İçeriğe atla
E Harfi İle Başlayan Kelimeler
A1 Seviyesi Kelimeler
- each (adv) her biri
- each (det) her bir
- each (pron) her (bir), beher, bilcümle
- ear (n) kulak
- early (adj) erken; ilk, başı
- early (adv) erken
- east (adj) doğu, doğudaki
- east (adv) doğuya / doğu yönüne doğru
- east (n) doğu
- easy (adj) kolay; rahat
- eat (v) yemek
- egg (n) yumurta
- eight (num) sekiz
- eighteen (num) on sekiz
- eighty (num) seksen
- elephant (n) fil
- eleven (num) on bir
- else (adv) daha, başka
- email (n) e-posta
- email (v) e-posta ile ileti göndermek
- end (n) son
- end (v) sona ermek, bitmek
- enjoy (v) hoşlanmak, eğlenmek, tat almak; sahip olmak
- enough (adv) yeterli, yeterince
- enough (det) yeterli, kâfi, yeter
- enough (pron) yeterli, kâfi, yeter
- euro (n) euro
- even (adv) bile, dahi, hatta
- evening (n) akşam
- event (n) olay
- ever (adv) şimdiye kadar, hiç
- every (det) her, her biri, her, her defasında
- everybody (pron) herkes
- everyone (pron) herkes
- everything (pron) her şey
- exam (n) sınav, muayene
- example (n) örnek, model, misal
- excited (adj) heyecanlı
- exciting (adj) heyecan verici
- exercise (n) alıştırma
- exercise (v) uygulamak, egzersiz yapmak, alıştırma yapmak
- expensive (adj) pahalı
- explain (v) açıklamak
- extra (adj) fazla, ilave
- eye (n) göz
A2 Seviyesi Kelimeler
- earn (v) kazanmak (para)
- earth (n) dünya, yeryüzü, toprak, kara
- easily (adv) kolaylıkla
- education (n) eğitim
- effect (n) etki, tesir, netice
- either (adv) -de, -da
- either (det) her ikisi
- either (pron) (ikisinden) herhangi biri/biri
- electric (adj) elektrikli; heyecan verici
- electrical (adj) elektrik, elektro, elektrikli
- electricity (n) elektrik
- electronic (adj) elektronik
- employ (v) çalıştırmak, iş vermek, işe almak; kullanmak
- employee (n) işçi
- employer (n) işveren
- empty (adj) boş
- ending (n) bitiş
- energy (n) enerji, güç
- engine (n) motor, makine, lokomotif
- engineer (n) mühendis
- enormous (adj) büyük, muazzam, kocaman
- enter (v) girmek
- environment (n) çevre
- equipment (n) donanım, teçhizat, ekipman
- error (n) yanlış, hata, yanlışlık
- especially (adv) özellikle, bilhassa
- essay (n) makale, deneme
- everyday (adj) her gün, gündelik, günlük
- everywhere (adv) her yer, her yerde
- evidence (n) tanık, delil, kanıt
- exact (adj) tam, tamı tamına, dakik, eksiksiz
- exactly (adv) tam olarak
- excellent (adj) mükemmel
- except (prep) dışında, haricinde
- exist (v) var olmak, olmak, bulunmak
- expect (v) ummak, beklemek
- experience (n) tecrübe, deneyim, pratik
- experiment (n) deney
- expert (adj) bilgili, uzman
- expert (n) uzman, bilirkişi
- explanation (n) açıklama
- express (v) ifade etmek, anlatmak, açıklamak
- expression (n) ifade, ifade etme
- extreme (adj) aşırı, olağanüstü, ölçüsüz, son derece
- extremely (adv) aşırı, aşırı boyutta, son derece, oldukça
B1 Seviyesi Kelimeler
- earthquake (n) deprem
- eastern (adj) doğuda, doğu
- economic (adj) ekonomik, ticaretle ilgili
- economy (n) ekonomi
- edge (n) kenar, uç, ağız, eşik; avantaj
- editor (n) yayıncı, editör
- educate (v) eğitmek, okutmak, yetiştirmek
- educated (adj) eğitimli
- educational (adj) eğitimsel
- effective (adj) etkili, etkileyici, tesirli
- effectively (adv) etkili bir şekilde
- effort (n) çaba, gayret, girişim
- election (n) seçim
- element (n) element; unsur
- embarrassed (adj) utangaç, sıkılgan, mahcup, utanmış, çekingen
- embarrassing (adj) utandıran
- emergency (n) acil durum, acil vaka
- emotion (n) duygu, his, heyecan
- employment (n) görev, iş, çalıştırma, istihdam
- empty (v) boşaltmak
- encourage (v) cesaretlendirmek, desteklemek, teşvik etmek
- enemy (n) düşman
- engaged (adj) ilgili, meşgul; nişanlı; dolu
- engineering (n) mühendislik
- entertain (v) eğlendirmek, oyalamak, ağırlamak
- entertainment (n) eğlence, gösteri
- entrance (n) antre, giriş
- entry (n) giriş, kayıt, katılım
- environmental (adj) çevresel
- episode (n) bölüm
- equal (adj) eşit, denk, eş
- equal (v) eşitlemek, etmek
- equally (adv) eşit olarak, eşit derecede
- escape (n) kaçış
- escape (v) kaçmak
- essential (adj) köklü, esaslı, başlıca, gerekli
- eventually (adv) sonunda, en sonunda, nihayetinde
- examine (v) denetlemek, incelemek, muayene etmek
- except (conj) dışında, hariç
- exchange (n) değiş tokuş
- exchange (v) değiştirmek, değiş tokuş etmek, takas etmek
- excitement (n) heyecan
- exhibition (n) gösteri, teşhir, sergi
- expand (v) büyütmek, yayılmak, genişlemek, genişletmek
- expected (adj) beklenen
- expedition (n) sefer, sevk, acele, çabukluk, keşif gezisi
- experience (v) yaşamak, geçirmek
- experienced (adj) deneyimli
- experiment (v) denemek, deney yapmak
- explode (v) patlatmak, havaya uçurmak, patlamak
- explore (v) keşfetmek, araştırmak
- explosion (n) patlama, infilak, ateş alma
- export (n) ihracat
- export (v) ihraç etmek, dışarıya satmak
- extra (adv) fazladan, ilaveten
- extra (n) ekstra
B2 Seviyesi Kelimeler
- economics (n) ekonomi
- economist (n) ekonomist, iktisatçı
- edit (v) basıma hazırlamak, düzeltmek
- edition (n) basım, baskı
- editorial (adj) yazı işleri ile ilgili
- efficient (adj) etkili, verimli, becerikli
- efficiently (adv) verimli bir şekilde
- elbow (n) dirsek
- elderly (adj) yaşlı
- elect (v) seçmek, atamak
- electronics (n) elektronik bilimi
- elegant (adj) şık, zarif, hoş, kibar
- elementary (adj) basit, temel
- eliminate (v) çıkarmak, atmak, elemek, ortadan kaldırmak
- elsewhere (adv) başka yerde
- embrace (v) kucaklamak, kucaklaşmak; içermek; benimsemek
- emerge (v) ortaya çıkmak, doğmak
- emission (n) emisyon, çıkarma, yayılma, salınım
- emotional (adj) duygusal, hissi
- emotionally (adv) duygusal yönden
- emphasis (n) vurgu, önem
- emphasize (v) vurgulamak, üzerinde durmak
- empire (n) imparatorluk
- enable (v) yetki vermek, izin vermek, olanak vermek, olanak tanımak
- encounter (n) karşılaşma
- encounter (v) karşılaşmak, rastlaşmak
- engage (v) işe almak, tutmak, meşgul etmek, bağlamak, meşgul olmak; nişanlanmak
- enhance (v) artırmak, yükseltmek, büyütmek, geliştirmek, arttırmak
- enjoyable (adj) hoş, tatlı, eğlenceli, zevkli
- enquiry (n) soruşturma, sorgu, soru
- ensure (v) sağlama almak, garantiye almak
- entertaining (adj) eğlenceli
- enthusiasm (n) gayret, heyecan, şevk, heves, coşku
- enthusiastic (adj) hevesli, coşkulu
- entire (adj) tam, bütün, tüm
- entirely (adv) tümüyle
- entrepreneur (n) girişimci
- envelope (n) zarf
- equal (n) aynı haklara / fırsatlara / yeteneğe sahip kişi
- equip (v) donatmak
- equivalent (adj) eşit, denk, eşdeğer
- equivalent (n) karşılık, eşdeğer, eşitlik, aynılık
- era (n) devir, çağ, zaman
- erupt (v) püskürmek, fışkırmak, patlamak
- essentially (adv) aslen, aslında, esasen, gerçekten
- establish (v) kurmak, yapmak, yerleştirmek, belirlemek
- estate (n) mülk, emlâk, malikâne, arazi, mal
- estimate (n) tahmin
- estimate (v) tahmin etmek, değer biçmek
- ethic (n) ilke, prensip, usül, ahlak, etik
- ethical (adj) ahlaki
- ethnic (adj) ırksal, etnik
- evaluate (v) değerlendirmek, değer biçmek
- evaluation (n) değerlendirme
- even (adj) düz, bir hizada, bir düzeyde / seviyede, engebesiz
- evident (adj) belli, açık
- evil (adj) fena, zararlı, kötü
- evil (n) kötülük
- evolution (n) evrim, gelişim, açılma
- evolve (v) geliştirmek, gelişmek, evrim geçirmek, ortaya çıkmak
- examination (n) inceleme, muayene; sınav
- exceed (v) aşmak, geçmek
- exception (n) istisna
- excessive (adj) aşırı, fazla
- exclude (v) dışında tutmak, dışlamak, içeri almamak, hariç tutmak
- excuse (n) bahane, sebep, özür
- excuse (v) affetmek, bağışlamak, mazur görmek
- executive (adj) yetkili, yönetici, idareci
- executive (n) yönetici, idareci
- exhibit (n) sergileme
- exhibit (v) göstermek, ortaya koymak, sergilemek
- existence (n) varoluş
- exit (n) çıkış
- exotic (adj) egzotik, yabancı, acayip
- expansion (n) genişleme, gelişme, büyüme, yayılma
- expectation (n) umma, beklenti, umut
- expense (n) harcama, masraf, gider
- expertise (n) uzmanlık, ihtisas, beceri, ustalık
- exploit (v) kullanmak, faydalanmak, sömürmek
- exploration (n) araştırma
- expose (v) ortaya çıkarmak, maruz bırakmak, açığa çıkarmak
- exposure (n) poz, kare, maruz kalma
- extend (v) genişletmek, yaymak, uzatmak
- extension (n) dahili hat, genişletme, uzatma
- extensive (adj) kapsamlı, detaylı, yaygın, geniş
- extensively (adv) yaygın olarak, geniş olarak, yoğun şekilde
- extent (n) alan, boyut, kapsam, derece
- external (adj) dış, harici, dışarıdan gelen
- extract (n) öz, parça
- extraordinary (adj) olağanüstü, olağandışı, fevkalade, sıra dışı
- extreme (n) aşırılık
C1 Seviyesi Kelimeler
- eager (adj) hevesli, gayretli, istekli
- earnings (n) kazanç, gelir, ücret, maaş
- ease (n) rahatlık, kolaylık
- ease (v) kolaylaştırmak, rahatlatmak, hafifletmek, yatıştırmak, azaltmak
- echo (n) yankı
- echo (v) yankılamak
- ecological (adj) çevrebilimsel, ekolojik
- educator (n) eğitimci
- effectiveness (n) verimlilik
- efficiency (n) verimlilik
- ego (n) benlik, ego
- elaborate (adj) ayrıntılı, detaylı, karmaşık
- electoral (adj) seçimlere ilişkin
- elevate (v) yükseltmek, kaldırmak
- eligible (adj) nitelikli, uygun, geçerli
- elite (n) seçkin kişiler
- embark (v) girişmek, kalkışmak, atılmak, (gemiye) binmek
- embarrassment (n) utanç, sıkılma
- embassy (n) elçilik
- embed (v) yerleştirmek, gömmek
- embody (v) cisimleştirmek, somutlaştırmak
- emergence (n) belirme, çıkma, oluşma
- empirical (adj) deneysel, görgül
- empower (v) yetki vermek; izin vermek, güçlendirmek
- enact (v) yasa çıkarmak
- encompass (v) kapsamak, kaplamak
- encouragement (n) cesaretlendirme
- encouraging (adj) teşvik edici, cesaret verici
- endeavour (n) çaba, gayret
- endless (adj) sonsuz, bitmek bilmeyen
- endorse (v) onaylamak, desteklemek
- endorsement (n) kabul
- endure (v) dayanmak, katlanmak
- enforce (v) zorlamak, güçlendirmek, yürütmek, yürürlüğe koymak
- enforcement (n) zorlama, uygulama, yürürlüğe koyma
- engagement (n) nişanlılık, sözleşme
- engaging (adj) çekici, hoş, ilginç
- enquire (v) sormak, soruşturmak, soru sormak
- enrich (v) zenginleştirmek, zengin etmek
- enrol (v) yazılmak, kaydolmak
- ensue (v) sonucu olmak, doğmak
- enterprise (n) girişim, teşebbüs, işletme
- enthusiast (n) hevesli, meraklı
- entitle (v) hak etmek, yetki vermek, hak tanımak
- entity (n) varlık, varoluş, öz, oluş
- epidemic (n) salgın
- equality (n) eşitlik
- equation (n) denge, eşitlik
- erect (v) dikmek, kurmak, inşa etmek
- escalate (v) tırmanmak; yükselmek
- essence (n) öz, esas, esans, nitelik
- establishment (n) kuruluş, tesis
- eternal (adj) ölümsüz, ölmez, sonsuz
- evacuate (v) boşaltmak, tahliye etmek, kaçmak, kurtulmak
- evoke (v) çağrışım yapmak, anımsatmak, hatırlatmak
- evolutionary (adj) evrimsel
- exaggerate (v) abartmak, aşırıya kaçmak
- excellence (n) mükemmeliyet
- exceptional (adj) istisna, olağanüstü, fevkalade, nadir
- excess (adj) aşırı
- excess (n) asırılık, asırıya kaçma, fazlalık
- exclusion (n) hariç tutma, dışında bırakma, ayırma, dışlama
- exclusive (adj) tek, özel, ayrıcalıklı, seçkin, özgü
- exclusively (adv) özellikle, sadece, yalnız
- execute (v) idam etmek; yürütmek
- execution (n) idam
- exert (v) kullanmak, harcamak, uygulamak, çabalamak
- exile (n) sürgün
- exit (v) çıkmak, ayrılmak
- expenditure (n) masraf, harcama, gider
- experimental (adj) deneysel
- expire (v) sona ermek, bitmek, geçerliliğini yitirmek
- explicit (adj) açık, belirgin, aşikâr, açık açık
- explicitly (adv) açıkça
- exploitation (n) sömürü, faydalanma
- explosive (adj) patlayıcı
- explosive (n) patlayıcı madde / düzenek
- extract (v) çıkarmak, çekmek, özünü çıkarmak
- extremist (n) uç kısım