İçeriğe atla
I Harfi İle Başlayan Kelimeler
- Identical (adj) Aynı, eş, özdeş, tıpkı
- Identification (n) Tanıma, teşhis, kimlik
- Identify (v) Tanımak, kimliğini saptamak
- Identity (n) Kimlik
- Ignite (v) Tutuşturmak, yakmak, ateşlemek
- Ignore (v) Önemsememek, görmezlikten gelmek
- Illegal (adj) Gayri meşru, usulsüz, yasak
- Illicit (adj) İllegal, haram, yasadışı
- Illness (n) Hastalık
- Illuminate (v) Aydınlatmak, ışıtmak
- Illusion (n) Yanılsama, aldatıcı görünüş
- Illustrate (v) Resimlemek, örneklemek
- Imagine (v) Hayal etmek, düşlemek, düşünmek
- Imitate (v) Taklit etmek, benzetmek
- Immediacy (n) Dolaysızlık, yakınlık, doğrudanlık
- Immediately (adv) Derhal, hemen
- Immense (adj) Kocaman, uçsuz bucaksız, çok büyük
- Immigrant (n) Göçmen
- Immune (adj) Bağışık, etkilenmeyen, duyarsız
- Immunity (n) Bağışıklık, muafiyet, ayrıcalık
- Immunization (n) Bağışıklık kazandırma, aşılama
- Impact (n) Darbe, etki, şok
- Impair (v) Zarar vermek, zayıflatmak
- Impartial (adj) Tarafsız, yansız, adil
- Impassable (adj) Geçilmez, aşılamaz
- Impel (v) Harekete geçirmek, yöneltmek, zorlamak
- Imperfection (n) Eksiklik, kusur, hata
- Imperial (adj) İmparatora ait, imparatorluk
- Impetus (n) Hız, şiddet, dürtü, güdü
- Implant (v) Nakletmek, aklına sokmak
- Implement (v) Uygulamak, yerine getirmek
- Implication (n) İma etme, bulaştırma, içerme
- Implode (v) Patlamak, içeriye patlatmak
- Imply (v) İma etmek, ifade etmek
- Impose (v) Yüklemek, zorlamak, etkilenmek
- Impossible (adj) Olanaksız, imkânsız
- Impoverish (v) Fakirleştirmek, yoksullaştırmak
- Impregnate (v) Hamile bırakmak, döllemek
- Impress (v) Etkilemek, baskı yapmak, iz bırakmak
- Improbable (adj) Olanak dışı, olası olmayan
- Improve (v) Geliştirmek, iyileştirmek, ilerletmek
- Improvement (n) İlerleme, gelişme
- Improvise (v) Doğaçlama yapmak, uydurmak
- Impulsive (adj) İtici, dürtücü, düşüncesiz
- Inadequate (adj) Yetersiz, eksik
- Inasmuch as (conj) Mademki, dolayı, göre, çünkü
- Inborn (adj) Doğuştan, doğal
- Incentive (n) Dürtü, güdü, isteklendirme, teşvik
- Incident (n) Olay, hadise
- Incidentally (adv) Bu arada, aklıma gelmişken, tesadüfen
- Incline (v) Eğilimi olmak, eğilmek, meylettirmek
- Include (v) Dâhil etmek, kapsamak
- Including (pre) Kapsayan, dahil
- Incoherent (adj) Tutarsız, anlamsız, bağdaşmaz
- Income (n) Gelir, kazanç, bütçe
- Inconsistency (n) Uyuşmama, bağdaşmama, kararsızlık
- Inconvenient (adj) Rahatsız edici, külfetli, zahmetli, uygunsuz
- Incorrect (adj) Yanlış, hatalı
- Increase (v) Artmak, çoğalmak, çoğaltmak
- Incredible (adj) İnanılmaz
- Incur (v) Maruz kalmak, uğramak, yakalanmak
- Incurable (adj) Tedavi edilemez, çaresiz
- Indeed (adv) Gerçekten, cidden, doğrusu
- Indefinite (adj) Belirsiz, kesin olmayan, süresiz
- Independent (adj) Bağımsız, özgür, hür
- Indicate (v) Göstermek, belirtmek, işaret etmek
- Indict (v) Suçlamak, dava açmak
- Indifferent (adj) Kayıtsız, ilgisiz, aldırışsız
- Indigenous (adj) Yerli, özgü, yöreye özgü, doğal
- Indispensable (adj) Zorunlu, mecburi, kaçınılmaz
- Indisputable (adj) Tartışmasız, şüphe edilmez
- Individual (n) Kişi, birey
- Indoor (adj) İçeri, kapalı, dahili, ev içi
- Induce (v) İkna etmek, kandırmak, teşvik etmek
- Indulge (v) Hoş görmek, şımartmak, yüz vermek
- Industrial (adj) Endüstriyel, sanayi
- Inefficient (adj) Etkisiz, tesirsiz, yetersiz
- Inequality (n) Eşitsizlik, farklılık, değişkenlik
- Inert (adj) Hareketsiz, durağan, dingin
- Inescapably (adv) Kaçınılmaz bir şekilde
- Inevitable (adj) Kaçınılmaz, çaresiz
- Inevitably (adv) Kaçınılmaz biçimde
- Infancy (n) Bebeklik, çocukluk
- Infant (n) Bebek, çocuk
- Infect (v) Bulaştırmak, enfekte etmek
- Infectious (adj) Bulaşıcı
- Infer (v) Bir sonuca varmak
- Inferior (adj) Aşağı derecede, aşağı, alt, ast
- Infinite (adj) Sınırsız, sonsuz, sayısız
- Infinity (n) Sonsuzluk, sınırsızlık, sonsuz
- Inflation (n) Enflasyon, şişkinlik, şişirme
- Inflexible (adj) Eğilmez, boyun eğmez, inatçı
- Inflict (v) Zorlamak, çarptırmak, yüklemek
- Influence (v) Etkilemek, tesir etmek
- Inform (v) Bildirmek, bilgi vermek, haber vermek
- Infrastructure (n) Altyapı
- Infuse (v) Doldurmak, kafasına sokmak
- Ingenious (adj) Marifetli, hünerli, becerikli
- Inhabit (v) Oturmak, ikamet etmek
- Inhabitant (n) Oturan, sakin, yerli
- Inhale (v) İçine çekmek, nefes almak
- Inherit (v) Miras olarak almak, miras almak
- Inhuman (adj) İnsanlık dışı, merhametsiz, zalim
- Initial (adj) Başlangıç, ilk
- Initiate (v) Başlatmak, ön ayak olmak
- Initiative (n) Girişim, girişkenlik
- Injection (n) Enjeksiyon, iğne
- Injure (v) İncitmek, yaralamak, sakatlamak
- Injury (n) Yara, zarar, hasar
- Injustice (adj) Haksızlık, adaletsizlik, insafsızlık
- Innate (adj) Doğuştan
- Inner (adj) İç, dahili, içteki, ruhsal
- Innocent (adj) Masum
- Innovation (n) Yenilik, değişiklik, icat, buluş
- Inquiry (n) Sorgu, soruşturma, anket
- Inscribe (v) Yazmak, kaydetmek, kazımak
- Insect (n) Böcek
- Insensitive (adj) Duyarsız, taş kalpli, duygusuz
- Inseparable (adj) Ayrılamaz, yakın, çok samimi
- Insert (v) Sokmak, yerleştirmek, girmek
- Insignificant (adj) Önemsiz, değersiz, anlamsız
- Insist (v) Israr etmek, tutturmak
- Inspire (v) İlham vermek, esinlenmek
- Install (v) Kurmak, yerleştirmek
- Instance (n) Örnek, misal, durum
- Instant (adj) Çabuk hazırlanan, anlık, hemen olan
- Instantly (adv) Hemen, derhal, hemencecik
- Instinct (n) İçgüdü, sezgi, yetenek
- Institute (v) Kurmak, açmak, başlatmak,
- Instruct (v) Öğretmek, bilgilendirmek
- Insulin (n) Ensülin
- Insure (v) Sigorta etmek, sigorta ettirmek
- Intact (adj) Dokunulmamış, el değmemiş, bozulmamış
- Integrate (v) Bütünlemek, tamamlamak
- Integrity (n) Tamlık, bütünlük, sağlamlık
- Intellect (n) Akıl, zihin gücü, idrak kabiliyeti
- Intelligent (adj) Zeki
- Intend (v) Niyet etmek, kastetmek
- Intense (adj) Şiddetli, aşırı, son derece
- Intensely (adv) Aşırı derecede, son derece
- Intensify (v) Şiddetlendirmek, yoğunlaştırmak
- Intensity (n) Şiddet, gerilim, güç, yoğunluk
- Intent (n) Niyet, maksat, amaç
- Intention (n) Niyet, maksat, plan
- Interact (v) Birbirini etkilemek, karşılıklı etkileşim kurmak
- Interaction (n) Etkileşim, birbirini etkileme
- Interest (n) İlgi, çıkar, faiz
- Interested (adj) İlgili, meraklı
- Interesting (adj) İlginç
- Interfere (v) Araya girmek, burnunu sokmak
- Interior (adj) İç, dahili, içteki, içten
- Intermediate (adj) Orta, ara
- International (adj) Uluslararası
- Interpret (v) Yorumlamak, çevirmek
- Interrupt (v) Sözünü kesmek, kesmek, ara vermek
- Interval (n) Ara, aralık, süre, mesafe
- Intervene (v) Arada olmak, araya girmek
- Interview (v) Görüşmek, röportaj yapmak
- Intestine (n) Bağırsak
- Intimacy (n) Samimiyet, yakınlık, sıkı dostluk
- Intimate (adj) Samimi, yakın, içli dışlı
- Intractable (adj) İnatçı, dik kafalı, zorlu
- Intricate (adj) Karışık, karmakarışık, dallı budaklı
- Intrigue (n) Entrika, dolap, fesat
- Intrinsic (adj) Esas, asıl, gerçek
- Intrinsically (adv) Aslen, doğal olarak
- Introduce (v) Tanıştırmak, tanıtmak
- Intuition (n) Sezgi, sezi, önsezi
- Inundate (v) Su basmak, sel basmak ,boğmak
- Invade (v) Saldırmak, hücum etmek
- Invalid (adj) Geçersiz, hükümsüz, boş,
- Invariably (adv) Değişmeden, devamlı, sürekli olarak
- Invasion (adj) İstila, saldırı, akın
- Invent (v) İcat etmek, bulmak, atmak
- Invertebrate (n) Omurgasız, zayıf, iradesiz
- Invest (v) Yatırmak, yatırım yapmak
- Investigate (v) İncelemek, araştırmak
- Investment (n) Yatırım
- Invisible (adj) Görünmez
- Invite (v) Davet etmek, çağırmak
- Invoke (v) Yalvarmak, yardım istemek, dua etmek
- Involve (v) İçermek, kapsamak
- Iron out (phr.v) Uzlaşmak, sorunu halletmek
- Ironically (adv) Alaylı biçimde
- Irreducible (adj) İndirgenemez, azaltılamaz
- Irregular (adj) Bozuk, kuralsız, düzensiz
- Irrelevant (adj) Yersiz, konu dışı, alâkasız
- Irresponsible (adj) Sorumsuz, sorumlu olmayan, güvenilmez
- Irreversible (adj) Ters çevrilemez, dönülemez
- Irrigate (v) Sulamak
- Isolate (v) İzole etmek, dışlamak
- Isolation (n) Ayırma, izolasyon, ayrı durma
- Issue (v) Yayınlamak, bildirmek
- Itch (v) Kaşınmak, kaşındırmak