Kategoriler
Ielts Sınav Kelimeleri

İngilizce W Harfi İle Başlayan Ielts Sınav Kelimeleri

IELTS SINAV KELİMELERİ
W Harfi İle Başlayan Kelimeler (60 Kelime)
  • wage (noun) ücret
  • wage (verb) başarmak için bir dizi faaliyet düzenlemek; mücadele etmek; başlatıp sürdürmek; savaşmak
  • war (noun) harp, savaş; savaş, kavga, mücadele; mücadele, çaba, savaş, teşebbüs
  • warn (verb) uyarmak, ikaz etmek, uyarıp haberdar etmek; uyarmak, ikaz etmek, dikkatini çekmek, önerilerde bulunmak
  • warning (adjective) uyarıcı
  • warning (noun) ikaz, alarm
  • waste (adjective) atık
  • waste (noun) israf, kayıp, ziyan; artık, artık madde, döküntü, çöp
  • waste (verb) israf etmek, boşa yere harcamak, çar çur etmek
  • wave (noun) dalga; (insan) dalga; el sallama; (ses, ışık, enerji) dalga/dalgası
  • wave (verb) el sallamak; sallamak, sallanmak
  • way of life (noun) yaşam tarzı; hayat biçimi
  • wealth (noun) zenginlik, varlık, servet
  • wealthy (adjective) zengin, varlıklı, servet sahibi
  • weigh (verb) tartmak; ölçüp biçmek, tartmak
  • weight (noun) ağırlık; ağırlık; yük, ağır şey
  • welfare (adjective) refah, mutluluk, sağlık
  • welfare (noun) sağlık afiyet; refah mutluluk; esenlik; sosyal yardım parası
  • west (adjective) batı
  • west (adverb) batıya doğru
  • west (noun) batı, batı yönü
  • western (adjective) batıda, batıdan; batıda, batıdan; kuzey amerika ve batı avrupa ülkelerine ilişkin
  • western (noun) abd’nin batısında olan olayları işleyen hikâye ve filmler
  • westernization (noun) batılılaştırma, batılılaşma
  • westernized (adjective) batılılaşmış
  • whereas (conjunction) halbuki, oysa, ama
  • whereby (adverb) ki bununla, ki onun vasıtasıyla
  • whereby (conjunction) (onun) vasıtasıyla, sayesinde
  • while (conjunction) iken, esnasında, sırasında; …oysa; …diği halde; …e karşın; halbuki; iki farklı gerçeği/durumu kıyaslarken
  • while (noun) bir süre, biraz
  • whilst (conjunction) …iken, … sırasında, … esnasında
  • white-collar (adjective) büroda çalışan, beyaz yakalı
  • whole (adjective) tüm, bütün, tümü, bütünü; tümüyle, bütünüyle, bütünce
  • whole (noun) tamamı, tümü, bütünü; tüm olarak, bir bütün olarak; genel olarak, genellikle
  • wide (adjective) geniş; geniş, açık; iyice açılmış; hedefin / kalenin uzağına / açığına
  • wide (adverb) geniş bir şekilde, kocaman, sonuna kadar, tamamen
  • width (noun) genişlik, en; havuz genişliği
  • wild (adjective) vahşî, yabanî; vahşî doğa, doğal çevre; azgın, sert, enerjik, kontrolden çıkmış, deli gibi çılgın, vahşî, delice, çılgınca; fırtınalı, yağmurlu
  • wild (noun) vahşi doğa; yaban, insan yaşamayan ıssız yer
  • wildlife (noun) vahşî yaşam
  • willing (adjective) hazır, razı, istekli
  • wing (noun) kanat; uçak kanadı; çamurluk; kanat, yan taraf; aynı fikri / düşünceyi taşıyan kanat
  • wire (noun) tel; kablo, tel
  • wire (verb) kablo çekmek,telleri bağlamak, kabloları bağlamak; telle / kabloyla bağlamak; telgraf çekmek, telgraf göndermek
  • wireless (adjective) telsiz, kablosuz
  • withdraw (verb) hesaptan para çekmek; çekmek, çekip almak; geri çekmek / çekilmek; (yarışma, yarış, müsabaka vb.) çekilmek, çekilmeye karar vermek; sözünü geri almak
  • withdrawal (noun) para çekme; yapmama, geri çekilme, vazgeçme; (askerî birlik) çekilme, çekme; bağımlılık yapan maddeleri kullanmayı bırakma; içine kapanma
  • withstand (verb) dayanmak, karşı koymak, direnmek
  • witness (noun) tanık, şahit; tanık, şahit; şahitlik, tanıklık
  • witness (verb) görmek, şahit olmak; tanıklık etmek
  • work (noun) iş, çaba, çalışma; iş, işyeri, çalışma yeri; iş, uğraş, meslek; faaliyetler, uğraşılar, işler, görevler; eser, ürün, çalışma
  • work (verb) çalışmak; çalışmak, işlemek; işe yaramak, başarılı olmak, yürümek; çalışmak, çabalamak, çalıştırmak
  • worker (noun) işçi, çalışan kişi / kimse
  • workforce (noun) iş gücü, çalışanlar; iş gücü, çalışanlar
  • workplace (noun) işyeri
  • workshop (noun) seminer, çalıştay; atelye, atölye, işyeri
  • worldwide (adjective) dünya çapında, bütün dünyada
  • worldwide (adverb) dünya çapında, bütün dünyada
  • worsen (verb) kötüleşmek, kötüleştirmek
  • worthwhile (adjective) değer, değen