Kategoriler
Ielts Sınav Kelimeleri

İngilizce N Harfi İle Başlayan Ielts Sınav Kelimeleri

IELTS SINAV KELİMELERİ
N Harfi İle Başlayan Kelimeler
  • namely (adverb) yani …, şöyle ki …
  • narrow (adjective) dar; sınırlı, yetersiz, dar
  • narrate (verb) anlatmak, söylemek
  • narrative (noun) anlatım, öykü, hikaye
  • narrator (noun) anlatan, öykücü, öyküleyen
  • narrow (verb) daral(t)mak; azal(t)mak, küçül(t)mek
  • nation (noun) millet, ulus, halk
  • national (adjective) (toplum) millî, ulusal; (örf, âdet) millî, ulusal
  • national (noun) vatandaş, yurttaş, millet, uyruk, tebaa
  • nationally (adjective) ulusal
  • native (adjective) asıl…, ana…, doğum yeri olan; ana … (dil); yerli; yerli … (hayvan, bitki vs.); …da / de yetişen / yaşayan
  • native (noun) …da / de doğan (kişi), yerli / yerel, …lı/li; (küçültücü, aşağılayıcı eski sözcük) ilkel, yerli
  • natural (adjective) doğal, tabiî; normal, beklenen, olması gereken, doğal; doğuştan, Allah vergisi
  • nature (noun) tabiat, doğa; mizaç, huy, karakter, doğuştan var olan özellik, yaradılış; tür, çeşit, tip, hususiyet, özellik
  • navy (noun) Deniz Kuvvetleri, Donanma; lacivert, koyu mavi
  • necessary (adjective) gerekli, elzem, zaruri
  • needless (adjective) gereksiz, lüzumsuz, boşuna, beyhude
  • needlessly (adverb) gereksizce
  • negate (verb) geçersiz kılmak, boşa çıkarmak, etkisiz kılmak
  • negation (noun) değer kaybı
  • negative (adjective) olumsuz, menfî, kötümser; olumsuz, negatif; (tıp) olumsuz; hasta / hamile vs. değil; (rakam) eksi, sıfırdan küçük; dilde cümleye ‘no’, ‘not’ gibi sözcükler kullanarak olumsuz anlam veren, olumsuz
  • negative (noun) banyo yapılmış / işlenmiş fotoğraf filmi; negatif; olumsuzluk ifade eden sözcük veya ifadeler
  • negative (verb) red ve inkâr etmek; iptal etmek, hükümden düşürmek; çürütmek; tesirini kırmak; menetmek.
  • negatively (adverb) olumsuz olarak, olumsuzca; kötü şekilde, menfî şekilde
  • neglect (noun) ihmal, boşlama
  • neglect (verb) ihmal etmek, önemsememek, göz ardı etmek
  • negligence (noun) ihmalkârlık, dikkatsizlik
  • negligent (adjective) ihmalkâr, dikkatsiz
  • negligible (adjective) önemsiz, ehemmiyetsiz, az miktarda
  • negotiate (verb) müzakere etmek, konuşarak anlaşmaya varmak, pazarlık etmek; başarıyla aşmak / geçmek
  • neighbourhood (noun) semt, muhit, mahalle, çevre
  • neighbouring (adjective) yakın, yakındaki, civardaki, komşu
  • nerve (noun) sinir, asap; cesaret, yüreklilik; cüret; …acak / ecek kadar yüzsüzlük / utanmazlık / arsızlık
  • nerve (verb) cesaret vermek, yüreklendirmek
  • nervous system (n) sinir sistemi
  • nest (noun) kuş yuvası, yuva
  • nest (verb) yuvada yaşamak, yuva yapmak
  • net (adjective) net, safı
  • net (noun) ağ; ağ, file
  • net (verb) kâr sağlamak / etmek; topu ağa / fileye temas ettirmek
  • network (noun) ağ, örgü; birbirini tanıyan veya birlikte çalışan kişiler; tv radyo yayın şirketi / ağı
  • network (verb) insanlarla iş yapmak amacıyla tanışmak için sosyal faaliyetleri kullanmak; tanışma fırsatları yaratmak; bilgisayar ağı kurmak
  • neural (adjective) sinirsel, sinir hücresiyle ilgili
  • neurologist (noun) sinirsel hastalıklar hekimi, nörolojist
  • neurology (noun) sinirbilim, nöroloji
  • neutral (adjective) tarafsız, yansız, taraf / yan tutmayan, bitaraf; soluk, parlak renkli olmayan, kurşuni, soluk gri
  • neutral (noun) boş vites; tarafsız kimse
  • neutron (noun) nötron, atomun elektrik taşımayan parçası
  • nevertheless (adverb) yine de, bununla beraber, buna rağmen, mamafih
  • nevertheless (conjuction) yine, hoş, ancak
  • niche (noun) uygun yer / iş / mevkî; duvarda bulunan oyuk, niş
  • nonetheless (adverb) yine de, bununla beraber, buna rağmen
  • nonetheless (conjuction) yine de, buna rağmen
  • norm (noun) belli toplumlarda kabul edilmiş davranışlar bütünü / manzumesi
  • normal (adjective) beklenen, her zamanki gibi, normal
  • normal (noun) normal
  • normally (adverb) genellikle, normalde, normal olarak; beklenilen şekilde; normal/tabiî bir şekilde, alışıldığı gibi
  • north (adjective) Kuzey
  • north (adverb) kuzeye doğru, kuzey yönünde
  • north (noun) kuzey yönü; Kuzey; kuzeyde, kuzey bölgesi
  • northern (adjective) kuzeyden, kuzeyde; kuzey’den
  • notable (adjective) dikkate / kayda değer, önemli, ilginç
  • notable (noun) tanınmış kişi, ünlü kimse, saygın kişi
  • notably (adverb) özellikle, bilhassa
  • note (noun) not, pusula; not; not, dipnot; his, ruhsal durum, hava, atmosfer; nota; kağıt para, banknot
  • note (verb) dikkat etmek, fark etmek; söylemek veya yazmak
  • notion (noun) kavram, inanış, fikir, nosyon
  • notional (adjective) kavramsal, hayali, tahmini, varsayımsal, gerçek olmayan, farazi
  • notwithstanding (adverb) …a / e karşı, rağmen, bununla birlikte, her ne kadar…ise de
  • notwithstanding (conjuction) her ne kadar, mamafih, yine de
  • notwithstanding (preposition) …e karşın, … e rağmen, olduğu halde
  • noun (noun) isim
  • novel (adjective) yeni, değişik, alışılmışın dışında
  • novel (noun) roman
  • nowadays (adverb) bu / şu günlerde, şu sıralar, zamanımızda, günümüzde
  • nuance (noun) ince ayrıntı, küçük fark, detay, nüans
  • nuclear (adjective) nükleer; atom çekirdeğinin merkezine ilişkin
  • number (noun) numara, sayı, rakam; (telefon vs.) numara; miktar, sayı, adet
  • number (verb) numaralandırmak, numara vermek, sayı belirtmek; …a / e varmak; toplamı …ı / i bulmak
  • numeral (adjective) sayısal
  • numeral (noun) rakam
  • numerous (adjective) pek çok, çok fazla, sayısız
  • nurture (noun) besleyen şey, gıda; terbiye; bakıp büyütme
  • nurture (verb) destek olmak, gelişmesine yardımcı olmak, teşvik etmek; bakmak, büyütmek, ilgilenmek, beslemek, yetiştirmek
  • nutrient (noun) besleyici şey / besin / gıda
  • nutrition (noun) beslenme, besin