İçeriğe atla
D Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- dad (n) baba
- dance (n) dans, oyun
- dance (v) dans etmek, oynamak
- dancer (n) dansçı
- dancing (n) dans
- dangerous (adj) tehlikeli
- dark (adj) karanlık; koyu
- date (n) tarih
- daughter (n) kız evlat
- day (n) gün, gündüz
- dear (adj) sevgili, degerli
- December (n) aralık (ay)
- decide (v) karar vermek, kararlaştırmak
- delicious (adj) lezzetli
- describe (v) tasvir etmek, tanımlamak, tarif etmek
- description (n) tanımlama, betimleme, tasvir etme
- design (n) tasarım
- design (v) tasarlamak, dizayn etmek
- desk (n) masa, sıra
- detail (n) ayrıntı, detay, detaylar
- dialogue (n) diyalog, karşılıklı konuşma
- dictionary (n) sözlük
- die (v) ölmek
- diet (n) beslenme, perhiz
- difference (n) ayrım, farklılık
- different (adj) farklı, değişik
- difficult (adj) zor, güç
- dinner (n) akşam yemeği
- dirty (adj) pis, kirli; açık saçık
- discuss (v) tartışmak, görüşmek
- dish (n) tabak, yemek
- do (v) yapmak, icra etmek
- do (a.v) geniş zaman yardımcı fiili
- doctor (n) doktor, hekim
- dog (n) köpek
- dollar (n) dolar
- door (n) kapı, giriş
- down (adv) altında, aşağıya
- down (prep) aşağı
- downstairs (adv) merdivenlerden aşağıya doğru/aşağıda
- draw (v) çizmek, çekmek
- dress (n) elbise, giysi
- dress (v) giyinmek
- drink (n) içecek, içki
- drink (v) içmek
- drive (v) araba sürmek, kullanmak
- driver (n) şoför, sürücü
- during (prep) -de, -da, sırasında, esnasında, süresince, boyunca
- DVD (n) dvd
A2 Seviyesi Kelimeler
- daily (adj) günlük
- danger (n) tehlike, risk
- dark (n) karanlık
- data (n) bilgi, veri
- dead (adj) ölü, cansız
- deal (v) ilgilenmek; dağıtmak
- dear (excl) canım, hayatım
- death (n) ölüm, vefat
- decision (n) karar, hüküm
- deep (adj) derin
- definitely (adv) kesinlikle
- degree (n) derece, aşama; lisans
- dentist (n) diş hekimi
- department (n) daire, bölüm
- depend (v) -e bağlı olmak, güvenmek
- desert (n) çöl, bozkır, ıssız yer
- designer (n) tasarımcı
- destroy (v) tahrip etmek, yıkmak
- detective (n) dedektif
- develop (v) gelişmek, ilerlemek, büyümek
- device (n) alet, araç, cihaz, hile, oyun; arma
- diary (n) günlük
- differently (adv) farklı bir şekilde
- digital (adj) dijital; sayısal
- direct (adj) doğrudan, dolaysız
- direction (n) yön, istikamet; talimat, yönerge
- director (n) yönetmen, müdür, yönetici
- disagree (v) aynı fikirde olmamak, uyuşmamak
- disappear (v) gözden kaybolmak, yok olmak
- disaster (n) felaket
- discover (v) keşfetmek, ortaya çıkarmak, bulmak
- discovery (n) keşif, buluş
- discussion (n) tartışma, görüşme
- disease (n) hastalık, rahatsızlık
- distance (n) mesafe, uzaklık
- divorced (adj) boşanmıs, ayrılmış
- document (n) doküman, belge
- double (adj) çift,eş, iki kat, iki misli
- double (det) iki kat, çift
- double (pron) iki kat
- double (v) ikiye katlamak
- download (n) yükleme/indirme programı
- download (v) indirmek
- downstairs (adj) aşağı
- drama (n) oyun, drama
- drawing (n) çizim, çizme
- dream (n) rüya, hayal
- dream (v) rüya görmek; hayal etmek
- drive (n) sürüş
- driving (n) sürüş
- drop (v) düşmek, düşürmek, alçalmak, bırakmak
- drug (n) ilaç, uyuşturucu
- dry (adj) kuru
- dry (v) kurutmak
B1 Seviyesi Kelimeler
- daily (adv) günlük, gündelik, hergün
- damage (n) zarar, hasar
- damage (v) hasar yapmak, zarar vermek
- deal (n) anlaşma, davranış, pazarlık
- decade (n) on yıl
- decorate (v) süslemek, bezemek, dekore etmek
- deep (adv) derin
- define (v) tanımlamak, belirtmek, tarif etmek, açıklamak
- definite (adj) kesin, şüphesiz, kuşkusuz, belirli
- definition (n) tanım, tanımlama
- deliver (v) teslim etmek, dağıtmak; doğurmak
- departure (n) ayrılma, kalkış, gidiş yeri
- despite (prep) karşın, rağmen
- destination (n) istikamet, varış yeri
- determine (v) kararlaştırmak, belirlemek, karara bağlamak, saptamak
- determined (adj) kararlı, azimli; belirlenmiş
- development (n) gelişim, ilerleme
- diagram (n) şema, şekil, diyagram
- diamond (n) elmas
- difficulty (n) güçlük
- direct (adv) dosdoğru, hiç bir yere sapmadan
- direct (v) yönetmek, yönlendirmek
- directly (adv) doğrudan
- dirt (n) kir, pislik
- disadvantage (n) dezavantaj
- disappointed (adj) hayal kırıklığına uğramış
- disappointing (adj) hayal kırıklığına uğratıcı
- discount (n) indirim, iskonto, azaltma
- dislike (n) hoşlanmama
- dislike (v) hoşlanmamak, sevmemek
- divide (v) bölmek, ayırmak
- documentary (n) belgesel
- donate (v) bağışta bulunmak, bağışlamak
- double (adv) iki kat
- doubt (n) şüphe, kuşku, tereddüt
- doubt (v) şüphelenmek
- dressed (adj) giyinmiş
- drop (n) damla; düşüş
- drum (n) davul, trampet
- drunk (adj) sarhoş
- due (adj) süresi dolmuş
- dust (n) toz, toz toprak
- duty (n) vazife, görev, nöbet, sorumluluk
B2 Seviyesi Kelimeler
- dairy (adj) süt ve süt ürünlerine ait, süt mamulü
- dairy (n) süthane, mandıra
- dare (v) cüret etmek, cesaret etmek, kalkışmak
- darkness (n) karanlık
- database (n) veri tabanı
- date (v) bir tarihe dayanmak; flört etmek
- deadline (n) son teslim tarihi, zaman sınırı
- deadly (adj) öldürücü, ölümcül
- dealer (n) satıcı, tüccar
- debate (n) tartışma
- debate (v) çekişmek, tartışmak
- debt (n) borç, borçlu olma
- decent (adj) doğru dürüst
- deck (n) güverte, deste
- declare (v) açıklamak, beyan etmek, ifade vermek, duyurmak, ilan etmek
- decline (n) düşüş, azalma; gerileme; reddetme
- decline (v) azalmak, düşmek, geri çevirmek
- decoration (n) süsleme
- decrease (n) azalma
- decrease (v) küçülmek, azaltmak, eksiltmek
- deeply (adv) derinden
- defeat (n) yenilgi
- defeat (v) yenmek, aşmak, devirmek
- defence (n) savunma, davalı, müdafaa
- defend (v) savunmak, korumak, müdafaa etmek
- defender (n) savunucu
- delay (n) gecikme
- delay (v) geciktirmek, ertelemek
- delete (v) silmek, çıkarmak, kazımak
- deliberate (adj) planlanmış, kasıtlı, kasti, tasarlanmış, planlı
- deliberately (adv) kasten, kasıtlı olarak, bilerek
- delight (n) neşe, sevinç; lokum
- delight (v) memnun etmek, sevindirmek
- delighted (adj) memnun, mutlu
- delivery (n) teslimat
- demand (n) talep
- demand (v) istemek, talep etmek, gerektirmek
- democracy (n) demokrasi
- democratic (adj) demokratik
- demonstrate (v) göstermek, gösteri yapmak, kanıtlamak
- demonstration (n) gösterme, gösteri
- deny (v) reddetmek, inkâr etmek
- depart (v) ayrılmak, hareket etmek
- dependent (adj) bağlı, tabi, bağımlı
- deposit (n) depozito, teminat, emanet
- depressed (adj) kederli, karamsar, bastırılmış, morali bozuk, üzgün
- depressing (adj) iç karartıcı, moral bozucu,kasvetli
- depression (n) depresyon; buhran
- depth (n) derinlik
- derive (v) türetmek, kaynaklanmak
- desert (v) terk etmek, ayrılmak
- deserve (v) hak etmek, lâyık olmak
- desire (n) istek, arzu
- desire (v) istemek, şiddetle arzu etmek
- desperate (adj) çaresiz, umutsuz, her şeyi göze almış
- desperately (adv) umutsuzca
- destruction (n) yıkım
- detail (v) detaylandırmak
- detailed (adj) detaylı
- detect (v) keşfetmek, bulmak, ortaya çıkarmak, sezmek
- determination (n) azim, kararlılık; belirleme
- devote (v) adamak, ayırmak, kendini vermek
- differ (v) benzememek, farklı olmak
- dig (v) anlamak, hoşlanmak, kazmak, araştırmak
- disability (n) özürlülük
- disabled (adj) engelli
- disagreement (n) anlaşmazlık
- disappoint (v) hayal kırıklığına uğratmak, ümidini boşa çıkarmak
- disappointment (n) hayal kırıklığı
- disc (n) disk
- discipline (n) disiplin
- discount (v) indirim yapmak
- discourage (v) yıldırmak, cesaretini kırmak
- dishonest (adj) sahtekâr, hileli, aldatıcı, dürüst olmayan, yalancı
- disk (n) disk, plâk
- dismiss (v) bırakmak, işten atmak, işten çıkarmak, kovmak, ilgilenmemek
- disorder (n) keşmekeş, kargaşa, karışıklık, bozuklu, hastalık
- display (n) sergi, gösteri
- display (v) sergilemek, göstermek
- distant (adj) uzak, ırak, uzakta
- distinct (adj) ayrı, farklı, başka, belirgin
- distinguish (v) ayırt etmek, ayırmak, ayrım yapmak
- distract (v) dikkatini dağıtmak
- distribute (v) dağıtmak, vermek
- distribution (n) dağıtım, dağılım, yayılma,
- district (n) bölge, havali, ilçe, semt
- disturb (v) rahatsız etmek, huzursuz etmek
- dive (n) suya dalmak
- dive (v) dalmak, atlamak, dalış yapmak
- diverse (adj) çeşitli, farklı, değişik
- diversity (n) farklılık, başkalık, çeşitlilik
- divide (n) bölme
- division (n) bölme, ayırma
- divorce (n) boşanma
- divorce (v) boşanmak, boşamak, ayrılmak
- document (v) belgelendirmek
- domestic (adj) evcil, aile ile ilgili, evcimen
- dominant (adj) egemen, hakim
- dominate (v) egemen olmak, hakim olmak, hükmetmek
- donation (n) bağış, yardım
- dot (n) nokta, benek
- downtown (adj) şehir merkezine/merkezinde
- downtown (adv) çarşıda, şehir merkezinde
- downtown (n) şehir merkezi, çarşı
- downwards (adv) aşağıya doğru
- dozen (det) on iki tane
- dozen (n) düzine, çok sayı
- draft (n) müsvedde, taslak
- draft (v) taslağını yapmak
- drag (v) çekmek, sürüklemek, sürümek
- dramatic (adj) dramatik, tiyatroya ait, ani, çarpıcı
- dramatically (adv) önemli derecede
- drought (n) kıtlık, darlık, kuraklık
- dull (adj) sıkıcı, donuk, renksiz, soluk
- dump (v) dökmek, boşaltmak, atmak
- duration (n) süreç, süre, süreklilik, devam, durum
- dynamic (adj) dinamik, hareketli
C1 Seviyesi Kelimeler
- dam (n) baraj, hazne, engel
- damaging (adj) zararlı, zarar veren
- dawn (n) şafak
- debris (n) enkaz, döküntü, yıkıntı
- debut (n) sahneye ilk çıkış, ilk gösteri
- decision-making (n) karar verme
- decisive (adj) kesin, belirleyici, kararlı
- declaration (n) ilan, bildiri
- dedicated (adj) kendini adamış, bağlı
- dedication (n) adama, bağlılık
- deed (n) iş, eylem, fiil, senet
- deem (v) dikkate almak, varsaymak
- default (n) varsayılan; değişime uğramadan önceki hali
- defect (n) eksiklik, kusur, noksan, özür
- defensive (adj) savunmalı, koruyucu
- deficiency (n) eksiklik, yetersizlik
- deficit (n) hesap açığı, açık, eksiklik
- defy (v) meydan okumak, karşı gelmek
- delegate (n) delege, vekil, temsilci
- delegation (n) heyet üyeleri, delegeler, temsilciler
- delicate (adj) nazik, narin, ince, düşünceli, hassas, kırılgan
- demon (n) şeytan
- denial (n) inkâr
- denounce (v) ihbar etmek, kınamak, suçlamak
- dense (adj) sıkışık, yoğun
- density (n) yoğunluk, sıkışıklık; kalınlık
- dependence (n) bağımlılık
- depict (v) anlatmak, tasvir etmek, betimlemek, resmetmek
- deploy (v) konuşlandırmak
- deployment (n) yerleştirme, konuşlandırma
- deposit (v) bankaya yatırmak
- deprive (v) mahrum etmek, yoksun bırakmak
- deputy (n) temsilci, vekil, delege, muavin
- descend (v) inmek, alçalmak, saldırmak
- descent (n) iniş, alçalma
- designate (v) göstermek, işaret etmek
- desirable (adj) çekici, beğenilen, hoş
- desktop (n) masaüstü
- destructive (adj) yıkıcı
- detain (v) alıkoymak, mahrum etmek, gözaltına almak
- detection (n) bulma, keşfetme
- detention (n) alıkoyma; gözaltına alma, tutuklama
- deteriorate (v) kötüleşmek, bozulmak, bozmak
- devastate (v) mahvetmek, tahrip etmek, harap etmek
- devil (n) şeytan, iblis
- devise (v) tasarlamak, planlamak, düşünmek, icat etmek
- diagnose (v) teşhis etmek, tanımlamak
- diagnosis (n) teşhis, tanı, belirtme
- dictate (v) dikte etmek, söyleyerek yazdırmak
- dictator (n) diktatör, dikte eden kimse
- differentiate (v) ayırt etmek
- dignity (n)
- dilemma (n) çıkmaz, ikilem
- dimension (n) boyut, ebat, ölçü
- diminish (v) azaltmak, eksiltmek, azalmak
- dip (v) banmak, daldırmak, düşmek, alçalmak, inmek
- diplomat (n) diplomat
- diplomatic (adj) diplomatik
- directory (n) rehber, kılavuz
- disastrous (adj) feci, korkunç
- discard (v) ayırmak, bir köşeye atmak
- discharge (v) boşaltmak, tahliye etmek, taburcu etmek, ifa etmek
- disclose (v) açığa vurmak, açmak, ifşa etmek
- disclosure (n) ifşaat, açığa vurma, açıklama
- discourse (n) söylem, müzakere
- discretion (n) ihtiyat, tedbir ,takdir, akıl, sağduyu
- discrimination (n) ayrıcalık yapma, fark gözetme, ayrım
- dismissal (n) işten çıkarma
- displace (v) yerinden çıkarmak, yerinden etmek
- disposal (n) imha etme
- dispose (v) atmak, kurtulmak
- dispute (n) tartışma
- dispute (v) tartışmak, çekişmek, münakaşa etmek
- disrupt (v) dağıtmak, parçalamak, ayırmak, bölmek, araya girmek
- disruption (n) kesilme, bozulma, parçalanma, kesinti, aksama
- dissolve (v) sona erdirmek, feshetmek, eritmek, çözülmek
- distinction (n) ayırım
- distinctive (adj) ayırıcı, belirgin, özel
- distort (v) saptırmak, çarpıtmak, şeklini bozmak
- distress (n) sıkıntı, ıstırap
- distress (v) üzmek, acı vermek, sıkmak, sıkıntı vermek
- disturbing (adj) rahatsız edici
- divert (v) başka yöne çevirmek
- divine (adj) tanrısal, ilahi, tanrı’ya adanmış, kutsal
- doctrine (n) öğreti, doktrin
- documentation (n) belgelendirme
- domain (n) alan
- dominance (n) hâkimiyet
- donor (n) bağışta bulunan kimse, verici, bağışçı
- dose (n) doz, miktar
- drain (v) akıtmak, kurutmak, suyunu çekmek
- drift (v) sürüklenmek, sürüklemek, birikmek,
- driving (adj) itici
- drown (v) boğmak, suda boğulmak
- dual (adj) ikili; çift amaçlı, çift, çifte
- dub (v) isim vermek, ad tatmak
- dumb (adj) dilsiz, aptal, gerzek
- duo (n) ikili; birlikte gösteri yapan ikili
- dynamic (n) etki eden unsur, dinamik