Kategoriler
İngilizce Sınav Kelimeleri

İngilizce H Harfi İle Başlayan Sınav Kelimeleri

Sınav Kelimeleri
H Harfi İle Başlayan Kelimeler
  • Habit (n) Alışkanlık, adet, huy
  • Habitat (n) Doğal ortam, yetişme ortamı
  • Hall (n) Salon, antre
  • Halt (v) Durdurmak, durmak
  • Hamper (v) Engel olmak, engellemek
  • Hand in (phr.v) Vermek, teslim etmek
  • Hand (n) El
  • Handicap (n) Engel, mahzur, elverişsiz durum
  • Handle (v) Ele almak, idare etmek, kıvırmak
  • Hang onto (phr.v) Sıkıca tutmak
  • Hang over (phr.v) Sıkıntı vermek, rahatsız etmek
  • Hang up (phr.v) Telefonu kapatmak
  • Hang (v) Asmak, takmak, sarkıtmak
  • Happen (v) Olmak, vuku bulmak
  • Harass (v) Rahatsız etmek, sıkmak, bezdirmek, istismar
  • Harbour (n) Liman
  • Hardly (adv) Hemen hemen hiç, neredeyse hiç
  • Hardship (n) Zorluk, güçlük, sıkıntı
  • Harm (v) Zarar vermek, incitmek
  • Harmful (adj) Zararlı, kötü, muzır
  • Harsh (adj) Sert, kaba, kırıcı, acı
  • Harvest (v) Hasat kaldırmak, biçmek
  • Hatch (n) Kapak, ambar kapağı
  • Hatred (n) Kin, nefret, düşmanlık
  • Haunted (adj) Cinli, perili, hayaletli
  • Have to do with (phr.v) İle alakası olmak, ilgisi olmak
  • Haven (n) Sığınak, barınak, liman
  • Hazard (n) Risk, tehlike
  • Hazardous (adj) Tehlikeli, riskli, şüpheli
  • Headquarters (n) Merkezi büro
  • Heal (v) İyileşmek
  • Health (n) Sağlık
  • Healthy (adj) Sağlıklı
  • Hear (v) Duymak
  • Heat (n) Sıcaklık, hararet, ısı
  • Heaven (n) Gökyüzü, sema, cennet
  • Heavy (adj) Ağır
  • Heed (v) Önemsemek, dikkat etmek
  • Hence (adv) Bundan, bundan dolayı
  • Herbivorous (adj) Ot obur, otçul
  • Herd (n) Sürü, topluluk
  • Heritage (n) Miras, kalıt
  • Hesitant (adj) Tereddütlü, duraksayan, mızmız
  • Hesitate (v) Tereddüt etmek, duraksamak
  • Hibernate (v) Kış uykusuna yatmak
  • Hibernation (n) Kış uykusu, kışı geçirme
  • Hiccup (v) Hıçkırmak, hıçkırık tutmak
  • Hide (v) Saklamak, gizlemek, saklı tutmak
  • Hierarchy (n) Hiyerarşi, aşamalı sistem
  • Highlight (v) Dikkatini üstüne toplamak, belirtmek
  • Highly (adv) Büyük ölçüde, çok, son derece
  • Highway (n) Anayol, ekspres yol, otoban
  • Hijack (v) Uçak kaçırmak, kaçırmak, gasp etmek
  • Hinder (v) Engel olmak, alıkoymak, aksatmak
  • Hint (n) İma, ipucu, tavsiye, fikir
  • Hire (v) Kiralamak
  • Hiss (v) Islıklamak, yuhalamak, tıslamak
  • Hit upon (phr.v) İsabet etmek
  • Hit (v) Vurmak, çarpmak, isabet ettirmek
  • Hitherto (adv) Şimdiye kadar, bugüne kadar
  • Hold in (phr.v) Tutmak, zapt etmek, sınırlamak
  • Hold on (phr.v) Beklemek, tutmak
  • Hold out (phr.v) Ümit vermek, vaat etmek
  • Hold up (phr.v) Geciktirmek, durdurmak
  • Hold (v) Tutmak, elinde tutmak
  • Hole (n) Delik, çukur, oyuk
  • Hometown (n) Memleket
  • Honest (adj) Dürüst, namuslu
  • Honorary (adj) Onursal, fahri
  • Honour (v) Saygı göstermek, onurlandırmak
  • Hop (v) Sekmek, sıçramak, atlamak
  • Horrible (adj) Korkunç
  • Horrific (adj) Korkunç, aşırı, dehşete düşüren
  • Horrify (v) Dehşete düşürmek, korkutmak
  • Horror (n) Dehşet, korku, nefret
  • Host (v) Konuk etmek, ev sahipliği yapmak
  • Hostile (adj) Düşmana ait, düşmanca, muhalif
  • Hostility (n) Düşmanlık, karşıtlık, muhalefet
  • Household (n) Ev halkı
  • Housing (n) Barınma, konut, konumlandırma
  • Hover (v) Üstünde uçmak, sallanmak, süpürmek
  • However (adv) Gene de, halbuki, fakat, lakin
  • Huge (adj) Ayı gibi, kocaman, dev
  • Human (n) İnsan(oğlu)
  • Humble (adj) Alçakgönüllü, mütevazi
  • Humidity (n) Nem, rutubet
  • Humiliate (v) Aşağılamak, küçük düşürmek
  • Humour (n) Mizah, gülünçlük, komik
  • Hunt (v) Avlamak, avlanmak, kovalamak
  • Hurricane (n) Kasırga
  • Hurried (adj) Acele, aceleye gelen, telaşlı
  • Hurry up (phr.v) Acele etmek
  • Hurry (v) Acele etmek, hızlandırmak
  • Hurt (v) İncitmek
  • Hurtle (v) Çarpmak, fırlamak, ses yapmak
  • Hysterical (adj) İsterik, kontrolsüz
Kategoriler
İngilizce Sınav Kelimeleri

İngilizce G Harfi İle Başlayan Sınav Kelimeleri

Sınav Kelimeleri
G Harfi İle Başlayan Kelimeler
  • Gadget (n) Küçük alet, ıvır zıvır, zımbırtı
  • Gain (v) Kazanmak, kâr etmek
  • Gallery (n) Galeri
  • Gamble (v) Kumar oynamak
  • Gang (n) Ekip, grup, çete
  • Gap (n) Boşluk, aralık
  • Gasoline (n) Benzin
  • Gate (n) Dış kapı
  • Gateway (n) Geçit
  • Gather (v) Toplamak, bir araya getirmek, tutmak
  • Gaze (v) Gözünü dikerek bakmak
  • Gear (n) Vites, dişli, takım
  • Gender (n) Cinsiyet, cins
  • Generally (adv) Genel olarak, genelde, genellikle
  • Generate (v) Üretmek, meydana getirmek
  • Generation (n) Nesil
  • Generous (adj) Cömert, eli açık
  • Genesis (n) Doğuş, yaratılış, köken
  • Genius (adj) Dahi, deha, zeki
  • Genocide (n) Soykırım, genosit
  • Genre (n) Çeşit, tür
  • Gentle (adj) Kibar, nazik, hoşgörülü
  • Genuine (adj) Hakiki, öz, gerçek
  • Geography (n) Coğrafya
  • Germ (n) Mikrop, bakteri, virüs
  • Germicide (n) Mikrop öldürücü ilaç, antiseptik madde
  • Germinate (v) Çimlenmek, filizlenmek
  • Gestation (n) Gebelik süresi, gebelik dönemi
  • Get about (phr.v) Gezmek, seyahat etmek
  • Get accustomed to (v) Alışmak
  • Get across (phr.v) Anlaşılmak, açıklamak
  • Get along with (phr.v) İyi anlaşmak, iyi geçinmek, anlaşmak
  • Get around (phr.v) Tuzağa düşürmek, bir noktaya varmak
  • Get at (phr.v) İma etmek, demek istemek
  • Get away with (phr.v) Kaçmak, kurtulmak, sıvışmak
  • Get away (phr.v) Kaçmak
  • Get back (phr.v) Kaybettiğin bir şeye kavuşmak, geri dönmek
  • Get by (phr.v) Geçinmek, hayatta kalmak
  • Get down to (phr.v) Bir işe girişmek, başlamak
  • Get down (phr.v) Neşesini şevkini kırmak, yormak
  • Get dressed (v) Giyinmek
  • Get in (phr.v) İçeri girmek, içeriye girmek
  • Get into (phr.v) Binmek, girmek
  • Get married (v) Evlenmek
  • Get off (phr.v) İnmek, ayrılmak, çıkmak
  • Get on with (phr.v) İyi anlaşmak, iyi geçinmek
  • Get on (phr.v) Binmek
  • Get out of hand (phr.v) Yoldan çıkmak, bozulmak
  • Get out of (phr.v) Kaçınmak
  • Get over (phr.v) İyileşmek, aşmak
  • Get rid of (phr.v) Başından savmak, kurtulmak
  • Get through (phr.v) Bitirmek, geçirmek, başarmak
  • Get to (phr.v) Varmak, başlamak
  • Get undressed (v) Soyunmak
  • Get up (phr.v) Yataktan kalkmak
  • Get used to (v) Alışmak
  • Giant (adj) Dev, dev gibi, kocaman
  • Gift (n) Hediye, armağan, doğuştan yetenek
  • Gigantic (adj) Dev gibi, kocaman, çok büyük.
  • Give in (phr.v) Teslim etmek, pes etmek, kabullenmek
  • Give off (phr.v) Koku buhar çıkarmak, yaymak
  • Give out (phr.v) Bitirmek, başarısız olmak, tükenmek
  • Give over (phr.v) Vazgeçmek, çekilmek
  • Give rise to (phr.v) Neden olmak, yol açmak
  • Give up (phr.v) Bırakmak
  • Glacier (n) Buzul
  • Glad (adj) Memnun
  • Glamorous (adj) Büyüleyici, göz alıcı, göz kamaştırıcı
  • Glance (v) Göz atmak, göz gezdirmek, bakıvermek
  • Glide (v) Kaymak, süzülmek
  • Glimpse (v) Gözüne ilişmek, göz atmak
  • Global (adj) Evrensel
  • Gloomy (adj) Karanlık, hüzünlü, karamsar
  • Glory (n) Şan, şeref, ün, ihtişam
  • Glow (v) Kızarmak, kıpkırmızı olmak
  • Glue (n) Yapıştırıcı, zamk, tutkal
  • Go along with (phr.v) Desteklemek, aynı görüşte olmak
  • Go around (phr.v) Dolaşmak, gezinmek
  • Go away (phr.v) Defolup gitmek, gitmek
  • Go back on (phr.v) Sözünde durmamak
  • Go back (phr.v) Dönmek, geri gitmek
  • Go bust (phr.v) İflas etmek
  • Go by (phr.v) Göre hareket etmek
  • Go down (phr.v) Batmak, kötüleşmek
  • Go for (phr.v) Çabalamak, gayret etmek, bulmak
  • Go in for (phr.v) Katılmak, yer almak, sınava girmek
  • Go in (phr.v) Girmek, uymak
  • Go into (phr.v) Açıklamak
  • Go off (phr.v) Ayrılmak
  • Go on (phr.v) Devam etmek
  • Go out of (phr.v) Çıkmak, dışarı çıkmak
  • Go out (phr.v) Dışarı çıkmak
  • Go over (phr.v) Gözden geçirmek, ayrıntılar üzerinde durmak
  • Go round (phr.v) Yeterince olmak, herkese yetmek
  • Go through with (phr.v) Yürütmek, tamamlamak
  • Go through (phr.v) Açı çekmek, katlanmak, geçmek
  • Go up (phr.v) Yükselmek, patlamak
  • Go with (phr.v) Uygun olmak, yakışmak
  • Goal (n) Amaç, hedef, gol
  • Gorgeous (adj) Muhteşem, harika, göz kamaştırıcı
  • Gossip (v) Dedikodu yapmak, çene çalmak
  • Govern (v) Yönetmek, idare etmek, hükmetmek
  • Government (n) Hükümet, devlet, idare
  • Graceful (adj) İnce, zarif, ağırbaşlı, vakur
  • Grade (n) Derece, aşama, basamak
  • Gradually (adv) Azar azar, derece derece
  • Graduate (v) Mezun etmek, diploma vermek
  • Grain (n) Tane, tahıl, tanecik, zerre
  • Grammar (n) Gramer, dilbilgisi
  • Grand (adj) Büyük, yüce, ulu, heybetli
  • Grant (v) Vermek, bağışlamak, onaylamak
  • Grapple (v) Boğuşmak, uğraşmak, bağlamak
  • Grasp (v) Kapmak, tutmak, yakalamak
  • Grateful (adj) Minnettar, memnun
  • Gratify (v) Hoşnut etmek, memnun etmek
  • Gratitude (n) Minnettarlık, şükran, şükür
  • Graze (v) Otlatmak, otlamak, sıyırmak
  • Greed (n) Hırs, açgözlülük, oburluk
  • Greedy (adj) Hevesli, hırslı, pisboğaz
  • Greet (v) Selamlamak, kutlamak, selam vermek
  • Grid (n) Izgara, parmaklık, şebeke
  • Grief (n) Acı, üzüntü, dert
  • Grind (v) Öğütmek, ezmek, bilemek
  • Grip (v) Tutmak, yakalamak, kavramak
  • Groove (n) Yiv, oluk, çizgi
  • Gross (adj) Brüt, bütün, toptan
  • Grossly (adv) Fena halde, ağır şekilde
  • Grotesque (adj) Acayip, garip, gülünç, anlamsız
  • Ground (n) Toprak, zemin, yer
  • Grove (n) Koru, ağaçlık
  • Grow up (phr.v) Yetişkin olmak, büyümek
  • Grow (v) Büyümek, yetiştirmek
  • Grudge (n) Kin, garez, kıskanma
  • Guarantee (v) Garanti etmek, garantiye almak
  • Guard (n) Koruma, bekçi
  • Guess (v) Tahmin etmek, zannetmek
  • Guest (n) Misafir, konuk
  • Guidance (n) Rehberlik, kılavuzluk, yol gösterme
  • Guide (v) Rehberlik etmek, yönlendirmek
  • Guilt (n) Suç, kabahat, suçluluk
  • Guilty (adj) Suçlu
  • Gun (n) Silâh, top, tüfek
  • Gusty (adj) Rüzgârlı, fırtınalı
  • Gym (n) Spor salonu
Kategoriler
İngilizce Sınav Kelimeleri

İngilizce F Harfi İle Başlayan Sınav Kelimeleri

Sınav Kelimeleri
F Harfi İle Başlayan Kelimeler
  • Fabric (n) Kumaş, bez, dokuma
  • Fabricate (v) Üretmek, uydurmak, atmak
  • Fabulous (adj) Müthiş, şahane, harika
  • Face up to (phr.v) Cesaretle karşılamak, kabul etmek
  • Facilitate (v) Kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek
  • Facilities (n) Kolaylıklar, imkânlar, tesisler
  • Facility (n) Yetenek, ustalık, imkân
  • Fade (v) Solmak, uçmak, rengi atmak
  • Fail (v) Başaramamak, becerememek
  • Faint (v) Bayılmak, bitkin düşmek
  • Fair (adj) Sarışın, fuar
  • Fairly (adv) Oldukça, epey, dosdoğru
  • Faith (n) İnanç, güven, iman, sadakat
  • Fake (adj) Sahte, taklit, uydurma, uyduruk
  • Fall about (phr.v) Çok fazla gülmek
  • Fall apart (phr.v) Dağılmak, parçalanmak
  • Fall back on (phr.v) Müracaat etmek, başvurmak
  • Fall back (phr.v) Geri çekilmek, gerilemek
  • Fall for (phr.v) Abayı yakmak, bayılmak
  • Fall off (phr.v) Düşmek, azalmak, damlamak
  • Fall out (phr.v) Kavga etmek, bozuşmak
  • Fall short (phr.v) Erişememek, kısa kalmak
  • Fall through (phr.v) Başarısız olmak, başarı kazanamamak
  • Fall (n) Sonbahar
  • Fame (n) Şöhret, ün, ad, nam
  • Familiar (adj) Tanıdık, aşina, yaygın
  • Famine (n) Açlık, kıtlık, sıkıntı
  • Fanciful (adj) Hayali, hayal ürünü, fantastik
  • Fantastic (adj) Harika, düşsel
  • Fantasy (n) Düş, fantezi, hayal, hayal gücü
  • Farewell (n) Elveda, veda
  • Fascinate (v) Büyülemek, cezbetmek
  • Fashion (n) Moda, adet, tarz
  • Fashionable (adj) Modaya uygun
  • Fasten (v) Bağlamak, raptiyelemek
  • Fatal (adj) Öldürücü, ölümcül, ölümle biten
  • Fate (n) Kader, kısmet, alın yazısı
  • Fatigue (n) Yorgunluk, zahmet
  • Fatty (adj) Yağlı, yağdan oluşan
  • Fault (n) Hata, yanlış, kabahat
  • Faulty (adj) Kusurlu, hatalı, arızalı
  • Favorable (adj) İyi niyetli, olumlu, müsait
  • Favour (v) Desteklemek, tutmak
  • Fax (n) Faks
  • Fear (v) Korkmak, endişe etmek
  • Fearsome (adj) Korkunç, dehşetli
  • Feasibility (n) Uygulanabilirlik, yapılabilirlik, fizibilite
  • Feasible (adj) Uygulanabilir, yapılabilir
  • Feat (n) Kahramanlık, olağanüstü başarı
  • Feature (n) Özellik
  • Fed up with (phr.v) Usanmak, bıkmak, gına gelmek
  • Fed up (phr.v) Den usanmak , bıkmak
  • Feed (v) Beslemek, yiyecek vermek
  • Feel for (phr.v) Acımak
  • Feel up to (phr.v) Yapabilir durumda olmak
  • Fellow (n) Arkadaş, adam, eş
  • Fermentation (n) Mayalanma, fermantasyon
  • Ferrous (adj) Demir, demirli
  • Fertile (adj) Bereketli, verimli, zengin
  • Fertilizer (n) Gübre
  • Fervent (adj) Ateşli, hararetli, coşkun
  • Fetch (v) Gidip almak, getirmek
  • Fever (n) Ateş, humma, hararet
  • Fib (v) Yalan söylemek, uydurmak, atmak
  • Fiber (n) Lif, fiber, iplik, tel
  • Fiction (n) Düş, uydurma, kurgu
  • Field (n) Tarla
  • Fierce (adj) Azılı, azgın, sert, kızgın
  • Fight off (phr.v) Defetmek, yenmek
  • Figure out (phr.v) Anlamak, çözmek, halletmek
  • Figure (n) Figür, şekil, vücut yapısı, tip
  • File (v) Sıralamak, kayda geçirmek
  • Fill in for (phr.v) Yerine geçirmek, yerine kullanmak
  • Fill in on (phr.v) Haber vermek, haberdar etmek
  • Fill in (phr.v) Form doldurmak, doldurmak
  • Fill out (phr.v) Form doldurmak
  • Final (adj) Son, en son, sonuncu
  • Finance (v) Finanse etmek, para sağlamak
  • Find out (phr.v) Bulmak, anlamak
  • Finish (v) Bitmek, sona ermek
  • Finite (adj) Sınırlı, sonu olan, ölçülebilir
  • Fire (n) Yangın, ateş
  • Firm (adj) Sert, katı, sabit, kesin
  • Fissure (n) Çatlak, yarık, çatlama
  • Fit (adj) Sağlıklı, zinde, formda
  • Fitness (n) Formda olma
  • Fix (v) Tamir etmek, yerleştirmek
  • Fixture (n) Demirbaş, tesisat, fikstür
  • Flame (n) Alev
  • Flap (v) Kanat çırpmak, savurmak
  • Flare (v) Işımak, ışık saçmak
  • Flash (v) Işık tutmak, aydınlatmak
  • Flaunt (v) Hava atmak, gösteriş yapmak
  • Flavour (n) Tat
  • Flee (v) Kaçmak, sıvışmak, tüymek
  • Fleet (n) Filo, donanma, alay
  • Flesh (n) Et, vücut, beden
  • Flexibility (n) Esneklik
  • Flexible (adj) Elastik, esnek, eğilebilir
  • Fling (v) Atmak, fırlatmak, savurmak
  • Float (v) Yüzmek, batmadan yüzmek
  • Flood (n) Sel
  • Flourish (v) Gelişmek, büyümek
  • Flow (v) Akmak, dolaşmak, süzülmek
  • Flu (n) Grip
  • Fluctuate (v) Dalgalanmak, inip çıkmak
  • Fluent (adj) Akıcı, düzgün, sürükleyici
  • Fluid (n) Sıvı, akışkan
  • Focus (v) Odaklamak, bir noktada toplamak, yoğunlaşmak
  • Fold (v) Katlamak, sarmak
  • Folk (n) Halk, ahali, insanlar
  • Follicle (n) Folikül, bezcik, saç kökü
  • Follow through (phr.v) Gerçekleştirmek, yerine getirmek
  • Follow up (phr.v) Araştırmak, peşini bırakmamak
  • Follow (v) İzlemek, takip etmek, uymak
  • Fond (adj) Düşkün, seven, aşırı
  • Force (v) Zorlamak, mecbur etmek
  • Forecast (n) Tahmin
  • Foreign (adj) Yabancı
  • Foremost (adj) Önde gelen, en önemli, baş
  • Forensic (adj) Mahkemeye ait, adli
  • Forerunner (n) Müjdeci, haberci, ata
  • Foresee (v) Önceden görmek, geleceği görmek, öngörmek
  • Forgery (n) Sahtekârlık, sahtecilik, kalpazanlık
  • Form (v) Oluşturmak
  • Formal (adj) Resmi
  • Former (adj) Önceki, ilk
  • Formerly (adv) Eskiden, önceden, vaktiyle
  • Formidable (adj) Korkunç, tüyler ürpertici
  • Fort (n) Kale, hisar
  • Forthcoming (adj) Önümüzdeki, gelecek, yaklaşan
  • Fortress (n) Kale, hisar
  • Fortunate (adj) Şanslı, talihli, bahtı açık
  • Fortunately (adv) Neyse ki
  • Fortune (n) Şans, talih, uğur, kısmet, servet
  • Fossil (n) Fosil, taşıl
  • Foster (v) Beslemek, büyütmek, bakmak
  • Found (v) Kurmak
  • Foundation (n) Kuruluş, tesis, kurum, temel
  • Fountain (n) Pınar, çeşme, fıskiye,
  • Fracture (v) Kırılmak, kırmak, çatlamak
  • Fragile (adj) Kırılgan, çıtkırıldım, kırılabilir
  • Fragment (n) Parça, kırıntı, bölüm
  • Fragrant (adj) Güzel kokulu, kokulu, mis kokulu
  • Frame (n) Çerçeve, çatı, şasi
  • Framework (n) İskelet, çatı, yapı, çerçeve
  • Frankly (adv) Açıkça, dobra dobra, dürüstçe
  • Frantically (adv) Çılgınca, delice
  • Freeze (v) Donmak, buzlanmak
  • Freight (v) Yüklemek, nakletmek
  • Frequently (adv) Sık sık, çoğu kez, çoğunlukla
  • Fridge (n) Buzdolabı
  • Frighten (v) Korkutmak, dehşete düşürmek
  • Frigid (n) Buz gibi, çok soğuk, duygusuz
  • Fringe (n) Saçak, püskül, perçem
  • Frontier (n) Sınır, hudut
  • Fruitful (adj) Verimli, bereketli
  • Fruitless (adj) Verimsiz, kısır, faydasız
  • Frustrate (v) Önlemek, engel olmak, hayal kırıklığına uğratmak.
  • Fry (v) Kızartmak
  • Fuel (n) Yakıt, yakacak, benzin
  • Fulcrum (n) Dayanak, destek noktası
  • Fulfil (v) Yerine getirmek, yapmak
  • Fulfill (v) Yerine getirmek, gerçekleştirmek, tamamlamak
  • Full-time (adj) Tam gün
  • Fume (v) Burnundan solumak, kudurmak
  • Function (v) İşlemek, çalışmak
  • Fund (n) Fon, sermaye, para kaynağı
  • Fundamental (adj) Esas, temel, ana
  • Fur (n) Kürk, post, kürklü hayvan
  • Furnace (n) Ocak, fırın
  • Furnish (v) Döşemek, mobilya döşemek
  • Further (adj) Başka
  • Furthermore (adv) Ayrıca, bundan başka, üstelik
  • Furtively (adv) Gizlice, sinsice
  • Fury (n) Öfke, hiddet, sinir, gazap
  • Futile (adj) Boş, nafile, beyhude
Kategoriler
İngilizce Sınav Kelimeleri

İngilizce E Harfi İle Başlayan Sınav Kelimeleri

Sınav Kelimeleri
E Harfi İle Başlayan Kelimeler
  • Eager (adj) Hevesli, gayretli, istekli
  • Earnest (adj) Ciddi, ağırbaşlı, gerçek
  • Earth (n) Yeryüzü, toprak, kara
  • Earthquake (n) Deprem
  • Ease (v) Kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek
  • Eat out (phr.v) Dışarıda yemek yemek
  • Eccentric (adj) Acayip davranışlı, antika, alışılmadık
  • Eccentricity (n) Acayiplik, eksantriklik
  • Economic (adj) Ekonomik
  • Edge (n) Kenar, uç, ağız
  • Editor (n) Yayıncı, editör
  • Educate (v) Eğitmek, okutmak, yetiştirmek
  • Education (n) Eğitim
  • Effect (n) Etki, tesir, netice
  • Effective (adj) Etkili, etkileyici, tesirli
  • Efficient (adj) Etkili, verimli, becerikli
  • Effort (n) Çaba, gayret, girişim
  • Effusion (n) Akıtma, içini dökme, akma
  • Egg on (phr.v) Teşvik etmek, tahrik etmek
  • Eject (v) Çıkarmak, kovmak, atmak
  • Elaborate (adj) Ayrıntılı, detaylı
  • Elapse (v) Akıp gitmek, geçmek
  • Elect (v) Seçmek, atamak
  • Election (n) Seçim
  • Electrical (adj) Elektrik, elektro
  • Elegant (adj) Şık, zarif, hoş, kibar
  • Elevate (v) Yükseltmek, kaldırmak
  • Elevated (adj) Yüksek, yüce, keyifli
  • Elevator (n) Asansör, kaldırıcı
  • Eligible (adj) Nitelikli, uygun, geçerli
  • Eliminate (v) Çıkarmak, atmak, elemek
  • Elude (v) Sıyrılmak, kurtulmak
  • Embargo (v) Ambargo koymak, yasaklamak
  • Embark on (phr.v) Girişmek, kalkışmak
  • Embark (v) Girişmek, kalkışmak, atılmak
  • Embarrass (v) Utandırmak, sıkıntı vermek
  • Embarrassment (adj) Utanma, şaşkınlık, sıkıntı
  • Embed (v) Yerleştirmek, gömmek
  • Emblem (n) Amblem, simge, sembol
  • Embody (v) Cisimleştirmek, somutlaştırmak
  • Embrace (v) Kucaklamak, kucaklaşmak
  • Emerge (v) Ortaya çıkmak, doğmak
  • Emergency (n) Acil durum, acil vaka
  • Emigrate (v) Göçmek, göç etmek
  • Eminent (adj) Ünlü, yüksek rütbeli, yüce; seçkin
  • Eminently (adv) Fazlasıyla, pek
  • Emission (n) Emisyon, çıkarma
  • Emit (v) Çıkarmak, yaymak, yayınlamak
  • Emotion (n) Duygu, his, heyecan
  • Emphasize (v) Vurgulamak, üzerinde durmak
  • Empire (n) İmparatorluk
  • Empirical (adj) Deneysel, görgül
  • Employ (v) Çalıştırmak, iş vermek
  • Employment (n) Görev, iş, çalıştırma
  • Empower (v) Yetki vermek; izin vermek
  • Enable (v) Yetki vermek, izin vermek, olanak vermek
  • Encircle (v) Çevrelemek, kuşatmak
  • Enclose (v) Çevrelemek, kapatmak, kuşatmak
  • Encode (v) Şifrelemek, kodlamak
  • Encounter (v) Karşılaşmak, rastlaşmak
  • Encourage (v) Cesaretlendirmek, desteklemek
  • Encrypt (v) Şifrelemek, kodlamak
  • End up (phr.v) Bitmek, sonuçlanmak, kalmak
  • End (v) Sona ermek, bitmek
  • Endanger (v) Tehlikeye atmak
  • Endeavor (v) Uğraşmak, çabalamak, çaba harcamak
  • Endeavour (v) Çabalamak, uğraşmak, çaba harcamak
  • Endorse (v) Onaylamak, desteklemek
  • Endow (v) Bağışlamak, gelir bağlamak
  • Endurance (n) Dayanma, sabır, tahammül
  • Endure (v) Dayanmak, katlanmak
  • Enemy (n) Düşman
  • Enforce (v) Zorlamak, güçlendirmek
  • Enforcement (n) Zorlama, uygulama, yürürlüğe koyma
  • Engage (v) İşe almak, tutmak, meşgul etmek, bağlamak
  • Engender (v) Neden olmak, doğurmak
  • Engine (n) Motor, makine, lokomotif
  • Engulf (v) İçine çekmek, yutmak
  • Enhance (v) Artırmak, yükseltmek, büyütmek
  • Enlarge (v) Büyütmek, genişletmek
  • Enlighten (v) Aydınlatmak, öğretmek, bilgi vermek
  • Enmity (n) Düşmanlık, nefret, kin
  • Enormous (adj) Büyük, muazzam, kocaman
  • Enough (adj) Yeterli, kâfi, yeter
  • Enquiry (n) Soruşturma, sorgu, soru
  • Enrich (v) Zenginleştirmek, zengin etmek
  • Enshroud (v) Kefene sarmak; örtmek
  • Ensue (v) Sonucu olmak, doğmak
  • Ensure (v) Sağlama almak, garantiye almak
  • Entail (v) Şarta bağlamak, gerektirmek
  • Enterprise (n) Girişim, teşebbüs
  • Entertain (v) Eğlendirmek, oyalamak, ağırlamak
  • Entertainment (n) Eğlence, gösteri
  • Enthusiasm (n) Gayret, heyecan, şevk
  • Entice (v) Kandırmak, ayartmak, baştan çıkarmak
  • Entire (adj) Tam, bütün
  • Entitle (v) Hak etmek, yetki vermek, hak tanımak
  • Entity (n) Varlık, varoluş, öz
  • Entrance (n) Antre, giriş
  • Entrap (v) Tuzağa düşürmek, yakalamak
  • Entry (n) Giriş, kayıt
  • Environment (n) Çevre
  • Envisage (v) Gözünde canlandırmak, öngörmek
  • Envy (v) Gıpta etmek, imrenmek, kıskanmak
  • Epidemic (adj) Salgın, yaygın
  • Epoch (n) Devir, çağ, dönem
  • Equal (adj) Eşit, denk, eş
  • Equally (adv) Eşit olarak
  • Equidistant (adj) Eşit uzaklıkta, paralel
  • Equilibrium (n) Denklik, denge; tarafsızlık
  • Equip (v) Donatmak
  • Equipment (n) Donanım, teçhizat
  • Equivalent (adj) Eşit, denk, eşdeğer
  • Era (n) Devir, çağ, zaman
  • Eradicate (v) Kökünden halletmek, kökünü kurutmak
  • Erect (v) Dikmek, kurmak, inşa etmek
  • Erode (v) Kemirmek, aşındırmak, tüketmek
  • Error (n) Yanlış, hata, yanlışlık
  • Erupt (v) Püskürmek, fışkırmak, patlamak
  • Escalation (n) Yükselme, pahalanma
  • Especially (adv) Özellikle
  • Essay (n) Deneme
  • Essence (n) Öz, esas, esans
  • Essential (adj) Köklü, esaslı, başlıca, gerekli
  • Essentially (adv) Aslen, aslında, esasen
  • Establish (v) Kurmak, yapmak, yerleştirmek
  • Estate (n) Mülk, emlâk, malikâne
  • Esteem (v) Değer vermek, saygı duymak
  • Estimate (v) Tahmin etmek, değer biçmek
  • Eternal (adj) Ölümsüz, ölmez, sonsuz
  • Ethic (adj) Ahlaki, ahlâka uygun
  • Evacuate (v) Boşaltmak, tahliye etmek
  • Evade (v) Kaçınmak, sakınmak
  • Evaluate (v) Değerlendirmek, değer biçmek
  • Evaporate (v) Buharlaşmak, buharlaştırmak
  • Even (adv) Bile, dahi, hatta
  • Evenly (adv) Eşit olarak, başa baş olarak
  • Event (n) Olay
  • Eventually (adv) Sonunda, en sonunda
  • Evergreen (adj) Yaprak dökmeyen ağaç
  • Evidence (n) Tanık, delil, kanıt
  • Evil (adj) Fena, zararlı, kötü
  • Evocative (adj) Hatırlatan, andıran, çağıran
  • Evoke (v) Çağrışım yapmak, anımsatmak, hatırlatmak
  • Evolution (n) Evrim, gelişim, açılma
  • Evolve (v) Geliştirmek, gelişmek, evrim geçirmek
  • Exact (adj) Tam, tamı tamına, dakik
  • Exaggerate (v) Abartmak, aşırıya kaçmak
  • Exalt (v) Yükseltmek, artırmak, yüceltmek
  • Examine (v) Denetlemek, İncelemek
  • Excavate (v) Kazmak, oymak, kazı yapmak
  • Excavation (n) Kazma, hafriyat, kazı
  • Exceed (v) Aşmak, geçmek
  • Excel (v) Üstün olmak, sivrilmek
  • Excellent (adj) Mükemmel
  • Except (pre) Dışında, haricinde
  • Exceptional (adj) İstisna, olağanüstü, fevkalade
  • Exceptionally (adv) Olağan üstü bir şekilde
  • Excess (n) Aşırılık, aşırıya kaçma, fazlalık
  • Excessive (adj) Aşırı, fazla
  • Exchange (v) Değiştirmek, değiş tokuş etmek
  • Excite (v) Heyecanlandırmak, heyecan uyandırmak
  • Excited (adj) Heyecanlı
  • Exclude (v) Dışında tutmak, dışlamak, içeri almamak
  • Exclusion (n) Hariç tutma, dışında bırakma
  • Exclusive (adj) Tek, özel, ayrıcalıklı, seçkin
  • Exclusively (adv) Özellikle, sadece, yalnız
  • Excursion (n) Gezi, gezinti
  • Excuse (v) Affetmek, bağışlamak
  • Exemplify (v) Örnek oluşturmak, örneklemek
  • Exercise (v) Uygulamak, egzersiz yapmak
  • Exert (v) Kullanmak, harcamak, uygulamak
  • Exhaust (v) Tüketmek, bitirmek
  • Exhausted (adj) Tükenmiş, bitmiş, bitkin
  • Exhausting (adj) Yorucu, zahmetli
  • Exhibit (v) Göstermek, ortaya koymak
  • Exhibition (n) Gösteri, teşhir, sergi
  • Exist (v) Var olmak, olmak, bulunmak
  • Exorbitant (adj) Aşırı, çok fazla, fahiş
  • Exotic (adj) Egzotik, yabancı, acayip
  • Expand (v) Büyütmek, yayılmak, genişlemek
  • Expansion (n) Genişleme, gelişme, büyüme
  • Expect (v) Ummak, beklemek
  • Expectation (n) Umma, beklenti, umut
  • Expedition (n) Sefer, sevk, acele, çabukluk
  • Expenditure (n) Masraf, harcama
  • Expense (n) Harcama, masraf, gider
  • Experience (n) Tecrübe, deneyim, pratik
  • Expert (n) Uzman, bilirkişi
  • Expertise (n) Uzmanlık, ihtisas
  • Expire (v) Sona ermek, bitmek, geçerliliğini yitirmek
  • Explain (v) Açıklamak
  • Explicit (adj) Açık, belirgin, aşikâr
  • Explode (v) Patlatmak, havaya uçurmak
  • Exploit (v) Kullanmak, faydalanmak, sömürmek
  • Explore (v) Keşfetmek, araştırmak
  • Explosion (n) Patlama, infilak, ateş alma
  • Explosive (adj) Patlayıcı
  • Export (v) İhraç etmek, dışarıya satmak
  • Expose (v) Ortaya çıkarmak, maruz bırakmak
  • Exposure (n) Poz, kare
  • Express (v) İfade etmek, anlatmak, açıklamak
  • Exquisite (adj) Nazik, kibar, nefis
  • Extend (v) Genişletmek, yaymak, uzatmak
  • Extension (n) Dahili hat
  • Extensive (adj) Kapsamlı, detaylı, yaygın
  • Extensively (adv) Yaygın olarak, geniş olarak
  • Extent (n) Alan, boyut, kapsam
  • External (adj) Dış, harici, dışarıdan gelen
  • Extinct (adj) Tükenmiş, yok olmuş, soyu tükenmiş
  • Extinction (n) Soyunun tükenmesi
  • Extinguish (v) Söndürmek, bastırmak
  • Extract (v) Çıkarmak, çekmek
  • Extraordinary (adj) Olağanüstü, olağandışı, fevkalade, sıra dışı
  • Extravagant (adj) Aşırı, ölçüsüz, savurgan, müsrif
  • Extreme (adj) Aşırı, olağanüstü, ölçüsüz, son derece
  • Extremely (adv) Aşırı, aşırı boyutta, son derece
  • Eyesight (n) Görme yeteneği, görüş uzaklığı
Kategoriler
İngilizce Sınav Kelimeleri

İngilizce D Harfi İle Başlayan Sınav Kelimeleri

Sınav Kelimeleri
D Harfi İle Başlayan Kelimeler
  • Dairy (n) Süthane, mandıra
  • Dam (n) Baraj, hazne, engel
  • Damage (v) Hasar yapmak, zarar vermek
  • Damp (adj) Nemli, rutubetli, ıslak
  • Dangerous (adj) Tehlikeli
  • Dare (v) Cüret etmek, cesaret etmek, kalkışmak
  • Dark (n) Karanlık
  • Date (n) Tarih
  • Daunt (v) Yıldırmak, cesaretini kırmak
  • Dawn (n) Şafak
  • Deadline (n) Son teslim tarihi, zaman sınırı
  • Deaf (adj) Sağır, ağır işiten, duyarsız
  • Deal with (phr.v) İle ilgilenmek, icabına bakmak
  • Deal (n) Anlaşma, davranış, pazarlık
  • Dean (n) Dekan
  • Death (n) Ölüm
  • Debatable (adj) Tartışılabilir, soruşturulabilir, kuşkulu
  • Debate (v) Çekişmek, tartışmak
  • Debit (n) Borç, zimmet
  • Debris (n) Enkaz, döküntü, yıkıntı
  • Debt (n) Borç, borçlu olma
  • Decade (n) On yıl
  • Decay (v) Çürütmek, çürümek, bozmak
  • Deceit (n) Yalan, hilekârlık, düzenbazlık
  • Deceive (v) Aldatmak, kandırmak
  • Decelerate (v) Yavaşlatmak, yavaşlamak
  • Decently (adv) Terbiyeli bir biçimde, hoşgörüyle
  • Deception (n) Kandırma, aldatma, dalavere
  • Deceptively (adv) Aldatarak
  • Decide (v) Karar vermek, kararlaştırmak
  • Decidedly (adv) Kesinlikle, şüphesiz, karalı bir şekilde
  • Deciduous (n) Dökülen, yaprak döken
  • Decipher (v) Deşifre etmek, çözmek
  • Decision (n) Karar, hüküm
  • Decisive (adj) Kesin, belirleyici, kararlı
  • Declare (v) Açıklamak, beyan etmek, ifade vermek
  • Decline (v) Azalmak, düşmek, geri çevirmek
  • Decorate (v) Süslemek, bezemek, dekore etmek
  • Decrease (v) Küçülmek, azaltmak, eksiltmek
  • Dedicate (v) Adamak, vermek, tahsis etmek
  • Dedicated (adj) Adamış, bağlı
  • Deduce (v) Anlamak, sonuç çıkarmak
  • Deed (n) İş, eylem, fiil
  • Defeat (v) Yenmek, aşmak, devirmek
  • Defect (n) Eksiklik, kusur, noksan, özür
  • Defence (n) Savunma, davalı
  • Defend (v) Savunmak, korumak, müdafaa etmek
  • Defendant (n) Davalı, sanık
  • Defer (v) Ertelemek, tecil etmek
  • Deficiency (n) Eksiklik
  • Deficit (n) Hesap açığı, açık, eksiklik
  • Define (v) Tanımlamak, belirtmek, tarif etmek
  • Definite (adj) Kesin, şüphesiz, kuşkusuz
  • Definitely (adv) Kesinlikle
  • Deforestation (n) Ağaçları yok etme, ormansızlaştırma
  • Deformation (n) Biçimsizleştirme; bozulma, sakatlık
  • Deformity (n) Şekil bozukluğu, biçimsizlik
  • Defy (v) Meydan okumak, karşı gelmek
  • Degenerate (v) Yozlaşmak
  • Degree (n) Derece
  • Deity (n) Tanrı, ilah
  • Delay (v) Geciktirmek, ertelemek
  • Delegate (n) Delege, vekil, temsilci
  • Delete (v) Silmek, çıkarmak, kazımak
  • Deliberate (adj) Planlanmış, kasıtlı, kasti, tasarlanmış
  • Deliberately (adv) Kasten, kasıtlı olarak
  • Delicate (adj) Nazik, narin, ince, düşünceli
  • Delicious (adj) Lezzetli
  • Delight (v) Memnun etmek, sevindirmek
  • Delightful (adj) Hoş, zevkli, tatlı
  • Deliver (v) Dağıtmak, teslim etmek
  • Delude (v) Aldatmak, kandırmak, ayartmak
  • Delusion (n) Hayal, kuruntu, vesvese, yanılgı
  • Demand (v) İstemek, talep etmek
  • Demise (v) Vasiyetle devretmek; bırakmak
  • Democracy (n) Demokrasi
  • Demolish (v) Yıkmak, tahrip etmek, imha etmek
  • Demonstrate (v) Göstermek, gösteri yapmak
  • Denote (v) Göstermek, belirtmek, ifade etmek
  • Denounce (v) İhbar etmek, kınamak
  • Dense (adj) Sıkışık, yoğun
  • Density (n) Yoğunluk, sıkışıklık; kalınlık
  • Deny (v) Reddetmek, inkâr etmek
  • Depend (v) E bağlı olmak,
  • Dependable (adj) Güvenilir, güvenilebilir
  • Dependent (adj) Bağlı, tabi, bağımlı
  • Depict (n) Resmetmek, betimlemek
  • Deplete (v) Tüketmek, bitirmek
  • Depletion (n) Azaltma, boşaltma, tüketme
  • Deplore (v) Acımak, üzülmek, teessüf etmek
  • Deposit (n) Depozito, teminat, emanet
  • Depress (v) Moralini bozmak, neşesini kaçırmak
  • Depressed (adj) Kederli, karamsar, bastırılmış
  • Depressing (adj) İç karartıcı, moral bozucu
  • Deprive (v) Mahrum etmek, yoksun bırakmak
  • Deputy (n) Temsilci, vekil, delege
  • Derelict (adj) Terkedilmiş, sahipsiz; harabe
  • Derive (v) Türetmek, kaynaklanmak
  • Desalination (n) Tuzdan arındırma
  • Descend (v) İnmek, alçalmak, saldırmak
  • Descendant (n) Torun, oğul
  • Describe (v) Tanımlamak, tarif etmek
  • Desert (n) Çöl, bozkır, ıssız yer
  • Deserve (v) Hak etmek, lâyık olmak
  • Design (v) Tasarlamak, dizayn etmek
  • Designate (v) Göstermek, işaret etmek
  • Desirable (adj) Çekici, beğenilen, hoş
  • Desire (v) İstemek, şiddetle arzu etmek
  • Desolate (adj) Boş, ıssız, terk edilmiş
  • Despair (n) Çaresizlik, umutsuzluk
  • Desperate (adj) Çaresiz, umutsuz, her şeyi göze almış
  • Despise (v) Hor görmek, küçümsemek
  • Despite (pre) Karşın, rağmen
  • Despot (n) Zorba, acımasız
  • Destination (n) İstikamet, varış yeri
  • Destiny (n) Kader, alın yazısı, kısmet
  • Destroy (v) Tahrip etmek, yıkmak
  • Detach (v) Çözmek, ayırmak, sökmek, yırtmak
  • Detail (n) Ayrıntı, detay, detaylar
  • Detain (v) Alıkoymak, mahrum etmek
  • Detect (v) Keşfetmek, bulmak, ortaya çıkarmak
  • Detector (n) Detektör, bulucu
  • Detention (n) Alıkoyma; gözaltına alma, tutuklama
  • Deter (v) Yıldırmak, caydırmak
  • Deteriorate (v) Kötüleşmek, bozulmak, bozmak
  • Determine (v) Kararlaştırmak, belirlemek
  • Detonator (n) Ateşleyici parça, patlatıcı, fitil
  • Detrimental (adj) Zararlı
  • Devastate (v) Mahvetmek, tahrip etmek
  • Devastating (adj) Ezici, tahrip edici, yıkıcı
  • Develop (v) Gelişmek, ilerlemek
  • Deviate (v) Sapmak, ayrılmak, yoldan çıkmak
  • Device (n) Alet, hile, oyun; arma
  • Devise (v) Tasarlamak, planlamak
  • Devote (v) Adamak, ayırmak
  • Diagnose (v) Teşhis etmek, tanımlamak
  • Diagnosis (n) Teşhis, tanı, belirtme
  • Diagnostic (adj) Teşhisle ilgili
  • Dialect (n) Lehçe, ağız, diyalekt
  • Dialogue (n) Diyalog, karşılıklı konuşma
  • Dictate (v) Dikte etmek, söyleyerek yazdırmak
  • Die out (phr.v) Nesli tükenmek, tükenmek
  • Diet (n) Beslenme
  • Differ (v) Benzememek, farklı olmak
  • Dig (v) Anlamak, hoşlanmak, kazmak
  • Digest (v) Sindirmek, hazmetmek
  • Dilemma (n) Çıkmaz, ikilem
  • Dilute (v) Seyreltmek, sulandırmak
  • Dim (adj) Loş, bulanık, anlayışsız, sönük
  • Dimension (n) Boyut, ebat, ölçü
  • Diminish (v) Azaltmak, eksiltmek, azalmak
  • Dire (adj) Korkunç, dehşetli; müthiş
  • Direct (v) Yönetmek, yönlendirmek
  • Dirty (adj) Kirli
  • Disagree (v) Aynı fikirde olmamak, uyuşmamak
  • Disappear (v) Gözden kaybolmak, yok olmak
  • Disappoint (v) Hayal kırıklığına uğratmak, ümidini boşa çıkarmak
  • Disapprove (v) Beğenmemek, uygun görmemek
  • Disaster (n) Felaket
  • Discard (v) Ayırmak, bir köşeye atmak
  • Discharge (v) Boşaltmak, tahliye etmek, ifa etmek
  • Disclose (v) Açığa vurmak, açmak, ifşa etmek
  • Discomfort (n) Sıkıntı, rahatsızlık, huzursuzluk
  • Discount (n) İndirim, ıskonto, azaltma
  • Discourage (v) Yıldırmak, cesaretini kırmak
  • Discover (v) Keşfetmek, ortaya çıkarmak
  • Discovery (n) Keşif, buluş
  • Discredit (v) İtibarını sarsmak, gözden düşürmek
  • Discreet (adj) Tedbirli, ihtiyatlı, ağzı sıkı
  • Discrepancy (n) Çelişki, uyuşmazlık, farklılık
  • Discrimination (n) Ayrıcalık yapma, fark gözetme,
  • Discuss (v) Tartışmak, görüşmek
  • Disdain (v) Hafife almak, küçümsemek
  • Disease (n) Hastalık, rahatsızlık
  • Disfavor (n) Beğenilmeme, hoşlanılmama
  • Disgrace (v) Utandırmak, rezil etmek
  • Disgust (v) İğrendirmek, nefret ettirmek
  • Disgusting (adj) Mide bulandırıcı, iğrenç
  • Disintegrate (v) Parçalara ayırmak, parçalamak
  • Dislike (v) Hoşlanmamak, sevmemek
  • Dismal (adj) Kasvetli, loş ve sıkıntı verici, kederli
  • Dismantle (v) Sökmek, parçalamak
  • Dismiss (v) Bırakmak, işten atmak, işten çıkarmak
  • Disorder (n) Keşmekeş, kargaşa, karışıklık
  • Disparate (adj) Bambaşka, tamamen farklı
  • Dispatch (v) Göndermek, sevk etmek
  • Dispel (v) Gidermek, defetmek
  • Disperse (v) Dağıtmak, gidermek, yaymak
  • Displace (v) Yerinden çıkarmak, yerinden etmek
  • Display (v) Sergilemek, göstermek
  • Dispose of (phr.v) Elden çıkarmak, den kurtulmak
  • Dispose (v) Atmak, kurtulmak
  • Disprove (v) Aksini kanıtlamak, çürütmek
  • Dispute (v) Tartışmak, çekişmek, münakaşa etmek
  • Disregard (v) Aldırmamak, önemsememek
  • Disrepute (n) Kötü şöhret, adı çıkmışlık, itibarsızlık
  • Disrupt (v) Dağıtmak, parçalamak, ayırmak
  • Disruption (n) Kesilme, bozulma, parçalanma
  • Dissipate (v) Dağıtmak, yaymak; boşa harcamak
  • Dissolve (v) Sona erdirmek, feshetmek
  • Dissuade (v) Vazgeçirmek, caydırmak
  • Distance (n) Mesafe, uzaklık
  • Distant (adj) Uzak, ırak, uzakta
  • Distaste (n) Sevmeme, hoşlanmama, tiksinme
  • Distill (v) Ayrıştırmak, damıtmak, saflaştırmak
  • Distinct (adj) Ayrı, farklı, başka, belirgin
  • Distinctive (adj) Ayırıcı, belirgin, özel
  • Distinguish (v) Ayırt etmek, ayırmak
  • Distort (v) Saptırmak, çarpıtmak
  • Distract (v) Dikkatini dağıtmak
  • Distress (v) Üzmek, acı vermek, sıkmak
  • Distribute (v) Dağıtmak, vermek
  • Distribution (n) Dağıtım, dağılım, yayılma,
  • District (n) Bölge, havali, ilçe, semt
  • Distrust (v) Güvenmemek, inanmamak
  • Disturb (v) Rahatsız etmek, huzursuz etmek
  • Dive (v) Dalmak, atlamak, dalış yapmak
  • Diverge (v) Farklılaşmak, ayrılmak
  • Diverse (adj) Çeşitli farklı, değişik
  • Diversify (v) Farklılaştırmak, çeşitlendirmek
  • Diversity (n) Farklılık, başkalık, çeşitlilik
  • Divide (v) Bölmek, ayırmak
  • Divine (adj) Tanrısal, ilahi, Tanrı’ya adanmış
  • Division (n) Bölme, ayırma
  • Divorce (v) Boşanmak, boşamak, ayrılmak
  • Do away with (phr.v) Kaldırmak, ortadan kaldırmak
  • Do in (phr.v) Yormak, yok etmek, mahvetmek
  • Do over (phr.v) Sil baştan yapmak
  • Do up (phr.v) Güzelleştirmek, tamir etmek
  • Do with (phr.v) İstemek, ihtiyaç duymak
  • Do without (phr.v) Vazgeçmek, olmadan yapmak
  • Document (n) Doküman, belge
  • Domestic (adj) Evcil, aile ile ilgili, evcimen
  • Dominate (v) Egemen olmak, hakim olmak
  • Donate (v) Bağışta bulunmak, bağışlamak
  • Donor (n) Bağışta bulunan kimse, verici
  • Doom (n) Kör talih, kader, alın yazısı
  • Dormancy (n) Uyku hali, uyuşukluk
  • Dormitory (n) Yatakhane, koğuş, yurt
  • Doubt (n) Şüphe, kuşku, tereddüt
  • Doubtfully (adv) Kuşkuyla, şüpheyle
  • Downfall (n) Çökme, düşme, yıkılma
  • Dozen (n) Düzine, çok sayı
  • Draft (n) Müsvedde, taslak
  • Drag on (phr.v) Bitmek bilmemek, uzadıkça uzamak
  • Drag (v) Çekmek, sürüklemek, sürümek
  • Drain (v) Akıtmak, kurutmak
  • Dramatic (adj) Dramatik, tiyatroya ait
  • Drastic (adj) Şiddetli, sert, zorlayıcı
  • Draught (n) Cereyan, hava akımı
  • Draw out (phr.v) Para çekmek
  • Draw up (phr.v) Düzenlemek, yazmak
  • Draw (v) Çizmek
  • Drawback (n) Engel, sakınca; vergi iadesi
  • Dreadful (adj) Berbat, iğrenç, kötü, korkunç
  • Dried (adj) Kurumuş, kurutulmuş, kuru
  • Drift (v) Sürüklenmek, sürüklemek
  • Drill (v) Çalıştırmak, talim yapmak,
  • Droop (v) Sarkmak, eğilmek, sarkıtmak
  • Drop by (phr.v) Şöyle bir uğramak
  • Drop in (phr.v) Habersiz ziyaret etmek
  • Drop out of (phr.v) Okuldan ayrılmak
  • Drop out (phr.v) Ayrılmak, çıkmak
  • Drop (v) Düşmek, düşürmek, alçalmak
  • Droplet (n) Damlacık
  • Drought (n) Kıtlık, darlık, kuraklık
  • Drown (v) Boğmak, suda boğulmak
  • Drug (n) İlaç
  • Dry (adj) Kuru
  • Dub (v) İsim vermek, ad tatmak
  • Dubious (adj) Belirsiz, şüpheli, kararsız
  • Duct (n) Tüp, boru, kanal
  • Ductile (adj) Eğilebilir, biçimlendirilebilir
  • Due to (pre) Dolayı, yüzünden
  • Dull (adj) Sıkıcı, donuk, renksiz, soluk
  • Dump (v) Dökmek, boşaltmak
  • Dumping (n) Çöp yığını
  • Duplicate (v) Kopyasını yapmak, eşini yapmak
  • Durability (n) Devamlılık, dayanıklılık, sağlamlık
  • Durable (adj) Uzun ömürlü, dayanıklı
  • Duration (n) Süreç, süre, süreklilik, devam
  • Dusk (n) Alaca karanlık, akşam karanlığı
  • Dust (n) Toz, toz toprak
  • Duty (n) Vazife, görev, nöbet
  • Dwarf (adj) Cüce, bodur, bücür
  • Dwell (v) İkamet etmek, oturmak
  • Dwindle (v) Azalmak, küçülmek
  • Dye (n) Boya
  • Dynasty (n) Hanedan, sülale
Kategoriler
İngilizce Sınav Kelimeleri

İngilizce C Harfi İle Başlayan Sınav Kelimeleri

Sınav Kelimeleri
C Harfi İle Başlayan Kelimeler
  • Cabinet (N) Kabine, bakanlar kurulu
  • Cable (N) Kablo, telgraf
  • Cage (N) Kafes, kuş kafesi
  • Calculate (V) Hesap yapmak, hesap etmek, hesaplamak
  • Call at (Phr.V) Uğramak, ziyaret etmek
  • Call for (Phr.V) Gerektirmek, istemek, çağırmak
  • Call off (Phr.V) İptal etmek, feshetmek, durdurmak
  • Call on (Phr.V) Ziyaret etmek, uğramak
  • Call up (Phr.V) Telefon etmek, askere çağırmak
  • Calm (Adj) Sakin
  • Calorific (Adj) Isıtan, ısı veren
  • Came across (Phr.V) Karşılaşmak, rastlamak
  • Cancel (V) İptal etmek
  • Candidate (N) Aday
  • Candle (N) Mum, kandil
  • Canister (N) Teneke kutu
  • Canopy (N) Kubbe, örtü, paraşüt
  • Canyon (N) Kanyon, vadi
  • Cap (N) Kep, kasket, başlık, kapak
  • Capability (N) Kapasite, yetenek, kabiliyet
  • Capable (Adj) Kabiliyetli, ehliyetli, yetenekli
  • Capacity (N) Kapasite, hacim, verim
  • Capital (N) Başkent
  • Capitalize (V) Sermayeleştirmek, fayda sağlamak
  • Captain (N) Kaptan, yüzbaşı
  • Captive (N) Esir, tutsak
  • Capture (V) Yakalamak, ele geçirmek
  • Cardboard (N) Mukavva, karton
  • Cardiac (Adj) Kalp ile ilgili, kalp
  • Care for (Phr.V) Bakmak
  • Care (N) İlgi, itina, bakım
  • Career (N) Meslek yaşamı, kariyer
  • Careful (Adj) Dikkatli, özenli
  • Careless (Adj) Dikkatsiz
  • Carol (N) Şarkı, ilahi
  • Carry away (Phr.V) Coşturmak, heyecanlandırmak
  • Carry off (Phr.V) Kazanmak, hakkından gelmek
  • Carry on (Phr.V) Devam etmek
  • Carry out (Phr.V) Uygulamak, yerine getirmek
  • Carry through (Phr.V) Gerçekleştirmek, yerine getirmek
  • Carry (V) Taşımak, götürmek
  • Cartridge (N) Fişek; hartuç, kartuş
  • Carve (V) Kazımak, oymak
  • Case (N) Dava, durum, hadise
  • Cast aside (Phr.V) Bir kenara koymak, terk etmek
  • Cast (N) Oyuncu kadrosu
  • Castle (N) Kale
  • Casual (Adj) Tesadüfen olan, rahat
  • Catastrophe (N) Felaket
  • Catch on (Phr.V) Tutulmak, moda olmak
  • Catch up with (Phr.V) Aynı seviyeye ulaşmak, yetişmek
  • Catch up (Phr.V) Aynı seviyeye ulaşmak, yetişmek
  • Caterpillar (N) Tırtıl, kurt
  • Cattle (N) Sığır ve davarlar
  • Cause (V) Sebep olmak
  • Caution (N) Dikkat, ikaz, uyarı
  • Cautious (Adj) Tedbirli, ihtiyatlı, dikkatli
  • Cavity (N) Oyuk, çukur, boşluk
  • Cease (V) Kesmek, durdurmak
  • Celebrate (V) Kutlamak, anmak, övmek
  • Celebrity (N) Ün, ünlü kimse, tanınmış kimse
  • Celestial (Adj) Gökyüzü ait, göksel, cennetsel
  • Cement (N) Çimento
  • Census (N) Nüfus sayımı, sayım
  • Ceramic (Adj) Seramik, porselen
  • Certain (Adj) Kesin, muhakkak, emin, belli, bazı
  • Certainly (Adv) Kesinlikle, elbette
  • Certificate (N) Belge, sertifika
  • Certify (V) Onaylamak, tasdik etmek
  • Cessation (N) Durma, kesilme, ara, fasıla
  • Chain (N) Dizi, silsile
  • Chairman (N) Başkan, reis
  • Challenge (V) Düelloya davet etmek, meydan okumak
  • Chamber (N) Oda, yatak odası, büro
  • Chance (N) Olasılık, ihtimal, şans
  • Change over (Phr.V) Yöntem değiştirmek
  • Changeover (N) Yöntem değiştirme, geçiş
  • Channel (N) Kanal
  • Chaos (N) Kaos
  • Chapter (N) Bölüm
  • Characterize (V) Canlandırmak, karakterize etmek
  • Charge (N) Sorumluluk, yükleme, suçlama
  • Charity (N) Hayır, hayırseverlik, yardımseverlik
  • Charm (V) Cezbetmek, hayran bırakmak, büyülemek
  • Charming (Adj) Çekici, büyüleyici, cazibeli
  • Chart (N) Çizelge, grafik, tablo
  • Chase (V) Kovalamak, takip etmek, peşinde olmak
  • Chat (V) Muhabbet etmek, sohbet etmek
  • Cheat (V) Hile yapmak, dolandırmak, kandırmak, kopya çekmek
  • Check in (Phr.V) Girmek, kaydetmek
  • Check off (Phr.V) Kontrol işareti koymak
  • Check out (Phr.V) Çıkış yapmak, ayrılmak
  • Check (V) Kontrol etmek
  • Cheer up (Phr.V) Neşelenmek, neşelendirmek
  • Cheer (V) Alkışlamak, keyiflendirmek, neşelendirmek
  • Chemistry (N) Kimya
  • Cherish (V) Şefkat göstermek, gütmek
  • Chew out (Phr.V) Azarlamak
  • Chew (V) Çiğnemek
  • Chicken out (Phr.V) Çekinmek, kaçınmak
  • Chief (Adj) Baş, ana, en üst rütbeli
  • Chip in (Phr.V) Katkıda bulunmak, birlikte ödemek
  • Choice (N) Seçim, seçenek, tercih
  • Chronic (Adj) Kronik, sürekli, müzmin
  • Chronicle (N) Kronolojik yazılmış tarih, kronik
  • Chunk (N) Yığın, külçe, topak
  • Cipher (V) Şifrelemek, şifre ile yazmak
  • Circle (V) Çevrelemek, kuşatmak, daire çizmek
  • Circuit (N) Devre
  • Circulate (V) Dolaşmak, yayılmak
  • Circulatory (Adj) Dolaşım ile ilgili, dolaşımı sağlayan
  • Circumstance (N) Koşul, durum, olay
  • Circus (N) Sirk, sirk gösterileri
  • Cite (V) Alıntı yapmak, bahsetmek
  • Citizen (N) Vatandaş, yurttaş
  • Citrus (N) Narenciye, turunçgillerden meyve
  • Civil (Adj) Nazik, medeni, uygar
  • Civilian (Adj) Sivil
  • Civilize (V) Uygarlaştırmak, medenileştirmek
  • Clad (Adj) Örtülü, sarılmış
  • Claim (V) İstemek, talep etmek, iddia etmek
  • Clam up (Phr.V) Susmak, konuşmayı bırakmak
  • Clamp (V) Sıkıştırmak, kenetlemek
  • Clarify (V) Açıklamak, aydınlığa kavuşturmak
  • Clarity (N) Açıklık, berraklık, duruluk
  • Classify (V) Sınıflandırmak, sınıflamak, ayırmak
  • Clay (N) Kil, toprak, çamur
  • Cleanse (V) Temizlemek, arındırmak
  • Clear away (Phr.V) Kaldırmak, toplamak
  • Clear off (Phr.V) Gözden kaybolmak, toz olmak
  • Clear up (Phr.V) Gerekli açıklamalar yapmak, anlatmak, gidermek
  • Clearly (Adv) Açıkça, anlaşılır biçimde
  • Clement (Adj) Ilıman, ılımlı, uysal
  • Clerk (N) Kâtip, yazman, yazıcı
  • Clever (Adj) Zeki, akıllı, cin gibi, zarif
  • Cliché (N) Klişe, basmakalıp söz
  • Click (V) Tıklamak
  • Client (N) Müvekkil, müşteri, alıcı
  • Cliff (N) Kayalık, uçurum, yar
  • Climate (N) İklim, hava, bölge
  • Climax (N) Doruk, zirve, dönüm noktası
  • Climb (V) Tırmanmak
  • Cling (V) Yapışmak, sarılmak, bağlanmak
  • Cloak (N) Pelerin, palto, manto
  • Clockwise (Adv) Saat yönünde
  • Clog (V) Doldurmak, tıkamak, tıkanmak
  • Clone (V) Çoğaltmak (eşeysiz)
  • Close down (Phr.V) Sonlandırmak, kapatmak
  • Close in (Phr.V) Yaklaşmak
  • Close (V) Kapatmak
  • Clot (V) Pıhtılaşmak, kesilmek
  • Cloudy (Adj) Bulutlu
  • Clue (N) İpucu, iz, işaret, anahtar
  • Clumsy (Adj) Sakar, beceriksiz
  • Cluster (N) Salkım, demet, grup
  • Clutch (V) Kavramak, yakalamak, tutmak
  • Coal (N) Kömür, maden kömürü
  • Coalesce (V) Birleşmek, bir araya gelmek
  • Coalition (N) Koalisyon, birleşme
  • Coarse (Adj) Kaba, kaba saba, kalın
  • Coast (N) Sahil
  • Code (N) Kod, şifre
  • Cognitive (Adj) Kavrama ile ilgili, idrak ile ilgili
  • Coherent (Adj) Uyumlu, ahenkli
  • Coin (V) Sözcük uydurmak, deyim bulmak
  • Coincide (V) Rastlamak, denk gelmek, uymak
  • Coincidence (N) Denk gelme, tesadüf, rastlantı
  • Collaborate (V) İşbirliği yapmak, birlik olmak
  • Collapse (V) Çökmek, düşmek, yıkılmak
  • Collar (N) Yaka, tasma
  • Colleague (N) Meslektaş, iş arkadaşı
  • Collect (V) Toplamak
  • College (N) Yüksekokul, üniversite
  • Collide (V) Çarpmak, çarpışmak, çatışmak
  • Colloquial (Adj) Konuşma diline ait, günlük konuşma dilinde
  • Colonial (Adj) Sömürge, koloni ile ilgili
  • Colonize (V) Sömürge kurmak, sömürgeye yerleştirmek
  • Column (N) Kolon, sütun
  • Columnist (N) Köşe yazarı
  • Combat (N) Savaş, mücadele, çarpışma
  • Combine (V) Birleştirmek, kombine etmek
  • Combustion (N) Yanma, tutuşma
  • Come about (Phr.V) Meydana gelmek, doğmak, çıkmak
  • Come across (Phr.V) Karşılaşmak, rastlamak
  • Come along (Phr.V) Birlikte gelmek, eşlik etmek
  • Come apart (Phr.V) Dağılmak, parçalanmak
  • Come around (Phr.V) Kendine gelmek, şuurun yerine gelmesi
  • Come back (Phr.V) Geri dönmek
  • Come down to (Phr.V) Şeklinde sonuçlanmak
  • Come down with (Phr.V) Rahatsızlanmak, hastalanmak
  • Come in for (Phr.V) Uğramak, eleştiri almak
  • Come in (Phr.V) Moda olmak
  • Come into (Phr.V) Mirasa konuvermek
  • Come off (Phr.V) Planlandığı gibi meydana gelmek
  • Come on (Exc) Hadi
  • Come out (Phr.V) Sonuçlanmak, ortaya çıkmak
  • Come over (Phr.V) Başına gelmek, olmak
  • Come to (Phr.V) Kendine gelmek, ayılmak
  • Come up against (Phr.V) Yüzleşmek, yüz yüze gelmek
  • Come up to (Phr.V) Ulaşmak, gelmek, denk olmak
  • Come up with (Phr.V) Ortaya bir düşünce atmak, üretmek
  • Come up (Phr.V) Görüşmek, tartışmak
  • Comeback (N) Dönüş, yeniden ortaya çıkma
  • Comet (N) Kuyrukluyıldız
  • Comfort (V) Rahatlatmak, teselli etmek
  • Comfortable (Adj) Konforlu, rahat
  • Command (V) Emir vermek, emretmek
  • Commence (V) Başlamak, başlatmak
  • Commendable (Adj) Övgüye değer, övülmeye lâyık
  • Comment (V) Yorumlamak, değerlendirmek
  • Commentary (N) Yorum, açıklama
  • Commentator (N) Yorumcu, maç spikeri
  • Commerce (N) Ticaret, iş, alım satım
  • Commercial (Adj) Ticari
  • Commission (N) Komisyon, görev, vazife
  • Commit (V) İşlemek, suç işlemek
  • Committee (N) Komite
  • Commodity (N) Eşya, mal, emtia
  • Common (Adj) Ortak, müşterek, sıradan
  • Commonly (Adv) Çoğunlukla, bayağıca, alelâde
  • Commonplace (Adj) Sıradan, alelâde, olağan
  • Communal (Adj) Toplumsal, halk, halkın malı olan
  • Communicate (V) İletişim kurmak
  • Communication (N) İletişim
  • Community (N) Cemiyet, cemaat, topluluk
  • Compact (Adj) Sıkı, yoğun; özlü
  • Company (N) Şirket, arkadaş
  • Comparable (Adj) Kıyaslanabilir, karşılaştırılabilir
  • Comparatively (Adv) Orantılı olarak, nispeten
  • Compare (V) Karşılaştırmak, mukayese etmek
  • Comparison (N) Karşılaştırma
  • Compass (N) Pusula
  • Compatibility (N) Uygunluk, bağdaşma
  • Compatible (Adj) Uygun, uyumlu, bağdaşan
  • Compel (V) Zorlamak, mecbur etmek
  • Compensate (V) Karşılamak, telâfi etmek, eşitlemek
  • Compete (V) Yarışmak, rekabet etmek
  • Competently (Adv) Ustaca
  • Competition (N) Yarışma, rekabet
  • Competitive (Adj) Rekabete dayanan
  • Compile (V) Derlemek, toplamak
  • Complacent (Adj) Halinden memnun, rahat, ilgisiz
  • Complain (V) Şikâyet etmek, söylenmek, yakınmak
  • Complement (V) Tamamlamak
  • Complete (Adj) Tam
  • Completely (Adv) Tam olarak, tamamıyla, bütünüyle
  • Complex (Adj) Bileşik, karmaşık, karışık
  • Complexity (N) Güçlük, zorluk, karışıklık
  • Compliance (Adj) Uyma, itaat, rıza
  • Complicate (V) Karıştırmak, güçleştirmek
  • Complicated (Adj) Karışık, karmaşık, anlaşılması zor
  • Complication (N) Karmaşa, zorluk, komplikasyon
  • Compliment (V) Övmek, iltifat etmek
  • Comply (V) Razı olmak, uymak, boyun eğmek
  • Component (N) Parça, eleman, bileşen
  • Compose (V) Oluşturmak, bestelemek
  • Composite (N) Bileşik, karma, karışık
  • Compound (N) Bileşen
  • Comprehend (V) Anlamak, kavramak, algılamak
  • Comprehension (N) Anlayış, kavrama, idrak, kavrayış
  • Comprehensive (Adj) Etraflı, geniş, çok yönlü
  • Comprehensively (Adv) Kapsamlı
  • Compress (V) Bastırmak, sıkıştırmak
  • Comprise (V) Kapsamak, içermek, içine almak
  • Compromise (V) Uzlaştırmak, ara bulmak, uzlaşmak
  • Compulsive (Adj) Zorlayıcı, dürtü etkisiyle yapılan
  • Compulsory (Adj) Zorunlu, mecburi, zorlayıcı
  • Compute (V) Hesaplamak, hesap etmek
  • Computer (N) Bilgisayar
  • Conceal (V) Gizlemek, saklamak, örtbas etmek
  • Conceit (N) Kibir, kurum, kendini beğenme
  • Conceive (V) Aklı almak, anlamak, kavramak
  • Concentrate (V) Yoğunlaşmak, bir yerde toplamak
  • Concentric (Adj) Merkezleri bir, ortak merkezli
  • Concept (N) Fikir, görüş, kavram
  • Concern (N) İlgi, alâka
  • Concerned (Adj) İlgilenen, ilgili, meşgul, endişeli
  • Concise (Adj) Kısa, özlü, veciz
  • Conclude (V) Bitirmek, sonuçlandırmak
  • Conclusive (Adj) Son, kesin, kati, inandırıcı
  • Concrete (Adj) Somut, elle tutulur, gerçekten var olan
  • Condemn (V) Kınamak, ayıplamak, suçlamak
  • Condense (V) Yoğunlaşmak, koyulaşmak
  • Conduct (V) Yönetmek, düzenlemek
  • Conductivity (N) İletkenlik
  • Confer (V) Vermek, sunmak, danışmak
  • Conference (N) Konferans, kongre, görüşme
  • Confess (V) İtiraf etmek, kabullenmek
  • Confidence (N) Güven, inanç, itimat, kendine güven
  • Confident (Adj) Güvenli, emin, kuşkusuz
  • Configure (V) Düzenlemek, ayarlamak
  • Confine (V) Sınırlamak, tutmak, hapsetmek
  • Confirm (V) Onaylamak, doğrulamak
  • Conflict (N) Anlaşmazlık, çekişme, çarpışma,
  • Conform (V) Uymak, uyumlu olmak
  • Confront (V) Yüz yüze getirmek, yüzleştirmek
  • Confrontation (N) Yüzleşme, karşılaşma
  • Confuse (V) Şaşırtmak, kafasını karıştırmak, karıştırmak
  • Confusion (N) Kafa karışıklığı
  • Congenital (Adj) Yaradılıştan olan, doğuştan
  • Congestion (N) Kalabalık, izdiham, tıkanıklık
  • Congratulate (Adj) Tebrik etmek, kutlamak
  • Congress (N) Toplantı, kongre
  • Conjecture (V) Varsaymak; sanmak
  • Conjointly (Adv) Birleşik olarak, müşterek
  • Conjunction (N) Bağlaç
  • Connect (V) Bağlamak, bitiştirmek
  • Connotation (N) Yan anlam, çağrışım
  • Conquer (V) Fethetmek, almak
  • Conscience (N) Vicdan, inanç
  • Conscious (Adj) Bilinçli, farkında, kasti
  • Consciously (Adv) Bile bile, bilinçli olarak, kasten
  • Consciousness (N) Bilinç, şuur, idrak, zihin
  • Consecutive (Adj) Birbirini izleyen, artarda
  • Consecutively (Adv) Birbirini izleyerek, artarda olarak
  • Consensus (N) Fikir birliği, ortak görüş, oybirliği
  • Consent (V) Razı olmak, kabul etmek, izin vermek
  • Consequence (N) Sonuç
  • Consequently (Adv) Sonuç olarak, bu nedenle
  • Conservation (N) Korunum, sakınım, tasarruf
  • Conservative (N) Tutucu, muhafazakâr
  • Conserve (V) Korumak, muhafaza etmek
  • Consider (V) Dikkate almak, hesaba katmak
  • Considerable (Adj) Önemli, hatırı sayılır ölçüde
  • Considerably (Adv) Oldukça, epeyce
  • Considerate (Adj) Saygılı, düşünceli, nazik
  • Consist (V) Oluşmak, meydana gelmek
  • Consistency (N) Tutarlılık
  • Consistent (Adj) Tutarlı, bağıntılı, istikrarlı
  • Consistently (Adv) Tutarlı bir şekilde
  • Console (V) Avutmak, teselli etmek, avunmak
  • Consolidate (V) Sağlamlaştırmak, pekiştirmek
  • Conspicuous (Adj) Belli, bariz, apaçık, göze çarpan
  • Conspiracy (N) Komplo, gizli anlaşma, suikast
  • Constant (Adj) Daimi, sürekli, değişmez
  • Constantly (Adv) Sıkça, sık sık, sürekli
  • Consternation (N) Şaşkınlık, hayret, afallama
  • Constipation (N) Kabızlık, kabız, peklik
  • Constituent (N) Bileşen, oluşturan parçalardan her biri
  • Constitute (V) Kurmak, teşkil etmek, oluşturmak
  • Constraint (N) Zorlama, baskı, zor
  • Construct (V) İnşa etmek, yapmak
  • Constructive (Adj) Yapıcı
  • Consult (V) Danışmak, başvurmak
  • Consume (V) Tüketmek, harcamak, bitirmek
  • Consumer (N) Tüketici
  • Consumption (N) Tüketim, bitirme, harcama
  • Contact (V) İlişki kurmak, irtibat kurmak
  • Contagious (Adj) Bulaşıcı, salgın, hastalık bulaştıran
  • Contain (V) Kapsamak, içermek
  • Contaminate (V) Kirletmek, bozmak, bulaştırmak
  • Contemplate (V) Niyet etmek, düşünmek
  • Contemporary (Adj) Çağdaş, modern
  • Content (Adj) Hoşnut, memnun, hazır
  • Contention (N) Kavga, çekişme, tartışma
  • Contest (N) Yarışma, müsabaka
  • Context (N) Bağlam, sözün gelişi, kaynak
  • Continent (N) Kıta,
  • Continually (Adv) Sürekli olarak, boyuna
  • Continue (V) Devam etmek, sürmek
  • Continuous (Adj) Devamlı, sürekli, aralıksız
  • Continuously (Adv) Sürekli olarak, durmadan
  • Contour (N) Eşyükselti eğrisi, dış çizgiler
  • Contract (V) Bir hastalık kapmak, yakalanmak
  • Contradict (V) Yalanlamak, aksini iddia etmek
  • Contradictory (Adj) Çelişkili, tutarsız, aykırı, karşıt
  • Contrary (Adj) Zıt, karşı, ters, aksi
  • Contrast (N) Kontrast, zıtlık, tezat, çelişki
  • Contribute (V) Katkıda bulunmak, vermek
  • Control (V) Kontrol etmek
  • Controversial (Adj) Tartışmalı, tartışmaya yol açan
  • Controversy (N) Tartışma, çekişme, anlaşmazlık
  • Convection (N) Konveksiyon, ısı yayma
  • Convene (V) Toplamak, toplantıya çağırmak
  • Convenient (Adj) Kullanışlı, uygun, pratik
  • Convention (N) Toplantı, kongre, toplama
  • Conventional (Adj) Basmakalıp, alelade
  • Conversation (N) Konuşma
  • Converse (Adj) Ters, zıt, karşıt
  • Conversion (N) Değiştirme, dönüştürme
  • Convert (V) Değiştirmek, çevirmek, dönüştürmek
  • Convey (V) Taşımak, nakletmek, iletmek
  • Convict (V) Mahkum etmek, suçlu bulmak
  • Convince (V) İkna etmek, inandırmak
  • Cool (Adj) Serin, hoş
  • Cooperate (V) İşbirliği etmek, işbirliği yapmak
  • Coordinate (V) Koordine etmek, düzenlemek
  • Cope with (Phr.V) Başa çıkmak, üstesinden gelmek
  • Cope (V) Başa çıkmak, üstesinden gelmek
  • Copy (V) Kopya etmek, çoğaltmak, taklit etmek
  • Core (N) İç, öz, çekirdek
  • Corporation (N) Şirket, kurum
  • Correct (Adj) Doğru, yanlışsız
  • Correlate (V) İlişiği olmak, bağlantı kurmak
  • Correlation (N) Bağıntı, ilişki, korelasyon
  • Correspond (V) Uymak, yaramak, benzemek
  • Corroborate (V) Doğrulamak, onaylamak
  • Corrode (V) Aşındırmak, yıpratmak
  • Corrosion (N) Aşındırma, korozyon, aşınma
  • Corrosive (Adj) Aşındırıcı, çürütücü, yıpratıcı
  • Corruption (N) Bozulma, çürüme, yozlaşma, yolsuzluk
  • Cost (V) Mal olmak
  • Costly (Adj) Pahalı, değerli, pahalıya mal olan
  • Cotton (N) Pamuk
  • Couch (V) İfade etmek, söylemek
  • Cough (V) Öksürmek
  • Council (N) Meclis, kurul, konsey, yönetim kurulu
  • Counsel (V) Nasihat etmek, akıl vermek
  • Count on (Phr.V) Güvenmek
  • Count (V) Saymak, hesaba katmak
  • Counter (V) Karşılık vermek, karşı koymak
  • Counteract (V) Karşılık vermek, tersini yapmak
  • Counterbalance (V) Karşılamak, eşit güçle karşı koymak
  • Counterfeit (V) Sahtesini yapmak, taklit etmek
  • Countermeasure (N) Önlem, karşı önlem
  • Counterpart (N) Benzer, eş, meslektaş
  • Countless (Adj) Sayısız, çok
  • Countryside (N) Kırsal bölge
  • County (N) İlçe, il, vilâyet
  • Couple (Adj) Çift
  • Courage (N) Cesaret, yüreklilik, yiğitlik
  • Courageous (Adj) Cesur, yürekli, korkusuz
  • Course (N) Kurs
  • Court (N) Mahkeme
  • Courteous (Adj) Kibar, nazik, ince, saygılı
  • Covenant (N) Anlaşma, antlaşma, sözleşme
  • Cover (V) Kapamak, örtmek, kaplamak
  • Covert (Adj) Gizli, saklı, örtülü
  • Covet (V) Gıpta etmek, imrenmek, gözü kalmak
  • Crack down on (Phr.V) Çökertmek, sıkı tedbirler almak
  • Crack (V) Çatlamak, çatlatmak
  • Cradle (N) Beşik, başlangıç
  • Craft (N) Marifet, hüner, sanat, kurnazlık, uçak
  • Craftsman (N) Usta, sanatçı, sanatkâr
  • Crash (V) Kırılmak, parçalanmak, çarpmak
  • Crawl (V) Emeklemek, yavaş ilerlemek
  • Create (V) Oluşturmak, yaratmak
  • Creative (Adj) Yaratıcı
  • Credibility (N) Güvenilirlik
  • Credible (Adj) Güvenilir, inanılır, inandırıcı
  • Credit (N) Kredi, geri ödenme
  • Creep (V) Sürünmek, emeklemek, sokulmak
  • Cretaceous (N) Tebeşirli, mezozoik
  • Crevice (N) Çatlak, yarık, gedik
  • Crew (N) Mürettebat
  • Crick (N) Adale kasılması, tutulma
  • Crime (N) Suç
  • Criminal (N) Suçlu, sabıkalı
  • Cripple (V) Sakatlamak, kötürüm bırakmak, felce uğramak
  • Crippled (Adj) Sakat, kötürüm, topal, arızalı
  • Crisis (N) Buhran, kriz, bunalım
  • Critic (N) Eleştiren kimse, eleştirmen
  • Critical (Adj) Kritik, hassas, ciddi, eleştiri
  • Criticize (V) Eleştirmek, kusur bulmak
  • Crop up (Phr.V) Ortaya çıkmak, boy göstermek
  • Crop (N) Ekin, ürün, mahsul
  • Cross off (Phr.V) Listeden çıkartmak, silmek
  • Cross out (Phr.V) Üstünü çizmek, silmek
  • Crucial (Adj) Çok önemli, kritik
  • Crude (Adj) Kaba, nezaketsiz, ilkel
  • Cruel (Adj) Acımasız, gaddar
  • Crumble (V) Ufalamak; parçalamak
  • Crush (V) Ezmek, sıkıştırmak
  • Crust (N) Kabuk, kuru ekmek; tortu
  • Cue (N) İşaret, başlama işareti, replik
  • Culmination (N) Doruk, zirve
  • Culprit (N) Suçlu, zanlı, sanık
  • Cultivate (V) İşlemek, ekip biçmek
  • Curative (Adj) İyileştirici, şifa verici, şifalı
  • Curb (V) Frenlemek, gem vurmak, zapt etmek
  • Cure (V) İyileştirmek, tedavi etmek
  • Curiosity (N) Merak, ilgi, ilginç şey
  • Curious (Adj) İlgili, meraklı
  • Currency (N) Para birimi
  • Current (Adj) Bugünkü, geçer, geçerli
  • Currently (Adv) Halen, şu anda
  • Curricula (N) Müfredat, öğretim programı
  • Curriculum (N) Müfredat, öğretim programı
  • Curtail (V) Kısaltmak, kısmak
  • Curve (V) Eğmek, bükmek, kavis çizmek
  • Cushion (N) Minder, yastık, tampon
  • Custody (N) Gözaltı, tutukluluk, velayet
  • Custom (N) Gelenek, görenek
  • Customize (V) Müşteri isteğine göre değiştirmek
  • Cut down on (Phr.V) Kısmak, azaltmak
  • Cut down (Phr.V) Azaltmak
  • Cut off (Phr.V) Ayırmak, koparmak
  • Cut out (Phr.V) Kesmek, bırakmak
  • Cutback (N) Eksiltme, azaltma, kesme
  • Cyclic (Adj) Devirli, periyodik
Kategoriler
İngilizce Sınav Kelimeleri

İngilizce B Harfi İle Başlayan Sınav Kelimeleri

Sınav Kelimeleri
B Harfi İle Başlayan Kelimeler
  • Back up (phr.v) Desteklemek, arka çıkmak, yedeklemek
  • Back (n) Sırt, arka, geri
  • Background (n) Özgeçmiş, geçmiş deneyimler
  • Backwards (adv) Geriye, geriye doğru, geri
  • Bake (v) Fırında pişirmek, pişmek
  • Balance (v) Tartmak, dengelemek
  • Bald (adj) Kel, kabak, saçsız
  • Ballast (n) Safra; balast, istikrar
  • Ban (v) Yasaklamak
  • Band (n) Takım, sürü, çete, bando, grup
  • Bang (v) Vurmak, çarpmak, patlamak
  • Banish (v) Kovmak, defetmek, sürgün etmek
  • Bank (n) Banka
  • Bankrupt (v) İflas ettirmek, batırmak
  • Bar (n) Bar, kalıp, parça
  • Bare (adj) Çıplak, bomboş
  • Barefoot (adj) Yalınayak, çıplak ayaklı
  • Barely (adv) Ancak, anca, zar zor
  • Bargain (n) Pazarlık, kelepir
  • Barrel (n) Fıçı, varil, namlu
  • Barren (adj) Kısır, verimsiz, çorak, kıraç
  • Barricade (n) Barikat, engel, siper
  • Basal (adj) Bazal, esas ile ilgili, temel
  • Base on (phr.v) Dayandırmak, dayamak
  • Base (n) Kök, temel, dayanak
  • Basically (adv) Esasında, temel olarak
  • Basin (n) Leğen, kâse
  • Basis (n) Temel, esas, kaynak
  • Bat (n) Yarasa
  • Bathroom (n) Banyo
  • Battery (n) Batarya, akü, pil
  • Battle (v) Savaşmak, mücadele etmek
  • Battlefield (n) Savaş alanı
  • Battleship (n) Savaş gemisi, zırhlı gemi
  • Bauxite (n) Boksit
  • Bay (n) Körfez, koy
  • Be taken aback (phr.v) Şok olmak
  • Beam (v) Işımak, ışık saçmak, parlamak
  • Bear out (phr.v) Desteklemek, doğrulamak
  • Bear up (phr.v) Sabırlı olmak, tahammül etmek
  • Bear (v) Dayanmak, çekmek, katlanmak
  • Beat up (phr.v) Fena halde dövmek
  • Beat (v) Vurmak, dövmek
  • Beauty (n) Güzellik
  • Beer (n) Bira
  • Beeswax (n) Balmumu
  • Beg off (phr.v) Geri çevirmek
  • Beginning (n) Başlangıç, baş
  • Behalf (n) Adına
  • Behave (v) Davranmak
  • Behaviour (n) Davranış
  • Belief (n) İnanç, iman, güven
  • Believe (v) İnanmak, güvenmek
  • Belligerent (adj) Münakaşacı; savaşan
  • Bench (n) Bank, sıra, kürsü
  • Bend (v) Eğmek, bükmek
  • Beneath (adv) Altında, altına, altta
  • Beneficial (adj) Yararlı, hayırlı, faydalı
  • Beneficiary (n) Yararlanan kimse; hak sahibi
  • Benefit (n) Yarar, fayda, çıkar
  • Benign (n) İyi huylu, sevecen, iyi kalpli
  • Beset (v) Rahat vermemek, kuşatmak
  • Beside (pre) Yanına, yanında, dışında
  • Besiege (v) Kuşatmak, sıkıştırmak
  • Betray (v) İhanet etmek, hıyanet etmek, ifşa etmek
  • Bewilder (v) Şaşırtmak, hayret ettirmek
  • Bewitch (v) Büyülemek, büyü yapmak
  • Bias (n) Önyargı, peşin hüküm
  • Biased (adj) Önyargılı, taraflı, peşin hükümlü
  • Bid (v) Fiyat vermek, teklif vermek
  • Billion (n) Milyar
  • Bind (v) Bağlamak, ciltlemek; tutturmak
  • Binomial (n) İki terimli, iki isimli
  • Biography (n) Biyografi, yaşam öyküsü
  • Biology (n) Biyoloji
  • Bite (v) Isırmak, dişlemek, sokmak
  • Bitter (adj) Acı, üzücü
  • Blade (n) Bıçak ağzı; kılıç
  • Blame (v) Suçlamak
  • Blanket (n) Battaniye, örtü
  • Blast (n) Şiddetli rüzgâr, rüzgâr
  • Blaze (v) Alev alev yanmak, parlamak, ışımak
  • Bleach (n) Çamaşır suyu, ağartıcı
  • Bleak (adj) Rüzgârlı, umutsuz, kasvetli
  • Bleed (v) Kanamak, kan ağlamak
  • Blend (v) Harmanlamak, karıştırmak, karışmak, harmanlamak
  • Blind (adj) Kör, görmeyen, anlayışsız
  • Blizzard (n) Kar fırtınası, tipi
  • Block (n) Blok
  • Blood (n) Kan
  • Blossom (v) Çiçek açmak, çiçeklenmek, olgunlaşmak
  • Blow out (phr.v) Üfleyerek söndürmek
  • Blow up (phr.v) Patlamak, havaya uçurmak
  • Blow (v) Esmek, körüklemek, üflemek
  • Blunder (v) Pot kırmak, gaf yapmak
  • Blunt (adj) Kör, kör (bıçak), körelmiş
  • Bluntly (adv) Açık açık, dobra dobra
  • Blur (v) Bulandırmak, bulanmak
  • Blush (v) Kızarmak, yüzü kızarmak
  • Board (v) Binmek
  • Boast (v) Böbürlenmek
  • Boastful (adj) Övüngen, böbürlenen, övünen
  • Body (n) Vücut
  • Boil (v) Kaynatmak, fokurdatmak
  • Bold (adj) Cesur, gözü pek, cüretli
  • Bolt (n) Cıvata; sürgü
  • Bomb (v) Bombalamak
  • Bombard (v) Bombalamak, bombardıman etmek
  • Bond (v) Tutturmak, yapıştırmak
  • Bone up on (phr.v) Çok çalışmak, ineklemek
  • Bone (n) Kemik, kılçık
  • Book (n) Kitap
  • Boom (v) Gelişmek, fırlamak
  • Boost (v) Artırmak, yükseltmek
  • Boot (n) Bot, çizme
  • Boring (adj) Sıkıcı
  • Borrow (v) Ödünç almak
  • Bother (v) Canını sıkmak, rahatsız etmek
  • Bottom (n) Dip, alt
  • Bounce (v) Zıplamak, sıçramak, fırlamak
  • Bound (v) Sınırlarını çizmek, sınırlamak
  • Boundary (n) Sınır, hudut, limit
  • Bountiful (adj) Cömert, eli açık, bol
  • Bounty (n) Cömertlik, armağan, hediye
  • Bow (v) Başla selamlamak, reverans yapmak, başını eğmek
  • Boycott (v) Boykot etmek
  • Brain (n) Beyin
  • Brake (n) Fren
  • Branch (n) Dal, şube
  • Brass (n) Pirinç, pirinçten yapılmış
  • Bread (n) Ekmek
  • Break away (phr.v) Kaçmak, kirişi kırmak
  • Break down (phr.v) Bozulmak
  • Break in (phr.v) Zorla girmek
  • Break into (phr.v) Dalmak, zorla girmek
  • Break off (phr.v) Birdenbire kesilmek, durmak, kesmek, kırmak
  • Break out of (phr.v) Firar etmek
  • Break out (phr.v) Patlak vermek, ortaya çıkmak
  • Break through (phr.v) Doğmak, çıkmak
  • Break up (phr.v) Ayrılmak, boşanmak
  • Break (v) Kırmak
  • Breakage (n) Kırılma, kırma
  • Breakdown (n) Arıza, bozulma, sorun
  • Breakthrough (n) Buluş, atılım
  • Breath (n) Nefes, soluk, fısıltı
  • Breathe (v) Solumak, nefes almak
  • Breed (v) Doğurmak, çoğalmak
  • Breeze (n) Meltem, esinti
  • Bribe (v) Rüşvet vermek, para yedirmek
  • Brick (n) Tuğla
  • Bridge (n) Köprü
  • Brief (adj) Kısa, kısa ve öz
  • Briefly (adv) Kısaca
  • Brigade (n) Tugay, ekip, takım
  • Bright (adj) Parlak
  • Brilliant (adj) Zeki, pırıl pırıl, harika
  • Bring about (phr.v) Neden olmak, yol açmak
  • Bring back (phr.v) Geri getirmek, hatırlatmak
  • Bring in (phr.v) Sunmak, getirmek
  • Bring off (phr.v) Kurtarmak, başarmak
  • Bring on (phr.v) Sebep olmak
  • Bring out (phr.v) Yayımlamak, çıkarmak
  • Bring round (phr.v) Ayıltmak
  • Bring up (phr.v) Yetiştirmek, büyütmek
  • Brink (n) Kenar, kıyı, eşik
  • Brittle (adj) Kolay kırılır, kırılgan, gevrek
  • Broad (adj) Geniş
  • Broadcast (v) Radyo veya TV ile yayın yapmak
  • Broaden (v) Genişlemek, genişletmek
  • Broadly (adv) Geniş geniş, genel olarak
  • Broker (n) Komisyoncu
  • Bronze (n) Bronz, tunç, bronz
  • Browser (n) Tarayıcı
  • Brush up on (phr.v) Çalışmak, ilerletmek
  • Brush up (phr.v) Tekrar etmek
  • Brutal (adj) Vahşi, yabani, acımasız
  • Bubble (n) Kabarcık, hava kabarcığı, baloncuk
  • Budget (n) Bütçe
  • Build up (phr.v) Kurmak, kuvvetlendirmek, artırmak
  • Build (v) İnşa etmek
  • Bulk (n) Boy, cüsse, hacim, yığın
  • Bullet (n) Mermi
  • Bunker (n) Sığınak
  • Burden (v) Yüklemek, sırtına yüklemek
  • Bureaucracy (n) Bürokrasi, kırtasiyecilik
  • Burglary (n) Hırsızlık
  • Burn up (phr.v) Yanıp kül olmak
  • Burn (v) Yanmak, yakmak
  • Burst into tears (phr.v) Gözyaşlarına boğulmak
  • Burst into (phr.v) Bir yere aniden girmek
  • Burst (v) Patlak vermek, patlamak
  • Bury (v) Gömmek, defnetmek
  • Bustle (v) Telaş etmek, koşuşturmak
  • Butt in (phr.v) Burnunu sokmak, karışmak
  • Buy off (phr.v) Rüşvet vererek satın almak
  • Bypass (v) Atlamak, dolaştırmak
Kategoriler
İngilizce Sınav Kelimeleri

İngilizce A Harfi İle Başlayan Sınav Kelimeleri

Sınav Kelimeleri
A Harfi İle Başlayan Kelimeler
  • Abandon (v) Terk etmek, bırakmak
  • Aberration (n) Sapıtma, sapıklık, sapınç
  • Abide (v) Tahammül etmek, katlanmak, çekmek
  • Ability (n) Yetenek, kabiliyet, beceri
  • Abnormal (adj) Anormal, olağandışı
  • Aboard (pre) Gemide, uçakta
  • Abolish (v) Kaldırmak, ortadan kaldırmak, feshetmek
  • Abort (v) Uzaklaşmak, çocuk düşürmek
  • Abortion (n) Kürtaj, düşük, bebek aldırma
  • Abound (v) Bol olmak, çok olmak, dolu olmak
  • Abroad (adv) Yurtdışında
  • Abrupt (adj) Beklenmedik, ani, sarp, dik
  • Abruptly (adv) Birdenbire, aniden, ansızın
  • Absence (n) Yokluk, bulunmama
  • Absent (adj) Yok, bulunmayan, devamsız
  • Absolute (adj) Mutlak, kesin, tam
  • Absolutely (adv) Kesinlikle, tamamen
  • Absorb (v) Kavramak, emmek
  • Abstract (adj) Soyut
  • Abundant (adj) Bol, çok, dolu
  • Abuse (v) Kötüye kullanmak, suiistimal etmek
  • Accede (v) Kabul etmek, razı olmak
  • Accelerate (v) Hızlanmak, hız kazanmak
  • Accent (n) Aksan, şive
  • Accept (v) Kabul etmek, kabullenmek
  • Access (n) Giriş, erişme, geçit
  • Accessible (adj) Ulaşılabilir, girilebilir, bulunur
  • Accident (n) Kaza
  • Accidentally (adv) Kazara ,tesadüfen, rastlantı sonucu
  • Acclaim (v) Övmek, ilan etmek
  • Accommodation (n) Kalacak yer
  • Accompany (v) Eşlik etmek, refakat etmek
  • Accomplish (v) Başarmak, sonuçlandırmak
  • Accord (n) Uyum, anlaşma, uzlaşma
  • Accordingly (adv) Öyle, bundan dolayı, bu yüzden
  • Account for (phr.v) Sorumlu olmak, açıklamak
  • Account (n) Açıklama, hesap
  • Accumulate (v) Toplamak, biriktirmek
  • Accumulation (n) Birikim, yığın, toplanma
  • Accurate (adj) Kesin, doğru, yanlışsız
  • Accuse (v) Suçlamak
  • Accustomed to (v) Alışkın olmak
  • Acetic (adj) Ekşi, asitli
  • Ache (v) Ağrımak
  • Achieve (v) Başarmak, elde etmek
  • Acidification (n) Asitleştirme
  • Acknowledge (v) Tanımak, kabul etmek, onaylamak
  • Acoustic (adj) Akustik, ses, sesle ilgili
  • Acquaint (v) Tanıtmak, aşina olmak
  • Acquainted (adj) Tanışmış, tanışık
  • Acquire (v) Kazanmak, elde etmek
  • Acquit (v) Beraat ettirmek, temize çıkarmak, aklamak
  • Action (n) Hareket, aksiyon
  • Activate (v) Etkinleştirmek, harekete geçirmek
  • Active (adj) Aktif, hareketli
  • Activity (n) Faaliyet, etkinlik
  • Actuate (v) Harekete geçirmek, çalıştırmak
  • Acute (adj) Şiddetli, sivri, ciddi
  • Adamant (adj) Sert, hoşgörüsüz
  • Adapt (v) Uydurmak, uyarlamak, uyum sağlamak
  • Adaptable (adj) Uyarlanabilir, uydurulabilir, uyabilen
  • Add (v) Eklemek
  • Addendum (n) Ek, ilave
  • Addiction (n) Bağımlılık, tiryakilik
  • Addictive (n) Alışkanlık yapan, bağımlılık yapan
  • Addition (n) Ek, ilave
  • Additive (n) Katkı, katkı maddesi
  • Address (n) Adres
  • Adequate (adj) Yeterli, uygun, elverişli
  • Adhere (v) Yapışmak, bağlanmak, bağlı kalmak
  • Adherent (n) Taraftar
  • Adhesive (adj) Yapışkan, bağlı
  • Adjacent (adj) Bitişik; yakın, komşu
  • Adjust (v) Ayarlamak, uydurmak, alıştırmak
  • Administrate (v) Yönetmek, idare etmek
  • Administration (n) Yönetim, idare, idarecilik
  • Administrator (n) Yönetici, idareci
  • Admirable (adj) Beğenilen, hayran eden, takdire değer
  • Admiration (n) Hayranlık, beğeni, takdir
  • Admire (v) Hayran kalmak, çok beğenmek
  • Admit (v) Kabul etmek
  • Admittedly (adv) İtiraf etmek gerekirse
  • Adolescence (n) Ergenlik
  • Adolescent (n) Ergen
  • Adopt (v) Benimsemek, kabul etmek
  • Adore (v) Tapmak, bayılmak, bitmek
  • Adult (n) Yetişkin
  • Adulthood (n) Yetişkinlik, erginlik, reşitlik
  • Advance (v) İlerletmek, geliştirmek
  • Advantage (n) Avantaj, üstünlük, yarar
  • Advent (n) Geliş, varış, varma, gelme
  • Adventure (n) Macera
  • Adversary (n) Düşman, rakip, karşı kimse
  • Adverse (adj) Zıt, karşıt, olumsuz
  • Advertise (v) Reklâmını yapmak, reklâm yapmak
  • Advice (n) Öğüt, nasihat, tavsiye
  • Advisable (adj) Tavsiye edilebilir, akla uygun
  • Advise (v) Tavsiye etmek
  • Advocate (v) Savunmak, müdafaa etmek
  • Aerial (adj) Hava, havai
  • Aeroplane (n) Uçak
  • Affair (n) İş, mesele, konu
  • Affect (v) Etkilemek, etki etmek
  • Affection (n) Bağlılık, eğilim, şefkat
  • Affectionate (adj) Sevecen, şefkatli, müşfik
  • Afflict (v) Eziyet etmek, acı vermek, üzmek
  • Affliction (n) Üzüntü, dert, ıstırap
  • Afford (v) Parası yetmek, gücü yetmek
  • Affordable (adj) Satın alınabilir
  • Afraid (adj) Korkmuş, korkar
  • Aftermath (n) Sonuç, akıbet
  • Afterwards (adv) Sonra, ilerde
  • Agency (n) Ajans, acente, aracılık
  • Agenda (n) Gündem, görüşülecek konular
  • Agent (n) Etken, vasıta
  • Aggravate (v) Şiddetlendirmek, kötüleştirmek
  • Aggregate (v) Toplamak, birleştirmek
  • Aggressive (adj) Saldırgan, kavgacı, girişken
  • Agility (n) Çeviklik, atiklik, kıvraklık
  • Agonize (v) Acı çektirmek, eziyet etmek
  • Agree (v) Aynı fikirde olmak
  • Agreement (n) Anlaşma, antlaşma, pakt, uyuşma
  • Agriculture (n) Tarım
  • Agronomist (n) Bilimsel tarım uzmanı
  • Aground (adv) Karaya oturmuş şekilde
  • Ahead (adv) İlerde, önde, önceden
  • Aid (v) Yardım etmek, yardımcı olmak
  • Ail (v) Hasta olmak, hastalanmak
  • Ailment (n) Hastalık, rahatsızlık
  • Aim (n) Amaç, gaye, emel
  • Air (n) Hava
  • Aircraft (n) Uçak, uçaklar
  • Airlift (n) Uçakla taşıma, hava köprüsü, ikmal
  • Alarm (v) Telaşlandırmak, korkutmak
  • Alienate (v) Soğutmak, yabancılaştırmak
  • Alike (adj) Benzer, aynı
  • Alive (adj) Canlı, sağ
  • Allegation (n) İddia, sav, bahane
  • Allege (v) İddia etmek, ileri sürmek
  • Alleviate (v) Hafifletmek, azalmak, yatışmak
  • Allow for (phr.v) Hesaba katmak, dikkate almak
  • Allow (v) Bırakmak, izin vermek
  • Allowance (n) Nafaka, harçlık
  • Alloy (n) Alaşım, karışım
  • Ally (n) Müttefik
  • Alphabet (n) Alfabe
  • Alter (v) Değiştirmek, başkalaştırmak
  • Alternate (v) Sıra ile yapmak, değişimli olarak yapmak, dönüşümlü
  • Alternatively (adv) Alternatif olarak
  • Altitude (n) Yükselti
  • Amass (v) Yığmak, toplamak, biriktirmek
  • Amaze (v) Hayrete düşürmek, şaşırtmak
  • Amazing (adj) Şaşırtıcı, hayret verici
  • Ambiguous (adj) İki anlamlı, belirsiz, müphem
  • Ambition (n) Hırs, heves, tutku
  • Ambitious (adj) Hırslı
  • Amenable (adj) Uysal, yumuşak başlı, cevap verebilir
  • Amiable (adj) Sevimli, tatlı, cana yakın
  • Ammonia (n) Amonyak
  • Amnesty (n) Genel af, af
  • Amount (n) Miktar, tutar, toplam
  • Amphibian (n) Suda ve karada yaşayabilen, amfibi
  • Ample (adj) Yeterli, bol
  • Amplification (n) Büyütme, genişletme
  • Amplitude (n) Genişlik, çokluk; genlik
  • Amuse (v) Eğlendirmek, güldürmek
  • Analogous (adj) Analojik, benzer, benzeşen
  • Analyze (v) Analiz etmek, tahlil etmek
  • Ancestor (n) Ata, cet
  • Anchor (v) Demirlemek, demir atmak, zincirlemek
  • Ancient (adj) Eski, çok eski
  • Annex (v) Eklemek, ilave etmek, katmak
  • Announce (v) Duyurmak, ilan etmek
  • Announcement (n) Duyuru, ilan
  • Annoy (v) Rahatsız etmek, huzursuz etmek
  • Annual (adj) Yıllık, senelik
  • Annually (adv) Yıldan yıla, yılda bir
  • Anomalous (adj) Anormal, kuralsız, aykırı
  • Anonymous (adj) Anonim, imzasız, ismi bilinmeyen
  • Anticipate (v) Ummak, beklemek, tahmin etmek
  • Antique (adj) Antik, antika
  • Antiquity (n) Antikalık, eskilik, eski uygarlık
  • Anxiety (adj) Endişe, kaygı, merak
  • Anxious (adj) Endişeli, kaygılı, huzursuz
  • Apartment (n) Daire
  • Apathy (n) Duygusuzluk, hissizlik, ilgisizlik
  • Apologize (v) Özür dilemek
  • Apology (n) Özür, mazeret
  • Apparatus (adj) Alet, aygıt, cihaz
  • Apparent (adj) Belli, açık, aşikâr, ortada, bariz
  • Apparently (adv) Görünüşe göre, anlaşılan
  • Appeal (v) İlgisini çekmek, hoşuna gitmek
  • Appear (v) Görünmek, ortaya çıkmak
  • Appendage (n) İlave, ek, katkı, uzantı
  • Appendix (n) Ek, ilave, ek bölüm
  • Appetite (n) İştah, afiyet
  • Applaud (v) Alkışlamak, el çırpmak
  • Apply to (phr.v) İlgisi olmak, ilgili olmak
  • Apply (v) Başvuruda bulunmak, başvurmak
  • Appoint (v) Tayin etmek, atamak, saptamak
  • Appreciate (v) Takdir etmek, değerini bilmek
  • Apprehend (v) Anlamak, kavramak
  • Apprehensive (adj) Endişeli, korkulu, kaygılı
  • Apprentice (n) Çırak, acemi
  • Approach (v) Yaklaşmak, yanaşmak
  • Appropriate (adj) Uygun, yerinde
  • Approve (v) Uygun görmek, onaylamak
  • Approximately (adv) Yaklaşık olarak
  • Aptitude (n) Yetenek, kabiliyet
  • Arbitrary (adj) Keyfi, isteğe bağlı
  • Architect (n) Mimar
  • Architecture (n) Mimarlık, mimari
  • Ardently (adv) Gayretle, istekle
  • Area (n) Alan, bölge, yüzölçümü
  • Argue (v) Tartışmak, görüşmek
  • Arid (adj) Kuru, kurak, çorak
  • Arise (v) Ortaya çıkmak, yükselmek, kalkmak
  • Arm (n) Kol
  • Armour (n) Zırh
  • Army (n) Ordu
  • Arouse (v) Uyandırmak, kaldırmak, artmak
  • Arrange (v) Düzenlemek, hazırlamak
  • Arrest (v) Tutuklamak
  • Arrive (v) Varmak
  • Arrogant (adj) Kendini beğenmiş, gururlu, kibirli
  • Article (n) Makale, yazı
  • Articulate (v) Açıkça söylemek
  • Artificial (adj) Yapay, suni
  • Artist (n) Sanatçı
  • Ascend (v) Çıkmak, yukarı çıkmak, yükselmek
  • Ascendancy (n) Üstünlük, egemenlik, hüküm sürme
  • Ascension (adj) Yükselme
  • Ascent (n) Yükselme, bayır, çıkış
  • Ascertain (v) Öğrenmek, aslını öğrenmek
  • Ascribe (v) Yüklemek, üstüne atmak, atfetmek
  • Ash (n) Kül
  • Ashamed (adj) Mahcup, utanmış
  • Ask for (phr.v) İstemek
  • Asleep (adj) Uyuyan, uyuşmuş, uyuşuk
  • Aspect (n) Görünüş, görünüm, durum
  • Aspire (v) Çok istemek
  • Assassinate (v) Suikast düzenlemek, öldürmek
  • Assault (v) Saldırmak
  • Assemble (v) Toplamak, toplanmak
  • Assembly (n) Toplantı, kongre
  • Assert (v) Söylemek, iddia etmek, ileri sürmek
  • Assertive (adj) İddialı, kendine çok güvenen
  • Assess (v) Değer biçmek, belirlemek
  • Assessment (n) Değerlendirme
  • Asset (n) Varlık, değerli şey, mal
  • Assign (v) Vermek, tahsis etmek, göreve seçmek
  • Assignment (n) Atama, tahsis, tayin, görev
  • Assimilate (v) Özümlemek, sindirmek, özümsemek
  • Assist (v) Yardım etmek, yardımcı olmak
  • Associate (v) Birleştirmek, ortak olmak, ortak etmek
  • Associated (adj) Birleşmiş, ilişkili
  • Association (n) Birleşme, ortaklık, işbirliği, dernek
  • Assort (v) Sınıflandırmak, ayırmak
  • Assortment (n) Sınıflandırma, ayırma; çeşitlilik
  • Assume (v) Farz etmek, saymak
  • Assumption (n) Farz etme, sanı
  • Assurance (n) Güvence, teminat, vaat, söz
  • Assure (v) Garanti etmek, temin etmek
  • Astonish (v) Şaşırtmak, afallatmak
  • Astray (adj) Kötü yola düşmüş, yanlış yola sapmış
  • Asylum (n) Sığınak, barınak, himaye
  • Athlete (n) Sporcu
  • Attach (v) Eklemek, iliştirmek, takmak
  • Attack (v) Saldırmak, hücum etmek
  • Attain (v) Ulaşmak, erişmek
  • Attainable (adj) Ulaşılabilir, elde edilebilir
  • Attempt (v) Teşebbüs etmek, kalkışmak
  • Attend (v) Katılmak
  • Attention (n) Dikkat, ilgi, bakım
  • Attitude (n) Durum, tavır, vaziyet
  • Attorney (n) Avukat, dava vekili
  • Attract (v) Çekmek, ilgisini çekmek
  • Attractive (adj) Çekici, cazip, alımlı
  • Attribute (v) Bağlamak, dayandırmak
  • Auction (v) Mezat, açık artırma
  • Audacity (n) Küstahlık, cesaret, cüret
  • Audience (n) İzleyici, dinleyici
  • Auditorium (n) Toplantı salonu
  • Augment (v) Artırmak, çoğaltmak, büyütmek
  • Author (n) Yazar
  • Authority (n) Otorite, yetki, yetki belgesi
  • Automation (n) Otomasyon, özdevim
  • Availability (n) Müsait olma, geçerlilik, mevcut olma
  • Available (adj) Müsait, var, mevcut
  • Avalanche (n) Çığ
  • Avenue (n) Bulvar, cadde, yol
  • Average (adj) Ortalama, orta
  • Avert (v) Çevirmek, önlemek, gidermek
  • Aviation (n) Havacılık
  • Avidity (n) Hırs, istek, açgözlülük
  • Avoid (v) Kaçınmak, sakınmak
  • Await (v) Beklemek, hazır olmak
  • Awaken (v) Uyandırmak, uyanmak
  • Award (v) Vermek (ödül), karar vermek
  • Aware (adj) Farkında, haberdar
  • Awful (adj) Korkunç, berbat
  • Awkward (adj) Sakar, beceriksiz, aksi ,acemi
  • Axis (n) Eksen
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English Z Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
Z Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
A2 Seviyesi Kelimeler
  • zero (num) sıfır
B1 Seviyesi Kelimeler
B2 Seviyesi Kelimeler
  • zone (n) bölge, kuşak, mıntıka, alan
C1 Seviyesi Kelimeler
Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English Y Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
Y Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • yeah (excl) (ünlem) evet
  • year (n) yıl, sene
  • yellow (adj) sarı
  • yellow (n) sarı
  • yes (excl) evet
  • yesterday (adv) dün
  • yesterday (n) dün
  • you (pron) sen, siz
  • young (adj) küçük, genç; yavru
  • your (det) senin, sizin
  • yourself (pron) kendi
A2 Seviyesi Kelimeler
  • yet (adv) henüz
  • yours (pron) seninki, sizin ki
B1 Seviyesi Kelimeler
  • yard (n) bahçe, avlu
  • young (n) genç
  • youth (n) genç
B2 Seviyesi Kelimeler
  • yet (conj) fakat, ama, ancak
C1 Seviyesi Kelimeler
  • yell (v) avaz avaz bağırmak, haykırmak, feryat etmek
  • yield (n) ürün, gelir
  • yield (v) vermek, sağlamak, ürün vermek, teslim olmak
  • youngster (n) genç