Kategoriler
The Oxford 5000

Oxford English D Harfi İle Başlayan Kelimeler

Oxford 5000
D Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
  • dad (n) baba
  • dance (n) dans, oyun
  • dance (v) dans etmek, oynamak
  • dancer (n) dansçı
  • dancing (n) dans
  • dangerous (adj) tehlikeli
  • dark (adj) karanlık; koyu
  • date (n) tarih
  • daughter (n) kız evlat
  • day (n) gün, gündüz
  • dear (adj) sevgili, degerli
  • December (n) aralık (ay)
  • decide (v) karar vermek, kararlaştırmak
  • delicious (adj) lezzetli
  • describe (v) tasvir etmek, tanımlamak, tarif etmek
  • description (n) tanımlama, betimleme, tasvir etme
  • design (n) tasarım
  • design (v) tasarlamak, dizayn etmek
  • desk (n) masa, sıra
  • detail (n) ayrıntı, detay, detaylar
  • dialogue (n) diyalog, karşılıklı konuşma
  • dictionary (n) sözlük
  • die (v) ölmek
  • diet (n) beslenme, perhiz
  • difference (n) ayrım, farklılık
  • different (adj) farklı, değişik
  • difficult (adj) zor, güç
  • dinner (n) akşam yemeği
  • dirty (adj) pis, kirli; açık saçık
  • discuss (v) tartışmak, görüşmek
  • dish (n) tabak, yemek
  • do (v) yapmak, icra etmek
  • do (a.v) geniş zaman yardımcı fiili
  • doctor (n) doktor, hekim
  • dog (n) köpek
  • dollar (n) dolar
  • door (n) kapı, giriş
  • down (adv) altında, aşağıya
  • down (prep) aşağı
  • downstairs (adv) merdivenlerden aşağıya doğru/aşağıda
  • draw (v) çizmek, çekmek
  • dress (n) elbise, giysi
  • dress (v) giyinmek
  • drink (n) içecek, içki
  • drink (v) içmek
  • drive (v) araba sürmek, kullanmak
  • driver (n) şoför, sürücü
  • during (prep) -de, -da, sırasında, esnasında, süresince, boyunca
  • DVD (n) dvd
A2 Seviyesi Kelimeler
  • daily (adj) günlük
  • danger (n) tehlike, risk
  • dark (n) karanlık
  • data (n) bilgi, veri
  • dead (adj) ölü, cansız
  • deal (v) ilgilenmek; dağıtmak
  • dear (excl) canım, hayatım
  • death (n) ölüm, vefat
  • decision (n) karar, hüküm
  • deep (adj) derin
  • definitely (adv) kesinlikle
  • degree (n) derece, aşama; lisans
  • dentist (n) diş hekimi
  • department (n) daire, bölüm
  • depend (v) -e bağlı olmak, güvenmek
  • desert (n) çöl, bozkır, ıssız yer
  • designer (n) tasarımcı
  • destroy (v) tahrip etmek, yıkmak
  • detective (n) dedektif
  • develop (v) gelişmek, ilerlemek, büyümek
  • device (n) alet, araç, cihaz, hile, oyun; arma
  • diary (n) günlük
  • differently (adv) farklı bir şekilde
  • digital (adj) dijital; sayısal
  • direct (adj) doğrudan, dolaysız
  • direction (n) yön, istikamet; talimat, yönerge
  • director (n) yönetmen, müdür, yönetici
  • disagree (v) aynı fikirde olmamak, uyuşmamak
  • disappear (v) gözden kaybolmak, yok olmak
  • disaster (n) felaket
  • discover (v) keşfetmek, ortaya çıkarmak, bulmak
  • discovery (n) keşif, buluş
  • discussion (n) tartışma, görüşme
  • disease (n) hastalık, rahatsızlık
  • distance (n) mesafe, uzaklık
  • divorced (adj) boşanmıs, ayrılmış
  • document (n) doküman, belge
  • double (adj) çift,eş, iki kat, iki misli
  • double (det) iki kat, çift
  • double (pron) iki kat
  • double (v) ikiye katlamak
  • download (n) yükleme/indirme programı
  • download (v) indirmek
  • downstairs (adj) aşağı
  • drama (n) oyun, drama
  • drawing (n) çizim, çizme
  • dream (n) rüya, hayal
  • dream (v) rüya görmek; hayal etmek
  • drive (n) sürüş
  • driving (n) sürüş
  • drop (v) düşmek, düşürmek, alçalmak, bırakmak
  • drug (n) ilaç, uyuşturucu
  • dry (adj) kuru
  • dry (v) kurutmak
B1 Seviyesi Kelimeler
  • daily (adv) günlük, gündelik, hergün
  • damage (n) zarar, hasar
  • damage (v) hasar yapmak, zarar vermek
  • deal (n) anlaşma, davranış, pazarlık
  • decade (n) on yıl
  • decorate (v) süslemek, bezemek, dekore etmek
  • deep (adv) derin
  • define (v) tanımlamak, belirtmek, tarif etmek, açıklamak
  • definite (adj) kesin, şüphesiz, kuşkusuz, belirli
  • definition (n) tanım, tanımlama
  • deliver (v) teslim etmek, dağıtmak; doğurmak
  • departure (n) ayrılma, kalkış, gidiş yeri
  • despite (prep) karşın, rağmen
  • destination (n) istikamet, varış yeri
  • determine (v) kararlaştırmak, belirlemek, karara bağlamak, saptamak
  • determined (adj) kararlı, azimli; belirlenmiş
  • development (n) gelişim, ilerleme
  • diagram (n) şema, şekil, diyagram
  • diamond (n) elmas
  • difficulty (n) güçlük
  • direct (adv) dosdoğru, hiç bir yere sapmadan
  • direct (v) yönetmek, yönlendirmek
  • directly (adv) doğrudan
  • dirt (n) kir, pislik
  • disadvantage (n) dezavantaj
  • disappointed (adj) hayal kırıklığına uğramış
  • disappointing (adj) hayal kırıklığına uğratıcı
  • discount (n) indirim, iskonto, azaltma
  • dislike (n) hoşlanmama
  • dislike (v) hoşlanmamak, sevmemek
  • divide (v) bölmek, ayırmak
  • documentary (n) belgesel
  • donate (v) bağışta bulunmak, bağışlamak
  • double (adv) iki kat
  • doubt (n) şüphe, kuşku, tereddüt
  • doubt (v) şüphelenmek
  • dressed (adj) giyinmiş
  • drop (n) damla; düşüş
  • drum (n) davul, trampet
  • drunk (adj) sarhoş
  • due (adj) süresi dolmuş
  • dust (n) toz, toz toprak
  • duty (n) vazife, görev, nöbet, sorumluluk
B2 Seviyesi Kelimeler
  • dairy (adj) süt ve süt ürünlerine ait, süt mamulü
  • dairy (n) süthane, mandıra
  • dare (v) cüret etmek, cesaret etmek, kalkışmak
  • darkness (n) karanlık
  • database (n) veri tabanı
  • date (v) bir tarihe dayanmak; flört etmek
  • deadline (n) son teslim tarihi, zaman sınırı
  • deadly (adj) öldürücü, ölümcül
  • dealer (n) satıcı, tüccar
  • debate (n) tartışma
  • debate (v) çekişmek, tartışmak
  • debt (n) borç, borçlu olma
  • decent (adj) doğru dürüst
  • deck (n) güverte, deste
  • declare (v) açıklamak, beyan etmek, ifade vermek, duyurmak, ilan etmek
  • decline (n) düşüş, azalma; gerileme; reddetme
  • decline (v) azalmak, düşmek, geri çevirmek
  • decoration (n) süsleme
  • decrease (n) azalma
  • decrease (v) küçülmek, azaltmak, eksiltmek
  • deeply (adv) derinden
  • defeat (n) yenilgi
  • defeat (v) yenmek, aşmak, devirmek
  • defence (n) savunma, davalı, müdafaa
  • defend (v) savunmak, korumak, müdafaa etmek
  • defender (n) savunucu
  • delay (n) gecikme
  • delay (v) geciktirmek, ertelemek
  • delete (v) silmek, çıkarmak, kazımak
  • deliberate (adj) planlanmış, kasıtlı, kasti, tasarlanmış, planlı
  • deliberately (adv) kasten, kasıtlı olarak, bilerek
  • delight (n) neşe, sevinç; lokum
  • delight (v) memnun etmek, sevindirmek
  • delighted (adj) memnun, mutlu
  • delivery (n) teslimat
  • demand (n) talep
  • demand (v) istemek, talep etmek, gerektirmek
  • democracy (n) demokrasi
  • democratic (adj) demokratik
  • demonstrate (v) göstermek, gösteri yapmak, kanıtlamak
  • demonstration (n) gösterme, gösteri
  • deny (v) reddetmek, inkâr etmek
  • depart (v) ayrılmak, hareket etmek
  • dependent (adj) bağlı, tabi, bağımlı
  • deposit (n) depozito, teminat, emanet
  • depressed (adj) kederli, karamsar, bastırılmış, morali bozuk, üzgün
  • depressing (adj) iç karartıcı, moral bozucu,kasvetli
  • depression (n) depresyon; buhran
  • depth (n) derinlik
  • derive (v) türetmek, kaynaklanmak
  • desert (v) terk etmek, ayrılmak
  • deserve (v) hak etmek, lâyık olmak
  • desire (n) istek, arzu
  • desire (v) istemek, şiddetle arzu etmek
  • desperate (adj) çaresiz, umutsuz, her şeyi göze almış
  • desperately (adv) umutsuzca
  • destruction (n) yıkım
  • detail (v) detaylandırmak
  • detailed (adj) detaylı
  • detect (v) keşfetmek, bulmak, ortaya çıkarmak, sezmek
  • determination (n) azim, kararlılık; belirleme
  • devote (v) adamak, ayırmak, kendini vermek
  • differ (v) benzememek, farklı olmak
  • dig (v) anlamak, hoşlanmak, kazmak, araştırmak
  • disability (n) özürlülük
  • disabled (adj) engelli
  • disagreement (n) anlaşmazlık
  • disappoint (v) hayal kırıklığına uğratmak, ümidini boşa çıkarmak
  • disappointment (n) hayal kırıklığı
  • disc (n) disk
  • discipline (n) disiplin
  • discount (v) indirim yapmak
  • discourage (v) yıldırmak, cesaretini kırmak
  • dishonest (adj) sahtekâr, hileli, aldatıcı, dürüst olmayan, yalancı
  • disk (n) disk, plâk
  • dismiss (v) bırakmak, işten atmak, işten çıkarmak, kovmak, ilgilenmemek
  • disorder (n) keşmekeş, kargaşa, karışıklık, bozuklu, hastalık
  • display (n) sergi, gösteri
  • display (v) sergilemek, göstermek
  • distant (adj) uzak, ırak, uzakta
  • distinct (adj) ayrı, farklı, başka, belirgin
  • distinguish (v) ayırt etmek, ayırmak, ayrım yapmak
  • distract (v) dikkatini dağıtmak
  • distribute (v) dağıtmak, vermek
  • distribution (n) dağıtım, dağılım, yayılma,
  • district (n) bölge, havali, ilçe, semt
  • disturb (v) rahatsız etmek, huzursuz etmek
  • dive (n) suya dalmak
  • dive (v) dalmak, atlamak, dalış yapmak
  • diverse (adj) çeşitli, farklı, değişik
  • diversity (n) farklılık, başkalık, çeşitlilik
  • divide (n) bölme
  • division (n) bölme, ayırma
  • divorce (n) boşanma
  • divorce (v) boşanmak, boşamak, ayrılmak
  • document (v) belgelendirmek
  • domestic (adj) evcil, aile ile ilgili, evcimen
  • dominant (adj) egemen, hakim
  • dominate (v) egemen olmak, hakim olmak, hükmetmek
  • donation (n) bağış, yardım
  • dot (n) nokta, benek
  • downtown (adj) şehir merkezine/merkezinde
  • downtown (adv) çarşıda, şehir merkezinde
  • downtown (n) şehir merkezi, çarşı
  • downwards (adv) aşağıya doğru
  • dozen (det) on iki tane
  • dozen (n) düzine, çok sayı
  • draft (n) müsvedde, taslak
  • draft (v) taslağını yapmak
  • drag (v) çekmek, sürüklemek, sürümek
  • dramatic (adj) dramatik, tiyatroya ait, ani, çarpıcı
  • dramatically (adv) önemli derecede
  • drought (n) kıtlık, darlık, kuraklık
  • dull (adj) sıkıcı, donuk, renksiz, soluk
  • dump (v) dökmek, boşaltmak, atmak
  • duration (n) süreç, süre, süreklilik, devam, durum
  • dynamic (adj) dinamik, hareketli
C1 Seviyesi Kelimeler
  • dam (n) baraj, hazne, engel
  • damaging (adj) zararlı, zarar veren
  • dawn (n) şafak
  • debris (n) enkaz, döküntü, yıkıntı
  • debut (n) sahneye ilk çıkış, ilk gösteri
  • decision-making (n) karar verme
  • decisive (adj) kesin, belirleyici, kararlı
  • declaration (n) ilan, bildiri
  • dedicated (adj) kendini adamış, bağlı
  • dedication (n) adama, bağlılık
  • deed (n) iş, eylem, fiil, senet
  • deem (v) dikkate almak, varsaymak
  • default (n) varsayılan; değişime uğramadan önceki hali
  • defect (n) eksiklik, kusur, noksan, özür
  • defensive (adj) savunmalı, koruyucu
  • deficiency (n) eksiklik, yetersizlik
  • deficit (n) hesap açığı, açık, eksiklik
  • defy (v) meydan okumak, karşı gelmek
  • delegate (n) delege, vekil, temsilci
  • delegation (n) heyet üyeleri, delegeler, temsilciler
  • delicate (adj) nazik, narin, ince, düşünceli, hassas, kırılgan
  • demon (n) şeytan
  • denial (n) inkâr
  • denounce (v) ihbar etmek, kınamak, suçlamak
  • dense (adj) sıkışık, yoğun
  • density (n) yoğunluk, sıkışıklık; kalınlık
  • dependence (n) bağımlılık
  • depict (v) anlatmak, tasvir etmek, betimlemek, resmetmek
  • deploy (v) konuşlandırmak
  • deployment (n) yerleştirme, konuşlandırma
  • deposit (v) bankaya yatırmak
  • deprive (v) mahrum etmek, yoksun bırakmak
  • deputy (n) temsilci, vekil, delege, muavin
  • descend (v) inmek, alçalmak, saldırmak
  • descent (n) iniş, alçalma
  • designate (v) göstermek, işaret etmek
  • desirable (adj) çekici, beğenilen, hoş
  • desktop (n) masaüstü
  • destructive (adj) yıkıcı
  • detain (v) alıkoymak, mahrum etmek, gözaltına almak
  • detection (n) bulma, keşfetme
  • detention (n) alıkoyma; gözaltına alma, tutuklama
  • deteriorate (v) kötüleşmek, bozulmak, bozmak
  • devastate (v) mahvetmek, tahrip etmek, harap etmek
  • devil (n) şeytan, iblis
  • devise (v) tasarlamak, planlamak, düşünmek, icat etmek
  • diagnose (v) teşhis etmek, tanımlamak
  • diagnosis (n) teşhis, tanı, belirtme
  • dictate (v) dikte etmek, söyleyerek yazdırmak
  • dictator (n) diktatör, dikte eden kimse
  • differentiate (v) ayırt etmek
  • dignity (n)
  • dilemma (n) çıkmaz, ikilem
  • dimension (n) boyut, ebat, ölçü
  • diminish (v) azaltmak, eksiltmek, azalmak
  • dip (v) banmak, daldırmak, düşmek, alçalmak, inmek
  • diplomat (n) diplomat
  • diplomatic (adj) diplomatik
  • directory (n) rehber, kılavuz
  • disastrous (adj) feci, korkunç
  • discard (v) ayırmak, bir köşeye atmak
  • discharge (v) boşaltmak, tahliye etmek, taburcu etmek, ifa etmek
  • disclose (v) açığa vurmak, açmak, ifşa etmek
  • disclosure (n) ifşaat, açığa vurma, açıklama
  • discourse (n) söylem, müzakere
  • discretion (n) ihtiyat, tedbir ,takdir, akıl, sağduyu
  • discrimination (n) ayrıcalık yapma, fark gözetme, ayrım
  • dismissal (n) işten çıkarma
  • displace (v) yerinden çıkarmak, yerinden etmek
  • disposal (n) imha etme
  • dispose (v) atmak, kurtulmak
  • dispute (n) tartışma
  • dispute (v) tartışmak, çekişmek, münakaşa etmek
  • disrupt (v) dağıtmak, parçalamak, ayırmak, bölmek, araya girmek
  • disruption (n) kesilme, bozulma, parçalanma, kesinti, aksama
  • dissolve (v) sona erdirmek, feshetmek, eritmek, çözülmek
  • distinction (n) ayırım
  • distinctive (adj) ayırıcı, belirgin, özel
  • distort (v) saptırmak, çarpıtmak, şeklini bozmak
  • distress (n) sıkıntı, ıstırap
  • distress (v) üzmek, acı vermek, sıkmak, sıkıntı vermek
  • disturbing (adj) rahatsız edici
  • divert (v) başka yöne çevirmek
  • divine (adj) tanrısal, ilahi, tanrı’ya adanmış, kutsal
  • doctrine (n) öğreti, doktrin
  • documentation (n) belgelendirme
  • domain (n) alan
  • dominance (n) hâkimiyet
  • donor (n) bağışta bulunan kimse, verici, bağışçı
  • dose (n) doz, miktar
  • drain (v) akıtmak, kurutmak, suyunu çekmek
  • drift (v) sürüklenmek, sürüklemek, birikmek,
  • driving (adj) itici
  • drown (v) boğmak, suda boğulmak
  • dual (adj) ikili; çift amaçlı, çift, çifte
  • dub (v) isim vermek, ad tatmak
  • dumb (adj) dilsiz, aptal, gerzek
  • duo (n) ikili; birlikte gösteri yapan ikili
  • dynamic (n) etki eden unsur, dinamik