İçeriğe atla
F Harfi İle Başlayan Kelimeler
- Fabric (n ) Kumaş, bez, dokuma
- Fabricate (v ) Üretmek, uydurmak, atmak
- Fabulous (adj ) Müthiş, şahane, harika
- Face up to (phr.v ) Cesaretle karşılamak, kabul etmek
- Facilitate (v ) Kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek
- Facilities (n ) Kolaylıklar, imkânlar, tesisler
- Facility (n ) Yetenek, ustalık, imkân
- Fade (v ) Solmak, uçmak, rengi atmak
- Fail (v ) Başaramamak, becerememek
- Faint (v ) Bayılmak, bitkin düşmek
- Fair (adj ) Sarışın, fuar
- Faith (n ) İnanç, güven, iman, sadakat
- Fake (adj ) Sahte, taklit, uydurma, uyduruk
- Fall (v ) Düşmek, inmek, dökülmek
- Fall about (phr.v ) Çok fazla gülmek
- Fall apart (phr.v ) Dağılmak, parçalanmak
- Fall back (phr.v ) Dağılmak, parçalanmak
- Fall back on (phr.v ) Müracaat etmek, başvurmak
- Fall for (phr.v ) Abayı yakmak, bayılmak
- Fall off (phr.v ) Düşmek, azalmak, damlamak
- Fall out (phr.v ) Kavga etmek, bozuşmak
- Fall short (phr.v ) Erişememek, kısa kalmak
- Fall through (phr.v ) Başarısız olmak, başarı kazanamamak
- Fame (n ) Şöhret, ün, ad, nam
- Familiar (adj ) Tanıdık, aşina, yaygın
- Famine (n ) Açlık, kıtlık, sıkıntı
- Fanciful (adj ) Hayali, hayal ürünü, fantastik
- Fantasy (n ) Düş, fantezi, hayal, hayal gücü
- Fascinate (v ) Büyülemek, cezbetmek
- Fascinate (v ) Büyülemek, cezbetmek
- Fashion (n ) Moda, adet, tarz
- Fashionable (adj ) Modaya uygun
- Fatal (adj ) Öldürücü, ölümcül, ölümle biten
- Fate (n ) Kader, kısmet, alın yazısı
- Fatigue (n ) Yorgunluk, zahmet
- Fault (n ) Hata, yanlış, kabahat
- Faulty (adj ) Kusurlu, hatalı, arızalı
- Favorable (adj ) İyi niyetli, olumlu, müsait
- Favour (v ) Desteklemek, tutmak
- Fearsome (adj ) Korkunç, dehşetli
- Feasibility (n ) Uygulanabilirlik, yapılabilirlik, fizibilite
- Feasible (adj ) Uygulanabilir, yapılabilir
- Feat (n ) Kahramanlık, olağanüstü başarı
- Feather (n ) Kahramanlık, olağanüstü başarı
- Fed up (phr.v ) Den usanmak , bıkmak
- Fed up with (phr.v ) Den usanmak , bıkmak
- Feed (v ) Beslemek, yiyecek vermek
- Feel for (phr.v ) Acımak
- Feel for (phr.v ) Acımak
- Feel up to (phr.v ) Yapabilir durumda olmak
- Fellow (n ) Arkadaş, adam, eş
- Fermentation (n ) Mayalanma, fermantasyon
- Ferrous (adj ) Demir, demirli
- Fertilizer (n ) Gübre
- Fetch (v ) Gidip almak, getirmek
- Fever (n ) Ateş, humma, hararet
- Fib (v ) Yalan söylemek, uydurmak, atmak
- Fiber (n ) Lif, fiber, iplik, tel
- Fiction (n ) Düş, uydurma, kurgu
- Field (n ) Bilgi alanı, alan, branş
- Fierce (adj ) Azılı, azgın, sert, kızgın
- Fight off (phr.v ) Defetmek, yenmek
- Figure (n ) Figür, şekil, vücut yapısı, tip
- Fill in (phr.v ) Form doldurmak, doldurmak
- Fill in for (phr.v ) Form doldurmak, doldurmak
- Fill in on (phr.v ) Haber vermek, haberdar etmek
- Finite (adj ) Sınırlı, sonu olan, ölçülebilir
- Fire (v ) Işten atmak
- Fissure (n ) Çatlak, yarık, çatlama
- Fix (v ) Tamir etmek, yerleştirmek
- Fixture (n ) Demirbaş, tesisat, fikstür
- Flame (n ) Alev
- Flap (v ) Kanat çırpmak, savurmak
- Flash (v ) Işık tutmak, aydınlatmak
- Flaunt (v ) Hava atmak, gösteriş yapmak
- Flavour (n ) Tat, lezzet, koku
- Flaw (n ) Kusur, defo, hata
- Flee (v ) Kaçmak, sıvışmak, tüymek
- Fleet (n ) Filo, donanma, alay
- Flesh (n ) Et, vücut, beden
- Flexibility (n ) Esneklik
- Fling (v ) Atmak, fırlatmak, savurmak
- Float (v ) Yüzmek, batmadan yüzmek
- Flood (v ) Su basmak, doldurmak
- Flow (v ) Akmak, dolaşmak, süzülmek
- Flu (n ) Grip
- Fluctuate (v ) Dalgalanmak, inip çıkmak
- Fluent (adj ) Akıcı, düzgün, sürükleyici
- Fluid (n ) Sıvı, akışkan
- Focus (v ) Odaklamak, bir noktada toplamak, yoğunlaşmak
- Folk (n ) Halk, ahali, insanlar
- Follicle (n ) Folikül, bezcik, saç kökü
- Follow (v ) İzlemek, takip etmek, uymak
- Follow through (phr.v ) Gerçekleştirmek, yerine getirmek
- Follow up (phr.v ) Araştırmak, peşini bırakmamak
- Fond (adj ) Düşkün, seven, aşırı
- Force (v ) Zorlamak, mecbur etmek
- Forecast (v ) Tahmin etmek, tasarlamak
- Foremost (adj ) Önde gelen, en önemli, baş
- Forensic (adj ) Mahkemeye ait, adli
- Forerunner (n ) Müjdeci, haberci, ata
- Foresee (v ) Önceden görmek, geleceği görmek, öngörmek
- Forgery (n ) Sahtekârlık, sahtecilik, kalpazanlık
- Form (v ) Biçimlendirmek, sekillendirmek
- Former (adj ) Önceki, ilk
- Formerly (adv ) Eskiden, önceden, vaktiyle
- Formidable (adj ) Korkunç, tüyler ürpertici
- Fort (n ) Kale, hisar
- Forthcoming (adj ) Önümüzdeki, gelecek, yaklaşan
- Fortunate (adj ) Şanslı, talihli, bahtı açık
- Fortunately (adv ) Neyse ki
- Fortune (n ) Şans, talih, uğur, kısmet, servet
- Fossil (n ) Fosil, taşıl
- Foster (v ) Beslemek, büyütmek, bakmak
- Found (v ) Kurmak, temelini atmak
- Foundation (n ) Kuruluş, tesis, kurum, temel
- Fracture (v ) Kırılmak, kırmak, çatlamak
- Fragment (n ) Parça, kırıntı, bölüm
- Fragrant (adj ) Güzel kokulu, kokulu, mis kokulu
- Frame (n ) Çerçeve, çatı, şasi
- Framework (n ) İskelet, çatı, yapı, çerçeve
- Frankly (adv ) Açıkça, dobra dobra, dürüstçe
- Frantically (adv ) Çılgınca, delice
- Freeze (v ) Donmak, buzlanmak
- Freight (v ) Yüklemek, nakletmek
- Fridge (n ) Buzdolabı
- Frighten (v ) Korkutmak, dehşete düşürmek
- Frigid (n ) Buz gibi, çok soğuk, duygusuz
- Fringe (n ) Saçak, püskül, perçem
- Frontier (n ) Sınır, hudut
- Fruitful (adj ) Verimli, bereketli
- Frustrate (v ) Önlemek, engel olmak, hayal kırıklığına uğratmak.
- Fry (v ) Kızartmak
- Fuel (n ) Yakıt, yakacak, benzin
- Fulcrum (n ) Dayanak, destek noktası
- Fulfill (v ) Yerine getirmek, gerçekleştirmek, tamamlamak
- Fume (v ) Burnundan solumak, kudurmak
- Fund (n ) Fon, sermaye, para kaynağı
- Fundamental (adj ) Esas, temel, ana
- Fur (n ) Kürk, post, kürklü hayvan
- Furnish (v ) Döşemek, mobilya döşemek
- Furtively (adv ) Gizlice, sinsice
- Fury (n ) Öfke, hiddet, sinir, gazap
- Futile (adj ) Boş, nafile, beyhude