış mağazası, çıkış yeri, ağız, eser, çalışma, görev
- outlook (n) hayata bakış, görünüm, görünüş, görüntü
- outrage (n) hiddet, zulüm
- outrage (v) hakaret etmek, kırmak, kötü davranmak, öfkelenmek
- outsider (n) yabancı
- overlook (v) görmemezlikten gelmek, gözden kaçırmak, göz ardı etmek
- overly (adv) aşırı derecede
- oversee (v) denetlemek, gözetmek
- overturn (v) devirmek, alt üst etmek
- overwhelm (v) etkisi altına almak, alt etmek, ezmek, boğmak
- overwhelming (adj) ezici, karşı konulamaz