İçeriğe atla
E Harfi İle Başlayan Kelimeler
- Eager (adj ) Hevesli, gayretli, istekli
- Earnest (adj ) Ciddi, ağırbaşlı, gerçek
- Earth (n ) Yeryüzü, toprak, kara
- Earthquake (n ) Deprem
- Ease (v ) Kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek
- Eat out (phr.v ) Dışarıda yemek yemek
- Eccentric (adj ) Acayip davranışlı, antika, alışılmadık
- Eccentricity (n ) Acayiplik, eksantriklik
- Edge (n ) Kenar, uç, ağız
- Educate (v ) Eğitmek, okutmak, yetiştirmek
- Education (n ) Eğitim
- Effect (n ) Etki, tesir, netice
- Efficient (adj ) Etkili, verimli, becerikli
- Effort (n ) Çaba, gayret, girişim
- Effusion (n ) Akıtma, içini dökme, akma
- Egg on (phr.v ) Teşvik etmek, tahrik etmek
- Eject (v ) Çıkarmak, kovmak, atmak
- Elaborate (adj ) Ayrıntılı, detaylı
- Elapse (v ) Akıp gitmek, geçmek
- Elegant (adj ) Şık, zarif, hoş, kibar
- Elevate (v ) Yükseltmek, kaldırmak
- Elevated (adj ) Yüksek, yüce, keyifli
- Elevator (n ) Asansör, kaldırıcı
- Eligible (adj ) Nitelikli, uygun, geçerli
- Elude (v ) Sıyrılmak, kurtulmak
- Embargo (v ) Ambargo koymak, yasaklamak
- Embark (v ) Girişmek, kalkışmak, atılmak
- Embark (v ) Girişmek, kalkışmak, atılmak
- Embark on (phr.v ) Girişmek, kalkışmak, atılmak
- Embarrass (v ) Utandırmak, sıkıntı vermek
- Embed (v ) Yerleştirmek, gömmek
- Emblem (n ) Amblem, simge, sembol
- Embody (v ) Cisimleştirmek, somutlaştırmak
- Emerge (v ) Ortaya çıkmak, doğmak
- Emergency (n ) Acil durum, acil vaka
- Emigrate (v ) Göçmek, göç etmek
- Eminent (adj ) Ünlü, yüksek rütbeli, yüce; seçkin
- Eminently (adv ) Fazlasıyla, pek
- Emission (n ) Emisyon, çıkarma
- Emit (v ) Çıkarmak, yaymak, yayınlamak
- Emotion (n ) Duygu, his, heyecan
- Emphasize (v ) Vurgulamak, üzerinde durmak
- Empire (n ) İmparatorluk
- Empirical (adj ) Deneysel, görgül
- Employ (v ) Çalıştırmak, iş vermek
- Enable (v ) Yetki vermek, izin vermek, olanak vermek
- Encircle (v ) Çevrelemek, kuşatmak
- Enclose (v ) Çevrelemek, kapatmak, kuşatmak
- Encode (v ) Şifrelemek, kodlamak
- Encounter (v ) Karşılaşmak, rastlaşmak
- Encourage (v ) Cesaretlendirmek, desteklemek
- Encrypt (v ) Şifrelemek, kodlamak
- End (v ) Bitirmek, sonuca ulaşmak
- End up (phr.v ) Bitmek, sonuçlanmak, kalmak
- Endanger (v ) Tehlikeye atmak
- Endeavor (v ) Uğraşmak, çabalamak, çaba harcamak
- Endeavour (v ) Çabalamak, uğraşmak, çaba harcamak
- Endorse (v ) Onaylamak, desteklemek
- Endow (v ) Bağışlamak, gelir bağlamak
- Endurance (n ) Dayanma, sabır, tahammül
- Endure (v ) Dayanmak, katlanmak
- Enemy (n ) Düşman
- Enforce (v ) Zorlamak, güçlendirmek
- Engage (v ) İşe almak, tutmak, meşgul etmek, bağlamak
- Engender (v ) Neden olmak, doğurmak
- Engulf (v ) İçine çekmek, yutmak
- Enhance (v ) Artırmak, yükseltmek, büyütmek
- Enlarge (v ) Büyütmek, genişletmek
- Enlighten (v ) Aydınlatmak, öğretmek, bilgi vermek
- Enmity (n ) Düşmanlık, nefret, kin
- Enormous (adj ) Büyük, muazzam, kocaman
- Enquiry (n ) Soruşturma, sorgu, soru
- Enrich (v ) Zenginleştirmek, zengin etmek
- Enrich (v ) Zenginleştirmek, zengin etmek
- Enshroud (v ) Kefene sarmak; örtmek
- Enshroud (v ) Kefene sarmak; örtmek
- Ensue (v ) Sonucu olmak, doğmak
- Ensure (v ) Sağlama almak, garantiye almak
- Entail (v ) Şarta bağlamak, gerektirmek
- Enterprise (n ) Girişim, teşebbüs
- Entertain (v ) Eğlendirmek, oyalamak, ağırlamak
- Entertainment (n ) Eğlence, gösteri
- Enthusiasm (n ) Gayret, heyecan, şevk
- Entice (v ) Kandırmak, ayartmak, baştan çıkarmak
- Entire (adj ) Tam, bütün
- Entitle (v ) Hak etmek, yetki vermek, hak tanımak
- Entity (n ) Varlık, varoluş, öz
- Entrance (n ) Antre, giriş
- Entrap (v ) Tuzağa düşürmek, yakalamak
- Entry (n ) Giriş, kayıt
- Environment (n ) Etraf, ortam, çevre
- Envisage (v ) Gözünde canlandırmak, öngörmek
- Envy (v ) Gıpta etmek, imrenmek, kıskanmak
- Epidemic (adj ) Salgın, yaygın
- Epoch (n ) Devir, çağ, dönem
- Equal (adj ) Eşit, denk, eş
- Equally (adv ) Eşit olarak
- Equilibrium (n ) Denklik, denge; tarafsızlık
- Equip (v ) Donatmak
- Equivalent (adj ) Eşit, denk, eşdeğer
- Era (n ) Devir, çağ, zaman
- Eradicate (v ) Kökünden halletmek, kökünü kurutmak
- Erect (v ) Dikmek, kurmak, inşa etmek
- Erode (v ) Kemirmek, aşındırmak, tüketmek
- Error (n ) Yanlış, hata, yanlışlık
- Erupt (v ) Püskürmek, fışkırmak, patlamak
- Escalation (n ) Yükselme, pahalanma
- Especially (adv ) Özellikle, bilhassa
- Essay (n ) Deneme
- Essential (adj ) Köklü, esaslı, başlıca, gerekli
- Essentially (adv ) Aslen, aslında, esasen
- Estate (n ) Mülk, emlâk, malikâne
- Esteem (v ) Değer vermek, saygı duymak
- Estimate (v ) Tahmin etmek, değer biçmek
- Eternal (adj ) Ölümsüz, ölmez, sonsuz
- Ethic (adj ) Ahlaki, ahlâka uygun
- Ethic (adj ) Ahlaki, ahlâka uygun
- Evacuate (v ) Boşaltmak, tahliye etmek
- Evade (v ) Kaçınmak, sakınmak
- Evaluate (v ) Değerlendirmek, değer biçmek
- Evaporate (v ) Buharlaşmak, buharlaştırmak
- Even (adv ) Bile, dahi, hatta
- Evenly (adv ) Eşit olarak, başa baş olarak
- Eventually (adv ) Sonunda, en sonunda
- Evidence (n ) Tanık, delil, kanıt
- Evil (adj ) Fena, zararlı, kötü
- Evocative (adj ) Hatırlatan, andıran, çağıran
- Evolution (n ) Evrim, gelişim, açılma
- Evolve (v ) Geliştirmek, gelişmek, evrim geçirmek
- Exact (adj ) Tam, tamı tamına, dakik
- Exaggerate (v ) Abartmak, aşırıya kaçmak
- Exalt (v ) Yükseltmek, artırmak, yüceltmek
- Excavate (v ) Kazmak, oymak, kazı yapmak
- Excavation (n ) Kazma, hafriyat, kazı
- Exceed (v ) Aşmak, geçmek
- Excel (v ) Üstün olmak, sivrilmek
- Excellent (adj ) Mükemmel, kusursuz
- Exceptional (adj ) İstisna, olağanüstü, fevkalade
- Exceptionally (adv ) Olağan üstü bir şekilde
- Excessive (adj ) Aşırı, fazla
- Exchange (v ) Değiştirmek, değiş tokuş etmek
- Excite (v ) Heyecanlandırmak, heyecan uyandırmak
- Excited (adj ) Heyecanlı, heyecanlanmış
- Exclude (v ) Dışında tutmak, dışlamak, içeri almamak
- Exclusion (n ) Hariç tutma, dışında bırakma
- Exclusive (adj ) Tek, özel, ayrıcalıklı, seçkin
- Exclusively (adv ) Özellikle, sadece, yalnız
- Excursion (n ) Gezi, gezinti
- Exemplify (v ) Örnek oluşturmak, örneklemek
- Exercise (v ) Uygulamak, egzersiz yapmak, çalıştırmak
- Exert (v ) Kullanmak, harcamak, uygulamak
- Exhaust (v ) Tüketmek, bitirmek
- Exhausting (adj ) Yorucu, zahmetli
- Exhibit (v ) Göstermek, ortaya koymak
- Exist (v ) Var olmak, olmak, bulunmak
- Exorbitant (adj ) Aşırı, çok fazla, fahiş
- Exotic (adj ) Egzotik, yabancı, acayip
- Expansion (n ) Genişleme, gelişme, büyüme
- Expect (v ) Ummak, beklemek
- Expectation (n ) Umma, beklenti, umut
- Expedition (n ) Sefer, sevk, acele, çabukluk
- Expenditure (n ) Masraf, harcama
- Expense (n ) Harcama, masraf, gider
- Experience (n ) Tecrübe, deneyim, pratik
- Expertise (n ) Uzmanlık, ihtisas
- Expertise (n ) Uzmanlık, ihtisas
- Explain (v ) Açıklamak, izah etmek
- Explicit (adj ) Açık, belirgin, aşikâr
- Explode (v ) Patlatmak, havaya uçurmak
- Exploit (v ) Kullanmak, faydalanmak, sömürmek
- Explore (v ) Keşfetmek, araştırmak
- Explosion (n ) Patlama, infilak, ateş alma
- Explosive (adj ) Patlayıcı
- Export (v ) İhraç etmek, dışarıya satmak
- Expose (v ) Ortaya çıkarmak, maruz bırakmak
- Exposure (n ) Poz, kare
- Express (v ) İfade etmek, anlatmak, açıklamak
- Exquisite (adj ) Nazik, kibar, nefis
- Extend (v ) Genişletmek, yaymak, uzatmak
- Extension (n ) Dahili hat, uzatma, genişletme, artırma
- Extensive (adj ) Kapsamlı, detaylı, yaygın
- Extensively (adv ) Yaygın olarak, geniş olarak
- Extent (n ) Alan, boyut, kapsam
- External (adj ) Dış, harici, dışarıdan gelen
- External (adj ) Dış, harici, dışarıdan gelen
- Extinct (adj ) Tükenmiş, yok olmuş, soyu tükenmiş
- Extinction (n ) Soyunun tükenmesi
- Extinguish (v ) Söndürmek, bastırmak
- Extravagant (adj ) Aşırı, ölçüsüz, savurgan, müsrif
- Extreme (adj ) Aşırı, olağanüstü, ölçüsüz, son derece
- Eyesight (n ) Görme yeteneği, görüş uzaklığı