Kategoriler
Ielts Sınav Kelimeleri

İngilizce U Harfi İle Başlayan Ielts Sınav Kelimeleri

IELTS SINAV KELİMELERİ
U Harfi İle Başlayan Kelimeler
  • ultimate (adjective) en büyük / yüksek / önemli / güçlü; asıl; en son, nihaî
  • ultimate (noun) en iyi, en uç
  • ultimately (adverb) sonunda, nihayetinde, eninde sonunda; temelde, aslında, esasında
  • unambiguous (adjective) anlamı açık; açık, belirsizliğe yer/mahal vermeyen
  • unambiguously (adverb) açık bir şekilde; tartışmasız bir şekilde, kesin bir şekilde, belirsizliğe yer vermeden
  • unanimous (adjective) oy birliği ile üzerinde uzlaşılan; herkesçe kabul edilen; genel kabul gören
  • unanimously (adverb) oy birliği ile kabul edilmiş
  • underestimate (verb) gerçek değerinin altında değer biçmek; eksik tahmin etmek; küçümsemek, hafife almak; değersizmiş gibi davranmak
  • undergo (verb) maruz kalmak, geçirmek, başından geçmek, uğramak, katlanmak
  • undergraduate (noun) üniversite öğrencisi
  • underline (verb) altını çizmek; vurgulamak, önemini belirtmek
  • undermine (verb) ürkütmek, zayıflatmak, baltalamak, sabote etmek, sarsmak
  • underprivileged (adjective) ikinci sınıf, ortadirek; ayrıcalıksız; imkânları kıt olan
  • understand (verb) anlamak, kavramak; anlamak, anlam vermek; anlamak, anlayış göstermek
  • understanding (adjective) anlayışlı, hoşgörülü
  • understanding (noun) anlayış, anlama, kavrama; anlaşma, uzlaşma; anlayış, hoşgörü; öğrenme, anlama, kavrama
  • undertake (verb) üstlenmek, yüklenmek, yapmayı kabul etmek
  • undertaking (noun) zor/önemli iş / görev / girişim / teşebbüs; yasal / resmî vaad / taahhüt / söz / antlaşma
  • undoubted (adjective ) şüphe götürmez, su götürmez, kesin, mutlak, şüphesiz
  • undoubtedly (adverb) hiç süphesiz, şüphesiz ki; kesinlikle
  • unemployed (adjective ) işsiz, boşta gezen, boşta
  • unemployment (noun) işsizlik sayısı; işsizlik
  • unethical (adjective ) ahlaksızca, gayri ahlâkî
  • unforeseen (adjective ) beklenmedik, umulmadık
  • unfortunate (adjective ) talihsiz, esef verici, üzücü; şanssız, bahtsız, kadersiz
  • unfortunately (adverb) maalesef, ne yazık ki, korkarım ki
  • unification (noun) birleşme, birleştirme
  • uniform (adjective ) bir örnek, aynı tipte, değişmeyen, aynı
  • uniform (noun) üniforma, forma
  • uniformity (adjective) bir örnek, aynı tipte, değişmeyen, aynı
  • uniformity n benzerlik (noun) benzerlik
  • uniformly (adverb) benzer bir şekilde
  • unify (verb) birleştirmek
  • union (noun) sendika; birlik
  • unit (noun) birim, tim, ekip, grup; birim, ölçü birimi; birim; ünite; ünite, blok, tertibat; bölüm, blok, ünite
  • universal (adjective) evrensel, genel, üniversal
  • universally (adverb) evrensel bir şekilde
  • universe (noun) kâinat, evren
  • university (noun) üniversite
  • unlikely (adjective) olası olmayan, muhtemel olmayan, ihtimal dışı; muhtemelen doğru olmayan, inanması zor
  • unnecessarily (adverb) gereksizce
  • unprecedented (adjective) eşsiz, emsalsiz, hiç rastlanmamış,
  • unpredictable (adjective) tahmin edilemeyen, kestirilemeyen, sağı solu belli olmayan
  • unrest (noun) huzursuzluk, rahatsızlık, karışıklık, karmaşa
  • unspecified (adjective) açıkça belirtilmemiş
  • unspoiled (adjective) bozulmamış, henüz dokunulmamış, zarar/hasar görmemiş
  • unstable (adjective) dengesiz, istikrarsız, kararsız; dengesiz, ne yapacağı belli olmayan; dengesiz, sabit olmayan
  • upbringing (noun) yetişme, yetiştirme, terbiye, aile terbiyesi
  • update (noun) yeni/güncel bilgi; günümüze uyarlama, çağdaş / güncel forma sokma
  • update (verb) güncelleştirmek, yeni bilgiler ilave etmek; güncel hâle getirmek; modernleştirmek, çağdaş hâle getirmek
  • uphold (verb) uygun bulmak, onaylamak, kabul etmek; arka çıkmak, desteklemek
  • upper (adjective) üst, üstteki; üst tabakadan, yüksek tabakadan, zenginler sınıfından
  • urban (adjective) kentsel, şehre / kente / modern yaşama dair / ait
  • urbanized (adjective) şehirleştirilmiş, kentleşmiş
  • usage (noun) kullanım, kullanış; kullanılan miktar, kullanım şekli/biçimi
  • use (noun) kullanma, kullanım; fayda, yarar; (sözcük) kullanım; kullanım şekli
  • use (verb) kullanmak; almak, kullanmak; kullanmak, istismar etmek, sömürmek; kullanmak, yazmak, söylemek
  • useful (adjective) faydalı, yararlı
  • user (noun) kullanıcı, kullanan kişi
  • user-friendly (adjective) kullanıcı dostu; kullanana yarar sağlayan; kolay kullanıma yatkın
  • usual (adjective) alışılmış, her zamanki, olağan, mutat
  • usually (adverb) genellikle, çoğu kez, çoğunlukla, ekseriyetle
  • utility (noun) kamu hizmeti, hizmet programı, kamu hizmet kuruluşu; yararlılık, fayda, olanak
  • utilization (noun) kullanım, yararlanma
  • utilize (verb) yararlanmak, faydalanmak