İçeriğe atla
H Harfi İle Başlayan Kelimeler
- habit (noun) alışkanlık, huy; kötü alışkanlık; dini amaçlar için giyilen özel kıyafet, cüppe
- habitat (noun) doğal ortam, yaşam ortamı
- half (noun) devre, ara, yarım
- halve (verb) iki eşit parçaya bölmek / ayırmak; bölmek, bölünmek; yarıya inmek / indirmek
- handle (verb) başa çıkmak, icabına bakmak, üstesinden gelmek; ellemek, dokunmak, tutmak, almak, kavramak; alım satım işleri yapmak; ticaret yapmak
- handle (noun) kol, kulp, tokmak
- hardship (noun) zorluk, güçlük, sıkıntılı olma, çaresizlik
- hardware (noun) (bilgisayar) donanım; hırdavat, alet edavat
- harm (noun) zarar, ziyan
- harm (verb) zarar vermek, incitmek, üzmek
- harmful (adjective) zararlı
- harmless (adjective) zararsız; zararsız, zararı dokunmayan
- harness (noun) koşum takımı; kayış, emniyet kayışı / bağı
- harness (verb) koşum takımı vurmak, koşmak; işe yarar hale getirmek, yararlanmak
- harsh (adjective) kaba, sert, acımasız, haşin; zor, çok soğuk, tehlikeli, yaşanmaz; çok sert/parlak/sesli; göz kamaştırıcı, kulakları tırmalayan
- harshness (noun) zorbalık
- heading (noun) başlık
- health (noun) sağlık, sıhhat; sağlık, sıhhat, kuvvet, canlılık
- healthily (adverb) sağlıklı olarak; sağlıklı biçimde
- healthy (adjective) sağlıklı, sıhhatli, güçlü kuvvetli, gürbüz; sağlığa iyi gelen; başarılı ve güçlü
- heart (noun) kalp, yürek; merkez, orta, göbek, iç; gönül, kalp, iç, öz, karakter, yapı; kalp şekli / resmi, kalp
- heart attack (noun) kalp krizi
- heat (noun) ısı, ateş, ısı kaynağı; ısı, ateş; eleme yarışması
- heat (verb) ısınmak, ısıtmak
- hectare (noun) 10.000 metrekareye eşit yüzey ölçüm birimi; hektar
- height (noun) boy, yükseklik; yükseklik, irtifa, rakım; boy, yükseklik
- hemisphere (noun) yarı küre
- herbivore (noun) otçul hayvan, otobur hayvan
- herbivorous (adjective) Ot obur, otçul
- hereditary (adjective) kalıtım, soyaçekim, irsiyet; veraset, intikal, aileden gelen, atalardan geçen
- heredity (noun) kalıtım, soyaçekim, irsiyet, anne babadan geçen fizksel ve zihinsel özellikler
- heritage (noun) miras, kalıtım
- hesitate (verb) tereddüt etmek, kararsız davranmak, duraksamak, çekingen davranmak, kaçınmak, ağırdan almak
- hesitation (noun) tereddüt, çekingenlik, isteksizlik, gönülsüzlük, duraksama
- hexagon (noun) altıgen
- hexagonal (adjective) altı kenarlı, altıgen
- hibernate (verb) kış uykusuna yatmak
- hibernation (noun) kış uykusuna yatma (hayvanlar)
- hierarchical (adjective) düzensel, sırasıyla
- hierarchy (noun) hiyerarşi, rütbe / makam / mevkî / yetki sırası / düzeni
- high school (noun) lise
- higher education (noun) yüksek öğrenim
- highlight (verb) vurgulamak, dikkat çekmek, farkedilmesini sağlamak; üstünü renkli kalemle çizmek / belirlemek
- highlight (noun) en önemli kısım, en ilginç bölüm
- highly (adverb) bir hayli, pek, çok, önemli derecede; yüksek seviyede, yüksekce
- high-tech (adjective) ileri / yüksek teknoloji içeren
- hindsigh (noun) geriye bakarak değerlendirme, sonradan farkedip anlama, sonradan farketme
- historian (noun) tarihçi
- historic (adjective) tarihî, tarihe geçmiş, tarihî önemi olan
- historical (adjective) tarihî, tarihsel, tarihi ilgilendiren; tarih çalışmalarına ait
- history (noun) tarih, geçmiş, ezel; tarih; geçmişi, mazisi, geçmiş, mazi
- horizontal (adjective) yatay, ufkî
- horizontal (noun) yatay düzlem
- horizontally (adverb) yatay bir şekilde
- host (noun) (parti düzenleyen) ev sahibi; sunucu, program takdimcisi; ev sahipliği yapan ülke / kuruluş / şehir; internette web sitesi hizmeti sağlayan şirket / kuruluş
- host (verb) ev sahipliği yapmak; bilgisayar malzemesi ve programları sağlamak
- hostile (adjective) saldırgan, düşmanca, aykırı düşünen, karşı olan, muhalif; kötü, berbat, uygun olmayan
- hours (noun) saatlerce
- household (noun) hane halkı, ev, hane
- household (adjective) hane halkına / eve ilişkin
- housing (noun) mesken, yerleşim, iskân, ikamet
- however (adverb) ancak, ama; nasıl; nasıl oldu da
- however (conjunction) her nasıl
- human (adjective) insanî, insana ait / özgü
- human (noun) insan, insanoğlu
- humanitarian (adjective) insanî, insancıl, insansever
- humanities (noun) beşerî ilimler, hümaniter bilimler, sosyal bilimler
- hurrican (noun) kasırga, hortum, bora
- hybrid (noun) melez, kırma; (makina vb.) karma, karışım, bileşim; motoru benzinin yanısıra hem elektrik enerjisi hem de akü gücü ile çalışan araç
- hybrid (adjective) melez (hayvan, bitki)
- hydraulic (adjective) hidrolik
- hydraulically (adjective) hidroliğe ait
- hydraulics (noun) hidrolik
- hydroelectric (adjective) hidroelektrik
- hydroelectricity (noun) hidroelektrik
- hydrogen (noun) hidrojen
- hygiene (noun) sağlık koruma, temizlik, hijyen
- hygienic (adjective) sıhhî, sağlıklı, temiz, hijyenik
- hypothesis (noun) varsayım, faraziye, hipotez
- hypothesize (verb) varsaymak, hipotez kurmak, varsayımda bulunmak
- hypothetical (adjective) farazî, varsayıma / hipoteze dayalı / dayanan
- hypothetically (adverb) varsayımlı olarak, varsayalım ki