İçeriğe atla
T Harfi İle Başlayan Kelimeler
- Tackle (v) Çaresine bakmak
- Tactful (adj) Düşünceli, nazik
- Tailor (n) Terzi
- Take after (phr.v) Çekmek, benzemek
- Take away (phr.v) Götürmek, alıp götürmek
- Take back (phr.v) Sözünü geri almak
- Take care of (phr.v) İlgilenmek, özen göstermek
- Take down (phr.v) Not etmek, yazmak
- Take in (phr.v) Anlamak
- Take into account (phr.v) Dikkate almak, göz önüne almak
- Take leave of (phr.v) Tatile gitmek, veda etmek
- Take off (phr.v) Havalanmak, kalkmak, çıkartmak
- Take on (phr.v) İş almak, üslenmek
- Take out (phr.v) Çıkmak, çıkarmak, yormak, çekmek.
- Take over (phr.v) Devralmak, üstlenmek
- Take place (phr.v) Vuku bulmak, olmak
- Take to (phr.v) Götürmek, gitmek, çıkmak
- Take up with (phr.v) Arkadaşlık kurmak
- Take up (phr.v) Meşgul olmak
- Talent (n) Marifet, yetenek, kabiliyet
- Talk over (phr.v) Tartışmak, görüşmek
- Talkative (adj) Konuşkan, geveze, çenebaz
- Tamper (v) Karışmak, kurcalamak
- Target (n) Hedef, nişan, amaç
- Tariff (n) Gümrük vergisi
- Task (n) Görev, iş, külfet
- Taste (v) Tatmak, tadına bakmak
- Taut (adj) Gergin, gerili
- Tax (v) Vergilendirmek, vergi koymak
- Team (n) Grup, ekim, takım
- Tear up (phr.v) Yırtmak, parça pençik etmek
- Tear (n) Göz yaşı
- Technique (n) Teknik, yöntem, usul
- Tedious (adj) Sıkıcı, can sıkıcı, bıktırıcı
- Teem (v) Dolu olmak, bol olmak, kaynamak
- Telepathic (adj) Telepatik, telepati ile ilgili
- Tell off (phr.v) Azarlamak
- Telltale (adj) Dedikoducu, ispiyoncu
- Temper (n) Huy, ruh hali, keyif
- Temple (n) Tapınak, şakak
- Tempt (v) Baştan çıkarmak, ayartmak, özendirmek
- Tenacious (adj) İnatçı, vazgeçmeyen, yapışkan
- Tend (v) Yönelmek, eğilimi olmak
- Tendency (n) Eğilim, meyil
- Tension (n) Gerilim, gerginlik
- Tentative (adj) Deneme niteliğinde, deneysel
- Tentatively (adv) Deneme olarak, geçici
- Term (n) Dönem, terim
- Terminal (adj) Son, uç, dönem sonuna ait, terminal
- Terrain (n) Yer, arazi
- Terrestrial (adj) Karasal, yeryüzüne ait
- Terrible (adj) Korkunç
- Terribly (adv) Son derece, berbat bir şekilde, aşırı
- Terrific (adj) Müthiş, olağanüstü, korkunç
- Territory (n) Arazi, bölge, toprak
- Testify (v) Şahitlik etmek, doğrulamak, tanıklık etmek
- Testimony (n) Şahitlik, tanıklık, ifade verme
- Textile (n) Tekstil, dokuma
- Thaw (v) Erimek, buzu çözülmek
- Theft (n) Hırsızlık
- Thereafter (adv) Ondan sonra, sonra
- Thereby (adv) Suretiyle, o suretle
- Therefore (adv) Bu nedenle, bundan dolayı
- Thereupon (adv) Bunun üzerine, bunun sonucu olarak
- Thesis (n) Tez, sav, önerme
- Thin (adj) İnce, zayıf
- Think over (phr.v) Derin derin düşünmek
- Thorough (adj) Tam, eksiksiz, kusursuz,
- Thoroughly (adv) Tamamen, adamakıllı, iyice
- Thoroughness (n) Tamlık, mükemmellik, kusursuzluk
- Thread (n) İplik, tel, lif
- Threat (n) Korkutma, tehdit, gözdağı
- Threaten (v) Tehdit etmek, gözünü korkutmak
- Threshold (v) Eşik, eğik
- Thrifty (adj) Tutumlu, idareli, kanaatkâr
- Thrill (v) Heyecanlandırmak, etkilemek
- Thrive (v) Gelişmek, serpilmek
- Throughout (pre) Baştan başa, boyunca, süresince
- Throw out (phr.v) Dışarı atmak, çıkarmak
- Throw up (phr.v) Kusmak, istifra etmek
- Thrust (v) İtmek, dürtmek, sokmak
- Thunderstorm (n) Sağanak, gök gürültülü fırtına
- Thus (adv) Böylece, bu sonuçla
- Tick off (phr.v) Azarlamak, paylamak
- Tide (n) Cereyan, gelgit, met cezir
- Tie in with (phr.v) İle alakası olmak, ilgisi olmak
- Tight (adj) Sıkı, dar, gergin
- Tightness (adj) Sıkılık, gerginlik, darlık
- Tile (n) Kiremit, fayans, çini
- Tilt (v) Eğmek, devirmek, yana yatırmak
- Timber (n) Kereste, kerestelik ağaç
- Tiny (adj) Mini, minik, minicik, minnacık
- Tissue (n) Doku, ince kumaş, ince kâğıt
- Tolerate (v) Hoş görmek, tahammül etmek
- Tomb (n) Kabir, mezar, lahit
- Topic (n) Konu, mesele, mevzu
- Torch (n) Meşale, cep feneri, el feneri
- Tornado (n) Kasırga, hortum
- Toss (v) Atmak, fırlatmak
- Totally (adv) Bütün bütün, bütün olarak, tamamen
- Touch (v) Dokunmak, ellemek, değmek
- Tough (adj) Sert, sağlam, zorlu, çetin
- Toxic (adj) Zehirli, toksik
- Toxin (n) Toksin
- Trace (v) İzlemek, izinden gitmek
- Track down (phr.v) Araştırmak, aramak
- Tract (n) Sistem
- Trade (n) Ticaret, iş, alım satım
- Tradition (n) Gelenek, adet, sünnet
- Traditional (adj) Geleneksel
- Tragedy (n) Trajedi, facia, felaket
- Train (n) Tren
- Trait (n) Özellik, kişisel özellik
- Trample (v) Çiğnemek, ezmek, ayaklar altına almak
- Transaction (n) İşlem, muamele, alakadar olmak
- Transfer (v) İletmek, transfer etmek, aktarmak
- Transform (v) Dönüştürmek, haline gelmek
- Transmit (v) İletmek, nakletmek, geçmek.
- Transparent (adj) Şeffaf, saydam, transparan
- Transplant (v) Nakletmek, başka yere dikmek
- Transport (v) Taşıma, nakliye
- Transverse (adj) Aykırı, çapraz, enine
- Trap (v) Tuzağa düşürmek, kapana kıstırmak
- Travel (v) Seyahat etmek
- Treacherous (adj) Hain, güvenilmez, aldatıcı
- Treasure (n) Hazine, define, servet
- Treat (v) Davranmak, tedavi etmek
- Treatment (n) Tedavi, davranış
- Treaty (n) Antlaşma, mukavele
- Tremendous (adj) Kocaman, koskocaman, çok büyük
- Tremor (n) Çarpıntı, sarsıntı, titreme
- Trench (n) Hendek, çukur, siper
- Trend (n) Eğilim, yön, gidiş
- Trial (n) Mahkeme, duruşma
- Tribe (n) Kabile, aşiret
- Trick (v) Aldatmak, kandırmak
- Trigger (v) Başlatmak, neden olmak
- Trip (n) Gezi, gezinti, seyahat
- Triumph (n) Zafer, başarı, utku
- Trivial (adj) Küçük, değersiz, önemsiz
- Trouble (adj) Sıkıntı
- Trunk (n) Gövde, beden, bagaj
- Trust (v) Güvenmek, inancı olmak, itimat etmek
- Truth (n) Gerçek, hakikat, doğruluk
- Try on (phr.v) Denemek
- Try out (phr.v) Denemek
- Turgid (adj) Şişmiş, abartılı, mübalağalı
- Turn away (phr.v) Kovmak, defetmek, geri çevirmek
- Turn back (phr.v) Geri dönmek, gerilemek
- Turn down (phr.v) Reddetmek, kabul etmemek
- Turn in (phr.v) Geri teslim etmek
- Turn into (phr.v) Dönüştürmek, dönüşmek
- Turn off (phr.v) Kapatmak
- Turn on (phr.v) Açmak
- Turn out (phr.v) Olmak, sonuçlanmak
- Turn over (phr.v) Düşünüp taşınmak
- Turn up (phr.v) Çıka gelmek, ortaya çıkmak
- Turn upon (phr.v) Saldırmak, bağlı olmak
- Tutor (v) Özel öğretmen, özel ders vermek
- Typhoon (n) Tayfun, kasırga
- Tyranny (n) Zulüm, zorbalık, zorba yönetim
- Tyrant (n) Zalim hükümdar, tiran